CİHAD RUHU

Bölüm E

 

 


___________________________________________________________________

Hz.Ali(ra) tan özlü sözler

Fasık ve günahkar kimselerle arkadaş olmaktan kaçın, çünkü kötülük kötülüğe kavuşur.

Faziletlerin başı ilimdir.

Fazilet sahibinin kıymetini, ancak fazilet sahibi bilir.

Fazla yemek ve yemek üstüne yemekten kaçının. Zira fazla yiyen kimse fazla hasta olur.

Fırsat karınca yürüyüşü ile gelir, yıldırım hızı ile gider.

Fırsat yaz bulutu gibi gelip geçer, elinize geçtiğinde faydalanmasını  bilin.

Fikir çatışmalarından hakikat çıkar.

Fikir sahibi her şeyden ibret alır.

 

Garip, dostu olmayan kimsedir.

Gazap ve öfkeden kaçınınız. Çünkü onun başlangıcı delilik ve sonu ise pişmanlıktır.

Gece ile gündüz seni işlerler. Onları sen işle. Onlar her gün senden bir şey koparıyor, sen de onlardan bir şey koparmaya bak.

Geçimini mertçe kazanmaya çalış. Nefsini alçaklıktan koru ki, fakir olsan bile şerefli  kalasın.

Gençlik günlerini düşünmek, hasrettir.

Gerçek bilgin, bildiklerinin bilmedikleri yanında daha az olduğunu anlayandır.

Gerçek dost, sıkıntı zamanında imdada yetişendir.

Gerçek dostlar çok vücutlu, tek kalpli varlıklardır.

Gerçek karşısında öfkelenmek ayıptır.

Gerçekle savaşan, elbette alt olur gider.

Gerçekleri söylemekten korkmayınız.

Gereksiz şeylerin peşinden koşan gerekli şeyleri kaçırır.

Gözleri kör olan birisine doğanın ne kadar güzel olduğunu anlatamazsınız.

Güleryüz göstermek, cömertlik yerine geçer. 

Güleryüz, dostluk yaratır.

Günah işlememek, tövbe etmekten daha iyidir.

Günaha alt olarak üstünlük bulan, üstünlük elde etmemiştir, şerle üst olan alt olmuştur.

Günahın en kötüsü, hafife alınan günahtır.

Güzel bir siyaset, iktidarı sürekli kılar.

Güzel huy, bir ganimettir.

Haddini bilen kimse, hakaret görmez. 

Halka karşı daima içinizde sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayın ve onları azarlamayın.

Halkın güvenini kazanın ve onların iyiliğini istediğinize kendilerini inandırın.

Hakiki dost sıkıntılı zamanlarda, senin gurur ve izzet-i nefsini kırmadan, sana yardım edenlerdir.

Haksız kazanç ve ahlaksızlıklara düşmemeleri için memurlarınıza yeterince maaş ödeyiniz.

Haksızlık önünde eğilmeyiniz. Çünkü haksızlıkla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.

Haksızlıklara isyan etmeyenler, onlardan gelecek her musibete katlanmalıdır.

Halk için en büyük felaket, düşünce ve bilim adamlarının düşük ahlaklı kimseler oluşudur.

Halka hürmet edenler hürmete mazhar; halkı tahrik edenler hakarete layık olurlar. Halka saygınlık veren kişi, saygın tutulmuştur. Halkı küçümseyenlerse saygı görmemişlerdir.

Halkın önderi olmak isteyen biri önce kendisini ıslah etmeli, daha sonra başkalarını ıslah etmeye başlamalı ve söz ile diğerlerine edep  öğretmeden önce güzel davranışı ile onlara edep öğretmelidir.

Hayat kötülüklerle insan arasında perdedir.

Hayatın karşına çıkardığı müşkül hadiselere sabır ve tahammül et. Onları hiç kimseden bilme ve hiç kimseye karşı kalbinde bir adavet besleme; hiç kimseye hiddet ve şiddet gösterme. Bu suretle hareket edersen en büyük müşkülleri bile yenersin ve sen de "insan-ı kamil" mertebesine erersin.

Hayrı yapan, hayırdan da hayırlıdır; şer isteyense şerden de kötüdür.

Her huyun en iyisini kendin için seç.

Her kim bana bir harf öğretse, ben ona kul köle olurum.

Her kişinin değeri, yaptığı güzel işiyle ölçülür.

 

Herhangi bir işte acele etme, hataya düşersin.

 

Herkes için tatlı ya da acı bir son vardır.

 

Herkesin değeri, onun himmeti kadardır.

Herşey akla muhtaçtır, akıl da eğitime.

Herşeye ibretle bakın ve gördüklerinizden ibret alın.

Herşeyin bir belası vardır ve iyiliğin belası da kötü arkadaştır.

 

Herşeyin en iyisi, en yeni olanıdır; ama dostların en iyisi, en eskileridir.

Herşeyin sonunu uzun uzun düşünen ve bir türlü karar  veremeyenlerden,

şecaat ve cesaret namına hiçbir şey beklenemez.

Hırs seni kul etmesin, Allah seni hür yarattı.

Hırs ve tamah, yorgunluk ve meşakkatin anahtarıdır.

Hızlı yükselenlere imreniliyor. Oysa en hızlı yükselenler toz, duman, saman ve tüydür.

Hiçbir süs edep kadar güzel değildir.

Hiçbir zaman vaadinizden ve sözünüzden dönmeyiniz.

Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayınız. O hatayı işleyene hatasını, başka birini misal göstererek anlatınız.

Hiçbir işte lüzumundan fazla aceleci olma. Dikkatli davranış sahibi olanlar, kendilerini bir çıkmaza girmekten muhafaza etmiş olurlar.

Hikmet sahibi kişilerin sözleri doğruysa ilaçtır, yanlışsa hastalıktır.

Hoş geçinmek aklın yarısıdır.

Huzur ve barışçıllığı arkadaş edinmişe yakınlaş, arkadaşlığından mutlu olmadığın kişiden uzak ol.

İbret alınacak şeyler ne çok, ibret alanlarsa ne az.

İhtiras; feyiz ve kemalin en büyük düşmanıdır.

İhtiraslı kimse bütün dünyaya sahip olsa da yine fakirdir.

İhtiyarlığın, ölüm habercindir.

 

İki şey vardır ki sonu bulunmaz; ilim, akıl.

 

İki şey vardır ki yitirmeden kadri bilinmez; gençlik ve afiyet.

İki yüzlü insanlardan uzaklaşınız. Zira iyi vaktinizde etrafınızda dönüp dolaşırlar. Kötü vaktinizde derhal sizden kaçarlar.

İki yüzlünün dilinde tat, kalbinde fesat gizlidir.

İktisatlı olmayla ihtiyaçların yarısı giderilebilir.

İlim bayrağımdır, nereye gitsem benimledir; kalbim ilim ile doludur, sanma ki boş bir sandıktır.

İlim bütün iyiliklerin anahtarıdır.

İlim hiçbir servet ile satın alınmaz. Onun içindir ki, bir cahil ne derecede zengin olursa olsun, en fakir bir alim ile mukayese olunmaz.

İlim maldan hayırlıdır: İlim seni korur, malı sen korursun. Mal vermekle azalır, ilim öğrenmekle artar.
 İlim hakimdir, mal ise mahkum. İlim sahibi cömert olur, mal sahibi cimri olur. İlim ruhun hakimidir, ilim sahibi cömert olur, mal sahibi cimri olur. İlim ruhun gıdasıdır, mal ise cesedin gıdasıdır. Mal uzun zaman sürecinde tükenir, ilim ise tükenmez ve eksilmez. İlim kalbi aydınlatır, mal ise kalbi katılaştırır. İlim peygamberlerin, mal ise eşkiyaların mirasıdır.

İlim meclisi cennet bahçesidir.

İlim tükenmez bir hazine, akıl eskimek bilmez bir elbisedir.

İlimden başka herşey azaldıkça değeri yükselir, ilim ise çoğaldıkça  değeri yükselir.

İlmin bereketi güzel ameldir.

İlmin veraseti olmaz, ölülerinizin kemikleriyle övünemezsiniz.

İlmini saklayan cahil gibidir.

 

İnanan insanın yüzünde güleçlik vardır, kalbindeyse hüzün. Gönlü herşeyden geniştir, nefsi herşeyden alçak. Yücelikten nefret eder, şöhrete düşmandır, gamı gussası uzundur, düşünmesi derin, susması fazladır. Vakti yoktur, çok şükreder, çok sabreder, düşünceye dalmıştır. İhtiyacı olanları görünce, kendi ihtiyacını hatırlamaz bile. Huyu güzeldir, geçinmesi hoş ve yumuşak. Şeref bakımından serttir, huy bakımından alçak.

İnat kötülüklerin kaynağıdır.

İnatçılık insanın aklına zararlıdır.

İnatçılık savaş ve düşmanlığa yol açar.

İnatçılığın zararı herşeyden çoktur.

İnsaf ihtilafı giderir ve arkadaşlığa yol açar.

İnsanı vaktinden önce yıpratan bir şey varsa o da tembelliktir.

İnsan belayı dilden bulur.

İnsan cahil olduğu şeyin düşmanıdır.

İnsan dün bir tohumdu, yarın toprak olacak.

İnsanda dil olmazsa, insan söz söylemezse, surete bürünmüş bir  varlıktan yahut başıboş bırakılmış otlayan bir hayvandan başka ne olabilir ki?


İnsandaki edep, onun altınından daha iyidir.

İnsanın en şiddetli düşmanı gazabıyla şehvetidir.

İnsanın değeri, önem verdiği şeye göredir.

İnsanın dilekleri kendisine yakındır. Her şeyden çok insana yakın olansa ölümdür.

İnsanın kendisine iyilik edeni övmesi, iyiliği arttırır.

İnsanın kişiliğini sözü teyid eder.

İnsanın kurtuluşu doğruluktadır.

İnsanın tevazu sahibi olması, kendisine ikram getirir.

İnsanlar yaşarken uyur, ölürken uyanırlar.

İnsanlara faydası olmayanı ölüler arasında say, git.

İnsanları alçaltan ve nihayet mahveden üç şeyden birincisi hasislik, ikincisi servet düşkünlüğü, üçüncüsü ise bencillik ve kibirdir.

İnsanların değerlerini ölçmek için değerli olmak gerek.

İnsanların en acizi insanlardan kardeş edinemeyenidir. Bundan daha acizi de kardeş edindikten sonra onu yitirendir.

İnsanların en alçağı haksız yere başkalarına hakaret edendir.

İnsanların en güçsüzü dost bulmada güçlük çekendir, ondan daha güçsüzü ise, dostlarını yitirip yapayalnız kalandır.

İnsanların en fazla bağışlaması gerekeni, ceza vermeye en fazla gücü yetenidir.

İnsanların güzel edebe, altın ve gümüşten daha çok ihtiyaçları vardır.

İnsanların kalbi vahşi ve başıboştur; kim onlarla ilgilenirse onlara  doğru cezbolur.

İnsanların kıymeti, yaptıkları iyilikler ile ölçülür.

İnsanların solukları ecellerine doğru attıkları adımlardır.

İnsanlarla öyle geçinin ki öldünüz mü ağlasınlar size; sağ kaldınız mı sevgiyle çağırsınlar sizi.

İşlerin en zoru alışkanlığı terketmektir.

İyi niyetlilik gönle ferahlık, bedene esenliktir.

İyi ve kötü insana aynı değeri vermek doğru değildir, bu suretle birincisini iyilikten soğutur, ikincisini kötülük yolunda cesaretlendirirsin.

İyiliği emret ki, iyi ehlinden (iyilerden) olasın.

İyilik yapandan şüphelenmek, haksızlıkların en çirkini ve günahların en büyüğüdür.

İyilik ediniz, onun mukabilinde fenalık göreceğinizi katiyyen aklınıza getirmeyiniz.

İyilikle, hür adamı köle yaparsın

Kadına aşırı düşkünlük ahmakların işidir.

Kalp kör olduktan sonra gözlerin görmesinde hiçbir fayda yoktur.

Kalpler, kaplara benzer. Hayırlı olan, hayırla dolu olanıdır.

Kardeşi için kuyu kazan, o kuyuya akibet kendisi düşer.

Kendi ayıbına bakan kimse ve onu ıslaha çalışan kişi, halkın ayıbına bakmaz.

Kendi çocuğunu edeplendirdiğin şeyle yetimi de edeplendir ve çocuğunun eğitimi için  yararlandığın yerden yetim için de yararlan.

Kendi görüşüyle yetinen, canını tehlikeye atmıştır.

Kendi kadrini bilen helak olmaz.

Kendin için istediğini başkaları için de iste.

Kendine reva görmediği şeyi başkasına reva gören insan kamil olamaz.

Kendisine edep yüklenen kimsenin kötülükleri azalır.

Kendini cömertliğe alıştır ve her ahlakın en iyisini seç; çünkü iyilik alışkanlık haline gelir.

Kendini güçlükler karşısında sabretmeye alıştır, çünkü haksızlıklar karşısında sabretmek en iyi ahlaktır.

Kendini tanımayan kimse kurtuluş yolundan uzaklaşarak cehalet ve sapıklık yoluna giriverir.

Kendisini beğenen ve kendisinden razı olan bir kimsenin kusur ve zaaf noktaları aşikar olur.

Kendisini beğenen ve kendisinden razı olan kimse birçok üzüntü ve acı çeker.

Kendini bilmeyen başkasını nasıl bilir?

Kınama ve azarlamada aşırı gitmek inada neden olur.

Kıskanç insan hiçbir zaman rahat ve huzur yüzü görmez.

Kıskanç kimse daima hasta olur.

Kıskançlık hasta eder.

Kıskançlık hastalıkların en kötüsüdür.

Kıskançlık ateşin odunu yediği gibi iyilikleri yer.

Kıskançlık insanın dünyasını karartır.

Kıskançlık insanın kalbi ve sinirleri üzerinde kötü etkiler bırakır ve insanı hasta eder.

Kıskançlık ruhun hapsidir.

Kıskançlık vücudu kemirir.

Kim bir işte halka öncü olursa, başkasını terbiyeye kalkmadan kendisini terbiye etmeli. Bu terbiye de diliyle öğüt vermeden önce, huyuyla öğüt vermek suretiyle olmalı. Nefsine muallim olup kendini terbiye eden kişi, insanlara muallimlik edip onları terbiye edenden daha fazla ululanmaya değer.

Kim halkın ayıplarını görür, onları kınar, fakat kendisi de o işleri yaparsa, ahmağın ta kendisidir.
 

Kimin söylediğine değil, ne söylediğine bak.

Kişi bilmediğinin düşmanıdır.

 

Kişi dili altında saklıdır. Konuşturunuz, kıymetinden neler kaybettiğini anlarsınız.

Kişinin karşılaşacağı bütün sorunların kolay olması beklenemez, bazılarının kolay olmasının yanında bazıları zor olacaktır.

Kişinin yapısını oluşturan öz iyi değilse, o kişinin ağzından iyi sözler çıkmaz.

Kitaplar, bilgi sahiplerinin bahçeleridir.
 

Konuşun da tanışın, çünkü insan dilinin altında gizlidir.

Kötü alışkanlıkları terketmek, en büyük ibadetlerdendir.

Kötü evlat, insanın en büyük musibetlerindendir.

Kötü evlat, ailenin şerefini yıkar ve geçmişine leke sürer.

Kötü evlat anne ve babanın şerafetini yok eder ve geriye kalanları rezil eder.

Kötü huylarını terk et. Halkın hürmetlerine mazhar olursun.

Kötü insanlarla oturup kalkmak, iyi insanlar hakkında su-i zan doğurur.

Kötü zanlı olup, dostlarını elinden çıkarma.

Kötülükten çekinmek, iyi bir iş yapmaktan yeğdir.

Kutsal görevinizin yoksul, sakat ve yetimlere bakmak olduğunu hiç aklınızdan çıkarmayın. Memurlarınız onları incitmesin, onlara kötü davranmasın. Onlara yardım edin, koruyun ve yardıma ihtiyaç duydukları her zaman huzurunuza çıkmalarına engel olmayın.

Küçük bir insandan gelen büyük bir fikri küçümseme.
 

Küçüklükte soru soran kimse, büyüdüğünde cevap veren biri olur

Mal çokluğu kalpleri bozar, günahları doğurur.

Mal, isteklerin temelidir.

Mal-mülk toplayıp biriktirme, kime topladığın bilinmez.

Mal-mülk insanın gözünü doyurmaz, kalp zenginliğine çalış.

Malından vermeyeni zenginlerden sayma.

Marifetlerin en üstünü insanın kendisini tanımasıdır ve en büyük  cahillik ise insanın kendini tanımamasıdır.

Mazideki esefli ve üzüntülü olaylarla kalbini doldurma, gelecekle uğraşmaya zaman bulamazsın.

Mazluma yardımcı ol, zalime düşman kesil.

Mazlumun öç alma günü zalimin zulmettiği günden daha korkunçtur.

Memurlarınızı seçerken zalim yöneticilere hizmet etmemiş ve devletin suçlarından ve zulümlerinden sorumlu olmamış bulunmalarına dikkat ediniz.

Memurlarınızın hareketlerini kontrol ediniz ve bunun için güvendiğiniz samimi kişileri kullanınız. Mektuplar ve müracaatlara bizzat kendiniz cevap veriniz.

Midenizi fazla hayvan mezarlığı yapmayınız.

Milletlerin ölçü ve terazisi adalettir.

Mutlu ile arkadaş olan mutlu olur.

Mükemmel insan eksiklerini ve kusurlarını bilendir. En kötüsü ise insanların doyumsuz isteklerin ve hırsın peşine düşmesidir

Namus, güzelliğin sadakasıdır.

Ne kadar tenha bir yerde olursa olsun bir fenalık yaparken, seni hiç kimsenin görmediğine hükmetme. Seni mutlaka bir gören vardır. O da Allah'tır.

Ne yüksek mevki ile sevin, ne de düşkün olduğuna üzül.

Nefsine hakim olman en üstün güç, kudrettir. Ona buyruk yürütmen en hayırlı emarettir.

Nerede bir bilgin görürsen, hemen buyruğunu kabul edip hizmetine gir.

Nice kan vardır ki, onu dil döker.

Nice zengin vardır ki, yoksuldan da yoksuldur; nice büyük kişi vardır ki, her aşağılık kişiden de aşağıdır, nice yoksul vardır ki, bütün zenginlerden daha zengindir.

Oyun hayranı biri saadete eremez.

Ölüm cebimizde bize hep eşlik etmektedir, neden cahillerde feryadla karşılanır, ölüm neden böyle şaşkınlık yaratır?

Öfke delilikten bir bölümdür. Çünkü sahibi nadim olur, nadim olmuyorsa deliliği adamakıllı pekişmiş demektir.

Öfke gücünü izleyecek olursan seni helak eder.

Öfke korkunç bir ateştir. Onu bastıran ateşi söndürür, yapamayan içinde yanıp gider.

Öfke kötü bir arkadaştır. Kusur ve çirkinlikleri açığa çıkarır, insanı kötülüğe yakınlaştırıp iyilikten uzaklaştırır.

Öfke ve kızgınlıktan koru kendini. Çünkü başlangıcı delilik, sonu pişmanlıktır.

Öfkeden kaçın, sakın öfke sana galip olup alışkanlık haline gelmesin.

Öl de alçalma, azı yeter bul da yüzsuyu dökme. Çalışıp da bir şey elde edemeyen oturunca hiçbir şey elde edemez.

Öldükten sonra yaşamak isterseniz kalıcı bir eser bırakınız.

Ölümü unutmak, kalbi paslandırır.

Ölümü unutmayan, güzel şeylere tutkun olur.

Ölümün belirtisi doğmaktır.

Önder önce kendini eğitmeli, sonra diğerlerini. Önce kendi edebiyle örnek olmalı, sonra öğüt ve nasihatla.

Övünmeye değer şeyler güçlü akıl, utanma, nefsinden sakınma ve eğitimdir.

Öyle bir devir ki hiçbir arkadaşın senden hoşnut değil ve öyle bir devir ki hiçbir dostun sana dürüst ve gerçek dost değil.

Öyle bir kimseyi dost tut ki, aranızda kardeşlik husule gelsin ve senin bulunmadığın yerlerde, seni müdafaa etmek için düşmanlarınla pençeleşsin.

Parçalayıcı ve yiyici yırtıcı hayvan, zalim ve zorba bir validen iyidir

Renkten renge giriş, inançtan inanca geçiş, ahmaklığın alametlerindendir.

Rezil kişilerin başa geçmesi, insanlara afettir.

 

Sabır acılığının meyvesi zaferdir.

Sabır en güzel huy, ilim de en şerefli süs eşyasıdır.

Sabır iki türlüdür: istemediğin, hoşlanmadığın şeye sabretmek ve sevdiğin, istediğin şeye sabretmek.      

Sakın başkasının kölesi olma; çünkü Allah seni hür yaratmıştır.

Sakın aile ve akrabalarının bedbahtlardan olmasına sebep olan birisi olmayasın.

Sana cefa edeni utandırman için hoşça geçinmeye çalış.

Sana niçin yaptığını sorduklarında utanacağın ve yalanlamaya kalkacağın işleri yapmaktan çekin.

Sana karşı iyilik yapanlara ve teşekkür etmesini bilenlere iyilik et. 

Sana öğüt veren, sana geniş kredi açmış tüccara benzer.

Sefih olanlar lisanla dostluk gösterirler. Fakat kalbleri fesatla doludur. 

Seni yalnız iyi günlerinde arayan, düşkün günlerinde senden kaçacaktır.

Seni, sende bulunmayan özellikler ve değerler icat ederek koltuklayan, bir gün gelir yapmadığın suçları da üstüne yığarak seni çekiştirmeye, çeliştirmeye kalkar.

Senin hakkında iyi zanda bulunanın zannını gerçekleştir.

Seviyesiz insanların bana cahilce sözlerine karşılık vermekten tiksinti duyarım.

Sırlarını ona buna açıyorsan başına gelecek zilletlere razı ol.

Siyasetlerin (yönetimlerin) en zoru alışkanlıkları değiştirmektir.

Sizin en kötünüz insanları çekiştirerek dostlar arasında ayrılık düşüren ve temiz insanlara kusur bulan kimsedir.

Sizler mallarınızla halkı kuşatamazsınız (onların gönüllerini hoş edemezsiniz); öyleyse açık yüzlülük ve güzel davranışınızla onları kuşatınız.

Soruya verilen cevap çoğalınca doğru gizli kalır.

Soyluluk; babaların, anaların mensup oldukları soyla boyla değil, övülecek üstünlükle kazanılır.

Söylemediğin sözün hakimi, söylediğin sözün mahkumusun.

Söyleyene bakma, söylenene bak.

Söz ilaçtır; azı yaşatır, çoğu öldürür.

Söz, ok ve mızraktan daha tesirlidir.

Söz dilinin sustuğu ve amel dilinin söylediği nasihat hiçbir kulak tarafından kovulmaz ve onun faydası ile hiçbir fayda bir olmaz.

Söz sizin ağzınızda olduğu sürece, söz sizin esiriniz, söz ağzınızdan çıktıktan sonra siz sözünüzün esiri olursunuz.

Sözün gümüş olsa da, ey nefs sükut (suskunluk) altındır.

Sözün güzelliği, kısalığındadır.

Sözünde duramayacağın bir yerde söz verme ve kefaletine vefa edemeyeceğin yerde kefil olma.
Susmak ağırbaşlılığı artırır.
Susmak, sana ağırbaşlı bir elbise giydirir ve sonunda özür dileme zorundan korur.
Sükut yalan söylemekten ve başkalarını çekiştirmekten herhalde  evladır.

 

Şahsınıza fenalık eden bir düşmanı affediniz. Lakin vatanınıza ve milletinize fenalık eden bir kimseyi asla affetmeyiniz.
Şehvet bir kapıdan girer, akıl öbür kapıdan çıkar.

Şer'den çekinen kişi, hayır yapana benzer; suçtan sakınan kişi, iyilikte bulunana döner.

Şeref ve namus, en büyük hazinedir. Onlara malik olanlar, hayatlarını daima memnun ve mesut geçirirler.

Şeref ve soyluluk, yüksek özellik ve niteliklerden gelir, ataların çürümüş kemiklerinden değil.

Şerefine düşkün olan kötü cevap almaktan kendini sakınır. İnsanların davranışlarını düşünerek ve gözeterek onlarla uyum içinde yaşayan  kendi kişiliğini de korur.

Şerefli ve önemli bir mevkiiniz olması için bilime sarılınız.

Şiddetli istek mutluluğun en büyük düşmanıdır.

Şükür nimetlerin süsüdür.

 Tamah mihneti davet eder.

Taraf tutmayın, bazı insanları kayırmayın. Bu tür davranışlar sizi zulme ve despotluğa çeker.

Tarımla uğraşanlar devletin servet kaynağıdır ve bir servet gibi korunmalıdır.

Tecrübe fayda ile beraber gelen ilimdir.

Terbiyesizlikle kendisini düşüreni, soydan gelme asalet yükseltemez.

Tevazu gösteriniz ki, halkın hürmet ve saygısını kazanasınız

Uygunsuz yerlere giren, kendini töhmete kaptırır.

Utancın üstünü, insanın kendinden utanmasıdır.

Üç şey hayatı tatsızlaştırır: kin, kıskançlık ve kötü huyluluk.

Üç şey insana hayatı zindan eder: Ağırlaşan aile yükü, borçların baskısı ve bir  hastalığın sürüp gitmesi.

Üç şeyi kendinizde tutup saklayınız: cesaretiniz, bilginiz ve malınız. İnsanlar bu üç sahip olduğunuz şeye düşmandır ve o insanları ancak bu üç şeyi kaybetmeniz sevindirir.

Üstünlük taslamak ayıpların en kötüsüdür.

Verilen söz zamanında yerine getirilmesi gereken bir borçtur.

Ya siz bizi yok edersiniz ya da biz sizi yok ederiz. Ya da barışı daha  uygun görürsünüz.
Yakınlarına yardımı bırakan, düşmanlarına yardım etmiş olur.
Yalan hıyanettir, doğruluk emanettir.
Yalan söylemenin sonu kınanmaktır.

Yalancılardan daima uzak bulununuz. Çünkü onlarla içli dışlı olur ve onlarla dolaşıp  kalkarsanız, siz de yalancı olursunuz.

Yalancıların başlıca sıfatları şunlardır: Önce sana diller döker, birçok şeyler vaad eder, sonra senden vazgeçer, daha sonra da arkandan senin aleyhine birçok şey söyler.
Yalandan daha kötü bir kabahat yoktur.
Yalanlanacağından korktuğun bir şeyi anlatma.
Yanlışını gününde görüp nefsine sitem edersen yanlışın faydaya dönüşür. Dünde kalan yaşam geçmişle yok olur gider.

Yapman gereken hayırlı, yararlı işleri yarına bırakma. Bakarsın yarın olur da, sen olmazsın.
Yaptığın iyilikleri ve sana anlatılanları gizle.

Yaşamın tecrübeleri doğru karar verebilmeyi öğretti, öyle ki artık beni bitirmeye, yok etmeye gelen şeyleri ben bitirip yok ettim.

Yeni ilmi şeyleri öğrenmekle, kalbinizin yorgunluğunu ve rahatsızlığını giderin, çünkü kalpleriniz de vücudunuz gibi yorulur.

Yeni mal mülk edinmeden önce yığdıklarınızı kullanınız.

Yoksullar bazen çok müşkül durumlarda kalırlar. Söyledikleri sözler ne kadar doğru olursa olsun, onları dinleyenler sözlerine kulak asmazlar.

Yoksula yardımı dilenmeden yap. Sen onu el açmak zorunda bırakırsan, verdiğin sadaka ile, onun sadakadan daha değerli olan haysiyetini satmaktan kurtarırsın.

Yoksullarla otur, şükrünü artırırsın.

Yoksulluğunu gizle, yoksa itibarın sıfıra iner.

Yola düşmeden arkadaşı, eve girmeden de komşuyu sor.

Yüzünüze karşı yapılan şişirme övgüleri dinlemekten kendinizi koruyunuz. Çünkü onlar kalpleri kirletip ortalığa pis bir koku yayarlar.

Yumuşak ahlak soyluluk ve büyüklüktendir. Yumuşak huyluluğun bitmez tükenmez kaynağı ol. Kimseye asla eziyet etme, yaptığın şeyin  sonuçlarını görür ve duyarsın.
Yumuşak konuş, sevilirsin.

Yüce kişinin aç kalınca, aşağılık kişinin karnı doyunca saldırısından korkun.

Yükseklik taslamak alçaltır, alçak gönüllülük yükseltir.

 

Zalime gelip çatan adalet günü, mazlumun uğradığı cevir ve cefa mihnetinden çetindir. Şiddet son dereceyi buldu mu ferahlık gelir çatar. Bela halkaları tam daraldı mı genişlik yüz gösterir.

Zaman bana karşı maske takındı, beni tanımazlıktan geldi, bilmedi ki ben güne saygılıyım ve talihsizliklerin en korkulusunu bile kolay şeymiş gibi karşılarım.
Zaman ibret aynasıdır.
Zaman kendine uymazsa, kendini zamana uyduranlar en akıllı kimselerdir.
Zaman uzasa, sonu gecikse bile sabreden mutlaka zafere ulaşır.

Zamanının bir kısmı maziye karıştı. Geride kalan günlerinin sayısı da belli değil, fırsat varken çalış.

Zamanın icaplarına uymayanlar, sürüden ayrılmış koyunlar gibi geri kalırlar.
Zayıfları ziyaret etmek alçak gönüllülüktendir.

Zenginlik gurbette bir vatan, fakirlik vatanda bir gurbet gibidir.

Derleyen: Kazım Balaban / Viyana

HALİFELERİN BAL TEFSİRİ

Hazreti Ali, bir gün gazadan hanesine geldiğinde, Hz. Ebubekir Sıddık, Hz Ömer El Faruk, Hz. Osman Zinnureyn gelerek Hz. Ali’ye: “Gazan mübarek olsun ey Allahın arslanı" dediler..... 
  Hz. Fatımatüz Zehra validemiz de onlara ikramen kalaylı bir tas içinde bal getirdi. Balın üzerinde ince bir kıl vardı. Hz. Ebubekir kılı almak üzere davrandı. Hz. Ömer ise, kılı aldırmadı ve dedi ki: 
– Bizler Hazreti Zişanın vezirleriyiz. Belki Fatimetüz Zehra bizleri tecrübe için bu kılı koymuştur. Aramızda bu kıl hakkında üçer tevil edelim. Münasip değil mi?” dedi ve sonra;

Hz.Ebubekir:

 – Namaz kılanın kalbi nurludur bu tastan. Dünya endişesini gönlüne getirmeden namaz kılmak tatlıdır bu baldan. Namazı tadili erkan üzere kılmak incedir bu kıldan. 
Müteakiben Hz. Ömer El Faruk şöyle buyurdular: 
– Misafiri seven hane sahibinin kalbi nurludur bu tastan. Misafirlere ikram etmek ve gönlünü almak tatlıdır bu baldan. Misafirin kalbi incedir bu kıldan. 
Hz. Osman da söyle yorumladı: 
– Alimlerin kalbi nurludur bu tastan. Alimlerle sohbet etmek ve onları dinlemek tatlıdır bu baldan. Kur’an-ı Kerim’e mana vermek incedir bu kıldan. 
Hz Ali Efendimiz de söyle bir açıklama da bulundu: 
– Gazaya giden gazilerin kalbi nurludur ba tastan. Cihat edip al kanlara boyanıp kafirlerle cenk etmek tatlıdır bu baldan. Üzerine kul hakkı geçirmeden, haram yemeden hanesine dönmek incedir bu kıldan. Sonra Hz. Fatıma validemiz de bir yorumda bulundular: 
– Erkeğini hoşnut eden kadınların kalbi nurludur bu tastan. Erine cefa etmeyip güzelce geçinip, kendinden razı etmek tatlıdır bu baldan. Kocasının hakkını yerine getirmek incedir bu kıldan. 
Sonra Hz. Peygamber Efendimiz de bu sohbete iştirak ederek şöyle tevil buyurdular: 
– Benim ümmetimin kalbi nurludur bu tastan. Kevser şarabı tatlıdır bu baldan. Şeriatımız (İslamiyet) incedir bu kıldan. 
– Bu sohbete, neş’e veren Cenab–ı Hak, Cebrail (as)’ı göndererek buyurdu ki: 
– Senin nübüvvet nurun nurludur bu tastan. Yarın kıyamet günü mahşer yerinde ümmetine şefaat etmen tatlıdır bu baldan. Sırat köprüsü incedir bu kıldan. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) mübarek ellerini kaldırıp: 
– Ya Rabbi, bu bal tefsirini okuyana, dinleyene ikiyüz peygamber sevabı isterim ve senden dilerim, diye dua ettiler. Cihar Yari Güzin Efendilerimiz de “Amin” dediler. Cenabı Allah’dan şöyle nida geldi: 
– Ya Habibim! Senin ümmetinden her kim bu Bal Tefsirini üzerinde taşır, okur, okutur, yazar, yazdırır ve din kardeşlerine hediye ederse İzzet ve Celalim hakkı için ben de o kuluma ikiyüz peygamber sevabı veririm, diye buyurdular. 
Peygamber Efendimiz de dedi ki: 
– Benim ümmetimden her kim bu bal tefsirini kendisine evrad edinip üzerinde taşır, her gün okur veya dinlerse, ve burda bahsedilen ahlaklarla ahlaklanmaya çalışsa katiyyen dünya darlığı görmez; fakru zarurete düşmez; ölürken hüsnü şehadetle ölür; ahirete iman ile gider ve gelecek kaza ve musibetlerden kendisini Cenabı Hak muhafaza eder .

 

 





Tarsus'ta vahşice katledilen Özgecan Aslan için Cübbeli Ahmet Hoca 'Şehittir' yorumunda bulundu gerekçesini söyledi.

Cübbeli Ahmet Hoca'nın sözleri şöyle; Hadis-i şeriflerden anlaşıldığına göre namusunu korumak için direnirken vahşice öldürülen Özgecan Aslan kızımız şehit mertebesindedir. Özgecan kızımız haberlerden anladığımıza göre namusunu kirletmemek için, ırzını muhafaza uğrunda hunharca katledilmiştir.  Hadis-i şerifte “Haksız yere öldürülen kişi şehittir” (Nesai, Tahrimü’d-dem: 25, no:4096, 7/117) buyruluyor. Bu olayda bu kızımızın haksız yere öldürüldüğünden hiç şüphe yoktur.  Dolayısıyla bu hadis-i şerife göre kendisine şehit diyebiliriz.          Evliyalardan kıymetli

 Allah’ın kendilerine en çok değer verdiği kullar 4 kısımdır. Bunların başında peygamberler gelir. Sonra sıddıklar gelir. Ebu Bekir Sıddık bunların reisidir. Daha sonra şehitler gelir. Bunların efendisi Hazreti Hamza’dır. Daha sonra da salihler gelir.

 Nisa Suresi’nin 69. Ayetinde bu dört zümre zikredilmektedir. Görüldüğü üzere peygamberler ve sıddıklardan sonra şehitler geliyor. Evliyadan bile önce şehitler geliyor yani. Dolayısıyla mertebeleri Allah indinde çok kıymetlidir. Ve kanlarının ilk damlasıyla bütün günahları bağışlanmaktadır.  Ahirette kendilerine özel makamlar, köşkler, saraylar ve diğer Müslümanlardan daha öncelikli haklar verilecektir. Dolayısıyla hükmen şehit olanlar da aynı müjdeleri ahirette alacaklardır. Özgecan’ı kendi kızım yerine koydum ve acısının ciğerimi yaktığını hissettim. Rabbim özel rahmeti ile muamele eylesin, sualsiz hesapsız cennetine dâhil etsin. Ailesine sabr-ı cemil niyaz ediyorum.

Sevgili Nazlıcan Özkan Güzel Yaratan ALLAH(cc)ın güzelim kulu sendeki güzelliklerin Ebedileleşmesi için,belki Ebedi saadet için ,her iki Dünyanıda huzur içinde yaşamak için ALLAH(cc) ın ipine sımsıkı sarıl .Doğru ilimle Kur’an ve sünnetin ölçüleriyle ilimlen ,doğru  hareketi yap, haramda yüzenleri dost bilme, kimsenin ahını alma ,güzel Ahlaklılarla ALLAH(cc)ın sevdikleriyle dost ol.Din istismarcılarının Ve insi cinni şeytanların kurbanı olma, sana ve Ailene ALLAH(cc) güzellikler nasip etsin inşallah.

Cehennemi hesaba katmayan dindar aldandi! 
Çünkü Kur’an şöyle anlattı: ‘Allah tarafindan hiç hesaba katmadıkları karşılarına çıkıverdi…’ (Zumer 47)

– Cennetteki yerini hazır bilen herkes aldandı!
Zira Kur’an ‘O öyle sizin kuruntu ve hayallerinizle olacak iş değil.’ buyurmuştu. (Nisa 123)

– Ölüm yokmuş gibi yaşayan dünyaperest aldandı!
Zira Kur’an turrayi şöyle bastı: ‘Her nerede olursaniz olunuz ölum size yetişir! Velev eflake ser çekmiş surlarda bulunun!’ (Nisa 78)

– Ameline güvenen abid aldandı! 
çünkü Efendimiz (as) şöyle ferman buyurdu:
“Zinhar aldanmayın! Hiç kimse ameli ile kurtulamaz!”
Soruldu: “Sen de mi Ya Rasulallah?”
Cevap verdi: “Evet ben de!”

-- Salih amel isliyorum sanan riyakar aldandı! 
Çünkü Kutsi Hadiste Allah Teala söyle buyurdu: “..Kim bir amel işler de o amele benimle birlikte bir başkasını ortak ederse onu ve şirkini baş başa bırakırım.”

–Aleme telkin verip kendini unutan vaiz aldandi!
‘İnsanlara iyilik emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitap okuyorsunuz, artık akıl etmez misiniz?’ (Bakara 44)

– Rabbini bırakıp hevasna kulluk eden aldandı! 
‘Gördün mü o hevasını ilah edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın. Yoksa onların çoğunu işitirler veya akıl ederler mi sanıyorsun? Onlar sırf hayvan gibi hatta gidişçe daha sapkındırlar?’ (Furkan 43-44)

– Rahmete güvenip kendini emniyette salan fasık aldandı! 
‘Allah’ın kendilerine kuracağı plandan emin mi oldular? Kendilerine yazık eden kavimlerden başkası Allah’ın mekrinden emin olmaz!’ (A’raf 98)

-- Yolunun eğriliğinden şüphe etmeyen kendini bilmez aldandı! 
‘Tuttukları yol sebebiyle dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmiştir de zannederler ki cidden iyi bir iş yapıyorlar.’ (Kehf 104)

– Kendini hizmette bilip, kılını dahi kıpırdatmayanlar aldandı! 
‘Allah gayret gösterip cihat edenlere, olduğu yere mıhlanıp kalanların çok uzerinde bir ecr-i azim ihsan etmiştir.’ (Nisa 95)

– Nasıl desem bilmem ki Namazsız aldandı!
Hele bir baksan ya Kur’an nasıl anlattı: ‘Ashabi yemin Cennetten seslenip mucrimlere soruyorlar, sizin bu sekar cehennemine girmenize ne sebep oldu? Diye.
Onlar da diyorlar: ‘Biz namaz kılanlardan degildik…’ (Muddessir 39-43)

- ‘Ben bundan sonra kurtulmam.’ diyen me’yus aldandı! 
‘De ki: Günah işlemek suretiyle öz-nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidi kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları magfiret buyurur. Şüphesiz o öyle gafur, öyle rahim. Onun için umidi kesmeyin de başınıza azap gelmeden evvel tevbe ile Rabbinize dehalet edin ve ona halis müslümanlık yapın, sonra kurtulamazsınız!’ (Zumer 53-54)

- ‘Allah dilemeseydi günahkar mı olurdum!’ diyen kaderci aldandı! 
‘Diyecegi gün bir nefis: Eyvah! Allah yanında yaptığım eksikliklerden dolayı hasretime bak, doğrusu ben eğlenenlerden idim. Yahut diyeceği: Allah bana yolunu gösterse idi ben de muttakilerden, Allah’tan korkan dindarlardan olurdum.’ (Zumer 56-57)

- ‘Keşke her günahım bunun gibi olsa.’ diyen muznib aldandı! 
Zira Sahabe Hazreti Enes şöyle anlattı: “Sizler, size göre saç kılından ince, kıymeti olmayan işler yapıyor, günahlar işliyorsunuz. Lakin biz onları Rasulullah zamanında helak sebebi sayıyorduk.”

- ‘Bakma! Benim kalbim temiz.’ diyen amelsiz aldandı 
‘Yemin olsun ki zamana! İnsan mutlak hüsranda. Ancak şunlar mustesna: Onlar iman edip salih salih amel işlediler!..’ (Asr 1-3)

- ‘Bir lokma bir hırka devirleri geçti artık; bu zamanda her sey para!’ diyen zengin aldandı! 
‘Oyaladı o malda çokluk kuruntusu sizleri. Ta.. ziyaret edişinize kadar kabirleri. Öyle degil, ileride bileceksiniz. Sonra öyle değil ileride bileceksiniz. Öyle değil ilmel-yakin bileceksiniz. Kasem olsun o cehennem ateşini çaresiz, göreceksiniz. Sonra kasem olsun onu çaresiz, aynel- yakin göreceksiniz. Sonra kasem olsun o gün mallarinizdan hesaba çekileceksiniz!’ (Tekasur Suresi)

- ‘Bu zamanda da bu olur mu canım!’ diyen cahil aldandi! 
‘Rabbinin kelimesi doğrulukça da adaletçe de tam kemalindedir, onun kelimelerini degiştirebilecek yok, işiten de O, bilen de O. Yerdekilerin çoğunu uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar, onlar sırf zan ardına gider ve sade atarlar.’ (A’raf 115-116)

- ‘Göreceksin biz nice haci-hocadan önce gireceğiz cennete!’ diyen nadan aldandı!
‘Şüphesiz korunan muttakiler içindir Rablerinin katında na’im Cennetleri. Artık muslimleri mucrimler gibi kılar mıyız? Neniz var? Nasıl hükmediyorsunuz? Yoksa size mahsus bir kitap var da onda şu dersi mi okuyorsunuz?’ (Kalem 34-37)

–’Hem ondan hem bundan lazım; öyle tek taraflı, a-sosyal olmaz.’ diyen bihaber aldandı!
Zira ‘..İyi bir amel ile diğer bir kötüyü karıştırdılar…’ (Tevbe 102)

- ‘O kadar incesine aklım ermez.’ diyen akıllı aldandı! 
‘Onlar Dünya hayatını zahiren biliyorlar. Ahiret hakkında ise hepten gafiller!’ (Rum 7)

- ‘Bu da bir şey mi canım, millet neler işliyor.’ diyen günahkar aldandı!
‘Ona kendi kazandığı,size de kendi kazandığınız.Siz onların amellerinden sorulacak değilsiniz.’ (Bakara 134)
Lakin ‘şüphe yok bütün yaptıklarınızdan mesul tutulacaksınız!’ (Nahl 93)

- ‘Benim babam da hacı.’ diyen evlat aldandı! 
çünkü baksana dalgalar arasındaki inkarcı oğlu için yalvaran Nuh peygambere ne denildi: ‘Ey Nuh!.. O senin ailenden değil, çünkü o, dürüst iş yapan temiz bir insan değildi. O halde hakkında kesin bilgin olmayan bir şeyi Benden isteme. Onun kurtulması için dua ederek cahil bir iş yapmandan seni sakındırırım.’ (Hud 46)

- ‘Ben gıybet etmiyorum ki, olanı söylüyorum.’ diyen aldandı! 
Zira Efendimiz bir gün soruverdi: “Bilir misiniz gıybet nedir?” diye.
Ashab, “Allah ve Rasulu daha iyi bilir” dediler.
Efendimiz, “kardeşini beğenmeyeceği şekilde anmandır” buyurdular.
Soruldu: “Ya söylediğimiz şey onda varsa?”
Cevap verdi Efendimiz: “Eger varsa onu gıybet ettin demektir. Sayet söylediğin onda yoksa, bu zaman da ona iftira ettin demektir.”

- ‘İşlediysek biz işledik; azabını çeker diyetini öderiz.’ diyen bedbaht aldandı! 
‘Yemin olsun! Rabbinizin azabından onlara velev bir nefha, bir kıvılcım dokunuverse VAY BİZLERE derler!’(Isra 21)

Allah bizi aldananlardan eylemesin Amin…

Bir Güzel Ülkü

                                              Şair: Abdurrahim Karakoç

Yüreklerde kök bağlayıp yaşayan 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 
Ezelden ebede müjde taşıyan 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 
Yesi'deki kutsal aşkın mayası 
Malazgirt'te Alparslan'ın rüyası 
Söğütteki has kilimin boyası 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Yunuslayın 'Et-kemiğe bürünen' 
Selim ruhta Yavuz serdar görünen 
Şems misali cümle kirden arınan 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Bedenlerde Koç Köroğlu yüreği 
Debreştikçe yakın eyler ırağı 
İman kalesinin bayrak direği 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Riya duygusuyla dolup taşmamış 
İlimden, irfandan uzaklaşmamış 
Benlik çamuruna ayak basmamış 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Dedem Korkut töresiyle töreli 
Edep, ahlâk, sevgi, saygı sıralı 
Kırk yıl önce.. aklım erdi ereli 
Bir güzel ülküdür günül verdiğim. 

Her kapıda bir hesaba girmeyen 
İnancından zerre taviz vermeyen 
Dost alnına kara leke sürmeyen 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Mazlumun yoldaşı, zalimin hasmı 
Kendine put yapmaz heykeli, resmi 
Hak'tır, adalettir, rahmettir ismi 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Bu ülkü candadır, sokakta yatmaz 
Güneştir.. bir doğdu, bir daha batmaz 
Menfaat uğruna kimseyi satmaz 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Şiddeti, kavgası, kanı olmayan 
İçinde öfkesi, kini olmayan 
Sonsuza uzanan, sonu olmayan 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Bedir’den Bizans’a akıp gelen o 
Küfür setlerini yıkıp gelen o 
İlâhî kaynaktan çıkıp gelen o 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Sinan'da estetik, Itrî'de ahenk 
Sebillerde hayat, kubbelerde renk 
Mevlânâ'da ilim, Barbaros'ta cenk 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Nizâm-ı Âlem'dir Hak'kın sözü bu 
Söylediğim cümle sözün özü bu 
Tek damlada umman eyler bizi bu 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Ülkü demek makam, mevki, taç değil, 
Ülkü demek totem, sembol, haç değil 
Kul icadı kof ilkeler hiç değil, 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Taze filiz vermiş Edebali’yle 
Çiçeklenmiş Hacı Bayram Veli’yle 
Ulubatlı Hasan’daki hâliyle 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Şehitlerin kanlarıyla ıslanan 
Destan olup mavera’dan seslenen 
Atıf'larla Said'lerle beslenen 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Türk'e ihsan olmuş “Kavm-i Necip”lik 
Boş hayâldir bu şerefe rakiplik 
Hayatlar gergeftir, ameller iplik 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 

Ne yazdımsa inanç, ahlâk, örf ile 
Postaladım gönül denen zarf ile 
Anlatılmaz yirmi dokuz harf ile, 
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

Aşağıda nakledeceğimiz hadis-i şerif, ehemmiyetine binaen, birçok eserde kaydedilmiştir. Âcizane ben de lüzumlu bulduğum için, Ruhu’l-Beyân’da geçen metnini burada okuyucularla paylaşmanın faydalı olacağını düşündüm.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), bir gün Hz. Muâz'a (ve onun zımnında kıyamet sabahına kadar gelecek bütün ümmetine) tavsiyede bulunur­ken şöyle buyururlar:

“Ey Muâz! Sana bir hadis (söz) söyleyeceğim; eğer sen onu tutarsan, sana fayda verir.(Yok) eğer, kaybedersen (tutmazsan) o zaman da Allah Teâlâ nezdinde senin huccetin kesilir (delilin kalmaz).

“Ey Muâz! Mübarek olan Allah Teâlâ, yedi kat semâvat ve yeri yaratmadan önce yedi melek yarattı. Yedi kat semâ'nın her birine bu meleklerden birini bevvâb (kapıcı) yaptı. Kulun amellerini muhafeza etmekle vazifeli melekler, sabah vaktinden akşam vaktine kadar, göğe yükselirler. O amellerin güneş aydınlığı gibi bir nuru vardır. Melekler, o ameller ile dünya semasına çıkasıya kadar o ameli temiz ve çok görürler. Birinci kat sema ile müvekkel (vazifeli olan) melek, hafeza meleklerine şöyle seslenir:

- “Gıfuu va’dribuu bi-haaze’l-ameli veche sâhibihî: Durun! Bu ameli alın, sahibinin yüzüne çarpın!

Ben gıybet edenleri  bilen ve tanıyan  biriyim. Rabbim bana,  gıybet edenlerin amellerini buradan öteye geçirmememi emretti. Bu amellerin sahibi gıybet yapan biridir. Onun amelleri buradan öteye geçmez; ne kadar temiz veya çok olursa olsun.”

Fârisî bir beyit meali: ‘Dil o ki, şükür ve teşekkür ede. Hakşinâs kişi kimsenin gıybetinde bulunmaz.’

Aleyhissalâtü ve’s-selâm Efendimiz (devam ederek) buyurdular:

“Sonra hafeza melekleri, kulun amellerinden sâlih amel ile -o ameli temiz ve çok görür oldukları halde- ikinci kat semâ'ya gelirler. İkinci kat semâ ile vazifeli melek onlara:

- “Durun! Bu ameli (alın) sahibinin yüzüne çarpın! Ben fahr edenlerle (yaptığı amel ile başkalarına karşı iftihar edip böbürlenen/övünenlerle) vazifeli melekim. Bu amellerin sahibi bu güzel ameller ile (basit ve çirkin olan) dünya menfaatini elde etmek istiyordu. Rabbim, onun amellerinin benden başkasına geçmemesini (buradan öteye yükselmemesini) emretti. Bu kişi amelleriyle, meclislerinde insanlar üzerine iftihar edip/böbürlenip övünüyordu.” Kişiyi Cehennem’den kurtaracak olan güzel ahlâkıdır.

Aleyhissalâtü ve’s-selâm Efendimiz (konuşmasına devamla) buyurdular:

“(İkinci kat semâ'yı geçen) kulun amellerini melekler yükseltirler. Sadaka, oruç ve namaz gibi amellerinden nurlar çok güzel bir şekilde etrafa yayılır. Hafeza melekleri bile onun ameline hayret ederler. O ameller ile üçüncü kat semaya kadar gelirler. Üçüncü kat semâ ile vazifeli olan melek onlara:

- “Durun! Bu amelleri (alın) sahibinin yüzüne çarpın! Ben kibir (büyüklük taslayan kişiler ile vazifeli bir) melek'im. Bana Rabbim, onun amellerinin beni geçmemesini (buradan öteye yükselmemesini) emretti. (Bu güzel görüp kendisine hayran kaldığınız amelleri) işleyen kişi, meclislerinde insanlar üzerine kibirlenen bir kişiliğe sahipti. Onun amelleri buradan öteye geçemez” der.

Efendimiz (s.a.v.) (yine sözlerine devam ederek) buyurdular:

“Melekler, kulun ameliyle yükselirler. Namazdan, tesbih, hac ve umre amelleri inci taneleri ve yıldızların parıldayışı gibi parlar. Hafeza melekleri o amelleri ile tâ dördüncü kat'a kadar yükselirler. Dördüncü kat ile vazifeli melek, onlara:

- “Durun! O amelleri sahibinin yüzüne çarpın! Ben ucub sahibiyim! (Kendisini beğenen ve kendi amellerini kendi gözünde yüksek gören kişileri kontrol ile vazifeliyim.) Rabbim bana, onun amelini geçirmememi ve onun buradan öteye geçmesine izin vermememi emretti. Bu kişi herhangi bir amel işlediği zaman, içine ucub girerdi, o amelinden dolayı kendisini çok beğenirdi.”

Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm hazretleri (konuşmasına devam ederek) buyurdular:

“Hafeza melekleri kulun ameliyle yükselirler, beşinci kat semâya kadar çıkarlar. O ameller sanki, ehline (eşine) hazırlanıp süslenen bir gelin gibiydi… Beşinci kat semâ ile vazifeli melek onlara:

- “Durun! Bu ameli sahibinin yüzüne çarpın! Ben haset meleğiyim (kıskançlık yapanların amellerini teftiş eden ve âkıbetlerini bilen meleğim.) Bu amellerin sahibi, ilim öğrenen ve öğrendiğiyle amel edenleri kıskanıyordu. Allah'ın kendisine ibâdet ve ilimde nasip verdiği kişileri aşağı görüyor, onları ayıplıyor ve onları kıskanıyordu. Rabbim bana, onun amelinin beni geçip gitmesine izin vermememi emretti.”

Aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz (mübarek sözlerine devamla) buyurdular ki:

“Hafeza melekleri kulun oruç, namaz, zekât, hac ve umre'den işlemiş olduğu ameliyle yükselirler. Tâ altıncı kat semâ'ya kadar çıkarlar. Altıncı kat semâ ile vazifeli olan melek, onlara:

-“Durun! Bu ameli sahibinin yüzüne çarpın! Çünkü bu kişi, asla Allah'ın kullarından hiç kimseye merhamet etmezdi. Başına bir belâ isabet eder ve onlara zarar dokunursa, onları diline doluyor ve bununla seviniyordu. Ben rahmet ile vazifeli melek'im. Rabbim bana, onların amellerinin beni geçmemesini emretti.”

Âlemlere rahmet Efendimiz (s.a.v.) (devam ederek) buyurdular:

“Hafeza melekleri yedinci kat göğe yükselirler. Namaz, oruç, fıkıh, cihâd ve vera’ (haramlardan-mekruhlardan, haram ve mekruh oluşu şüpheli olan şeylerden kaçınmak, helâl ve mubahların da ihtiyaçtan fazlasını terk etmek gibi güzel amellerin)dan kulun amelleriyle çıkarlar. Bal arısı gibi sesi ve güneş aydınlığı gibi aydınlığı olup kendisiyle beraber üç bin melek, onu ta yedinci kata kadar yükseltirler. Yedinci kat sema ile vazifeli melek onlara:

- “Durun! Bu ameli sahibinin yüzüne çarpın! Kalbinin üzerine kilit vurun. Kendisiyle Allah'ın rızası murad edilmeyen bir amelin Rabbim'in katına çıkmasından hicâb ederim. Çünkü bu amel Allah'tan başkasının rızasını kazanmak için işlenmiştir. O amelin sahibi onunla (yapmış olduğu ameller ile) fukahâ (İslâm hukukçularının) yanında yükselmek ve ulemâ'nın (âlimlerin/bilginlerin) yanında anılmak ve şehirlerde (toplumda) tavsiye edilen bir kişi olmak için idi. Rabbim, onların amellerinin beni geçip başkasına ulaşmamasını emretti. Allah için ihlas ile yapılmayan her amel riyâ'dır.” Yıllarca çalıştı. Amelini riya karşılığı sattı.

Fahr-i âlem Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz (mübarek kelâmına devamla) buyurdular:

“Hafeza melekleri, kulun zekât, oruç, namaz, hac, umre, güzel ahlâk ve zikrullah'tan amelleri, (yedi kat) göklerin melekleri refakatıyla bütün perdeleri keserek Allah azze ve celle hazretlerinin katına yükselirler. Melekler, O kişinin amelinde sâlih ve muhlis olduğuna şahitlik etmek için Allah Teâlâ’nın manevi huzurunda dururlar. Allahü Teâlâ onlara:

- “Siz benim kulumun ameline bakmak­tasınız. Ben ise onun kalbinin üzerine ‘Rakîb’im (gözetleyiciyim. Salih ve ihlâslı bir kişi olarak gördüğünüz şu kulum!) Bu amelleriyle benim rızamı istemedi. Bu kulum amelleriyle benim rızamdan başka şeyler murad etti. Benim lânetim onun üzerinedir” buyurur. Bunun üzerine bütün melekler şöyle derler:

- “Yâ Rabbi! Senin lânetin onun üzerine olsun. Bizim lânetimiz de onun üzerine olsun!” Bunun üzerine yedi kat semevât (gökler) ve içindekiler ona lânet okurlar.”

Muâz (r.a.) hazretleri:

- “Yâ Rasûlellah (s.a.v.)! Benim için necât ve hulûsun (kurtuluş ve hâlisliğin/sâfiyet ve gönül temizliğinin) yolu nasıldır (ne ile kurtulurum)?” dedim. Efendimiz (s.a.v.): buyurdular ki:

- “Bana tâbi ol. Yakîn derecesine yüksel. Eğer senin amelinde bir taksir (kusur) olsa da... Dilini vakîa'dan (gıybetten) koru. Hamele-i Kur'an olan ihvânın (kardeşlerin) hakkında ileri geri konuşma, gıybetlerini etme. Onlara karşı kendini temize çıkartma (kendini hamele-i Kur’an olan ihvândan üstün tutma). Dünya amelini, âhiret ameline karıştırma. İnsanları sıkma. (Onları tazyik etme). Seni sıkan (yani insanları tazyîk eden) Cehennem ateşinin köpekleridir, kıyamet günü ateştedirler. Amelinle insanlara gösteriş yapma.” [Bursevî, İsmail Hakkı, Tefsîru Rûhu’l-Beyan, 1, 76-77]

***

Bu hususta müjdeli birkaç haber de şöyledir:

Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: “Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:

“Kulun gündüz veya gece amelini yazan hafeza melekleri, yazdıklarını Allah'a yükseltirler. Allah (c.c.) sahifenin baş ve son kısmını hayırlı bulursa, meleklere şöyle buyurur: ‘Sizi şâhid kılıyorum, ben kulumun sahifesinin iki tarafı arasında kalan kısmını mağfiret ettim.” [Tirmizî, Sünen, Cenâiz 9, (981)]

O bakımdan meleklerin nöbet değişimi yaptıkları sabah ve ikindi namazlarından sonraki vakitleri bahusus hayırlı ameller geçirmenin yoluna bakmak lazım.

***

Namazlarımızın kabuliyle ilgili de dikkatli olmamız gerekiyor.

Nitekim vitir namazında kunut dualarının ardından Salât-ı Münciye'yi okuyan kişinin, o gün kılmış olduğu bütün namazlar, bu mühür sayesinde kabul oluyor İnd-i Bârî’de… Bunu da ihmâl etmemeliyiz.

Hiçbir insan, iyi eğitilmiş bir aile kadar önemli bir miras bırakamaz.

 

Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık " (İsra 13.Ayet )

 

 

Prof. Dr. Ahmet YAMAN-DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Aile, insanoğlunun; içinde doğduğu, büyüdüğü, ilk eğitimini aldığı en küçük sosyal topluluktur. Yeryüzüne ilk insanın ayak basmasından itibaren aile kurumu da oluşmuştur. Bazı sosyologların iddia ettiği gibi ilk aile, içgüdüsel ve rastlantı sonucu oluşmuş değil; tersine Yüce Allah’ın iradesiyle ilk insan, bir aileye sahip olarak yaratılmıştır. Kur’an-ı Kerim, yeryüzünde yaşayan insanların atası olan Hz. Âdem’in (a.s.) bir eşe sahip olduğunu ve ikisinin bir aile yuvası kurduğunu haber vermektedir. (Bakara, 2/35; Maide, 5/27; Araf, 7/19, 23; Taha, 20/117–119.)

Bireyin mutluluğunu temin eden, toplumla birey arasını bağlayan ve onu topluma kazandıran ailenin kurumsal önemini şu ayet-i kerime çok beliğ bir tarzda ortaya koymaktadır: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum, 30/21.)

Öyleyse aile, öncelikle insanın huzur bulacağı bir yuvadır. Beden ve ruh sağlığı için huzurun vazgeçilmez işlevi hatırlanınca, bu yuvanın insan için nasıl bir önem taşıdığı ortaya çıkacaktır. Bunun yanında aile, insanca yaşamanın ortamını hazırlamaktadır. Yaratılışı itibarıyla yalnız başına yaşayamayan insan, aile ortamının sıcaklığında terbiye edilmekte, hemcinsleriyle ilişki kurabilmekte ve şahsiyetini kazanmaktadır.

İslam’ın temel kaynakları olan Kur’an-ı Kerim’e ve Resulüllah’ın tatbikatına baktığımızda, aileye kurumsal varlık kazandırmanın ve onun üzerine titremenin asli bir görev olduğunu görürüz. Zaten ilk insanın dünyadaki serüvenine ailesiyle başlamış olması, bu kurumun onun doğasında/fıtratında yer tuttuğunu gösterir. Diğer taraftan; “Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Nur, 24/32.) ayeti, aileyi oluşturmayı bir toplumsal görev olarak Müslümanlara yüklemektedir.

Hz. Peygamber de (s.a.s.) “Ey gençler! Evlilik yükümlülüğüne gücü yetenleriniz hemen evlensin. Çünkü evlilik, gözü ve ırzı harama karşı daha fazla korur...” (Buhari, Nikâh, 2.) ile “Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimle amel etmezse benden değildir...” (Buhari, Nikâh, 1.) sözleriyle, evlenerek aile kurmanın önemini vurgulamaktadır.

Allah Resulü (s.a.s.) veda hutbesinde erkeklere hitaben “Kadınlarınız konusunda Allah’tan korkun. Siz onları, Allah’ın bir emaneti olarak aldınız ve onlarla beraberlik, Allah’ın kelimesi (nikâh) ile size helal oldu...” (Müslim, Hac, 147.) buyurmuştu. Bir başka sözünde de bu kadınları kastederek, “Mümin bir kişi, Allah korkusundan ve O’na itaatten sonra, saliha bir hanım nimeti kadar başka hiçbir şeyden yararlanmamıştır. Çünkü hanımına emretse sözünü dinler, yüzüne bakınca sevinir, üzerine yemin etse yeminini doğru çıkarır, kocası dışarıya gitse iffetini ve kocasının malını korur.” (Ebu Davud, Zekât, 32.) buyurmuştu. Onun bu mübarek sözleri, ailenin emanet duygusu ve iffet erdemi gibi nitelikler üzerine kurulduğunu göstermektedir. Bu iki olgu da zaten ailenin gerek bireysel gerek toplumsal öneminin temel taşıdır.

Müslüman ailenin bazı temel nitelikleri

İslam’ın aile anlayışına baktığımızda, kurum olarak ailenin üzerine bina edildiği temel bir ruhun öne çıkarıldığını görürüz. Bu ruh, “Güzel Ahlak,helal namuslu yaşam,Akıl ,İslami şuur  huzur, sevgi ve rahmet”tir. İnsanı yaratan ve her an onunla olan Yüce Yaratıcı, Kur’an’da bu gerçeği şu cümleyle belirtiyor: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum, 30/21.)

Öyleyse bir Müslüman ailenin en temel özelliği, o ailenin bir huzur yuvası ve bir sevgi-rahmet pınarı olmasıdır. Bu ailede anne ile baba birbirleri dolayısıyla huzura kavuşurlar; çocuklar bu huzurlu havada dünyayı tanırlar ve hep beraber karşılıklı Akıl vicdan İslami şuur sevgi-rahmet vasatında şahsiyet kazanırlar.

Müslüman ailede anne-baba, üzerlerine âdeta titrenilen değerlerdir. Onlara üzüntü verilmemeye çalışılır. Meşru çerçevedeki arzu ve istekleri derhal yerine getirilir, incitmemeye azami gayret gösterilir. Bu o kadar önemli bir İslami hassasiyettir ki Kur’an, tevhit gerçekliğinin yanında hemen ana-baba haklarına, bir başka ifadeyle kişinin anne-babasına karşı taşıdığı sorumluluğa işaret etmiştir: “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara 'öf!' bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: ‘Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.’” (İsra, 17/23-24.) “(Ey Muhammed!) De ki: ‘Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız…’” (Enam, 6/151.)

Az önce “ana-babanın her isteği yerine getirilir” derken, bunu “meşru çerçevede” şartıyla kayıtlamıştık. İşte Kur’an bu meşru çerçeveyi en genel biçimde “İslami değerler ve hükümler” olarak belirlemiş ve şöyle buyurmuştur: “De ki: ‘Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesata uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah'tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.’” (Tevbe, 9/24.) Öyleyse Allah ve Elçisi’nin düzenlemelerine ve bu uğurda cihat etmeye ters düşen ebeveyn istekleri Müslümanı bağlamayacaktır. Konuyla ilgili bir başka ayette de şu buyruk yer almaktadır: “Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.” (Lokman, 31/15.) Her iki ayet, aslında ailenin gerek kendi iç hayatını, gerekse dış ilişkilerini, yani toplumsal ilişkilerini İslami değer ve hükümlere göre düzenlemesini öngörmektedir. Bu da şu demektir: İslam ailesi, Allah ve Resulü’nün istediği gibi yaşayan bir ailedir.

Müslüman ailede çocuklar Allah’ın bir emaneti olarak değer taşır. Çocuğu bahşeden de onun cinsiyetini belirleyen de Yüce Yaratıcı’dır ve O, ana-babadan bu yavrunun iyi yetiştirilmesini istemektedir: “Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah’ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir. Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir.” (Şura, 42/49-50.)

Ailenin moral gücü, neşesi ve hayat kaynağı olan çocuklar, aslında dünyada girilen en büyük sınavın da konusudur. Çocuklara verilen terbiye, onlara kazandırılan kimlik, ana-babanın ahiretteki başarılarının en büyük belirleyicilerindendir.

İşte Müslüman aile bu bilinçle yavrusunu eğitir, onu İslam şahsiyetinin canlı bir örneği yapmaya çalışır. Hz. Peygamber’in (s.a.s.), “Bir babanın çocuğuna bırakacağı en büyük miras, iyi bir isimle güzel bir terbiyedir.” (İbnü’l-Esîr, Câmi’u’l-Usûl, 1/416; bkz. Tirmizi, Bir, 33.) buyruğu da aynı tespite vurgu yapmaktadır.

Müslüman ailenin bir diğer özelliği, bu yuvaya mensup herkesin üzerine düşen görevleri bir ibadet vecdiyle yerine getirmesidir. İbadet vecdi diyoruz, çünkü aile bireylerinin görevleri, kısmen Kur’an-ı Kerim’de, büyük ölçüde Peygamber sünnetinde dinî-şerî bir muhteva ile duyurulmuş ve bu konuda Müslümanlar uyarılmıştır. Nisa suresinde yer alan bir ayet-i kerime söz konusu görevleri en genel çerçevesiyle şöyle belirlemektedir: “Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da ‘gayb’ı korurlar…” (Nisa, 4/34.)

Hz. Peygamber’in meşhur “Hepiniz çobansınız.” hadisi de bu bağlamda hatırlanmalıdır: “Sizden her biriniz birer çobansınız ve her biriniz güttüğünüzden sorumlusunuz. Devlet yöneticisi bir çobandır ve yönettiği kişilerden sorumludur. Evin erkeği bir çobandır ve aile bireylerinden sorumludur. Evin hanımı, kocasının evi içinde bir çobandır ve güttüğünden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malı üzerinde bir çobandır ve bunun yönetiminden sorumludur.” (Buhari, Cumu'a, 11; Müslim, İmâra, 20.)

Bir başka sözünde “Sizin en hayırlınız ailesine karşı en hayırlı olandır. Ben de aileme karşı hayırlıyım.” (Tirmizi, “Menâkıb, 63.) şeklinde konuşan sevgili Peygamberimiz hem ahlaki ve hukuki, hem cinsel ve bedenî hem de medeni gereklerin topluca yerine getirilmesini, “hayırlı olmak” gibi bir vasıfla nitelendirmiştir.

Eşlerin arasında zaman zaman baş gösterebilecek kırgınlıklar, hem bu görevlerin ihmaline hem de aile yuvasının dağılmasına bir sebep teşkil edemez: “…Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur.” (Nisa, 4/19.)

Aile dışında kalan insanlara, kısaca topluma yönelik görev ve sorumluluklara duyarlı olmak, Müslüman ailenin bir diğer temel niteliğini oluşturmaktadır. Nasıl Müslüman birey sadece kendisini düşünen bencil bir varlık değilse, Müslüman aile de kendi topluluğu dışında diğer topluluklara karşı belli bir ahlaki-hukuki sorumluluk altında olduğunu bilir.

Bir Müslüman ailenin, kendi dışında sorumluluk taşıdığı ilk grup, akrabalardır. Gerek anne gerek baba tarafından aynı sülale içinde bulunan insanlar, yekdiğerinin sevincine ve üzüntüsüne ortak olmak durumundadırlar. “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl, 16/90.) buyruğuyla Yüce Allah bu noktanın altını çizmektedir. Sılayırahim dediğimiz akrabalık bağlarının muhafaza edilmesi, Kur’an-ı Kerim’de iyi bir Müslümanın vazgeçilmez vasfı olarak nitelenirken, tersine bu bağa riayet etmeyip akraba sorumluluğunu göz ardı edenler “hüsrana uğrayanlar”, “yeryüzünde bozgunculuk yapanlar, lanetlenip cehenneme gidenler” olarak nitelendirilmiştir. Şu ayet-i kerimeleri okuyan akıllı ve bilinçli bir Müslüman, tercihini herhâlde birinciler yönünde kullanacaktır: “Onlar, Allah'ın riayet edilmesini emrettiği haklara riayet eden, Rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır.” (Rad, 13/21.) “Onlar, Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah'ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlaki bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (Bakara, 2/27.) “Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lanet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır.” (Rad, 13/25.)

Müslüman ailenin topluma karşı sorumluluğu elbette yakın akraba ile sınırlı değildir. Nisa suresindeki şu ayet söz konusu sorumluluğun çerçevesine komşuları, yetimleri, yoksulları, dostları vb. kimseleri de dâhil etmektedir: “Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa, 4/36; Bakara, 2/177.)

Müslüman ailenin özellikle günümüzde göz ardı edemeyeceğimiz bir temel niteliği de ilim, kültür ve sanat bakımından sürekli kendisini geliştirmek olmalıdır. Bu son husus, bir taraftan dünyanın imar edilmesi için gerekliyken, diğer taraftan Müslümanların dünyanın geri kalmış toplumları olmaktan kurtulması için önemlidir. Zaten beşikten mezara kadar bilgi ve kültür peşinde koşmayı bir erdem olarak sunan Peygamber’e (s.a.v.), ilim nasipleri kıt aileler, ümmet olarak yaraşmaz. Müslüman aile, Hz. Ali’nin (r.a.) tavsiyesine uyarak çocuklarını yarının bilgi ve tekniğiyle donatmalıdır. Böyle olduğu zaman toplum nitelikli, Müslümanlar başı dik hâle gelirler.

Ana hatlarıyla çizdiğimiz işte bu Müslüman aile modeli üzerine şekillenen toplumlar, ahlaki değerlerin alabildiğince tahrip edildiği, iffetsizliğin çağdaşlık ambalajıyla sunulduğu, nikâhsız birlikteliklerin aslında tam bir sorumsuzluk vesilesi iken özgürlük diye pazarlandığı günümüzde, insanlığın devamı için bir şanstır. Daha insanca bir hayat, daha huzurlu bir dünya umudu taşıyanlara düşen görev ise anılan bu niteliklerin kendi ailesinde hangi oranda bulunduğunu sorgulamaktır...KAYNAK: DİYANET HABER

 

 

 Ey hayatımın bütün artılarını gaspeden belki inkar eden ve bana her konuda hased eden,hakkımda yalan konuşan iftira atan,gıybet edenler  sihirle büyüyle din hırsızlığıyle delilsiz suçlamalarla icraatini sürdürenler münafıklık yapıyorsunuz ,beni tarihin her kafiriyle bir zikredenler şirkini küfrünü zülmünü haram yaşantısını bana layık görenler zerre hakkımı helal etmiyorum sizlere çünkü sizin bütün uğraşınızın özünde şeytana ve taraftarlarına rant var hizmet var.Hiçbirşeyiniz ALLAH(cc)için değil birkere benim gibi pozitif birikimi  yüksek olan birini zehirlediğiniz için asla İslam kardeşliğinden nasibiniz yoktur beni fitne yapmaya çalışanlar hakiki fitne kendiniz olduğunu inşallah Mahşerde yüce ALLAH(cc) karşınıza çıkaracak her biriniz müflis zalim  zavallıları oynayacaksınız.

Her kesimle her insanla kendileri ne derece pozitif yaklaşımda bulunuyorsa bende o doğrultuda pozitif adımlar atacağım kin garaz fitne zülüm insi ve cinni şeytanların benim Dünyamda işi yoktur konumuz Ahlaklı ve Adaletli olmak vicdani harekette bulunmaktır.

Hiçbir delil olmaksızın önce idam ettiler insi cinni şeytanlarla yoğurdular zehirlediler sonra hesap sordular masum ikende mazlum ikende zehirlediler zülmettiler hala haklılar.

Masum mazluma sahip çık ya Rabbi yedirme densizede dinsizede vicdansız Ahlaksızada

 

Cüneydi Bağdadi :iki ışıkla yürürüz sağ elimizde Kuran ,sol elimizde Sünneti seniyye der keşif keramet değil Hakikatı yaşamaktır temel gaye Adaletli,güzel Ahlaklı,helal,namuslu dengeli,istikrarlı ,edepli,vefalı,fedakar,merhametli vicdanlı doğruluğundan şaşmayan nefsini her zaman sorgulayan  insan hakiki mümin kul olmaktır. Başkasının yediği yemekle senin karnın doymaz senin pozitif bir gayretin kuran ve sünnetin hakkını veren güzel Ahlaklı bir kişiliğin yaşamın olmadıkça ibadetin hayrın olmadıkça kurtuluş zor iş. Kimsenin sevabıda günahıda beni ilgilendirmiyor iyi niyetli insanların doğru işlerinin yardımcısı ol yanlışlarından arındır ya Rabbi kötülerinde hakkından gel fitnelere fırsat verme ey Adili Mutlak.Hükümetin başındakilerin milli ve manevi değerlerimizin menfaati doğrultusundaki her icraati bizim bütün hayırlarımızdan değerlidir çünkü bütün milleti ilgilendiriyor,her yanlış icraatte külli cinayettir.Çatlak kap elbette su sızdıracak.

 

 

Siyonist Yahudiler Türkiyedeki 72 tarikatı biz kurduk diyorlar Hakikat payı olsada bugün Yahudilere düşman bir İslami kesim var adamlarınki bir Siyonist oyunu Dindar kesimle Hükümeti karşı karşıya getirmek gayeleri Devlet yetkililerine mesajım bütün İslami cemaatleri Kuran ve sünnete gönül vermiş Vatanına sevdalı hakiki müminlerle her zaman denetlemeleri milletinde ümmetinde Devletinde yararınadır.Yoksa geçer bir kara cahil feto misali imandan nasibi olmayan Vatan haini bir tip doğru giden her şeyi alt üst edebilir.Sonrada Winston Curchilide haklı çıkarırlar ne demiş ingilizin piçi:Türkleri savaşarak,asker ve silah kullanarak asla yenemezsiniz,Türklerin sadece din adamlarını ele geçirip onları kullanın,onlar Devleti yıkarlar evet bize lazım olan Dindar Dinini yalnızca ALLAH(cc)a has kılmış Kuran ve sünnet ile amel eden Vatanına pozitif kazanımlarımıza sahip çıkan Hakiki müminlerdir Mehmed Akif,Muhsin Yazıcıoğlu,Erbakan hocamız gibi Tarikatlarda cemaatlerdeki yapılanma kula kulluktan ibaret şeyhin üstadın dediği kanun

 

İnternette Laz milletinin Aklı kıt insanlar olduğuna dair yazılar var bende almıştım ancak Bugün İslami bilgilerine güvendiğim bir ağabeyimizle paylaşınca itiraz etti .Tam aksine laz milleti deniz ürünleri özellikle hamsi gibi ürünlerle ve yumurta gibi B kompleks vitamini içeren gıdalarla  beslendiği için B 12 vitaminini çokça alan bir topluluk B 12 insanın beyninin hafızasının işlevliğini pozitif etkileyen bir vitamin nasıl Lazlar için Aklı kıt insanlar denilebilir  dedi.Ancak Vahyin ilminden uzak kalan Kuran ve sünnetin Hakikatlerinden habersiz Hakkı yaşamayan Akılda kendi başına doğruyu bulamaz.

 

 

Ben ayrıntılara bakarım çocuktan al haberi derler Atasözümüz Kemal Kılıçtaroğlunun kucağındaki çocuklarda ve AKP ya alternatif gördüğümüz Fatih Erbakanın kucağındaki çocuklarda ağlıyor ancak bugüne dek Tayyip Erdoğanın kucağındaki bir çocuğun ağladığını görmedim şahsen Tayyip Erdoğanın her doğru işine destek ve duamı eksik etmediğim gibi her yanlışınıda bazen sınırı aşarak eleştirdim ama ferasetim beni yanıltmıyorsa Tayyip Erdoğanın başarısı başkalarına nasip olmayacak artılarının %de 1 ini şahsen gerçekleştiremezdim önemli husus şuki dibe vurmuş bir Türkiyeyi bu günlere taşıdı inşallah daha iyisinide ALLAH(cc) nasip etsin.Bilemem belki daha iyisiyle şaibesiz liderlerle yükselecek bu bayrak.

 

Ben mümin kul olmanın gayretinde Kuranı sünneti rehber edinmiş ve dinini yalnızca bir ALLAH(cc)a has kılmış ve o yüce yaratıcıyı bütün esma ve tecelliyatıyle ilahi kanunu Kuran ve sünnet ile kabullenmiş ,kula kulluktan uzak kalmaya çalışan  bir kulum benim hangi ALLAH diye bir derdim yok o hiziplerin derdi öylelerin bende tasarruf etmesinede tahammülüm yok benimle ALLAH(cc) arasına sokulan her fitne layığını bulsun  inşallah.          Benim bütün mücadelem şirke,küfre,zülme haramlara her fitneye insi cinni şeytanlara birde kendini bilmez münafıklık yapan din hırsızlarına Vatan hainlerine karşıdır  ölçüm temelde Güzel Ahlaklı namuslu helal Adaletli ,vicdanlı ,merhametli fedakar,vefalı,iyiler için doğru değerler için  sevgi dolu   doğruluğundan şaşmayan kul olmanın gayretidir.  Felsefem doğru insan olmadıkça doğru Müslüman olunmaz,insanı yaşatki devlet yaşasın,yerdeki ve gökteki hazineler ALLAH(cc)ındır Hakimiyet kayıtsız şartsız ALLAH(cc)ındır,ALLAH(cc)tan başka galip yoktur.

 Ey bu Dünyada  her istediğini yapanlar Öldükten sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz yer altı dünyasını hiç merak ettinizmi.Oraya imansız gidenin hali harap ölmeden doğru işlere soyunun nefsani yaşamdan kurtulun bu Dünyanın her şeyi fani ve ölümlü uyanın.

 

Kuran hayatımızın her alanına Hükmetmek için vardır:Kuranı kerim Tevhidden Adalete, nübüvvetten  Ahirete,ibadetten Ahlaka  hayatın tüm alanlarını kuşatan ilkeleri   ve mesajlarıyle insanlığın yolunu ve ufkunu aydınlatmaktadır.Ey insanlar vazifemiz  evinden işine  mescidinden mektebine ,ticaretinden sanatına ,sokağından şehrine  varıncaya kadar hayatın her alanında  ALLAH(cc)ın Ezeli ve Ebedi kelamını Rehber edinmektir.Güzel Ahlaklı,helal,namuslu,vicdanlı,Adaletli merhametli fedakar,edepli doğruluğundan şaşmıyan iyilere merhametli kötülere sed çeken hakiki mümin olmaktır.   Şirke küfre,zülme,haramlara ,nefsimize,insi cinni şeytanlara karşı devamlı mücadeledir. Peşin verilmiş onca nimete şükür için en azından farzları yapıp ,haramları terk etmektir gaye ALLAH(cc)ın rızasını kazanmak hakiki mümin kul olabilmektir.Ancak böyle hareket edersek sonuçta cennet vardır Cemalullah vardır Ebedi saadet vardır, aksi ise Dünyadada Ahirettede cehennemi bir hayattır.

Günümüzde Akıl,şuur,kültür,namus,Ahlak,bilgi,dürüstlük,sagduyu,hoşgörü,vicdan,zeka,

onur,iyiniyet,iman,merhamet,edep,helal yaşantı ,Adalet kayıp listesinde.

 

 Hayati İnanç:Bakınız suya su yumuşacıktır bir rengi bir şekli yoktur köşeli değildir

döktüğün her delikten içeri girer ısınır buharlaşır ,soğutursun donar ama niteliği değişmez konduğu her kabın şeklini alır fakat siz onu bükemezsiniz kıramazsınız sıkıştıramazsınız ona hiçbirşey yapamazsınız kurşunlasanız baltayla parçalasanız ona bir tesir icra edemezsiniz halbuki o size her şeyi yapar varlığıyle hayattır yokluğuyla ölüm bakıyorsunuz Ahlak ilminin üstadına nasıl olalım hocam diyorsunuz su gibi olun diyor .Yani suya herkes muhtaçtır her haliyle güzeldir herkes onu arar damlaykende denizkende donmuşkende  çağlarkende buharlaşmışkende Cenabü Hakkın Cemal sıfatının tecelligahıdır fakat aynı zamanda Cenabü Hakkın Celal sıfatıda suda tecelli eder öfkelendiği zaman gemileri yutar transantikleri yutar .Kudret sıfatının tecelligahıdır bir damla su donduğu  zaman genleşecek saha bulamazsa kayayı patlatır.Hayatın menbaıdır onsuz hayat olmaz Vecealna minel mai külle şeyin Hay Biz Hayat sahibi olan her şeyi sudan yarattık.A.Kerime. Hayatında ölümünde sebebidir su insanı boğar ateş yakarmış Rezzak isminin tecelligahıdır.Yani su gibi olmayı tavsiye ediyor Baki merhum da diyorki

 

Rahmet bulutunu kafirde bekler müslümanda.Doğrunun masum mazlumun güzelliklerin yanında olamıyorsa ALLAH(cc) demekki şirk ehli dışkı çıkaran sahte ilahlar hakim.   

Firavunun saltanatının 4 ayağı vardır .1-Haman-Siyasi danışman.2-Karun-Kapitalist sermaye.3-Belam-Dini satan Alimler.4-Sihirbazlar –Göz boyayan basın  organları.

 

Tevratın,incilin,zeburun aslıda Kurani ölçülerdir Adem(asm)dan beri Hak din islamdır 

 

Ya Rabbi  zalimlerin kafirlerin hainlerin şirk ehlinin tağutların şeytanların yobazların yazdığı menfi kaderden cümle masum mazlumu güzellikleri ehli imanı ehli namusu beni ailemi arındır. Bizi mademki imtihan ediyorsun imtihanın şartları asla kurani manaya uygun değil ya Rabbi her şey sana ayan hiçbir suçu olmayan nice biçareler bu Dünyada zülümden başka bir şey gördüğü yok ben inanmıyorum imtihanın hikmeti olduğuna bu Adaletsizliğin bu vicdansızlığın kula kulluk pöpüler dışkı çıkaran ilahlar karar veriyor .

 

Küçük görme hiçbir işi hiç kimseyi noktada küçüktür ama bitirir cümleyi.

Ben ALLAH(cc)ı Resulünü(asm) islamı her bir güzelliği,güzel değeri  seviyorum Hakkımda    hased eden yalan konuşan iftira atan ve beni insi cinni şeytanlarla aynı kareye koyanlar onların günahının bedelini bana ödetenler  ebediyen kahrolsun

 

"Yeryüzündeki canlıların en kötüsü"

Yeryüzündeki canlıların en kötüsü mesela insanlara en çok zarar veren yılan gibi, aslan-kaplan gibi vahşi hayvanlar olabilir mi?

Bünyelerinde bir takım mikropları barındıran ve mikropların, dolayısıyla çeşitli hastalıkların yayılmasına ve kitlesel ölümlere sebep olan kimi hayvanlar ve haşeratlar olabilir mi?

Bu tahmin listesi böyle uzayıp gider, biz sözü fazla uzatmadan Kerim Kitabımıza müracaat edelim ve sorumuzun en doğru cevabını ondan alalım; Enfal Suresi 22. ayet:

"Allah katında, yeryüzündeki canlıların en kötüsü gerçeği akletmeyen sağırlar ve dilsizlerdir." (Diyanet eski meali).

"Gerçek şu ki, Allah katında yeryüzünde hareket eden canlıların en kötüsü ve en bayağısı; aklını kullanamadığı için Allah ve elçisinin buyruklarına karşı sağır ve dilsiz olanlardır." (Abdullah Parlayan meali).

"Yeryüzünde dolaşan canlıların Allah nazarında en kötüsü akıllarını kullanmayan, gelişmeyen, cehaletten kurtulmayan, çevresinde olup bitenlere, hak ve hakikate ilgi konusunda sağır ve dilsiz kesilenlerdir." (Ahmet Tekin meali).

Yeryüzündeki canlıların en kötüsü hangisidir sorusuna insanoğlu hep diğer canlılar arasında cevap aramaktadır ama işte işin gerçeği, doğru cevap; aklını kullanmayan insanlar.

Aynı konuyu daha iyi kavramamızı sağlayacak bir başka ayet de A'raf suresinin 179. ayetidir:

"And olsun ki, kalpleri olup düşünmeyen, gözleri olup görmeyen, kulakları olup dinlemeyen cinleri ve insanları cehennem için yarattık. Bunlar hayvan gibidirler; hatta daha da aşağıdırlar. İşte gâfil olanlar böyleleridir."

Bu ayetin tefsiri noktasında İmam Ali (r.a) şöyle buyurmuştur:

"Allah, meleklerin yaratılışına şehvetsiz olarak aklı yerleştirmiş, hayvanlarda ise akılsız olarak şehveti yerleştirmiştir. Ama insana akıl ile şehveti bir arada vermiştir. Kimin aklı şehvetine galip gelirse o, meleklerden daha iyidir; kimin de şehveti aklına üstün gelirse o, hayvanlardan daha kötüdür."

İnsan cinsini diğer canlılardan ayıran en önemli nimet olan akılı kullanmayan, aklı işletip ondan gereğince ve yeterince istifade edemeyen kitleler için kullanılan; "Allah katında canlıların en kötüsü" ifadesi, bu konuda başka söze gerek bırakmıyor.

Aklını gereğince ve yeterince kullanmayan kitlelerin İslam dünyasının başına açtığı bela ve musibetleri, bu coğrafyada sebep oldukları talan ve katliamları ibret ve dehşetle seyrederken bu konuda ve her konuda yeniden Kur'an'a dönüşten başka çare olmadığını sesimizin ulaştığı her tarafa haykırıyoruz.

 

 

Ey müslüman Dünyevileşmediğin ve haramlara dalmadığın sürece insi cinni şeytanlardan arındığın sürece şirke küfre zülme şeytana tağuta sed çektiğin ve nefsini devamlı sorguladığın sürece galip olan sensin. İslami değilde isyani oldukça,her türlü haram kanunlarla korundukça,Allah cc için sevip Allah cc için buğz etmenin hakkı verilmedikçe Ahlaki bozulma sürdükçe Kurani Hukuk çiğnendikçe kul hakkı yendikçe şirke küfre zülme haramlara insi cinni şeytanlara hainlere razı oldukça Dünya ve Ahiret saadeti gülmek haram. Dünya hayatı kâfirlere süslü ve sevimli gösterildi. Bu sebeple iman edenlerle alay edip dururlar. Halbuki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, kıyâmet günü onlardan üstün olacaklardır. Allah dilediği kimseyi hesapsız rızıklandırır.Bakara 212. Dün suçlu sadece Atatürk ve arkadaşlarıydiler bugün tüm kuvai milliye vatan sevdalıları suçlanıyor memleketin ruh ikliminde olmayan pislik yok küfür tek millet hainler kan emiyor meclis hain dolu paramızla besleniyor.Çocukları dini eğitimle terbiye etmezsek Allah cc bizi gazabıyle terbiye edecek. 2.Mahmud.Allah cc ım huşu duymayan kalpten doymayan nefisten faydasız ilimden,kabul olunmayan duadan sana sığınırım .H.Şerif.Ağlayanı güldürmek ağlayanla beraber ağlamaktan daha değerlidir.komünizim,faşizim,emperyalizim siyonizim,kapitalizm,budizim,kemalizim,satanizim cümle izimler cehennemine bu gibi şer akımların temsilcilerine Rahmet okuyup masum mazlumu o zalimlere feda eden dışkı çıkaran sahte ilahlarada lanet şer güçlerin islama uygun güzel sözlerini alırız onlar zaten bizim.İlim müminin yitik malıdır nerede bulursanız alın.H.Şerif.İlim çindede olsa gidin alın.H.Şerif.İslamiyet insanlığın yararına her yeniliğe açıktır teknolojiyse en iyisine talip olacaksın belki mükemmel olanı gerçekleştireceksin 300 yıldır hiçbirşey üretmemiş köleliğe razı olmuş ve izimlerin senaryosunda her fitneyi hayata geçirmiş bir islam Dünyası var biraz kıpırdadı birşeyler üretmeye başladı diye Dünyanın insanlığın kanını emen şer güçler kudurdu uyan ey müslüman sadece Dünyan yanmıyor Ebedi hayatında yanıyor kültür emperyalizmiyle siyonist satanist hesaplarla sen bugünkü insan değilsin  ey açılıp saçılan bacım, Nene hatunların ra şerife bacıların ra sahabi annelerimizin ra genlerini içinde taşıyan müslüman kızı Allah cc a koş şeytanlara oyuncak olup cehenneme koşma sen ey müslüman Türk genci çanakkaledeki 15 likleri düşün vefa borcunu öde kafir ve zalimlerin hayatına özenme.insanlar uykudadır ancak öldükleri zaman uyanırlar.H.Şerif.

 

Doğru iman canımızdan malımızdan  çoluk çocuğumuzdan  herşeyden ve herkesten ziyade Allah cc ve Resulünü asm sevmektir sonrada mümin kulları Allah cc rızası için sevmektir Amentü billahi vemelai ketihi ve kütübihi ve resuluhu vel yevmil ahiri vebil kaderi hayrihi ve şerrihi minellahi teala vel basu badel mevti hakkun eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü ve resuluhu diyerek iman tazeleyelim tövbe istiğfarla zikrullahla selatü selamla haramlardan kaçınmakla imkanımız varsa infakla farzları yapmakla kurana sünnete sarılmakla melun şeytanlardan nefsin cenderesinden kurtulup Allah cc a Resulüne asm yanaşalım Bütün peygamberlerin asm zikri olan la ilahe illallah vehdehü la şerike leh lehül mülkü velahül hamdü yuhyi ve yümitü vehüve hayyün la yemütü biyedihil hayır vehüve ala külli şeyin kadir zikriyle ve la ilahe illallah zikriyle şirkten arınıp imanımızı kuvvetleştirelim şirke küfre zülme haramlara şeytana ve yandaşlarına karşı imanın islamın Allah cc ın Resulünün asm kurani Hukukun cephesinde yerimizi alalım güzel Ahlakla helal namuslu Adaletli dürüst vicdanlı merhametli mümin kul olmanın gayretinde kişiliğimizi şekillendirelim insani kamil en doğru insanlar olalım kula kul olmayalım dinimizi yalnızca Allah cc a has kılalımki Dünyadada Ahirettede gerçek huzuru yakalayalım.

 

Yurtta sulh cihanda sulh saçmalığı bitti.Yurtta gözü olana cihanı dar ederiz.Org.Hulusi Akar.ALLAH(cc) razı olsun Paşam seninle ordumuz Muhammedi(asm) kimliğine yeniden kavuştu ordu artık şirkin nefisperest haramzadelerin değil ALLAH(cc)askerlerinin ordusu.

 

İslam insanı ulvileştirir ilahileştirir,ilahlaştırmaz,putlaştırmaz İslam Güzel Ahlaktır. ilahi Hukuktur insanlığın Dünya ve Ahiretinin tek kurtuluş reçetesidir en güzel insanlık Hukukudur sonuç Ebedi saadettir.

 

 

Edep ilimden önce gelir Osmanlı ilim meclisinin kapısına Edep Ya Hu diye yazmıştı .

Edep bir tac imiş Nuru Hüdadan giy ol tacı emin ol her beladan.Yunus Emre. Günümüzün insanının önce Edebini çaldılar sonra imanını Ahlakını belki Ebedi hayatını çoğunluk bizi mahveden kültür emperyalizminin sapık medyanın esiri kimliksiz kişiliksiz bir toplumuz

Kalbinin temiz olması için günahlardan uzak olacaksın emri ilahiye uyacaksın yol budur. 

 

Halil Dudak-Habip Dudak yıllar yılı her türlü zülme layık görülen ve imandan islamdan koparılmaya çalışılan kadersiz kul yarım saniyelik şeytani bir hesapla hayatının bütün artılarından koparılan ve ruhu parçalanan kul ,hasedçinin iftiracının yalancının din hırsızının münafıkların kafirlerin şeytanların boy hedefi ,şirke küfre ,zülme haramlara insi cinni şeytanlara karşı mücadelede vurulan doğru müslüman inşallah aslına dönüyor zalimlerin yakıştırdığı her şeyden arınıp Rabbinin huzurunda daha kaliteli bir kişilikle inşallah Hayatında pozitif manada ne kazandıysa doğruluğundan taviz vermediği için kazandı.Seni ölüme götüreceğini bilsende doğruluktan ayrılma diyen Adaletin timsali Hz.Ömer (ra)ı dinledi aslına döndü inşallah. Hayatını mahveden insi cinni şeytanlar kuduruyor Ebediyen kudurarak haşrolsunlar inşallah Ey Adili Mutlak Rabbimiz sende  biliyorsunki bu fakirin geçmişinde hiçbir büyük günah yoktu ancak bugün şaibeli bir kul bozuk felsefelerle insi cinni şeytanlarla bu süreçte çok zehirlediler o ise doğruluğundan taviz vermedi ne yaşadıysa yaşadı ancak mutluluğu kendi içinde aradı ve aslına döndü bugün dinini yalnızca ALLAH(cc)a has kılan,ALLAH(cc)ı bütün Esma ve tecelliyatıyla kabul eden ve hizipler gibi hangi ALLAH(cc) diye bir derdi olmayan kul  ve kuranı sünneti rehber edinen kula kulluktan uzak ve son 20 yılı aşkın zamandaki tecrübesini payaşan hakikat eri hakiki müminler safında yer alacak bir kişiliğin tesisine çalışan gerçek mümin o

 

 

Hayat eğer doğru insanlarla güzel Ahlakla,namuslu,helal,vicdanlı merhametli Adaletli vefalılarla dengeli istikrarlı iman ehli insanlarla iyilerle ile paylaşılıyorsa sende o cümleden olmanın gayretinde oluyorsan  her zaman vicdani bir huzuru bereketi hayatında görürsün. Bunun aksi hayatında şirk,küfür,zülüm ehli haramzade insi ve cinni şeytanlar eksik değilse her iğrençliğe her fitneye her zülüme maruz kalabilir hayatını zehir zenberek musibetlerle dolu huzurun bereketin zerresini özliyerek fitne ve zülüm içinde sürdürürsün onun için arkadaş seçerken dikkatli ol sen ne kadar mükemmel olursan ol kötü Ahlaklılar hayatını zehir etmeye ruhunun güzelliklerini talan etmeye yeterde artar kişinin dini arkadaşının dini gibi olur.H.Şerif.Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim dikkat et hayatına bu hayatı hafife alma ebedi hayatı kazanıp kaybetme davasıdır.Kişi sevdikleriyle haşredilecek.

 

Allah seni terbiye etmek istiyor ey insanoğlu. Kur’an’ı böyle OKU. Vahyi ilahi terbiyenin bir numaralı unsuru olarak OKU. Vahyin amacını doğru OKU ey insan, Allah senin hayatına müdahil oluyor ki, ebedi saadete kavuşasın diye. Eğer Allah rehberlik yapmazsa sen yolda şaşa kalırsın ey insan. Yolu bulamaz, yolu kaybeder yola yatar yolu satar veya şarampole düşersin ey insan. Aslında Cehenneme gitmek, cennete gidememektir ey insan. Allah seni cennet için yarattı. Cenneti de senin için yarattı ve istiyor ki ebedi saadete eresin. Fakat bunun için rehberlik lazımdı, rehberliği de indirdi. O rehberliği doğru OKU ey insan. Allah’ın senin için yarattığını doğru OKU, niçin var olduğunu doğru OKU, amacını doğru OKU, (Alak 1)Doğru okumak başta her doğrunun  her hakikatın menbaı ve insanların ve cinlerin imtihanının rehberi Kainatın Anayasası ALLAH(cc)ın Aklının ürünü Kuranı o yüce yaratıcının Aklını rehber edin onun elçisi Resulü müşahhas Kuran Hz.Muhammed (asm)a tabi ol kısır aklınla bu hakikatin dışında kendine yol arama yanılırsın karanlıklara saplanır cehenneme namzet bir fitne olursun. hayatta karşılaştığın her olayı okuduğun her kitabı karşılaştığın her insanı kuranla ölç ve hayatına düzen ver doğruların çarşısı ol gerçeğe hakikate iki cihanın saadetine kavuş mümin kul ol hür ol.

 

 

BU GECE SENİNLE DERTLEŞMEK İSTİYORUM

Ya RASULALLAH! (sav)....

Bu gece seninle dertleşmek istiyorum,şu aciz ümmetini, şu günahkâr ümmetini dinlermisin? Bugün sana gözyaşlarıyla derdimi, içimi dökmek istiyorum. Kırık dökük de olsa, eksik ve yanlış da olsa, şu günahkâr ümmetinin yüreğinden gelen sözleri dinlermisin?Sen ki, şehidlerin sultanı, amcan Hz. Hamza'yı şehid eden vahşiyi bile

dinledin ve O insan bir vahşi iken seninle dertleştikten sonra, kalbinde güller açarak bir yiğit, bir yıldız ve bir cennet varisi oldu. Hz. Vahşi oldu, senin ümmetin oldu ya RasulALLAH işte bende, şu vahşileşen insanların arasından bir an sıyrılarak, Hz vahşi

gibi, Hz. Enes Bin malik gibi, Hz. Mus'ab Bin ümeyr gibi ve Hz. Ebu Hureyre

gibi dertleşmek istiyorum sevgili efendim. Ama O'nlar gibi olmamanın ve

olamamanın ezikliğini hissederek yine de sana seslenmek ve seninle

dertleşmek istiyorum, çağlar ötesi bir zamandan efendim...

Ey gül yüzünde gülücükler eksik olmayan sevgili efendim! Sana ilk önce şu

itirafımı yapmak istiyorum. Aklıma geldikçe yüreğimi ezen, beni gözyaşlarına

boğan, şu itirafımı yapmak istiyorum...

Ya RasülALLAH, hani ümmetine seslenirken üzerine çıkıp mübarek ağzından

inciler döktüğün hurma kütüğü vardı ya, hani ümmetine yine bir gün

seslendiğinde bu hurma kütüğünün üstüne çıkmayıp Ashabı'nın yaptığı minberin

üstüne çıkınca, etrafa hıçkıra hıçkıra bir ağlama sesi yayılmıştı ya,

ağlamanın hiçbir insandan gelmediği anlaşılınca hurma kütüğünün yanına gidip

onun ağladığını, senden ayrı kalınca hıçkırıklara boğulduğunu görünce onu

mübarek ellerinle teselli etmiştin ya hani efendim.işte ben, işte ben senden ayrı kaldığım o kadar zamana rağmen bir hurma kütüğü kadar ağlamıyorum, ağlayamıyorum gözümün nuru, gönlümün sultanı efendim şu ümmetin bir kütük  kadar olamıyor ve ayrılığına yanıp kavrulmuyor sultanım

Ne olur, ne olur efendim gel beni de teselli et, bir hurma kütüğü gibi ağlamasamda

 ağlayamasamda bir mağaranın önünde bekleyen kıtmır gibi sadık olmasamda

 ve senden ayrılacağını anlayan bir deve kadar içim yanmıyorsa da, ne olur

Ya RasülALLAH ben seni görmeden sevdim, çağlar ötesi zamandan kardeşlerim

hitabına "buyur canımın canı, buyur anamı-babamı ve her şeyimi yoluna feda

ettiğim canım efendim" diyerek sana iman ettim gönlümün sultanı.Sana layık ümmet olmasam da, sana kıtmır gibi sadık kalmasam da, sana bir örümcek kadar hasretinle yanmasam da ve seni gördüğünde heyecandan ufacık kalbi yerinden çıkacakmış gibi atan bir güvercinin yüreği kadar yüreğim tertemiz olmasa da, gel ne olur, rüya da olsa bile gel, gel de şu günah çukuruna batmış Aciz ümmetini teselli et.

 

Beni ilgilendirmiyor kemalizim siyasiler nurculuk Süleymancılık tarikatçılık ve cin milleti çünkü her biri insi cinni şeytanları ikliminde barındırıyor onların ikliminde yaptığım ibadetlerin hayırların bir faydasını görmedim üstelik o hayır ve ibadetleri aleyhimde çalıştırdılar çünkü ben koyun olmak istemedim. kuranın ve sünnetin huzurunda o hiziplerde gördüğüm yanlışlarınıda zikrettim oldum fitne oldum münafık

 

Hakiki mümin düşmanının belki hidayetini ister iyiliği emreder kötülükten nehyeder iyi örnek olur ,yoksa onlara Rahmet okuyup durmaz.Ne kadar geçmişi gaflette belki dalalette olup hidayete ermiş kimse varsa geçmişinde helal rızık güzel Ahlak doğru fikirler  eksik olmamış geçmişinde gaflettede olsa güzelliklerden doğru değerlerden  nasibi olanlara nasip olmuş hidayet .Büsbütün küfre,zülme,şirke haramlara saplanmışlara  kafir ve zalimlerin muhabbetiyle yaşayanlara hidayet kolay kolay nasip olmuyor.

 

Karşılıksız iyilik yapanlar hariç ,kimse senin gerçek dostun değildir gerçek dostun için sende fedakar ve özverili saygılı ol .Hakiki dosttan zararda görsen sabırlı  ol sineye çek, belki yıkıcı değil yapıcı ol ,pire için yorgan yakma ,duru suda o fırtına koparmışsada sen iyiliklerini düşün şeytana uyma . Dostluğa layık olmayanın zülmüne susma ancak Adaletli vicdani  Ahlaki ölçülerden şaşma. Her iki durumdada Habil gibi mazlum ol Kabil gibi şeytana uyup zalim olma. Bin kere mazlum olsanda bir kere zalim olma.Hz.Ali(ra)

ALLAH(cc) doğrunun yardımcısıdır,ancak günah işlediğinde ilgilenmiyor belki cezasınıda anında vermiyor ve kulunun tekrar tövbe edip Hakka Hakikate ALLAH(cc)a koşmasını bekliyor sende her hataya günaha düştüğünde belki musibete uğradığında önce Amentüyü sonra tövbe istiğfarı,imkanın varsa infak etmeyi ihmal etme nefsine ve şeytana sed çek.

 

Ben bir Müslüman mümin kul olmanın gayretinde indirilen Din Vahyin Dinine Kurana ve sünnete iman ettim ALLAH(cc)a ve Peygamberlerine (asm) iman ettim Amentüye iman ettim yoksa her fırsatta bana belki nice suçsuz insana nice güzelliklere yük edip zehirlenmesine musibetlere fitnelere yol açan sizin nefis ruh ve amelinizden mürekkep uydurduğunuz sahte Dine değil. Alın pislik coğrafyanızı şirkinizi,küfrünüzü,zülmünüzü haram yaşantınızı pislik nefis ruh ve amelinizi layık olduğunuz cehenneminize kadar yolunuz var Kurani Hakikatler biz iyi niyetlileri mahküm etmez zülmünüz başınızı yesin yalanla,iftira ile hasedle haramları çare diye satmakla insanlık yaptığını zannedenler,insi cinni şeytanların ruh ikizi fitneler ,iyilerin felaketine çalışan şer cephesi kahrolun inşallah

 

Bildiğimiz doğru itikatla kurani ölçülerle ve ona uygun olanla sağlıklı fikirlerle amel edersek bilmediğimiz çok hakikatlere erişiriz.   Aksine bildiğimizle amel etmezsek fitnelere garkolur Dünya ve Ahirette zarar ederiz.

 

Bu Memlekette ALLAH(cc) ın Resulünün(asm) Kurani mananın masum mazlum güzelliklerin hukuku  çiğnendiği kadar kimsenin hukukunun çiğnendiği yok hala halkın%98 i Müslüman öylemi kafir Anayasa her türlü haram kanunlarla korunsun cinler şeytanlar cinleşmiş belki şeytanlaşmış tipler insan bozmaları insanlığa ayar versin hala en doğru insan en doğru Müslüman bizleriz öylemi azgın nefislerle temsil ediliyoruz maddi manevi nefsimizin putuna daha nice putlara kulluk ediyoruz belki genlerimizde bu memleketi bize Vatan yapmak uğruna şehadeti tatmış, gazi olmuş şereflilerin genlerini taşırken kukla olmuşuz nefsimize ,insi cinni şeytanlara şu veya bu partiye şeyhe üstada sahte kahramanlara.Bugünkü halimizle toplum olarak her saniye cehenneme biraz daha yanaşıyoruz ey insan evladı uyan nefsinin müslümanı olmak seni kurtarmaz hiziplere kul olmakta kurtarmaz Dinini yalnızca ALLAH(cc)a has kılan Hakiki mümin olmadıkça zor

 

Yeri gelmiş Ali side aptalları oynamış veli side olmuşlar olacakları kadar zalim  fitne.

Herkes için her saniye Adaleti ilahi işleseydi Adaletli bir hayatta imtihan olduk derdik ve söz hakkımız kalmazdı günümüzün hayatı başından sonuna fitne ve zülüm dolu bilmiş ol. Çünkü kula kulluk pöpüler din anlayışı her saniye kul hakkı yeniyor  şirk küfür zülüm  ve haramlar insi cinni şeytanlar altın çağını yaşıyor evimizin içinde bile emniyette değiliz. Şu gerçek bütün ümmeti ve bu milleti ilgilendiriyor bugün Kurani Hükümlere savaş açılmış ve nefsinin dinini yaşıyanların kanun koyduğu ve masum mazlumun yandığı bir Dünya var.

 

Bir Müslüman helalinden rızkının peşinde koşuyorsa ,emri bil maruf iyiliği emredip nehyi anil münker kötülükten nehyediyorsa güzel örnek olmaya çalışıyorsa haramlardan uzak olsunki aynı yakıtsız motor çalışmayacağı gibi ibadet ve duasınıda arttırmalıki Takva ölçülerine kavuşsun Adaletli olsun Ahlakı güzelleşsinki her daim korunsun yakıtsız gittiğim için ibadette zikrullahta duada zayıf kaldığım için küçük dediğim günahlarıma aldırmadığım için insi cinni şeytanlara ve nefsime yenik düştüm.

 

 

 

Sizin cürmünüzün hesabı bu Dünyaya sığışmaz cinni kafirler ve tağut yandaşları kahrolun inşallah .Sait nursi ve şarlatan şeyhler ürettikleri bozuk felsefelerle cinayet içeren müfritane ibadetlerle uydurma dinle insi cinni şeytanlarıda insan nefsi kabul ederek insanlığın felaketine çalışmış iman ile küfrün nikahını kıymıştır ve bugünün neslinin çoğu insi cinni şeytanların ruh ikizidir kolay kolay islama Kuran ve sünnetin gerçeğine ısınamaz hidayete tabi olmazlar ve çoğunun nesli insi ve cinni şeytanlarla ortaktır beton kemallerde sorarsan insanımızı kula kulluktan kurtarmış gerçekte asırların fiavunlarına nemrutlarına deccallarına ve şeytanlara ruh ikizi yapmıştır kendine kul yapmıştır bu acı gerçeklerden arınmanın tek reçetesi Kuran ve sünnetin dinine tabi olmaktır ve bu münafık sözde kurtarıcı şarlatanlardan insi cinni şeytanlardan arınmaktır bunlar sadece Deccalizmin Dinini hayata geçiren Din hırsızlarıdır zerresine hakkımı helal etmiyorum çünkü çarklarında nice suçsuz insan nice güzellikler kahroluyor bugünün gerçeği şeytana ve insan bozmalarına cinni pisliklere ranttan başka birşey olmayan Din hırsızlığından ibaret.Şunun Dini bunun Dini şunun ALLAH(cc)ı bunun ALLAH(cc)ı diye birşey yok sadece Kuran ve sünnetin Dini Hak Din islam ve Bütün esma ve tecelliyatıyle bir tek ALLAH(cc) vardır şeyhe üstada hocaya siyasi lidere nefse mala şuna buna değil Kuran ve sünnetin Hakikatlerine yapışıp Dinini mülkünde yalnız kendisinin tasarruf yetkisi olan,bütün güzel nimetlerin tek yaratıcısı bir tek ALLAH(cc) a tevcih edip tabi olacaksın ve kula kulluktan kurtulup Güzel Ahlaklı,helal ,namuslu ,vicdanlı,merhametli,fedakar  çalışkan vefalı belki islamın 360 güzel hasletini ziyadesiyle içinde yaşatan dosdoğru insan insanı kamil mümin kul olacaksınki Dünyanda Ahiretinde Cennete dönsün Ebedi hayat kurtulsun sende insanı kamil mümin ve hür kul ol. Bu tablonun menfi yüzünün mimarı cinni şeytanlardır.ALLAH(cc)enam süresi  128.Ayetinde ey cinler topluluğu siz insanlara çok çektirdiniz siz insanların çoğunu aldattınız ve kendinize bağladınız diyecek diyor mehdi deccal senaryoları hep bu olumsuz tablonun ürünüdür İslamiyet mehdi deccal endeksli değil temeli Güzel Ahlak ve ilahi Hukukun tesisinden ibaret insanlığın tek saadet reçetesidir.İnsanı kamil ALLAH(cc)ile bütünleşmiş mümin kullar olmanın tek adresidir Kurani Hakikatlerden kaçışın faturası melun şeytanın kucağına cehenneme koşmaktır.

ALLAH(cc)ın ,Resulünün(asm),masum mazlumun güzelliklerin güzel değerlerin Kurani Hukukun çiğnendiği yerde Hak Hukuk arama . Orada sedece şirk,küfür,zülüm vardır sadece haramlar şeytani pislikler çare diye satılır,ebedi cehenneme yolculuk vardır.

 

 

Her kışın bir baharı her gecenin bir sabahı var sabret ümitsiz olma çokça tövbe et Allah cc a koş şeytanlardan haramlardan tağuttan arın kurani hakikatlerin bereketiyle Ahlaklı ol Dünyanıda Ahiretinide kurtar.Nurculuk misyonu islamın Allah cc için sevip Allah cc için buğz etmenin hakkını vermedikçe islama lokomotiflik yapmaya islamı temsil etmeye hakkı yoktur aslında Adaletli Ahlaklı vicdanlı merhametli helal namuslu vatanı kudsi değerlerini sevenler olmadıkça kimsenin islama lokomotiflik yapmaya hakkı yoktur Doğru insan olmadıkça doğru müslüman olamazsınız.Adaletli vicdanlı hakiki imanı özümseyen kula kulluktan uzak Dinini yalnızca Allah cc a has kılan kuran ve sünnetin hakkını vermeye çalışan müminler olmadıkça Ahlakımız düzelmedikçe Güzel Ahlak başta siyasete sonrada toplumun her kesimine egemen olmadıkça memlekette düzelmez.Tövbe istiğfar para etmiyorsa Hasbünallahü Venimel Vekil çek doğru fiyatını yakala günahlarımdan masum mazlumu güzellikleri ehli imanı ehli namusu koru ya Rabbi diye dua et.Nefismisin nepismisin başıma çok işler açtın cehenneme düşersek halimiz ne olur hiç düşündünmü artık aklını başına al cehennem çok kötü bir durak.

Ya Rabbi münafıklardan kafirlerden insi cinni şeytanlardan çaldıkları her güzelliği sök al. Hiçbir güzellim insanı hiçbir güzelliği o gibi pisliklere hiçbir zaman ve zeminde  yar etme   her zerrede ilahi Adalet ilahi rızan hakim olsun bizi şirk ,küfür ve zülme harama terk etme Cehennemine git tağuta rahmet okumamızı isteyen şeytani ruh lanetullah zerratına olsun.

 

İmsak vaktinin çıkmasına bir saatten fazla var uykuyla Ahirette Dünyada kazanılmaz kalk ey tembel Müslüman nefsine ve şeytana gol atki seni felakete sürükleyemesinler uyan.Dua ve ibadetin makbul olduğu saatler bir teheccüt bir hacet namazı ihlaslı dualar seni bekliyor.

 

Demek Dinsizin Hakkından imansız geliyor onun için iyileri mümin kulları karalama kampanyanız var .Şeytana ve yandaşlarına ne güzel hizmete koşuyorsunuz mümin kula tahammülü olmayan ve kula kulluğu çare diye satan münafık Din hırsızı bozguncu.

 

 

 


“Ünlü bir giyim firmasında çalıştığım yıllarda, firmanın satılmayan kıyafetleri çöpe attığını fark ettim.

Hemen patrona gidip;

‘*Bu ürünleri çöpe atmak yerine neden ihtiyaç sahiplerine dağıtmıyoruz?*’

diye sordum.

Bana şöyle dedi;

‘*Bizim ürünlerimizi sadece zengin insanlar satın alabiliyor. Eğer bu kıyafetleri fakirlerin üzerinde görürlerse rahatsız olurlar. Ayrıca marka değerimiz düşer ve zarar ederiz.*’

*O gün anlamıştım ki;* yoksulluk fakirleri doyuramadığımız için değil, zenginleri doyuramadığımız için bitmiyor.”(Charles Bukowski)

 

Arkadaşlık yaptığın kişinin  özellerine karışma fazla yakında durma ,arayıda açma .

Dost olduğunuz kişi ile mesafeli olunki birgün büsbütün düşmanınız olabilir,Düşman olduğunuz kimse ilede mesafeli olunki birgün mühim bir Dostunuz olabilir.H.Şerif.

 

FATİHA SÜRESİNİN SIRRI

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular ki;

“Cebrâil (a.s) bana dedi ki: Allâhü Teâlâ sana selâm söylüyor ve buyuruyor ki:

Kul benim huzurumda namaza durup “Allâhu Ekber” dediğinde onunla aramızda bulunan perdeyi kaldırırım.

Kul “elhamdü” dediğinde Allâhü Teâlâ, “Hamd kime mahsustur?” diye sorar, o da “lillâhi” diye cevap verir.

Allâhü Teâlâ, “Allah kimdir?” diye sorunca “Rabbilâlemîn” der. “Alemlerin Rabb’i kimdir?” buyurunca “Errahmânirrahîm” der.

“Rahman ve Rahim kimdir?” diye sorunca “Mâlikiyevmiddîn” der. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ,

“Ey kulum, din gününün sahibi benim” der.

Kul, “İyyâke na’budu ve iyyâke nesteîn;

Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz” deyince Allâhü Teâlâ, “Ey kulum, mademki yalnız bana kulluk edip yalnız benden yardım istiyorsun, o halde istediğini dile ki sana verilsin” buyurur.

Kul “İhdinâ; bize hidayet et” deyince Allâhü Teâlâ,

“Hangi hidayeti istiyorsun?” buyurur. Kul “Essırâta’l-müstakîm; “Sırât-ı müstekîmi, doğru yolu” deyince Allâhü Teâlâ,

“Hangi yolu istiyorsun?” diye sorar. Kul “Sırâtallezîne en’amte aleyhim” “Kendilerine in’âm ettiğin bahtiyarların yoluna” deyince Allahü Teâlâ:

“Ey meleklerim, siz de şahit olun ki ben bu kulumu, kendilerine nimet verdiğim peygamberler, sıddîklar, şehitler ve salihlerle beraber kıldım” buyurur. Kul,

“Ğayri’l-mağdûbi aleyhim veleddâllîn;

Ne o gadap olunanların, ne de sapkınların” deyince Allâhü Teâlâ tekrar meleklere,

“Şahit olun ki ben bu kulumu nimet verdiğim kimselerden kıldım, gazaba uğramışlardan ve sapkınlardan eylemedim” buyurur.

Kul “Amin” deyince onunla beraber bütün melekler de “Amin” derler..

(Müslim, Müsâfirin 254; Nesâî, İftihah)

 

Dünyada hiç Türk kalmasaydı ben Türk milletini temsil etmekten şeref  duyardım.Bir kişi kalsa ikincisi ben olurum.Bir kere sahabei kiramdan sonra  islama en büyük hizmeti yapan Türklerdir .Bu millet yüzyıllarca İslam Alemini  korumuş,kollamış ve bu uğurda  hiç çekinmeden oluk gibi kanını akıtarak  milyonlarca şehid vermiştir.Bunun yanı sıra İslam kültür ve medeniyetinin  gelişmesinede maddi manevi büyük katkıları olmuştur Türk milleti islamla bütünleşmiş ve iç içe girmiş bir millettir .Batıya Avrupaya gittiğinizde sorarlar;Hangi millettensin diye .Eğer Türküm dersen ikinci soruya muhatap olmazsın.Çünkü bilirlerki sen Müslümansın .Çünkü Türk demek Müslüman demektir ama Arapa müslümanmısın hiristiyanmısın diye soruyorlar.Aradaki farkı şimdi anladınmı Türkler millet olarak hep beraber islamı seçen bir millettir ,islama büyük hizmetleri olmuştur ,hala olmaktadır.Bulgarda olabilirsin ,makedonda olabilirsin ,hatta Afrikalı zencide olabilirsin .Ama ne olursan ol Müslüman Türke saygı göstermelisin .Bu milletin islama hizmetleri  unutulmaz,onun için bu millet sevilir.Böyle bir millete mensup olduğumuz için ALLAH(cc)a şükrediyorum.

Rahmetli Seyyid Ahmet ARVASİ hocamızı vefatının 29.seneyi devriyesinde rahmetle Anıyoruz..Ruhu şad Mekanı Cennet Olsun..

 

 

Evet doğru insan olmadıkça doğru Müslüman olunmaz Doğruluğun temeli her türlü haramı büsbütün terk etmektir ibadet ,hayır ondan sonra gelir

 

Nurculuk İslam değil islamın sermayesiyle geçinen fitne bir Din anlayışıdır temelinde maddi manevi hırsızlık icraatinda devamlı kul hakkı yemek ve zülüm fitne rüzgarı var. Benim içinde birgün birileri çıkıp islamı sermaye edinmiş fitne bir şahsiyettir derlerse haklıdırlar ancak unuttukları bir şey var ben hayatımın bütün artılarından kopartılıp deccalizmin çöplüğünde defalarca vurulmuş biriyim ,çöplükteki çiçeğim hayatım boyu zalimlerin kurbanıyım kula kulluktan nefse kulluktan kurtulmanın çabası hayatımın özü.

 

Manevi hastalıklar için Rabbi inni messenni durru ve ente Erhamürrahimin maddi hastalıklar için Rabbi enni messenni durru ve ente Erhamürrahimin oku 33 kez

Milyonların hayrını ibadetini çalıpta iyileri masum mazlumu güzellikleri ehli imanı ehli namusu zehirleyenlerden Allah cc a sığınırım .islamı aziz kıl kurani manayı hakim kıl Allah cc ım cümle değer verdiğin kullarına sahip çık.Ey nefis taşıyan insan eğer sen günahlara dalmasaydın peygamberlerin asm korunduğu gibi korunurdun.üstündeki nimetlere sıra gelince yaptığın hayır ve ibadetlerin aldığın duaların bu dünyadaki yansımasıdır.Beton yiyip petrol içtiğiniz gün tarım ve hayvancılığın köylünün ,Dünyanın tüm altınlarından daha değerli olduğunu anlıyacaksınız Havanız büsbütün zehirli bir hale geldiğinde de ormanları katletmenin ne büyük cinayet ve o oksijen depolarının ne büyük nimet olduğunu idrak edeceksiniz. Bugün dünyanın üçte biri içecek temiz su bulamıyor küresel ısınma ve hava kirliliğiyle bu oran tüm insanlığı tehdit edecek boyuta ulaştığında israf ettiğiniz nice temiz suyu mercekle arayacaksınız.

 

Hayatımızda toplama suyla değirmen döndürmeye çalışmışız düştüğümüzde sularını geri almışlar bizi susuz çaresiz bırakmışlar demekki toplama suyla değirmen dönmezmiş.Evet temelde ALLAH(cc)a has kılınmış bir Din anlayışı kuran ve sünnetin sağlıklı bilgileriyle donanmıyan her insan ya nefsine yada ona buna belki insi cinni şeytanlara kuldur kula kulluktur hayatı ne kadar doğru işlerle ömür sürsede iflah olmaz kişilik kazanamaz.Evet devamlı dua eden helak olmaz der.H.Şerif demekki dua aldığımız kadar dua etmemişiz Dahası ömür sermayesini sadece çiçeklerini toplayarak değilde çör çöp içinde kendi kendimizden habersiz geçirmişiz .Belki hayatımızda güllerde açmış ancak kişiliğimiz oturmadığı için biz koklayamamışız belki hep bencil ve çıkarcı insanlarla paylaşmışız hayatı sonuçta müflis kalmışsak ,yolculuk için azık toplayamamışsak belki yaptığımız hayır ve ibadetler talan edilmişse biz kula kulluğu çare zannetmişiz uyku derin zaten ne diyor En sevgili Hz.Muhammed(asm) insanlar uykudadır ancak öldükleri zaman uyanırlar.

 

Düşme...

Düşersen bağımsızlıgını ilan eder dostların

Görüş günlerin yasaklanır,Gelenin gidenin olmaz

Bayram eder düşmanların düşme..

Düşünce bütün düşüncelerin değişir hayata dair…

Dostluk arkadaşlık aşk yeniden şekillenir beyninde düşme..

Hayatın ve dostların vefasızlıgını görünce

Yaralanır duyguların en derinden Düşme..

Düştün mü ilk önce güvendiklerin vurur sırtından

kimse bakmaz yüzüne işe yaramaz adam olursun

Bir bir uzaklaşır dostların senden

tutacak dal bulamaz yorulursun düşme..

Düştün mü isyan edersin yasadığın hayata

gözyaşlarını dökersin her gece yastığa

Yılanın ne kadar masum kurtun suçsuz

Çakalın cakal olmadığını anlarsın iki yüzlü insanları görünce

DÜŞME…Düşme…Düşünce sahili olmayan koca bir deniz olur dünya

Sığınacak bir liman bulamaz kaybolursun

İki yüzlü düzenbazlar hüküm sürerken.Sen kederinden kahrolursun

Düşme..Düştüm mü .. Baş ucunda bir tek anan olur

Gerisi yalan olur.İmdat demeye engel olur gururun düşme.

Kalıbı beş para etmez adamın söylediği sözler yaralanır olur

Düşme Düşersen maziye dalar gider gözlerinYazılmamış hikaye olursun

Düğümlenir boğazında kelimeler kederinden kahrolursun düşme..

Haddinide hesabınıda bileceksin bugünlerde

Yoksa farkın kalmaz bu yolda gelip gidenlerden

Seni üzenleri hayatından sileceksin gerekirse

Düşme..En iyisimi bir kurşun sık hayatının orta yerine

Barut izleri kalsın ellerinde.Ama Sakın düşme..

Hayatı ne kadar iyi anlatıyor değil mi

 

 

 

HZ ÖMER (R.A) VE CAMİYE KOŞAN ÇOCUK

(İBRETLİK BİR KISSA MUTLAKA OKUYALIM)

Adaletiyle meşhur Hz. Ömer (r.a.), ezanın okunmasıyla birlikte camiye yönelmişti. Arkasından gelen küçük bir çocuk, Hz. Ömer’i (r.a.) geçip hızlı adımlarla ilerledi. Hz. Ömer (r.a.), çocuktaki bu telaşın neden kaynaklandığını merak etti. İçinden “Acaba bir derdi, bir sıkıntısı mı var?” diye geçirdi. Hemen yetişip “Yavrum, hayırdır, telaşlı telaşlı nereye gidiyorsun?” diye sordu. Hz. Ömer’i (r.a.) tanımayan çocuk:

– Camiye gidiyorum amca!

Hz. Ömer (r.a.) şaşırmıştı. Zira çocuk, çok küçüktü. Hz. Ömer (r.a.), hayretini gizlemeyerek çocuğa şöyle dedi:

– Yavrum, sen daha küçüksün! Namaz sana farz değil, bu kadar telaşa gerek yok ki!

Çocuk, Hz. Ömer’in (r.a.) bu sözüne katılmadığını belirten bir tavırla cevap verdi:

       Amca, amca! Bu işin büyüğü küçüğü olmaz! Mahallemizde daha dün bir çocuk öldü. Üstelik o, benden de küçüktü. Ölüm denen gerçeğin büyük küçük ayırdığı yok! O yüzden her yaşta buna hazır olmak gerek. Hem bu yaşta namaza alışmazsam büyüyünce zor gelebilir! Hem annem büyük odunları tutuştururken başta küçüklerini ateşliyor cehennem tutuşurken başta bizmi yanalım.

 

Yediğinede,yaptığınada dikkat et ne fazla ye nede ileri giderekveya tembellik ederek ifrata tefrite gir.Her işinde her fiilinde daima mutedil orta yolu tut. Hakiki mümin güzel Ahlaklı vicdanlı merhametli,Adaletli,doğruluğundan şaşmayan kul olmanın gayretinde ol.Ben merkezli bencil haramzade insanların ve cinni şeytanların kurbanı insanlık ne zaman tövbe eder Tevhid merkezli kuran ve sünnetin hakkını veren güzel Ahlaklı vicdanlı merhametli kullar oluruz insanı kamil mümin oluruz.Ey yıllardır benim ailemin gerek ehli imanın ehli namusun güzelliklerin masum mazlumun ruhunun pozititif birikiminin emeğinin sağlığının hayırının ibadetinin namusunun Dünya ve Ahiretinin katilleri zerre hakkımı helal etmiyorum .Günümüzün kriterleri din adına da siyaset adına da insanlık adına da s.o.s veriyor doğru insan olmadıkça doğru müslüman olamazsın helâli haramı hesap eden kurana sünnete samimi sahip çıkandır doğru Müslüman.Herkes kapısını temizleyecekki sokaklar temizlensin herkes iç Dünyasını temizleyecekki,helal ,namuslu bir hayat yaşamanın Güzel Ahlaklı,Adaletli vicdanlı,kul hakkı yemeyen doğruluğundan taviz vermeyen şirke,küfre,zülme insi cinni şeytanlara karşı dik duran bir kişiliğin tesisi için çalışmalıki hakiki müminler olalım Dünyamızda Ahiretimizde cennete dönsün,Ebedi hayatımızda inşallah kurtulsun.Böylesi bir kişiliği tesis etmenin en birinci reçetesi vahyin ilmi Kuran ve sünnettir ALLAH(cc) ve Resulünün(asm) yüksek Aklı ile harekettir Dinini yalnızca ALLAH(cc)a has kılmakla kula kulluktan nefse kulluktan arınmakla Düna muhabbetinden arınmakla Mutluluk sağlıklı sosyal ilişkilerledir.iyilerle dostluktadır,kötü Ahlaklı tiplerden uzaklaşmakla mümküm her türlü haramdan arınmakla mümkün.Duada tembellik etmeyecek hayır ve ibadette geri kalmıyacağızki vicdani rahatlığa iç huzuruna kavuşalım.iç huzurunun gerçek ölçüsü nefsini satın almakladır pozitif güzel Ahlaklı bir kişiliğe kavuşmakla mutmain bir nefis sahibi olmakladır Siretide,süretide güzel olanı insi ,cinni şeytanlardan arındır kurtar Ya Rabbi.

 

Ya Rabbi beni Kuran ve sünnet ile ,ilahi rızanla yargıla.İnsi cinni şeytanların dinci yobazların münafık ve kafirlerin kanunuyla yargılama o vicdansızlara bırakma. Nefis ve şeytanların münafık ve kafirlerin şerrinden kurtar ,günahlarımdan arındır.

Her akşam evine gittiğinde günlük hayatının muhasebesini yap aynanın karşısına geçip kendini sorgula.Bugün ALLAH(cc)ın,Resulünün(asm),kuranın ve sünnetin huzurunda ne yanlış yaptım,kul hakkına girdimi sorusunu sor kendine uyanık ol.

 

Günümüzde nice masum mazlum için nice güzellik için,nice ehli iman ehli namus için   imtihanın ne Ahlakı var ne Adaleti,ne vicdanı ,ne merhameti,ne doğruluğu yalancılar hırsızlar,sihirbazlar  ne demişse o kanun olmuş

 

İnsi cinni şeytanların nefis,ruh ve ameliyle yaşamaktan cümle değer verdiğin kullarını koru ya Rabbi şirkin ,küfrün,zülmün,haramların ikliminden kurtar.

 

Cumhuriyet tarihi boyunca insi cinni şeytanların kuklası birkaç şerefsiz yüzünden insanımızın çoğu kişiliksiz imansız şuursuz belki ALLAH(cc)sız Ahlaksız haramzade Dinsiz bir hayatın içinde kahroldu cehenneme biletini aldı,tarihin firavunlarıyle nemrutlarıyle ebu cehilleriyle ruh ikizi oldu kafirlerin Ahlakıyle şekillendi neydi  nice güzelim insanın suçu maddi manevi sahanın put adamları oldu kahraman cehenneme yolculuk laik düzen.Öyle bir cehennem ateşinden sakınınki yakacağı insanlar ve taşlardır.Ayeti kerimesi hala uyandırmıyor bu zamanın gafil insanlarını put dikmeye devam ediyorlar.Şimdikilerde güzel Ahlaklı,Adaletli,vicdanlı bir tablo sergilemiyor islamı sevdirmekten ziyade nefret ettirecek çok işleri var dini sahadada siyasi sahadada medyadada.Sözde Demokrası sözde Din tahribatına devam ediyor.Ne zaman nefisler satın alınır Ahlaki Adaletli,vicdanlı Kuran ve sünneti baş tacı yapan hakiki müminlerle yol gidilir iki Dünyamızda cennet olur.Ne zaman şirke,küfre,zülme,haramlara karşı ciddi tavır koyan şerefliler iş başına gelir bu millet tarihinin şerefli sahifelerine yeniden kavuşur .Cumhuriyet tarihi boyunca  her sahada şehidlerimizin kemiklerini sızlatan ve ruhuna azap veren bir haldeyiz şirk,küfür ve zülümle her türlü haramla batı taklidçiliğiyle Kuran ve sünnet dışı Din anlayışlarıyle kula kullukla kültür emperyalizmiyle Deccalizim yaşanıyor.

 

Senin Davana ve sana ALLAH(cc)ve Resulü(asm) sahip çıkmadıkça ,kula kulluktan ,nefse kulluktan şirk,küfür ve zülümden haramlardan arınmadıkça davanda sende kocaman bir hiçsiniz.

Cömertliğin sonu saadet,yalancılığın sonu rezalet,Doğruluğun sonu selamettir Hz.Ali(ra)  Cömertim,yalancı değilim,Doğruluğumdan taviz vermedim ama alemi zehirleyen şirk,küfür,zülüm ehli haramzadelerin Din hırsızı Din şarlatanı Adaletsiz Ahlaksız vicdansız belki imansız  zalimlerin insi cinni şeytanların ömür boyu kazığını yedim.Bir Davanın Hak olduğu ibadetin çokluğuyla değil çalarak saltanat sürerek zülmederek değil.Belki Doğrulukla Adaletli Ahlaklı Vicdanlı Helal Namuslu İmanlı Merhametli Sevgi dolu icraatlerle ispatlanır. ittihadı islam marifetullahın nuruyla olacakmış kusura bakmayın sizin her cinayetinizi bal diye hayata geçirecek bir Allah cc yok Belki güzel Ahlakla sağlıklı sosyal ilişkilerle Adaletle imanlı vicdani doğrularla mümkün.Bir masum mazlumun iyilerin duasına gir kurtarırsa o kurtarır. Bize kalan Aziz borç asırlık zamanlardanTarihi temizlemek sahte kahramanlardan.Necip Fazıl Kısakürek masum mazlumu güzelliklerin ehli imanın ehli namusun helaliyle rızkının peşinde koşanların din namus emek ve Ahlak düşmanlarının kısacası sahte ilahların kurduğu Dünyada masum mazlumun güzelliklerin iyilerin katliamı var.

 

 

ALLAH cc 'ın Resülünün asm kuranı mananın masum mazlumun güzelliklerin iyilerin Hukukununun çiğnendiği yerde kul hakkının çiğnendiği yerde kimsenin hukuku sözkonusu olamaz. Ahlaktan Adaletten namustan helalinden vicdandan imandan merhametten sevgiden nasibi olmayanlar kula kulluğu insi cinni şeytanlara nefse kulluğu çare diye satanlar Kuranı ölçüleri katledenler tarih cinayetinizle dolu.Benim kadar kazık yemiş bir insan evladı tanımıyorum alakadar olduğum Ailem masum mazlum güzellikler ehli iman ehli namus zarar görmüşse bana zülmeden iblis ve yandaşlarının ve insanlığı onlara boğduran münafık kâfir dinci dinsiz yobazların eseridir. Ey takva olması gereken mümin kul senin harama bakmandan veya bir yanlış fiili bilerek yapman'dan haramzade tiplere şirk küfür zülüm ehline tavizlerinden Allah cc'ın rahatsız olduğu gerçeğini unutma vicdanlı Ahlaklı Adaletli olması gerekenlerin ilki senin gibiler .Evet takvayı yaşadığını iddia eden Kuran ve sünnetin ölçülerini bilerek çiğniyorsa alakadar olduğu insanlarda zarar görür.Ben takva bir hayat sürmüş insan değilim ben güzel nasihatleri yaparım kendimde yaşıyabildiğim kadar yaşarım hesabı ALLAH(cc)a ait.Feto bugün bir mürted Hakkı yıllardır çiğnemiş ve içimizde yılan gibi barınmış neticede gönlünde barındırdığı yahudi ve hiristiyan belki satanist dostlarının safını seçmiş bir fitne hala müslüman zanneden zalimdir haindir,Kurani Hukuktan haberi yoktur.  

 

Nurculuk misyonerliktir İslam ile beslenen ve Çanakkale ruhunu Anadolunun saf çocuklarını sermaye yapmış,her türlü fitneyi bağrında barındıran bozuk felesefe ve ibadetleri islamın ölçüsü diye satan ve kadın şer bela fitne deyip çıktı çıkalı milyonlarca güzelim bacının katliamını gerçekleştiren çıktığından bu yana 16 guruba ayrılmış ve her biri birbiriyle papaz olmuş piç bir ruh kazandıran belki hiçbir iklimde sağlıklı taşınmayacak kişiliksiz insanların belki kafir ve zalimlerin ruh ikizi bir misyonun yoludur Beton kemalin birinci mimarıdır fetoşun Adnan oktarın müslüm gündüzün 70 yıllık komünistin pkk lı mason İngiliz Yahudi ermeni rum ve cinni kafirinin paratonerliğini hala sürdürürken bu Dürüstlüğünden ömrü boyu taviz vermemiş.Bu cinayet şebekesi Dürüstlüğünden şaşmıyan kurana saygılı  Halil Dudağı her fitneye layık gören Ahlaki Adaletli Vicdani ve merhametli olmaktan uzak Din hırsızı maddi manevi hırsızlıkla zülümle şirkle tesis edilmiş bir cemaattir gelişide yaşantısıda gidişide zülüm doludur islamı doğru müslümanı bacıları kurani manayı cihad ruhunu tüketmek projesidir zaten ömrü boyu birgün bile geçimi için çalışmamış Devletten milletten ümmetten çaldığıyla abad olmuş sait nursi fitnesinden başka ne beklenirdi biz bu kadarına şahid olduk Deccalizmin senaryosunu yazan ve bugünün fitne Dünyasını kuran ilk tetiği başta cinler sonra sait nursi şarlatan şeyhler ve Atatürk İnönü gibi laik dinsizlerle Yahudi ermeni mason İngiliz pisliklerle İslam düşmanlığına soyunmuş aktörler çekti. Evet sait nursi cehennem dahi olsa ebed isterim diyor 25 milyon Anadolu insanının imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım çünkü vücüdüm yanarken gönlüm gül gülistan olur diyen o din hırsızı ümmeti Muhammedi(asm) ve insanlığı cehenneme doldurmak için şeytanın kurduğu ben kendime malik değilim –her fitneyi çalıştırıyorum-diyen ancak benim kitaplarımı okuyan ve hizmetimi göreni yarın sırtımla cennete taşıyacağım diyen riyakar bir Müslüman 100 yıldır islamla beslenip islamıda doğru müslümanlarıda bacılarımızıda çarkında öğüten hizip bir din anlayışı ALLAH(cc) müteaddid olamaz diyerek ALLAH(cc)ın tecellilerine savaş açmış yalnız kendinin ALLAH(cc)ı var başkasının yok nurculuk aslında sadece onun projesi değil asırlardır cinleri kayırıp insanları deccal diye fişleyen Abdülkadiri Geylaninin projesi ve ALLAH(cc) tan ziyade kayrılan bu gibi tiplerle bugünün Dünyasında şirk küfür zülüm haramlar altın çağını yaşıyor sadece nurculuk tarikatçılık kemalizimle değil her insi cinni şeytanın tahribatıyle nice güzelim insan devamlı fitne ve zülüm içine yaşıyor kısacası kurani mananın öldürüldüğü son 300 yıldır insanlığın katliamını sadece insi cinni şeytanlar değil Din adına ortaya çıkmış her pislik gerçekleştirmenin gayretinde cehenneme yolculuk .Çünkü kula kulluk  nefse kulluk pöpüler .Yalnızca ALLAH(cc) a has kılınmış bir islamı   bugün sadece helale harama dikkat eden  farzları yapan Ahlaklı Adaletli vicdanlı merhametli hakiki imanı içinde yaşatan gerçek mümin kullarda görürsün.

 

Sait nursi ve yandaşları doymak bilmez nefsi için Kainatı istiyenlerin ordusu.Beton kemal ve yandaşlarıda doyumsuzdur Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir diyen ve ALLAH(cc)ın iradesini hiç sayan şirk küfür ve zülüm ehli  haramzade bir zihniyet şarlatan şeyhlerde doyumsuzdur şeyhinde fani ol diyerek kendileri için ibadet yaptırıyorlar.Siyasilerde doyumsuz kendi partilerinden olan en aşağılık adam başka partinin en iyisinden kımetli.Cinni insi şeytanlar zaten doyumsuz her şey mübah kendileri için her biri şirk küfür ve zülüm ehli,haramzade .

 

Faiz dünya gerçeği değildir ama ahlaksızlık faizin gerçeğidir , tamda bunu yaşıyoruz bu bölümde, sonrada Erbakan nasıl geleceği biliyor , dedikleri neden çıkıyor diyorlar, adam inancı neyse onu yaşıyordu ona göre konuşuyorduda ondan...

 

Karanlık günleri hayatıma Dünya ve Ahiretin şerlileri ekiyor onlar insi cinni kafir ruhlar ve onlara destek veren Din şarlatanı Din hırsızı tiplerdir münafıklık yolları

 Kaldırabildiğin ölçüde aç kalmak iyidir nefsi sakinleştirir insan olgunlaşır Ahlakı güzelleşir fitneler bertaraf olur iyilere yanaşır.Doldurulacak en kötü kap midedir.

 

ALLAH(cc)ım Bildiğim bilmediğim günahlarımdan,yaptığım ,yapmadığımın şerrinden ,her türlü haramdan,şirkten,tağuttan, insi ve cinni şeytanlardan,

zülümden,küfürden,münafık ve kafirlerden,nefsimin şerrinden,riyadan,gaflet

dalalet ,azgınlıktan sapkınlıktan Dünyevileşmekten,hainlikten,kul hakkı yemekten Din hırsızlarından Din şarlatanlarından sana sığınırım.

 

ALLAH(cc)ın emir ve yasaklarını çiğneyip keferenin şeytani şirk küfür zülüm ve haram içeren kanunlarını hayatımızın dinamosu yapanların ve bizi insi cinni şeytanların kucağına cehemmeme atanların canları cehenneme.

 

 

 

 

ALLAH cc ım Bildiğim bilmediğim günahlarımdan yaptığım,yapmadığımın şerrinden ,her türlü haramdan,şirkten,tağuttan, şeytanlardan,zülüm,küfür ve münafıktan,kafirlerden nefsimden,riyadan,kul hakkından sana sığınırım. Madem Din hırsızlığı moda madem iyileri masum mazlumu güzellikleri ehli imanı ehli namusu insi cinni şeytanlara boğdurmanın adı iman hizmeti belki insanlık belki zalimlerin kafirlerin münafıkların Adaleti kahrolun inşallah . Piyasada masum mazlumun güzelliklerin ehli imanın ehli namusun helal güzel Ahlaklı vicdanlı merhametli dürüst insanların felaketi adına kafir ve zalimleri münafık ve hainleri kayıranlara ebedi lanet. ALLAH cc 'ın emir ve yasaklarını çiğneyip keferenin şeytani şirk küfür zülüm ve haram içeren kanunlarını kaderimiz yapanların ve bizi insi cinni şeytanların kucağına cehenneme atanların canı cehenneme.Yeğenim semih henüz 4- 5 yaşlarında iken merdiven çıkıyorken elinden tuttuğumuzda elini çekiyor ve kendi gayretiyle çıkmaya çalışıyordu risk almadan gücümün ölçüsünde kendi imkânlarımla hayatımı tanzim etmeliyim mesajını veriyordu biz ise onun bunun kuklası olup kahrolmuştuk çoktan ama genel olarak hayattan aldığım ders o ki hayatını her zaman istikrarla taşıyabileceğin gibi dengeli kaldırılacak ölçülerle taşıyacaksın ruhuna sokulan kimsenin gazına gelmeyecek ifrata tefrite düşmeyeceksin zaten islamiyet bize o dersi veriyor ancak böyle hareket edersen ALLAH(cc)ın senin için indirdiği maddi manevi rızkına kavuşur bereket içinde musibetlerden uzak yaşarsın .İyiside olsa kötüsüde olsa onlarda değil kendi içinde ara mutluluğu,pozitif ilimle,başta ALLAH(cc)ın kitabı Kuranla Resulünün(asm)

Hak sözü sünnetini ders al kim ne ile suçlarsa suçlasın.ALLAH(cc)kuluna kaldıramıyacağı yükü yüklemez kul yanlışlarıyle yanlış arkadaşlıklarıyle kendisi yüklenir.

 

Mümin kullar Kuranı kerimi zikrullahı hayrı duayı iyiliği emredip kötülükten nehyetmeyi farz olan ibadetleri dengeli,istikrarlı sürdürmeli aksine cinni insi şeytanlara mahküm olabilirler.Tarikat ehlinin bir sürü zikir yapıp herkese dua etmeside Kurani manayı öldürüyor.Bir insanın günahından haberin olabilir ama tövbesini bilemezsin.Hem insanları günahlarından dolayı cezalandırmak bizim haddimize düşmez der H.Şerif her pisliğe buğz edersin belki ceza kesmek ne zaman canına namusuna dinine saldırırlar Devlet eliyle Hukukunu ararsın belki Devletin karariyle öylelerle silahlı cihadada girişirsin ancak suçların nihai hesap yeri Allah cc'ın huzurunda mahşerde. Mümin kullar Kuranı kerimi zikrullahı dengeli istikrarlı sürdürmeli aksine insi cinni şeytanlara mahküm olabilirler.Tarikat ehlinin bir sürü zikir yapıp kuran okuyup zalim ve kafirlere rahmet okuması zülümdür kuranı manayı öldürmektir masum mazlumun güzelliklerin ehli imanın ehli namusun hukukuyla oynamaktır. olabilirler.Tarikat ehlinin bir sürü zikir yapıp kuran okuyup zalim ve kafirlere rahmet okuması zülümdür kuranı manayı öldürmektir masum mazlumun güzelliklerin ehli imanın ehli namusun hukukuyla oynamaktır kuranı şuurda olmayanlar mümin değildir Allah cc'ın rızasını kazanmaktır esas dinini yalnızca Allah cc a has kılan kuranı manayı yaşayandır yaşatandır mümin kul.Doğru müslümanlar Dinini yalnızca Allah cc a has kılan ve Kuranı mana ile amel eden mümin kullar okçular tepesini ihya ediyor.Başta şeytanlar sonra münafık ve kafirler o müminlerin ayağını kaydırmak çabasında.Başta nefis ve şeytan olmak üzere küfre zülme şirke dalalete hıyanete haramlara çalışanlar din şarlatanları hayatımıza soktukları cinayetlerini canlı tutmaya çalışıyorlar Allah cc herbirinin hakkından gelsin inşallah.İçinde cihad ruhunu ,güzel Ahlakı ,hayatında helal ve namuslu,vicdanlı Adaletli merhametli olmayı şiar edinen Vatanına ,islama kuran ve sünnete sevdalı ,dürüstlüğünden şaşmayan kullarını müminliğe layık gördüklerini sen koru Ya Rabbi.

Malına güvenme biter ,Aklına güvenme sapar,insana cine güvenme satar,makamına    güvenme batar .Her güzel nimetin tek yaratıcısı ALLAH(cc) güven sende doğruluğundan şaşmıyan helal,namuslu,güzel Ahlaklı,vicdanlı merhametli,Adaletli kul olmanın gayretinde ol.

 

 

Vermeyince Mabut neylesin Sultan Mahmud

Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor.

-Tıkandı baba, çay getir,Tıkandı baba, oralet getir.

Bu durum Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş.

-Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi?

-Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba

-Anlat baba anlat merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi.

Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya;

Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. "Benimki de onlarınki kadar aksın" diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden "Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın" dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. Ben yine açmak için uğraşırken Cebrail göründü ve "Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bu gün adım "Tıkandı baba" ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdide burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz."

Tıkandı baba'nın anlattıkları Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş.Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına ;Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz.Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz.

Sultan Mahmut'un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba'ya baklavaları vermişler. Tıkandı baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis. "Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim" diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken "Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş ve işlek bir yol kenarına geçip,başlamış bağırmaya,Taze baklava, güzel baklava !

Bu esnada oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ! ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın. Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş.

Yahudi hiçbir şey olmamış gibi

-Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım, demiş.Tıkandı baba da

-Peki, demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve! Yahudi de her akşam Tıkandı baba'dan baklavaları satın almış.

Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut;

-Bizim Tıkandı baba'ya bir bakalım, deyip Tıkandı baba'nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın.

Sultan;Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi? mi, demiş

-Geldi sultanım,Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?

-Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım.

-Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.

-Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş.

-Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir, demiş. Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek.Sultan demiş;

-Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış

-Alın bu adamı Üsküdar'ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin demiş. Padişahın adamları "peki" deyip adamı alıp Üsküdar'a götürmüşler.

-Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler. Baba,

-Niçin, demiş. Askerler

-Hele sen bir beğen bakalım demişler. Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline,Ne olacak şimdi, demiş

-Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı demiş. Adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler. İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş;

"VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUT"

 

 Günümüzün nesli çoğu cinni pisliklerin ve insan bozmalarının ruh ikliminde onlarla ruh ikizi olmuş ortak neslin ürünüdür Kurani mana ile tanışırsanız ne halde  olduğunuzuda görürsünüz.

 

 

Bir Kadını Ağlatmak...

Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında.

Kadınlar her şeye ağlayabilir ; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya?

En az erkekler kadar yani ! ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur.

Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.

Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe !

İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes alamaz ; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır.

Gözleri buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım der içinden.

Ama engel olamaz işte. Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır?

Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın.

İnce ince süzülür yaşlar gözünden ; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli? Ve kadın ağlar, hem de çok !

Sanmayın ki gidene ağlar kadın !

Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır.

O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın ; o yüzden ağlar.

Ama bilir misiniz , ağlamak kadınları olgunlaştırır.

Her damla, daha çok kadın yapar kadınları. Her damla bir derstir çünkü.

Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler. Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa ölürler.

İçlerindeki zehirdir onları öldüren !

Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki !

Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları.

Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden bolca ağlarlar. Zaman geçer sonra.

Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler.

Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini.

Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni acılar demektir.

Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı?

Çok ağlayan kadınlar, birçok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında.

Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür.

Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden.

Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan?

İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye ; hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar.

Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki !

Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar.

Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi ; hem de hiçbir zaman !

Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların.

E.. o zaman niye sarılsınlar ki ! Niye sarılalım ki !

Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.

Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır.

Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır.

Bilin ki, sarılacak tek bir dostu kalmıştır. O da kim diye sormayın artık.

Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü ! Anam kadar ağlayanı görmedim, hala maddi manevi hayatında mahküm. Aslında güzel seciyeleri olan imanlı fedakar her kadın çok ağladı. Yükleri ağırdı çünkü kimse dertlerini içlerindeki acıları keşfedip merhem olmadı yetmedi; Din adınada İnsanlık adınada anormal bir kadın düşmanlığı güya Dinin malı imiş gibi satıldı. Zalimler avukatları oldu istedikleri gibi kullanıp çöpe attılar kadınının derdini omuzlayan şerefliler hep horlandı iblis melunu kadınlarada çocuklarada musallat oldu o da Din oldu.Ancak ALLAH(cc) ve Resulüllah(asm) o nazik nazenin fedakar insanları gerçek fiatıyle sinesine çekti .Cennet Anaların ayakları altındadır dedi.H.Şerif Sizin hayırlılarınız kadınlarına karşı merhametli olanlardır dedi.H.Şerif Ayetler hadisler kadını korurken Din yobazları insi cinni şeytanlar cehennemini hazırladı.

 

İslam'da kadının önemini anlatan hadisler

Yüce yaratıcı Allah kadını ve erkeği aynı nefisten yaratmış, birbirleriyle ülfet edecekleri bir fıtrata sahip kıldı. Allah, insanlığın ilk atası ve ilk Peygamber olan Hz. Âdem'i tek başına değil, eşi ile birlikte aynı nefisten yaratarak, dünya hayatını sürekli olarak birlikte paylaşacaklarını irade ettiğini insanlığa hissettirdi. İslamiyet'te kadına her daim önem verilmiş, onların hakları gözetilmişti. Hz. Peygamber bir hadisinde Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muamele ediniz! Onlar hakkında Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim." buyurur.

"Kadınlara ancak kerîm olanlar ikrâm ederler (değerli olanlar değer verirler); onlara kötülük edenler ise leîm (kötü) kişilerdir."

 

"Kadınların haklarını yerine getirme husûsunda Allâh'tan korkunuz! Zîrâ siz onları Allâh'ın bir emâneti olarak aldınız."

(Salih-i Müslim)

 

"Sizin en hayırlınız, ehline karşı en iyi davrananızdır. Ben âileme en iyi olanınızım."

(Kütüb-i Sitte, c. 17, s. 214)

 

"Mü'minlerin iman bakımından en kâmil/olgun olanı; ahlâkı güzel olan ve âilesine nâzik davranandır."

(Nesâî, Işretu'n-Nisâ, 229; Tirmizî, İman hadis no: 2612)

 

"Eşlerinize yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, sakın onları dövmeyin ve onları incitecek çirkin sözler söylemeyin."

(Ebu Davud, Nikak, 40-41)

 

"Kadınlara karşı hep hayır tavsie edin. Zira onlar sizin yanınızda birer emenettir."

 

"Kadınlar erkeklerin, diğer yarısıdır."

(Ebu Davud, Tahanet,94; Tirmizi Tahanet 827)

 

"Cennet annelerin ayakları altındadır."

(Nesâî, Cihâd, 6)

 

"Ey insanlar! Kadınların haklarına riâyet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muâmele ediniz! Onlar hakkında Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emâneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz!"

(Müslim, Hac, 147)

 

"En güzel dünya nimeti, insanın sahip olabileceği nimetlerin en hayırlısı: Zikreden dil, şükreden kalp ve insanın iman doğrultusunda (Müslümanca) yaşamasına yardımcı olan kadındır."

(Tirmizî, Birr 13)

 

"Dünya bir metâ'dır. Dünya metâının en hayırlısı sâliha kadındır."

(Müslim, Radâ 64, hadis no: 1467; Nesâî, Nikâh 15)

 

Bir mü'min, erkek bir mü'mine kadına buğzetmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir.

(Müslim, Radâ' 61, hadis no: 1469)

 

"Üç kişi vardır, cennete girmeyecektir: Anne babasının hukukuna riâyet etmeyen kimse; içki düşkünü olan kimse;verdiğini başa kakan kimse."

(Nesâî, Zekât 69)

 

"Kadınlara hayırhah olun onlara karşı hayır tavsiye ediyorum. Onlara hayırlı şekilde davranın."

 

En üstün mümin  hanımına en iyi lütüfkar davranan  güzel Ahlaklı kimsedir. Tirmizi.

"Kadınlara hayırhah olun, onlara karşı hayır tavsiye ediyorum. Onlara hayırlı şekilde davranın."

(Tirmizi)

 

"Kadınlara hayırhah olun, onlara karşı hayır tavsiye ediyorum. Onlara hayırlı şekilde davranın. Hanımını döven, Allah'a ve Resulüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum."

(R.Nasıhin)

 

"Şüphesiz kadın, erkeğin şakağıdır."

(Mecmuaz'- Zevaid 1/165)

 

"Hanımının haklarını ifa etmeyenin; namazları oruçları kabul olmaz."

(Mürşid-ün-nisa)

          Kadınlarınızla iyi geçinin eğer onlardan hoşlanmasanız bile ,olabilirki bir şeyi sizin hoşunuza gitmezde  ALLAH(cc) onda birçok hayır  takdir etmiş bulunur.Ben bütün pozitif kişiliğime ve olumlu fikirlerime rağmen sağlıklı bir ruhun insanı değilim beni unutsun beni sevenler.ALLAH(cc)a koşsun Kuran ve sünnetin Adaletli,Ahlaki ve vicdani merhametli iklimine iyilerin dostluğuna.

 

Cahiliye müslümanımı ,haliliye müslümanımı yoksa kendimmi olacağımki imtihan Adaletli Ahlaki ve vicdani olsun bugün irtibarıyle hiçbiri imanını tazele çokça tövbe et iyileri sev kötüleri dışla Kuran ve sünnetin öğretileriyle mümince yaşa.

 

ALLAH(cc)a asker ve yar olamadıysekte Rahmanın kuluyuz bizi insi cinni şeytanlara Din şarlatanlarına nefsimize hevamıza benliğimize kul etme ya Rabbi

 

Eğer ALLAH(cc) bize kıymet vermişse kaldıramıyacağımız bir azaba uğratmayacak bizede cennetinin yolunu açacak belki cemalinide nasip edecek sadece iyilerin dostluğuna güzelliklere vicdan sahibi insanlara yar edecek

Nice zalimin zerresine fiske kondurmayanlar bize insan gibi yaşamayı çok gördü

 Ben genel hatlarımla artık zor adamım ey sevgili benden uzak ol.ALLAH(cc)a yakın.Sana tavsiyem mutluluğu kendi içinde ara iyilerle barışık ol Dinini yalnızca ALLAH(cc)a has kıl haramdan haramzadeden kötülerden uzak ol,benide unut.

Kurani mananın yaşanmadığı iklimlerde  haksız rekabet her zaman oldu hala var.

 

Şirkin ,küfrün,zülmün temsilcileri nice güzellikleri gaflete cehalete dalalete hıyanete haramlara razı ettiler ve nice güzellik insi cinni şeytanlara layık görüldü.Halbuki ALLAH(cc) yer yüzünün nimetlerine mümin kullarımı varis kıldım der .A.Kerime.

 

 

Neyzen Tevfikin iki sözü bugünlerin özetidir.Ekmek herkese yetecekti aslında ,tarlaya karga dadandı,ambara fare,fırına hırsız,memlekete harami.Evet  Hırsızlık çoklarının karakteri olmuş kul hakkı yemek çokları için normal şeyler olmuş.

Geldikleri gibi gitmediler kimi itini bıraktı,kimi bitini,kimide piçini yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil.Evet piyasa şeytanın piçleriyle dolu.

 

Evet Ahirzamanda fitne ve zülüm devamlı olacak.H.Şerif Görünüyorki sözde İslam anlayışı uydurulan Dinin kula kulluğun kul hakkı yemenin şirkin,küfrün zülmün haramların dışkı çıkaran sahte ilahların istilası var münafıklık pöpüler Din olmuş.

 

Kahrolası Dinsiz gözü görmez etti gözümüzü Hak söyleyen sözümüzü duymaz olduk duymaz olduk .Çünkü Din hırsızlığı vicdansızlık Adalet diye satılıyor.

 

Sağ  parti ,sol parti davası değil Davamız Hak ile Batılın mücadelesidir.Kimki Kuran ve sünnetin Hakikatlerine gönül vermiş kudsi değerlere güzelliklere iyilere Vatanına sevdalı ,güzel Ahlakı Adaleti vicdanlı merhametli olmaya çalışıyor ve doğruluğndan şaşmıyor sadece onladır kardeşimiz .Kimde şirke,küfre, zülme haramlara rıza göstermiş insi cinni şeytanla sevişir onlarda düşman safında.

İnsanlar,cinler ve hayvanlar içindeki masum mazluma ALLAH(cc)sahip çıksın.

 

 

 Ne Aklına,ne ameline ,ne nefsine ne insanlara, ne cinlere güvenipte kendini kurtaramazsın .Tövbe edip hayırlı amel işleyenlerden ol.Kötü Ahlaklı haramzade  tiplerden uzak ol.Kendinde güzel Ahlaklı,helal,namuslu vicdanlı dürüst merhametli vefalı iyileri seven Kuran ve sünnete gönül veren ve bu çerçevede ALLAH(cc)ın rızasını arayan ol.Dengeli istikrarlı her zaman taşıyabileceğin bir hayata talip ol. Bir hataya günaha düşersen Amentüyü oku tövbe istiğfara devam et insi cinni şeytanlardan ALLAH(cc)a sığın Hasbünallahü venimel vekil zikrini yapki Adaletli bir ruh iklimin olsun.Günaha düşmek her şeyin sonu değildir helali haramı kurani ölçüleri ALLAH(cc) ve Resulünü(asm) inkar etmediğin sürece .Ancak tövbe istiğfarla Rabbinin hoşnudluğunu kazanırsın günahtada ısrarlı olma. 

 

''Allah'ım Doğu ile Batı'yı birbirinden uzaklaştırdığın gibi, bizleri de günah ve hatalarımızdan uzaklaştır.

Yâ Rabbi,"Bizi, Sana lâyık kul, Habibi’ne lâyık ümmet eyle, Amellerimizi sahih îmanla, davranış ve ibadetlerimizi ihlâs ile ziynetlendir Bizi ilim, irfan, hizmet ve faziletler ile şereflendir. Bizleri, Allah ve Rasûlü’nün razı olduğu hidâyet yolundan ayırma Bizi, râzı olduğun kullar zümresine, sevdiklerimizle beraber ilhâk eyle...''

''Allah'ım bu aciz bu cahil kulun,nasıl dua edeceğini bilemez.gönlünden geçenleri dile getiremez. Sen ki her şeyi gören,her şeyi duyan ve bilen Allah'ım bu aciz kulunun dile getiremediklerini kabul et,gerçekleştir. En güzel dua eden kullarının,dualarıyla bir tut.

Benim gibi dua etmeyi beceremiyorum, diyenler varsa onlarında kalplerinden geçenlerin hepsini değil sadece senin razı olduğunu , dua olarak kabul eyle Rahman ve Rahim olan duaları kabul eden Allah'ım..''

''Allah'ım bize imanı sevdir,islamı sevdir ve yaşat  kalplerimizide hakiki iman ile  süsle. Küfrü,şirki,zülmü,haramları  fıskı kötü göster. Bizi rüşd sahiplerinden kıl...''

''Allah’ım sen affedicisin, cömertsin, affetmeyi seversin, beni de affet.

Allah’ım, bize dünya ve Ahirette iyilik ver, bizi cehennem azabından koru.

Allah’ım, şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım işlerin şerrinden sana sığınırım.

Allah’ım, senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği isterim.

Allah’ım, bizleri sıkıntıyla, hastalıkla ve sevdiklerimizle imtihan etme.

Namaz dışında başımızı öne eğdirme Allah'ım.

Allah’ım, yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi ahlakımı da güzelleştir.

Allah’ım, bize çok sabır ver, Müslüman olarak iman güzelliğiyle canımızı al.

Allah’ım, bana hikmet ver ve beni salihler arasına kat.

Bizi doyurup içiren ve bizi Müslümanlardan eyleyen Allah’a hamd olsun.

Allah’ım, beni ve neslimi namazı devamlı kılanlardan eyle.

Allah’ım, sana ve Resulüne itaat etmemizi ve bildirdiklerinle amel etmemizi nasip eyle.

Allah’ım, günahlarımızı rahmetinle af ve mağfiret eyle. Ölülerimizi de mağfiret eyle, yaşayanlarımıza hayırlar ihsan et.

Ey kalpleri halden hale çeviren Allah’ım, kalbimi dinin üzere sabit kıl.

Allah’ım, kabir azabından, kalbin vesvesesinden, işlerin dağınıklığından sana sığınırım.

Allah’ım, sağlığın hastalığa çevrilmesinden, birden bire gelip çatacak azabından ve bütün gazabından sana sığınırım.

Allah’ım, seni anmak, sana şükretmek, sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et.

Allah’ım, dualarımın kabul olmasını engelleyen tüm günahlarımı affet...''

 

Ne Aklına,ne ameline ,ne nefsine ne insanlara, ne cinlere güvenipte kendini kurtaramazsın .Tövbe edip hayırlı amel işleyenlerden ol.Kötü Ahlaklı haramzade tiplerden uzak ol.Kendinde güzel Ahlaklı,Adaletli helal,namuslu vicdanlı dürüst merhametli vefalı iyileri seven Kuran ve sünnete gönül veren ve bu çerçevede Dinini yalnızca ALLAH(cc) a has kılıp ALLAH(cc)ın rızasını arayan ol.Dengeli istikrarlı her zaman taşıyabileceğin bir hayata talip ol. Bir hataya günaha düşersen Amentüyü oku tövbe istiğfara zikrullaha devam et insi cinni şeytanlardan ALLAH(cc)a sığın Hasbünallahü venimel vekil zikrini yapki Adaletli bir ruh iklimin olsun.Günaha düşmek her şeyin sonu değildir helali haramı kurani ölçüleri ALLAH(cc) ve Resulünü(asm) inkar etmediğin sürece .Ancak tövbe istiğfarla Rabbinin hoşnudluğunu kazanırsın günahtada ısrarlı olma.Hayatımızda nurculuk,tarikatçılık Süleymancılık gibi Dinler,piyasada siyasi partiler kemalizim ve Dünyada nice izimler ,ruh iklimimizde nice insi cinni şeytan var olduğu sürece ve bir sürü bozuk felsefe ve ibadet tarzı İslam diye satıldığı sürece iflah olmayız Belki çare kendin olmak ,kapını temizlemek ve şirkten tağuttan,zülümden küfürden haramlardan insi cinni şeytanlardan din hırsızı din şarlatanı tiplerden münafıktan kafirden şeytandan ALLAH(cc)a sığınıp Kuran ve sünnetin hakikatlerini öğrenip yaşamak güzel Ahlaklı,Adaletli helal,namuslu,dürüst vicdanlı merhametli iyileri sevip kötü Ahlaklıları dışlıyarak tövbe istiğfarla devamlı nefsimizi kontröl ederek, nefsimizden günahlarımızdan her pislikten her şeytandan ALLAH(cc)a sığınarak,gıybetçinin 

iftiracının,yalancının,hasedçinin haramzade nazarcının şerrinden korunmak için nazar ayetlerini Ayetül kürsi felek nas sürelerini sihire büyüye karşı ayetleri okuyup kendimizi korumaya alarak   sağlıklı bir kişiliğe kavuşabiliriz Vatanına Dinine sevdalı olduğunu iddia eden herkese tavsiyemdir,başka türlü sağlıklı imanlı güzel Ahlaklı bir kişiliği yakalıyamaz kendin olmaktan ziyade başkaları olursun,gerçek mümin olmak hayal olur .Lokomotifin nefsin ve insi cinni şeytanlar olmasını istemiyorsan haramlardan uzak farzları yapan dengeli bir hayat süren,güzel Ahlakın tesisine çalışan helal  namuslu vicdanlı Adaletli merhametli dürüst insan ol.

 

Ah Halilim Habibim Ah zaman zaman nefsin sana hakimiyet kurabiliyor insi cinni şeytanlarada kapı açıyor bütün olumsuzluklardan arınmak için daha dikkatli iyilerle iç içe kötüleri şirki küfrü zülmü haramları dışlayarak daha düzenli bir hayat

İçin uyanık ve gayretli ol.

Kalbini temiz tutki Yaradana el açmaya yüzün olsun.Kalbini temiz tutki ,içinin güzelliği yüzüne vursun.Kalbini temiz tutki ALLAH(cc) her daim yardımcın olsun. Evet kalbin temizliği ancak Kuran ve sünnetin ölçüleriyle yaşamakla mümkün En azından farzları yapan haramları terk eden Dürüst dengeli istikrarlı Güzel Ahlaklı Adaletli helal namuslu vicdanlı merhametli vefalı güzel seciyelerle donanmış bir hayatı tesis etmenin gayreti içinde Şirke,küfre,zülme,haramlara insi cinni şeytanlara Emmare nefsin isteklerine sed çekerek mümkün.Aksi kendini kandırmaktır gaflettir dalalettir hıyanettir insi cinni şeytanlarla kirli bir nefisle yaşamaktır haramlarla iç içe yaşayıp insi cinni şeytanların ruh ikizi olup hala kalbim temiz demek ahmaklığın dik alasıdır cehenneme yolculuktur.

Ya Rabbi arındır sen bizi şirkten ,tağuttan,zülümden ,küfürden ,haramlardan ,insi cinni şeytanlardan emmare nefisten her yanlış fiilimizden münafık ve kafirlerden.

 

ALLAH(cc) Dinini korumayanı korumaz gerçek müminlerdir onun doğrudan muhatabı onlar Dünyevileşmeden nefislerine mahküm olmadan yaşarlar .Kişi islamı Kuran ve sünnetin ölçüleriyle yaşarsa Dünya peşinden gelir.Fakirde olsa Dünyada bereket içindedir .Dünyasıda Ahiretide selamettedir inşallah.

 




Hacı Bayram-ı Veli 15.yüzyılda yaşamış büyük bir veli ve alimdir. (1340 – 1430): Doğum tarihi kesin değildir. 90 yıl yaşamış ve 1430 yılında vefat etmiştir. Gerçek adı Numan olan Hacı Bayram Veli, Ankara’nın Solfasol köyünde doğmuştur. Ulus’ta Hacı Bayram Camii yanında yatmaktadır.

Hacı Bayramı Veli Hazretleri çocukluk yıllarından itibaren ciddi bir eğitim görmüştür. Gençlik yıllarında medrese eğitimi almış bu dönemde Tefsir, Fıkıh ve Hadis gibi şer’î ilimlerin yanında, Matematik, Felsefe, Arapça, Farsça ve Edebiyat gibi aklî ilimleri de tahsil etmiştir. Öğrencilik hayatından sonra Ankara’da Melike Hatun isimli bir hayırseverin yaptırdığı Kara Medrese ‘de müderrislik yapmıştır. Medreseler günümüzün üniversite ve fakülteleridir. Burada ders veren müderrislerin unvanı günümüzün profesör unvanıdır.

Hacı Bayram Veli’den Bir Öğüt

Bilmek istersen seni Kim bildi ef’alini
Can içre ara canı Ol bildi sıfatını
Geç canından bııl anı Anda gördü zatını
Sen seni bil sen seni Sen seni bil sen seni.

Görünen sıfatındır Gayrı ne hacetindir.
Anı gören zatındır Sen seni bil sen seni
Bayram özüni bildi Bulan ol kendi oldu.
Bileni anda buldu Sen seni bil sen seni.


 Başkalarından daha ihlaslı ve daha çok ibadet etmedikçe, başkalarından daha çok ihsanda bulunmadıkça rahat etmeyiniz.

 Bizi sevenlerin gönüllerinde biz oturur, dillerinde de biz konuşuruz.

 İnsanların fitnesinden kurtulmak istiyorsanız, çarşı ve pazarlarda sık sık bulunmayınız.

 Küçük çocukları seviniz, başlarını okşayınız. Onları sevindiriniz ki, Peygamber efendimizin emrini yerine getirmiş olasınız.

 Sevgi ve acıma, insanlık; hiddet ve şehvet ise hayvanlık vasfıdır.

 Kibir bele bağlanan taş gibidir, onunla ne yüzülür, ne de uçulur.

 Özünde ve sözünde temiz olmayanların, îmanı tam değildir.

 Allahü teâlâya isyân yolunda, hiçbir kimseye yardım etmeyiniz.

 Dünyâ gamından, nefsin sıkıştırmasından hafifleyip kurtulmak istiyorsanız, kabristanları sık sık ziyâret ediniz.

 Oturduğun yeri pâk et, kazandığın lokmayı hak et.

 Hiddet ve kin, hakîkatleri gören gözleri kör eder. Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır.

 Mevki hırsı, koyu, gıybet, edebsizlik, hıyânet Hak’kı inkâr eder.

 Hiçbir günâhı küçümsemeyin, çok çalışın. Boş gezenler, zengin bile olsa, arkadaşları şeytan, kalbleri şeytanın konağı olur.

 

 Karşısındaki insanın iyi olmasını isteyen, önce kendisi iyi olmalıdır.

 Hiddet ve kin, hakîkatleri gören gözleri kör eder. Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır.

 

 Kadınlarınızı okutunuz, kadınları okumayan millet yükselemez.

 Emaneti koruyunuz. Zira din de size emanettir, beden de.

 İlimde hukuki meselelerde sana teklif edilecek işler ancak kendine uygun olanları kabul etki sonuçta başka bir görüşü savunmak zorunda kalmayasın.

 İlmi ve bilgiyi yüce tutan kimse hiçbir zaman küçülmez, alçalmaz.

 Devlet büyükleriyle ilişkilerinizde ateşten faydalandığınız gibi olun.Uzakça durun, ısınacak kadar yaklaşın.

 İçi murdar kimseyi ne kadar dıştan yıkarsan arınmaz.

 İlim, hakikate giden yolları aydınlatan ışıktır.

 İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.

 Çok gülmeyiniz zira kalbiniz kararır.Sakin ve ağırbaşlı olunuz, yürürken başınız önde vakarlı bir şekilde yürüyünüz,aceleci olmayınız.

· İyi bilinki öfke, düşünceyi, iyi düşünmeyi daraltır.Sonunda insan yanılır.

· Konuşurken gürleme, bağırıp çağırma, yüksek sesle bile konuşma.

· Allah’a isyan yolunda kimseye yardımcı olma.

· Adalet güzel ama Emir’de olursa daha güzeldir, cömertlik güzel ama zenginde olursa daha güzeldir, sabır güzel ama fakirde olursa daha güzeldir, tevbe güzel ama gençlerde olursa daha güzeldir, utanmak güzel ama hanımlarda olursa daha güzeldir.

 En büyük kerâmet çalışmaktır.

 En yüce servet, ilimdir.

 Hak’ka erişebilmek için, büyüklere ve doğrulara yaklaşın.

 Hakikatın ilk makamı, toprak olacağımızın bilinmesidir.

 Hamı pişiremezsen bari, pişmişi ham etme.

 Her ne arar isen, kendinde ara.

 Her nerede olursanız olunuz sizi Allah’ın gördüğünü unutmayınız.Allah’tan korkunuz, fenalıklardan sakınınız.

· Neresi seni dünyaya çekiyorsa, sana Allah’ı unutturuyorsa orası senin helakin için bir tuzaktır.

· Neresi seni Allah’a yöneltiyorsa, seni düşündürüyorsa orası cennete gitmen için bir duraktır.

· Emaneti koruyunuz.Zira din de size emanettir, beden de.

· Her namazın sonunda size hoş gelen bir ibadeti adet edininiz.Örneğin ; birkaç istiğfar çekmek, bir sure yada ayet okumak, Allah’ı zikretmek….

· Ezanla birlikte camide olunuz, cahiller sizden ilerde bulunmasın.

· Her ayın tek günlerinde veya en az birinde,onbeşinde ve sonunda olmak üzere oruç tutmaya gayret ediniz.

· Sakın ölümü unutmayınız, her gece onu hatırlayınız, hesabınızı yapınız, olurki tevbe edince Hak’ta sizi affeder.

· Nefsinizi daima kontrol altında tutunuz.Düşünün, onu başı boş bırakmayın,zira her fırsatta sizi ateşe götürür.

· Sakın dünyalığın varsa ona güvenmeyiniz, yoksa çalışıp helalinden elde ediniz, kazandığından fakirlere cömertçe payını veriniz.

· Kimden ilim tahsil etmişsen O hocan için daima Allah’tan rahmet ve mağfiret dileyiniz.

· Başkalarından daha çok çalışıp çok ilim sahibi olunuz.

· Önce ilim tahsil ediniz, sonra helalinden para kazanıp evleniniz.

· İlmi bir konuyu özüne göre düşününüz, öyle karar veriniz, dıştan görünüşe bakıp yanılmayınız.

.

· Mezarlıkları sık sık ziyaret ediniz.Dünya gamından ve nefsin sıkıştırmasından kurtulursunuz.Çünkü nefsin tek korktuğu ve aldatamadığı yer mezarlıktır.Ölenin kendisi olacağını ve azabı tadacağını iyi bilir.

· Büyük zaatların kabirlerini ziyaret ediniz.Bu zahmetiniz O zaatların size şefaat etmesini sağlar.

· Bütün işlerde cimrilikten sakınınız.İnsanlığınızı koruyunuz.Güzel huylu ve merhametli olunuz.Ne halde olursanız olun dünyaya rağbeti azaltınız.Kötülükten uzaklaşınız.

· Her daim nasihat ediniz.

· Oyun oynanan ( kumar..vb) gibi yerlere, laubali konuşulan meclislere girmeyiniz.

· Aile arasında adaba dikkat ediniz.

· Ayıplarını gördüğünüz komşuyu kınamayınız.Sırlarını açıklamayınız.Çünkü gördüğünüz bu sır size emanettir, emanete hıyanet kötü ve çirkin bir filldir.

· Dünya gamından kurtulmak isteyen kabristanlara gitsin.

· Alim ve velileri çokça ziyaret ediniz ki şefaatlerine kavuşasınız.

· Arkadaşlarınızın kusurları emanet gibidir. Onları sır gibi saklayınız.

· Çarşıda ve câmi avlusunda bir şey yemeyiniz. Yol ortasında durmayınız. Ticâret erbâbının dükkânlarında uzun müddet oturmayınız.

· Ölümü çok hatırlayınız. Ölüm gelmeden hesâbınızı yapınız. Tövbe ediniz ki, affa kavuşasınız.

 

· Halk içinde Allah’ı çokça anınız.Bu durum maneviyatı yükseltir, katı kalpleri yumuşatır.

 

Adalet ve Güzel Ahlak ölçülerini çiğneyen hiçbir söz İslami olamaz.Doğru insan Güzel Ahlaklı kişilikli insan olmadıkça doğru Müslüman olamazsın.

En Anlamlı Cemil Meriç Sözleri

İdeolojiler, uçurumları aydınlatan hırsız fenerleri.

Doğru Kitap, zekayı kibarlaştırır,Akıllı harekete yöneltir

Hak olan Bir ideal için ipe çekilmek, ölümlerin en güzelidir.

Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir,sabredersen kazanırsın .

Tarihi yaratan, fertle yığın arasındaki anlaşmazlık.

Yığın düşünmez, maruz kalır.yığından maksat koyun sürüsü olmak  sürü olmayacaksın pozitif ilimle cihazlanıp doğru olanı yapacaksın.

Şuurlu iman ile  ölmek güzel şey, başlamadan ölmek korkunç.

Duygunun asaleti, kuvvet ve isabetindedir.

Din, Avrupa için,ateist kafalar için  bir afyondur, bütün ideolojiler gibi.

İmansız şuursuz Deha tabiatın en tehlikeli armağanı.

Acıları dev aynasında büyüten rezil bir hassasiyetim var.

Cinayete ses çıkarmayan caninin suç ortağıdır.

İnsanlık daima kötü oyuncaklar peşinde koşan bir çocuk.

Kendini tanımak,nefsinin hakimi olmak  marifetlerin marifeti.

Hiçbir zafer umulanı getirmez, hiçbir bozgun mutlak değildir.

Aydınların aydınlatmadığı halkı, soytarılar aldatır.

Her büyük adam kucağında yaşadığı cemiyetin üvey evladıdır.

Doğru Bilgi, sonu gelmeyecek olan bir fetihtir.

Artık herhangi bir hayale kucak açamayacak kadar yorgunum.

Güneş ülkeleri aydınlatır, sözler milleti.

Sol ve sağ. Çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit.Esas olması gereken Hak ile batılın mücadelesidir sağ sol kavgası batıldır.

Kitaptan değil, kitapsızlıktan korkmalıyız.

Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmaz’ laştıranlardır. Bu güzel Vatanı bütün güzellikleriyle seviyorum,içimizdeki hainleri sevemem.

Bizler ki aynı kitaba baş eğmiş insanlarız. Bizden ala akrabamı olur?

Meçhule açılan bir kapıdır doğru kitaplar . Meçhule, yani keşfedilmemiş gerçeklere , esrara, sonsuza,belki hakikate .

Cemil Meriç Siyaset Sözleri

Evladım bu ülkede sağcı solcu ilerici gerici yoktur. Namuslular ve namussuzlar vardır. Siz namuslu lardan olunuz. Göreceksiniz, çok kalabalık olacaksınız.

Birbirini bütün tedaileriyle karşılayan iki kelimeye ne aynı dilde rastlarsınız ne iki ayrı dilde.

Bu çökmeye hazır medeniyet üç sütün üzerinde duruyor; süngü, açlık,fuhuş.

Kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak, her namuslu yazarın vicdan borcu.

Mütercim, mutlak’ı arayan bir çılgın, “felsefe taşı”nı bulmaya çalışan bir simyagerdir.

Namaz kılan dua eden güzel Ahlaklı haramdan uzak bir toplumun psikolijiye, zekat veren bir toplumun da sosyolojiye ihtiyacı yoktur.

Çatışmasız toplum beraber otlayan, beraber geviş getiren adsız bir sürü.Önce doğru fikirlerle yanlış fikirleri birbirinden ayıklamalı

Sağ ve sol: Anladım ki bu iki kelime, aynı anlayışsızlığın, aynı kinlerin, aynı cehaletin ifadesidir.

Yaşayanları yöneten ölülerdir. Demek ki öldürülmesi gereken ölüler de var.

Her toplum bir kitaba dayanır: Ramayana, Neşideler Neşidesi veya Kur’an: Senin kitabın hangisi?

O kadar yalnızdım ki karanlıklardan İblis’in eli uzansa minnetle sıkardım.

Gerçek hükümdarlar, ebedi hükümrandırlar. Hazineleri yağma edildikçe zenginleşirler.

Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık, zihninin aydınlığı kadar olacaktır.

En Güzel Cemil Meriç Sözleri

Ormanı görmedin. Ağacı görmedin. Rüzgârın önüne savurduğu birkaç kuru yaprağı insan zekasının bütünü sanıyorsun.

Kültür, kaypaklığı, müphemiyeti ve seyyaliyetiyle Avrupa’dır. Tarif edilmeyen, edilemeyen bir kelime.

Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekânın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek.

Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez.

Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanıp uçmak gericilikse, her namuslu insan gericidir.

Değişiklik olmayan yerde, hayat yoktur. Keşke düşünceler de insanlar kadar çoğalabilse.

İnsanlar sevilmek için yaratıldılar. Eşyalar ise kullanılmak için. Dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır.

Sevgi garip bir yangın. Yaşaması için büyümesi gerek. O yangına her şeyini atacaksın; zamanını, gururunu, dehanı!

Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım: Karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi!

Hafızaya çakıl taşı gibi saplanan bilgi kırıntılarına yeni bir ad bulduk: kültür.

Düşünceye câzip ve parlak bir biçim vermek küçültür düşünceyi. Büyük yazar içinden gelen sesi olduğu gibi haykırandır. Kelimeleri kullanırken avamın hoşuna gidip gitmeyeceğini düşünmez.

Tabular tabular! Her adımda şuura dur emrini veren bir jandarma neferi. Her kapının arkasında, elinde bıçak, bekleyen bir harem ağası. Düşünme! Düşüneni iftiranın ve sefaletin lağımında boğduktan sonra ellerimizi yıkayıp, efendim bizde filozof yetişmiyor diye ah u vahlar.

Dahi, münzevi bir yıldız; anasız doğan çocuk, anasız doğan ve zürriyetsiz ölen. Zirveden zirveye akseden şarkı.

Her çağ kendi kelimelerini söyletmiş kelimeye; her demagog kendi yalanlarını.

Kelime: Senin yıldızların kelimeler söyle raksetsinler alev saçlarıyla sonsuz bahçesinde hayallerinin. Kelime ormanda uyuyan dilber; şair uzaklardan gelen şehzade. Öyle seveceksin ki kelimeleri, sana yetecekler. Yıldızlar Tanrı’ya yetmiş mi? Kelimeler benim sudaki gölgem, okşayamam onları, öpemem. Bir davet olarak güzel kelime ve muhterem. Gönülden gönüle köprü, asırdan asıra merdiven. Kelime kendimi seyrettiğim dere. Kelime sonsuz, kelime adem.

Düşünce şüpheyle başlar. Düşünce, tezatlarıyla bütündür. Zıt fikirlere kulaklarımızı tıkamak, kendimizi hataya mahkûm etmek değil midir.

Polemik zekaların savaşıymış. Zekalar birbiriyle savaşmaz. Kinlerin, peşin hükümlerin, gizli çıkarların savaşı, polemik. Eski bir inancı yok etmek isteyen yeni bir düşüncenin savaşı. Ve her mübariz kendi cephesinde muzaffer.

İnsanlar hür doğarlar, eşit haklara sahiptirler; hiçbir hülya bana bu kadar çocuksu, bu kadar anlamdan yoksun gelmemiştir.

Türk aydını yangından kaçar gibi uzaklaşıyor memleketten. Hayır kirlettiği bir odadan kaçar gibi.

İngiliz hodgamdır. Bir millet değil de bir yığın. Yığın düşünmez, mâruz kalır. Nezleye yakalanır gibi tutulur bir fikre. Ateşi yükselince arslanlaşır, nöbet geçirince her mukaddesi unutuverir.

Vakit geçmiyor diye şikayet ederiz. Neyin geçmesini istiyoruz? Hayatın. Ve hepimiz ölümden korkarız.

Aydın olmak için önce insan olmak lâzım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer. Aydın kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan; ‘uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatın bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.

Aşk bir teslimiyettir bir eriyiştir. Yeniden doğmak için uyanıştır. Aşkın bütün sırrı iki kelimede varlığından soyunmak.

 Alçak Asrın Hakikati haykıran ancak devamlı vurgun yiyen yüksek  kişiliği Yüksek Asrın sulanması gereken yetim çiçeğiyim .Aslında Deccalizimin çöplüğünde bir çiçekken hoyratça koparılıp çöpe atıldım.ALLAH(cc)a şükürki Müslümanlığı bildiği kadarıyle yaşamaya çalışan bir Ailenin çocuğuyum bana önce Habip ismini takmışlar ALLAH(cc) Hz. Muhammede(asm) Habibim-sevgilim-demiş sonra babam nüfüsta ismimi kaydetmeye gittiğinde ya unuttuğundan yada ALLAH(cc) öyle murad etmişki Halilüllah Hz.İbrahim(asm) dan  uzanan ALLAH(cc)ın Dostu ünvanını içeren Halilullahtan mervi Halil ismiyle nüfüsa kaydetmiş Ancak yaradılışımdaki güzellik hayatımın ışığı oldu .Herşey aslına rücü eder ölçüsünce Hakikate bugün daha yakınım ,ancak Asrın kirliliğinden Deccalizim fitnesinden haddinden fazla kazık yemiş biriyim.Zaten özellikle son 20 yılı içeren internetteki eserim genel hatlarıyle fikir yapımı ve beni anlatıyor aslıma dönüyorum inşallah.İman ve İslam nimetine sonsuz şükür sonsuz Elhamdülillah. İçinde helal,namuslu,güzel Ahlaklı Tevhide gönül vermiş insanların genlerini taşıyan ve hayatında güzel şeylerede muaffak olanlar ne yaşarsa yaşasın neticede iyiler safına katılacak kişiliğe ulaşır.Bugün 62 yaşındayım ve bu bahtsız asrın en fazla manevi kurşunlarına hedef olmuş bir hayatın insanıyım.Manevi kurşunları atanlar insan ruhuyla kumar oynayanlardır,gıybet,iftira,yalan,hased,koğuculuk,din hırsızlığı,sihir,büyü,insi cinni şeytanlarla çalışıp iyileri güzellikleri güzel seciyeleri yakmak,sağlıklı ruhları şirkin küfrün,zülmün,haramların çirkef iklimine mahküm etmek onların genel karakteri çünkü patronları melun iblis şeytandır.Hayatım boyu benimle alakası olmayan günahların bedelini ödedim ancak biliyorumki Dünya müminin zindanı kafirin cennetidir.H.Şerif Beni tasdik eden bir ALLAH(cc)a ve ilahi mesajı Kurani ölçülere hiçbir zaman düşman olmadım .Ruhuma sokulan insi cinni şeytanların benimle bir tutulması tağuti hesapları olan münafıkların.kafirlerin şeytani ruhların ve Din şarlatanlarının cinayeti.ve bir gerçek daha varki Ahirzamanda fitne ve zülüm devamlı olacak der.H.Şerif Alemi islamdaki genel coğrafya ve tarih boyu iyilere masum mazluma yapılan zülümler bunun göstergesi

Kimse Din değildir,Din bir kişi olacaksa o Hz.Muhammed(asm)dır.Biz ümmeti olarak hiçbirimiz mükemmel değiliz hayatımızın her safhasını Din diye satarsak ki tarih boyu o cinayet işleniyor bozuk 72 fırkada Alemi islamdaki bütün fitnelerde bunun neticesidir.İslam Kuran ve sünnet kusursuzdur Müslüman olduğunu söyleyenler hata yanlış yaptığında islamı suçlamayın o kişiyi suçlayın belki uyarın davranışlarıyla güzel Ahlak sergileyenlerdir hakiki mümin kullar doğru insanlar.

 

 Hayat bizi resmen 4 işlemle sınar:Gerçeklerle çarpar, ayrılıklarla böler,insanlıktan çıkarır  ve sonunda topla kendini der.Lev Tolstoy   

Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür ,ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.Tolstoy.   Ey hevasına ,insi cinni pisliklere tabi olan haramlara dalan nefsim nefis ,şerrinden ALLAH(cc)a sığınırım.

ALLAH RIZASI İÇİN ES GEÇMEYİN

NASIL BU hale geldik ....????

Âişe nişanlanır, nişanlısı ile boy boy resimlerini paylaşır.

Ahmet evlenir, hanımının resimini profil yapar. Hatice'nin çocuğu olur, her tarafa bebeğinin resmini paylaşıp; ''Maşâ Allah!'' der. . .

Zeynep eşine yaptığı ikramları özenle hazırlar ki, sosyal medyaya attığı zaman yüzün üzerinde beğeni gelsin.

Büşra lokantaya gider, yemekler soğuyana kadar güzel bir resim çekmeye çalışır.

Böylece mahremiyet yerlerde paramparça olur.. .

Elalemin içerisinde eşinin koluna girmeye dahi utanan dedelerimizin, yatak odasını paylaşayan torunları nasıl oldu?

Yemeğinin kokusu başka birinin burnuna gitmesin diye özen gösteren ninelerimizin, yediklerini, içtiklerini düşünmeden paylaşan torunları nasıl oldu? .

Eşinin ismini söylemekten dahi ar eden büyüklerimizin çocukları nasıl oldu da bu kadar rahat oldu?

''Aman namahrem görmesin!'' diyerek vefat ettiğinde gece gömülmek isteyen Hazreti Fâtıma ve Fâtıma yürekli kızlardan, nasıl oldu da boy boy resim paylaşan kızlar türedi?

Dar giymekten kaçınan, kendisini, iffetini muhafaza eden erkekler nasıl oldu da dar paça pantolan giyinen, vücudunu ortaya çıkaran kıyafetleri tercih eder oldu? . .

Bir erkeğin nazarından kaçınan kızlardan, binlerce erkeğin nazarına muhatap olan kızlara nasıl geldik?

Yolda bekar ve dul olanlar üzulmesin imrenmesin diye arkali önlü yürüyen ebe dedelerimiz vardı, bizi ne hale getirdiler..

Ar duygusu ile çocuğu olana kadar hamile olduğunu gizleyen annelerden, boy boy resimler, dar kıyafetler ile gerçek hayatta ve sosyal medyada gebe olduğunu belli eden anneler nasıl çoğaldı?

Kısacası biz mahremiyeti ile kıskançlığı ve utanma duygusu ile tanınan ecdadın, mahremiyeti olmayan, kıskançlığı ve utanma duygusu olmayan torunları nasıl olduk.....!

Allah ahir ve akibetimizi hayretsin..

 

Bir yoksulun elini tutmamış,bir yoksulun başını okşamamış,bir fakirin sofrasına oturmamış,bir ihtiyaç sahibine çare olmamış,düşmüş olanı ayağa kaldırmamış,sen rahat yaşarken nice ihtiyaç sahibini görmemiş empati bile yapmamış dua bile etmemiş biriysen hayra yatkın bir kişiliğin insanı değilsen iyilik yapacak zaman imkan bulamamışsan,iman merhamet ve vicdan ayarlarını gözden geçir çünkü yüreğinde merhamet olmayanın akibetide cennet olamaz.

 

Müslümanları hür bırakmadılarki sadece zehirlediler bir şeyde öğretmediler Asrı saadet hariç kula kulluk tarihte en pöpüler din özellikle günümüzde ancak kafir ve zalimlerede fiske kondurmadılar Dünyayı yakıp kavurdular.Suçlu cinni kafirler ve tağut yandaşları iblisin emrindeki her pislik.Haramları çare diye satanlar ve kurdukları düzen Deccalizim .Niceleri kahroldu zehiri bitmez.

İşini bilmeyen, karını zararını ,yaptığı işin sonucunu görmeyen ,harama dalan ,zalimlere muhabbet eden aptallarda yanar hemde nasıl yanar.

Kartal avını öldürmeden önce göğün en tepesine çıkıp aşağı bırakırmış,insanların sizi göklere çıkarmasına aldanmayın  ,bir anda göklere çıkaranlar ,kendi çıkarları için bir anda yere çakarlar.Hangi ruh halinde olursan ol nefsini devamlı sorgula

35. Ders:

SÜNNET: NEBEVİ KLAVUZ

Yine bir şuur sohbetinde beraberiz. Birbirlerini seven, birbirlerine inanan ve güvenen bir kardeşler topluluğu olarak bir araya gelmeyi bizlere nasip eden Allah’ımıza sonsuz hamd ve senalar, Peygamberlik zincirinin en son halkası Hz. Muhammed Mustafa’ya sonsuz salat ve selamlar olsun.

Cenâb-ı Hak unuttuklarımızı hatırlamayı, bilmediklerimizi öğrenmeyi, hatırladıklarımızı ve öğrendiklerimizi de hayatımızda uygulamayı bizlere nasip eylesin. İslam’ı gerek fert olarak gerek cemaat (toplum) olarak, gerekse düzen olarak yaşamayı bizlere nasip eylesin.

Kardeşlerim!

Arapça bir sözlüğü açarsanız sünnetin mânâsının “tâkip edilen yol” demek olduğunu görürsünüz. Sünnet kelimesinin çoğulu sünen şeklindedir. Istılahımızda ise sünnet “Resulullah’ın sözleri, fiilleri ve tasvipleri” şeklinde târif edilmiştir. Yani Peygamberimizin sözlerini ve davranışlarını uyguladığımızda, onun yolunu, yani sünnetini tâkip etmiş oluyoruz. Âile hayatımızda, alışverişimizde, ibâdetlerimizde onun yürüdüğü yolda ilerlemiş oluyoruz; bıraktığı izleri tâkip etmiş oluyoruz.

Kardeşlerim! Yüce Allah, Peygamber Efendimiz’in söz ve davranışlarına uymamızı bizden istemektedir. Mesela Âl-i İmrân suresinin 32. âyetinde أَ “Allah’a ve Peygamberine itaat edin!” buyrulmuştur. Kardeşlerim! Peygamber Efendimiz’e uymazsak Allah’ın sevgisini de kazanamayız. Bunu nerden biliyoruz? Bu sorunun cevabı Âl-i İmrân suresinin 31. Âyetinde geçmektedir. Allah, Peygamber Efendimiz’in bize şöyle söylemesini emretmiştir: “De ki: "Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayandır, merhametlidir."

Kardeşlerim! İslam Mekke’ye geldiğinde toplumun ilimle ilgisi yoktu. Daha çok atalarından kalan bilgilerle yaşarlar ve düşünürlerdi. Allah’tan gelen bir kitaba bağlı değillerdi. Böyle insanlara ümmî denir. Allah Peygamberimizi, Mekke şehrinde yaşayan ümmîlere elçi/resul olarak gönderdiği gibi kıyamete kadar gelecek olan -ister okur-yazar olsun ister ümmî olsun- tüm cinlere ve insanlara göndermiştir. Kur’an’daki bir âyet, Peygamber Efendimiz’i oldukça net bir şekilde tarif etmektedir.

Cumâ suresinin ikinci ve üçüncü âyetlerinin mânâsı şöyledir: “Allah, Ümmîlere kendi içlerinden, onlara âyetlerini okuyacak, onları arındıracak, onlara kitabı ve hikmeti öğretecek bir elçi gönderdi. Oysa onlar daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler. Henüz kendilerine katılmamış bulunan daha başkalarına da (elçiler gönderilmiştir). Allah üstündür, her işi hikmetlidir.” Şimdi âyetin izahını/tefsirini yapalım. Ama tefsirini yaparken başta büyük müfessir İmam Taberî olmak üzere tüm tefsirleri incelediğimizi vurgulamak istiyorum:

Allah, Peygamberimizi Mekkeli ümmiler arasından seçmiştir. Onlardan birisidir; Yani tanıdıkları ve okula gitmediğini bildikleri bir kişidir. Pek çok görevi vardır: İnsanlara günlük hayatta ya da namazda Allah’ın âyetlerini okur. Manevi olarak onları temizler. Kalplerini arındırır. Günahlardan kaçmayı öğretir. Kitab’ı ve Hikmet’i öğretir. Yani Allah’ın âyetlerini okumakla kalmaz; nasıl uygulayacaklarını da öğretir. Bize öğrettiği kitap ona bütün gücümüzle uyacağımız Kur’andır! Peki, ona en doğru şekilde nasıl uyabiliriz? Elbette sünnete uyarak!

Kardeşlerim!

Nahl suresinin 44. Âyetinde şöyle anlatılmaktadır.

 “İnsanlara indirdiklerimizi kendilerine açıklaman için ve (ola ki üzerinde) düşünürler diye sana da uyarıcı kitabı indirdik.” Yani Allah, peygamberimize Kur’an’ı açıklama görevini de vermiştir. Zekat emri Kur’an’da var ama –mesela- kaç koyunun ne kadar zekatını vermek gerekir sorusunun açıklaması yok. Bu sorunun cevabı hadislerle verilmiştir. Hadisler Kur’an’ın açıklamasıdır ve Allah tarafından peygamberimize bildirilmiştir. Günümüzde İslam ilimlerini bilmeyen bazı insanlar, peygamberleri postacıya benzetirler. Bu İslam inancının dışında küfür mânâsında bir ifâdedir. Çünkü okuduğumuz âyette Hz. Peygamber’e Kur’an’ın indirildiği bildirilmekle kalmayıp, ona “insanlara indirilenleri yani Allah’ın hükümlerini onlara açıklama” görevi de yüklenmiştir. Hz. Peygamber sadece bir nakilci değil, aynı zamanda Allah’ın hükümlerini sözlü veya fiilî olarak açıklama, yorumlama, inananlara uygulamada örnek olma görevine de sahiptir. Bu görevin tamamına birden sünnet denmektedir.

Peygamberimizin sünneti, üç türlüdür: Kavlî Sünnet, Fiilî Sünnet ve Takrîrî Sünnet. Şimdi bunları biraz daha etraflı olarak görelim:

1- Peygamberimiz, bir şeyi nasıl yapmamız gerektiğini kelimelerle söylemişse bu sünnete kavli sünnet yani sözlü sünnet denir. Kavli sünnete Peygamberimizin şu sözünü misal verebiliriz: “Müşteri kızıştırmayınız. Bir kimse kardeşinin satışı üzerine satış yapmasın. Din kardeşinin dünürlüğü üzerine dünür göndermesin. Bir kadın, din kardeşi bir kadının çanağındaki nimeti kendi kabına doldurmak için onun boşanmasını istemesin.”(Buhârî, Büyû‘ 64, 70).

2- Peygamberimiz bazen bir şey hakkında açıklama yapmamış ancak davranışıyla bize ne yapmamız gerektiğini öğretmiştir. Bu tür davranışlarına fiili sünnet adı verilir. Peygamberimizin davranışlarını gören eşleri, arkadaşları ve öğrencileri, bunları hem bir birlerine anlatırlardı hem de uygularlardı. Fiili sünnete teravih namazını ve zekâtın uygulanış şekillerini örnek verebiliriz.

3- Arkadaşları, Peygamberimiz açıklama yapmadığı bir konuda kendi kıyaslarıyla bir iş yaptıklarında yaptıklarını peygamberimize anlattıklarında ya tebessüm ederek ya da onaylayarak cevap vermiştir. Bunu tasvip ettiğini göstermiştir. Dolayısıyla bu işin dinimize göre doğru olduğunu Müslümanlara öğretmiştir. Bu tür sünnete takrîrî sünnet denir. Şu olayı misal verebiliriz: Bir gün Hz. Peygamber, kabir başında ağlayan bir kadına rastlar. Ona; “Allah’tan kork ve sabre! ” der. Kadın Rasûlüllah (s.a.s)’ı tanımadan; “Benim başıma gelen, senin başına gelmediği için beni anlayamazsın” diye cevap verir. Daha sonra onun Allah elçisi olduğunu öğrenince de, evine giderek özür diler. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Asıl sabır, olayla ilk karşılaşmada gösteren sabırdır” (Buhârî, Cenâiz, 32). Kardeşlerim! Peygamberimiz’in yaptıklarını üç şekilde anlamalıyız:

Peygamberimize kişisel olarak farz olan bâzı ibadetleri bizim yapmamız müstehaptır ve Allah katında çok makbuldür. Mesela teheccüd namazı, peygamberimize farz iken bize müstehaptır.

Kardeşlerim!

İçinde yaşadığımız ahir zamanın özelliklerinden biri de sünnetin önemsenmeyerek terkedilmeye başlanmasıdır. Sünneti hafife almak, sünneti terk etmekten daha tehlikelidir. Âyette Peygambere uymak kesin olarak emredildiği için, sünneti terk etmek âyeti hafife alma mânâsına gelir. Hâlbuki sünneti yapmamanın karşılığı, onun sevâbından mahrum kalmaktır. Ancak sünneti hafife almak âyeti hafife almak mânâsını taşır. Bundan dolayı elimizden geldiği kadar sünnete uygun davranmalıyız. Bunları uygularken Fıkıh âlimlerimizin/fukahânın gösterdiği şekilde hareket etmeliyiz. İlmihalimizdeki bilgileri esas almalıyız. Çünkü fakihler, sünnete ait bilgileri inceleyerek kitaplarını yazmışlardır.

Kardeşlerim! Sizleri uyarıyorum! İnternette -özellikle sosyal medyada- hadis ya da sünnet diye anlatılan hiçbir şeyi itibar etmeyiniz. Çünkü art niyetli insanlar çok rahat Peygamberimize bile iftira edebilmektedir. Mutlaka güvenilir bir İslam âliminin o konuyla ilgili bilgisine başvurun.

Kardeşlerim!

Peygamberimizin bir hadisiyle dersimizi bitirelim.

“Dikkat edin! Bana Kitap ile beraber, onun bir benzeri de verilmiştir. Dikkat edin, yakında rahat koltuğuna yaslanmış karnı tok bir adam size ‘Sadece Kur’an’a bağlanmak gerekir. Kur’an’da helal bulduklarınızı helal, haram bulduklarınızı haram sayın’ diyecektir. Dikkat edin! Allah’ın Resulünün haram kıldıkları da Allah’ın haram kıldıkları gibidir.”(Ebu Davud, Sünnet 6; Tirmizî, İlim 10; Ahmed b. Hanbel, 4/130) Peygamberimizin Kitabın benzeri diye anlattığı husus, sünnettir.

Kardeşlerim!

“Elbette Cenab-ı Hak yaptığı işi en mükemmel şekilde yapar. Bunun için bize yol gösterirken, bu yolu bir taraftan her zaman bakıp göreceğimiz bir kitapla Kur‘an-ı azimuşşanla göndermiş öbür taraftan da onu anlayabilmemiz için en güzel örneği de göndermiş. Biz, efendimiz olmasaydı Kur‘an-ı Kerim’e bakıp secde bile nasıl yapılır bilemezdik. Hâlbuki bir kere gördü mü insan “ha demek ki böyle yapılacakmış” diye anlar. Onun için en güzel öğretim kitap ve sünnet yoludur. İşte Cenab-ı Hak da bize İslâm’ı böyle göstermiş, göndermiştir. Bu sebepten dolayıdır ki Müslümanlığı öğrenmek için Peygamber efendimizi tanımak onun büyüklüğü azametini hissetmeye çalışmak temel bir esastır.”

Allah bizi Peygamberin yolundan ayırmasın! Amin !

 

36. Ders:

MERHAMET

Yine bir şuur sohbetinde beraberiz. Birbirlerini seven, birbirlerine inanan ve güvenen bir kardeşler topluluğu olarak bir araya gelmeyi bizlere nasip eden Allah’ımıza sonsuz hamd ve senalar, Peygamberlik zincirinin en son halkası Hz. Muhammed Mustafa’ya sonsuz salât ve selamlar olsun. Rabbim sohbetimizi feyizli, bereketli ve istifadeli eylesin. Bu çalışmamamızı razı olduğu çalışmalar arasında dâhil eylesin. Razı olduğu amelleri işlemeyi bizlere nasip eylesin. Bizlere emanet olarak verdiği hayatımızı rızası doğrultusunda yaşayabilmeyi ikram eylesin. Huzuruna, kulluk şerefi ile çıkabilen bahtiyar kullarından eylesin.

Muhterem Kardeşlerim,

Birbirimize dua ederek başladığımız bu dersimizde Yüce Allah’ın rahmetine nail olmamız dileğiyle merhamet konusunu işleyeceğiz.

Merhamet, “acımak, şefkat göstermek, acıma duygusu ve bu duygunun etkisiyle yapılan iyilik, lutuf” anlamlarına gelmektedir. "Merhamet" ve aynı mânâdaki "rahmet" kelimeleri, öncelikle Allah’ın bütün yaratılmışlara yönelik lütuf ve ihsanlarını ifâde ettiği gibi aynı zamanda bizim de insanların ve diğer canlıların sıkıntıları karşısında duyarlı olmamızı, insanlara ve diğer canlılara karşı acıma ve yardım etme duygumuzu ifâde eder.

Rahmet veya merhamet kavramı, insana nisbet edildiğinde “birinin üzüntüsüne ortak olmak ve üzüntüsünü paylaşmak, ona acıyarak yardım etmek” şeklindeki duygusal bir anlam taşır. Bu duygu, içinde zâfiyeti de barındırır. Çünkü insanların duyguları değişkendir, ifrat (aşırılık) ve tefrite (sorumsuzluk) kayabilirler.

Rahmet veya merhamet kavramlarının bu anlamıyla Allah’a izâfe edilmesi câiz değildir. O’nun merhameti diğer bütün varlıkların merhametiyle kıyaslanamayacak derecede nihâyetsizdir. Zira nicelik açısından sonsuz, nitelik açısından beklenenden üstündür. İnsanların merhametleri duygusal bir mânâ taşıdığından bunun gereğini yerine getirmek onlar için psikolojik bir ihtiyaçtır. Hâlbuki Allah için böyle bir şey söz konusu değildir. Allah, dünya hayatında dostlarının yanı sıra düşmanlarını da lütuf ve nimetlerine mazhar kılmaktadır.

Allah Tela'nın yüce isimlerinden olan Rahmân dünya hayatında herkesi, Rahîm ise âhirette sâdece müminleri kapsayan ilâhî rahmeti ifade eder. İslam âlimleri Allah’ın Rahman ve Rahîm isimlerini açıklarken "evrendeki bütün yaratılışın olduğu gibi insanlardaki merhamet duygusunun da Allah’ın insanlığa büyük bir lûtfu" olduğunu belirtirler. Nitekim Kur’an’da Allah, rahmetinin her şeyi kuşattığını beyan etmektedir. Aslında her iki ismin tecellileri hem dünya hem âhiret hayatı için geçekleşmektedir.

Esasen şefkat ve merhamet gibi duygular Allah’ın insanların içine koyduğu birer iyilik hissi olup amaç, muhtaç ve çaresizlere yardım edip sıkıntılarını gidermektir. Merhamet duygusu ile ortaya çıkan acıma, yufka yüreklilik, ilgi ve şefkat, elem duyma gibi duygularımız insanlar arasında karşılıklı anlayışın, dayanışma ve paylaşmanın gelişmesine vesile olmaktadır. Evlât sevgisi, ana babaya saygı ve itaat, sıla-i rahim, yaşlılara, yoksullara, hastalara, sakatlara, yetimlere, kimsesizlere yardım etme gibi erdemlerimiz merhamet duygumuzun varlığı ile ortaya çıkan davranışlar ve fiillerdir.

Bazı âyetlerde merhamet kavramı insanlar arasındaki acıma duygusunu ve bu duygudan kaynaklanan iyiliği ifâde etmektedir. Fetih suresinde Resûlullah’ın ve müminlerin birbirlerine karşı merhametli, inkârcılara karşı sert ve tavizsiz oldukları, Hadid suresinde Allah’ın karı-koca arasına sevgi ve merhamet koyduğu bildirilmektedir. İsra suresinde evlâtlara, yaşlı ana babalarının üzerine merhamet kanatlarını germeleri emredilmektedir.

Yine Hz. Peygamberimiz (s.a.s.) aile içerisinde şefkat ve merhametin hâkim olması gerektiğini belirtmiş, çocuklarını hiç öpmediğini söyleyen bir kişiye “Allah kalplerinizden merhamet duygusunu çekip almışsa ben ne yapabilirim?” diyerek üzüntüsünü belirtmiştir.

Bir Kudsî hadiste Cenâb-ı Hakk: “Ben Rahmân'ım. Hısım ve akrabalık da adımdan ayırdığım "Rahîm" kelimesiyle anılmıştır. (Sıla-i Rahim) Akrabalık ilgisini sürdürenle ben de ilgimi devam ettiririm, bu ilgiyi kesenlerden ben de ilgimi keserim.” buyurmaktadır. (Müsned, Ebû Dâvûd, Tirmizî )

Bu âyet ve hadisler İslâmiyet’in bir merhamet dini olduğunu göstermektedir. Gerek Kur’an’da gerekse hadislerde müminler, birbirlerine ve diğer canlılara şefkat ve merhamet göstermeye teşvik edilmiştir. Özellikle Mekke döneminin ilk yıllarında zenginlik, asâlet gibi maddî ve dünyevi imkânların en yüksek değer ölçüsü olarak kabul edildiği, âciz ve kimsesizlere karşı ilgisizlik ve acımasızlığın hüküm sürdüğü bir ortamda inen âyet ve sûreler nesep, servet ve sosyal seviye farkı gözetmeden herkese karşı sevgi ve merhamet duygularıyla yaklaşmayı emretmektedir. Bilhassa yoksulları ve kimsesizleri koruyup gözetmek, nihâyetinde toplumda merhamet ve sevgi ahlâkını geliştirmeyi hedeflemiştir. Bu dönemde nâzil olan Beled sûresin 12-18. âyetlerinde şöyle buyrulmaktadır.

“O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle âzad etmek, yakınında olan bir yetime veya hiçbir şeyi olmayan yoksula açlık gününde yemek yedirmektir. Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine merhameti öğütleyenlerden olmaktır. İşte bunlar sağdakilerdir.”

Sûrede, bu âyetlerin öncesinde Mekke’nin yöneticilerinin mağrur ve kibirli davranışları hedef alınmakta, bu âyet-i kerimelerde de sömürge ve esarete, açlık ve fakirliğe karşı yeni kurulacak sistemin sevgi, şefkat ve merhamete dayalı olması gerektiği vurgulanmaktadır.

Müminler için bir ahlâk örneği olarak gösterilen Hz. Peygamber’e özellikle çevresindeki yoksul ve kimsesizlere merhametli davranması, onları incitmekten sakınması, sıkıntılarını giderme imkânı bulamadığı durumlarda bile güzel sözle gönüllerini alması öğütlenmiştir.

Resûl-i Ekrem’in Tevbe suresinde müminlere karşı engin merhametini ve düşkünlüğünü özetleyen âyetler, aynı zamanda Müslümanlar için de bir ahlâk modeli ortaya koymaktadır. Resûlullah’ın insanlara karşı yumuşak davranması “Allah’tan bir rahmet” olarak değerlendirilmekte (Âl-i İmrân 3/159), gerek bollukta gerekse darlıkta mallarından hayra harcayanlara, kin ve öfkelerini bastıranlara ve insanları affedenlere genişliği gökler ve yer kadar olan bir cennet vaad edilmektedir (Âl-i İmrân 3/133-134).

Hz. Peygamber’in, “İnsanlara merhamet etmeyenlere Allah da merhamet etmez.” ve “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” şeklindeki hadisleri İslâm ahlâkını özetlemektedir. Resûlullah (s.a.s.) bir hadisi şerifte “Birbirine karşı muhabbet ve merhamette, müminler bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca bütün vücut rahatsız olarak uykusuz kaldığı ve onun tedavisi ile meşgul olduğu gibi Müslümanlar da birbirlerine yardıma koşmalıdır. (Buhari)” buyurarak Müslümanların her alanda ilişkilerini sevgi, merhamet, yardımlaşma ve dayanışma hâlinde olmalarını ve sıkıntılarını paylaşmalarını emretmiştir. Fahreddin er-Râzî, Beled suresinin 17. âyetini açıklarken yoksullar ve mazlumlara yardım edip destek olmayı teşvik yanında, kötülüğe yönelenlere acıyıp onların kötülük yapmalarını engelleme yönündeki çabaları da bu âyetteki “merhameti tavsiye” içinde değerlendirmiştir.

Yine İmam Gazâlî de esmâ-i hüsnânın şerhinde Allah’ın "Rahman" isminin kula yansıması olarak "Müslümanların herkese şefkat ve merhametle muamele etmesi gerektiği gibi Allah’ın gaflete dalmış kullarına bile merhametle muamele etmesi, şiddete başvurmadan yumuşak bir üslupla vaaz ve nasihat yaparak onları gafletten kurtarması gerekir." buyurmaktadır.

Müslümanların günahkârlara düşmanlık beslemek yerine merhamet nazarıyla bakmayı, kişinin gücü yettiğince malıyla, mevki ve itibarıyla muhtaç durumdaki her insanın imdadına yetişmeyi, çevresinde ve bütün dünyada yetişebildiği her fakirin ihtiyacını karşılamayı görev olarak bilmesi gerekir. Bunlara gücü yetmiyorsa hiç değilse dua edip üzüntüsünü izhar ederek sıkıntı ve ihtiyacına ortak olduğunu hissettirmesi gerekir.

Abdullah b. Ömer’den nakledildiğine göre Hz. Peygamber’in sohbet meclisinin sonunda ashabı için yaptığı duanın son kısmı şöyledir: “Allah'ım, bize merhamet etmeyeni başımıza musallat etme!” (Tirmizî).

Kardeşlerim,

Sohbetimizi Yüce Rabbimize arz edeceğimiz şu dua ile bitirelim:

Allahım, Bize faydalı olacak şeyleri öğret, öğrettiğin şeyleri bize faydalı kıl.

Allahım, Bize îman, ilim ve tâati sevdir.

Allahım, Bize dinî ilimlerde anlayış ver, bol rızık ve vücut sağlığı ihsan eyle.

Allahım, Bizi hakiki îman, ilim, takva ve salih amel sâhibi eyle.

Allahım, yeryüzünde zulüm altında inleyen Mümin kardeşlerimize sen yardım ve zafer ihsan eyle. Onları zulümden kurtarabilme sorumluluğumuz hissedebilmeyi bizlere ikram eyle.

Allahım, bize rehber kıldığın îmanımız ile bizi yaşat. Huzuruna îman ve râzı olduğun ameller ile gelebilmeyi nasip eyle. Kendisine îman nasip olmamış kullarına da hidâyet ihsan eyle. Bizleri ve tüm geçmişlerimizi affettiğin kulların arasında dâhil eyle.

Âmin.

 

  · 

ŞUUR DERSLERİ-37

AHİRET HAYATININ DEVRELERİ:

KABİR HAYATI VE KIYAMET

Değerli kardeşlerim, yenidersimize başlıyoruz. Birbirlerini seven, birbirlerine inanan ve güvenen bir kardeşler topluluğu olarak bir araya gelmeyi bizlere nasip eden Allah’ımıza sonsuz hamd ve senalar, Peygamberlik zincirinin en son halkası Hz. Muhammed Mustafa’ya sonsuz salat ve selamlar olsun.

Yüce Rabbimiz Abese Suresi 19 ile 22. Ayetlerinde insanı bir nutfeden (sperm) yarattıktan sonra ona bir tabiat ve biçim verdiğini, sonra da hayat yolunu onun için kolaylaştırdığını, nihayet onu öldürüp kabre koyduğunu ve dilediği bir zamanda onu tekrar dirilteceğini buyurmaktadır.Böylece toprağa gömülerek yaratıldığı öze geri döndürülen insan, orada Allah'ın dilediği vakte kadar bekletilecek ve sonra yeniden diriltilecektir. İslâm dininde ölümle yeniden diriliş arasındaki bu süreç “berzah âlemi” olarak isimlendirilir. İki şey arasındaki engeli ifade etmek için kullanılan “berzah” kelimesi,Kur'an'da Mü’minûn suresinde (23/99-100),“öldükten sonra diriliş gününe (ba's) kadar insanın dünyaya tekrar dönmesine engel olan şey”anlamında kullanılır.

İnsanın ölümüyle âhiret hayatı başlar. Bu durumda âhiret, kabir (berzah)hayatı, kıyamet, ba‘s (yeniden dirilme), haşir ve mahşer, defterlerin dağıtılması,hesap, mîzan, sırat, şefaat, cennet ve cehennem gibi devreleri kapsamaktadır. Biz bu dersimizde kabir hayatı ile kıyamet hakkında konuşacağız.

Ölümle başlayıp yeniden dirilmeye kadar devam edecek hayata kabirhayatı denilir.Kabir Arapçada, “ölünün gömüldüğü yer” anlamında kullanılır. Kabir hayatı "berzah" diye de anılmıştır. Hz. Osman'ın azatlı kölesi Hâni' anlatıyor:

Osman b. Affân bir kabrin başında durduğunda sakalı ıslanıncaya kadar ağlardı. Bir defasında ona, 'Cenneti ve cehennemi düşünürken ağlamıyorsun da bunun için mi ağlıyorsun?' denildiğinde şöyle cevap verdi: 'Resûlullah (sav) buyurdu ki, 'Kabir, âhirete giden yoldaki konaklama yerlerinden ilkidir. Kişi ondan sağ salim kurtulursa sonrası daha kolay olur. Eğer kurtulamazsa ondan sonrası daha çetin gelir.'”(İbn Mâce, “Zühd”, 32;Tirmizî, “Zühd”, 5)buyurularak ölümle âhirethayatının başladığı ifade edilmiştir.

Her insan ister ölerek toprağa gömülsün, ister boğularak denizde kalsınveya yanarak külü havaya karışsın, mutlaka kabir hayatını geçirecek ve kıyamet günü diriltilecektir. Genellikle insanlar ölünce kabre konulduğundan bugibi durumlarda da kabir hayatı ifadesi kullanılmaktadır.

İnsan öldükten sonra kabre konulunca Münker ve Nekir adında iki melek kendisine gelerek “Rabb'in kimdir?”, “Peygamberin kimdir?” “Dininnedir?” diye soracaklar, iman ve güzel amel sahipleri bu sorulara doğrucevaplar verecekler ve kendilerine cennet kapıları açılarak cennet gösterilecektir. Kâfir ve münafıklar ise Münker ve Nekir’in sorduğu sorulara doğru cevap veremeyecek, onlarada cehennem kapıları açılacak ve cehennem gösterilecektir.

Abdullah b. Ömer'den (ra) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Biriniz öldüğü zaman, ona, varıp yerleşeceği yeri sabah akşam gösterilir. O kimse cennet ehlinden ise cennetliklerin yeri, cehennem ehlinden ise cehennemliklerin yeri gösterilir. Ve ona, 'İşte senin yerleşeceğin yer burasıdır. Sonunda kıyamet günü Allah seni buraya gönderecek.' denilir.”(Buhârî, Cenâiz, 89)

Kâfirler ve münafıklar kabirde acı ve sıkıntı içinde azap görürlerken müminler nimetleriçerisinde mutlu ve sıkıntısız bir hayat süreceklerdir (bk. Tirmizî, “Cenâiz”,70). Kabir azabı ve nimeti ile ilgili olarak Kur'an'da ve sahih hadislerde çeşitli bilgiler bulunmaktadır.

İbn Abbâs'ın anlattığına göre, Allah'ın Elçisi bir gün Zeyd b. Hârise'nin eşi Ümmü Mübeşşir'inbahçesine uğradı. Derken orada kabirlerinde azap görmekte olan iki insanın sesini işittiğini söyleyen Hz. Peygamber (sav), birinin, “insanlardan gizlenmeden tuvalet ihtiyacını gidermesi”, diğerinin de “laf taşıması” sebebiyle bu azaba müstahak olduğunu söyledi. Ardından yeşil bir hurma dalı isteyen Hz. Peygamber, dalı iki parça yaptı ve her birinin kabri üzerine bir parça koydu. Oradakiler, “Yâ Resûlallah! Bunu niçin yaptın?” diye sorunca, Allah Resûlü, “Bu dallar kurumadıkları müddetçe onların azabı hep hafifletilir.” (Buhârî, Vudû’, 55.) buyurdu.

Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: “Resûlullah (sav) şöyle dua ederdi: 'Allah'ım, kabir azabından, cehennem azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden, Mesih Deccâl'in fitnesinden sana sığınırım.' ” (Buhârî, Cenâiz, 87).

Kıyamet ve Kıyamet Alâmetleri

Kıyamet "kalkmak, dikilmek, ayaklanmak" anlamlarına gelir. Dinimizde ise evrenin düzeninin bozulması, her şeyin alt üst edilerek yokolması, yok olan ve ölen şeylerin yeniden yaratılıp diriltilerek ayağa kalkması ve mahşere doğru yönelmesi olarak tarif edilir. Bu durumda kıyamet genel birölümden sonra genel bir dirilişi ifade etmektedir.

“Resûlullah (sav) bir defasında hutbe verirken gözleri kızardı, sesi yükseldi ve hiddeti arttı, öyle ki sanki bir orduyu uyarıyor, 'Sabah ya da akşam ansızın baskına uğrayabilirsiniz!' diyordu. Şehâdet parmağı ile orta parmağını birleştirip “Ben ve kıyamet şu ikisi gibi (yakın) gönderildim.” buyurdu.(Müslim, Cum'a, 43)

Kıyametin kopması, aklın imkânsız göreceği bir olay değildir. Çünkükainatın yaratıcısı ve yöneticisi olan Allah'ın, evrendeki düzeni bozması,dolayısıyla bugün tabiatı düzenleyen kanunların alt üst olması akıl açısından mümkündür.Kur'ân-ı Kerîm'de kıyametin geleceğinden kuşku duyulmaması gerektiğinibelirten ve kıyamet ile ilgili durumları açıklayan pek çok âyet vardır:

"İnsan kıyamet günü ne zamanmış? diye sorar. İşte göz kamaştığı, ay tutulduğu, güneşle ay bir araya getirildiği zaman! O gün insan ‘kaçacak yer neresi?’ diyecektir. Hayır, hayır! (Kaçıp) sığınacak yer yoktur. O gün varıpdurulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur" (el-Kıyâme 75/6-12).

"Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, insanoğlu (yapıp) gönderdiklerini ve (yapamayıp) geride bıraktıklarını bir bir anlar" (el-İnfitâr 82/1-5).

Kur’an-ı Kerim’de kıyamet günü; saat, vâkıa (kesin olarak meydana gelecek olan),et-tâmmetü'l-kübrâ (en büyük felâket ve belâ), hâkka (gerçek olan), ğaşiye(şiddetiyle birden bire halkı saran), karia (kapıyı çalacak gerçek) gibi adlarla da anılmıştır.

Kıyametin ne zaman kopacağını ancak Allah bilir. Bu konuda ne Hz. Peygamber, ne ona vahiy getiren Cebrâil (a.s.), ne de zamanı gelince kıyamet olayını fiilen gerçekleştirmekle görevlendirilecek olan İsrâfil (a.s.) bu bilgiye sahiptir. Yüce Allah kıyametin kopacağı zamanı ancak kendisinin bildiğini çeşitli âyetlerde ifade etmiştir.

"Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O'ndan başkası açıklayamaz. O, göklere de yerlere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah katındadır. Ama insanların çoğu bilmezler" (el-A‘râf 7/187).

Cibrîl hadisi diye bilinen hadiste de Cebrâil (a.s.) iman, İslâm ve ihsan kavramlarının ne ifade ettiğini Hz. Peygamber'e sorduktan sonra kıyametin ne zaman kopacağını sormuş ve şu cevabı almıştır: "Bu meselede kendisine soru sorulan, sorandan daha bilgili değildir" (Buhârî, “Îmân”, 37; Müslim, “Îmân”, 1; Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 15).

Kıyametin ne zaman kopacağını bilmek mümkün değildir. Ancak Hz. Peygamber bazı hadisleriyle onun yaklaştığını gösteren alâmetlerden insanları haberdar etmiştir.

Kıyamet Alâmetleri (Eşrâtü's-sâat)

Kıyamet alâmetleri, insan iradesine bağlı olması veya olmaması, kıyametin kopuşuna çok yakın bulunup bulunmaması durumu göz önünde tutularak iki başlık altında incelenir: Küçük alâmetler, büyük alâmetler. Alâmetlerin büyük veya küçük diye nitelenmeleri önemlerinden dolayı değil, açıklanan sebepten dolayıdır.

1. Küçük Alâmetler. Dinî emirlerin ihmal edilmesi ve ahlâkın bozulması gibi insan iradesine bağlı olarak büyük alâmetlerden çok önce meydana gelecek olan olaylardır. Peygamberimiz’in gönderilmesi ve onunla peygamberliğin sona ermesi, ilmin ortadan kalkıp bilgisizliğin artması, şarap içme ve zinanın açıkça yapılır olması, ehliyetsiz insanların söz sahibi olması, adam öldürme olaylarının artması, dünya malının bollaşması, zekât verecek fakirin bulunmaması gibi olaylar kıyametin küçük alâmetlerinin bazılarıdır (Buhârî, “Tefsîr”, 79; Tirmizî, “Fiten”, 34; Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 15).Nitekim Ebû Hüreyre'nin naklettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “İlim kaybolmadıkça, depremler çoğalmadıkça, zaman kısalmadıkça, karışıklıklar ortaya çıkmadıkça, herc yani cinayetler artmadıkça ve elinizde mal çoğalıp taşmadıkça kıyamet kopmaz.”(Buhârî, İstiskâ, 27)

2. Büyük Alâmetler. Kıyametin kopmasının hemen öncesinde meydana gelecek ve birbirini izleyecek olan olaylardır. Büyük alâmetler, tabiat kanunlarını aşan ve insan iradesinin dışında gerçekleşen olaylardır.

Huzeyfe b. Esîd el-Gıfârî anlatıyor: “Bir gün biz kendi aramızda konuşurken Peygamber (sav) geldi ve 'Ne müzakere ediyorsunuz?' diye sordu. Ashâb, 'Kıyamet hakkında konuşuyoruz.' dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sav), 'Siz şu on alâmeti görmedikçe, kıyamet kopmayacaktır.' buyurdu ve şunları saydı: 'Duman, Deccâl, Dâbbe, güneşin batıdan doğması, Meryem oğlu İsa'nın (as) yeryüzüne inmesi, Ye'cûc ve Me'cûc, doğuda, batıda ve Arap yarımadasında olmak üzere üç büyük çökmenin yaşanması ve son olarak Yemen'den çıkıp insanları haşrolacakları yere sürecek bir ateş.'”(Müslim, Fiten, 39)

Hadiste geçen kavramları şu şekilde izah edebiliriz:

Duman: Müminleri nezleye tutulmuş gibi bir duruma getiren ve kâfirleri sarhoş eden bir dumanın çıkışı ve bütün yeryüzünü kaplaması.

Deccâl: Bu isimde bir şahıs çıkacak ve Tanrılık iddiasında bulunacak, istidrâc denilen bazı olağan üstülükler gösterecek ve Hz. Îsâ tarafından öldürülecektir.

Dâbbetü'l-arz: Bu isimde bir canlı çıkacak, yanında Hz. Mûsâ'nın asâsı ve Hz. Süleyman'ın mührü bulunacak, asâ ile müminin yüzünü aydınlatacak, mühür ile kâfirin burnunu kıracak, böylelikle müminlerin ve kâfirlerin tanınmaları sağlanacaktır.

Güneşin Batıdan Doğması: Evrenin tek hâkimi Allah'ın emriyle güneş batıdan doğacak, bu olaydan sonra iman edenlerin imanı, kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir.

Ye'cûc ve Me'cûc'ün Çıkması: Bu isimde iki topluluğun yeryüzüne dağılarak bir süre bozgunculuk yapmaları da kıyametin bir başka büyük alâmetidir.

Hz. Îsâ'nın Gökten İnmesi: Hz. Îsâ kıyametin kopmasına yakın gökten inecek, insanlar arasında adaletle hükmedecek, Hz. Peygamber'in dini üzere amel edecek, deccâli öldürecek, sonra da ölecektir.

Yer Çöküntüsü: Biri doğuda, biri batıda, biri de Arap yarımadasında olmak üzere üç yer çöküntüsü meydana gelecektir.

Ateş Çıkması: Hicaz taraflarında büyük bir ateş çıkacak ve her tarafı aydınlatacaktır. Kıyamet alâmetleriyle ilgili olarak hadis kitaplarımızda pek çok rivayet ve bilgi bulunmaktadır. Âhiretle ilgili diğer konularda olduğu gibi kıyamet alâmetlerinin mahiyeti konusunda da gerçek bilgi sahibi yüce Allah'tır. Onların gerçek yüzü bilinemez. Ancak bazı yorumlar yapılabilir, mahiyeti ise Allah'a havale edilir.

Sûr ve Sûra Üfürüş

Sözlükte sûr, "seslenmek, boru, üflenince ses çıkaran boynuz" anlamlarına gelir. Terim olarak “kıyametin kopuşunu belirtmek ve kıyamet koptuktan sonra bütün insanların mahşer yerinde toplanmak üzere dirilmelerini sağlamak için İsrâfil (a.s.) tarafından üfürülecek olan boru”ya sûr denilir. Hz. Peygamber bir hadislerinde sûrun, kendisine üflenen bir boru ve boynuz olduğunu haber vermişlerdir (Tirmizî, “Kıyâmet”, Fakat bu borunun mahiyeti insanlar tarafından bilinemez. Sûr da bütün âhiret hallerinde olduğu gibi dünyadaki borulara benzetilemez.

Kur'an âyetlerinden (en-Neml 27/87; Yâsîn 36/51; ez-Zümer 39/68; el-Hâkka 69/13-16) anlaşıldığına göre, İsrâfil (a.s.) sûra iki defa üfürecektir. Birinci üfürüşte Allah'ın diledikleri hariç, göklerde ve yerde olan her şey dehşetinden sarsılacak (nefha-i feza‘=korku üfürüşü) ve her şey yıkılıp ölecek ve kıyamet kopacak (nefha-i sâik=ölüm üfürüşü).

İkincisinde de insanlar dirilecek ve mahşer yerinde toplanmak üzere Rablerine koşacaklardır.Buna nefha-i kıyâm=kalkış üfürüşü denilmektedir. İsrâfil'in sûra iki defa üfürmesi arasında geçecek zaman ise kesin olarak bilinmemektedir.

Enes b. Mâlik'in anlattığına göre, bir adam Hz. Peygamber'e (sav), “Kıyamet ne zaman kopacak yâ Resûlallah?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Onun için ne hazırladın?” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 96)

Peygamberimiz bu sözü ile bize kıyametin ne zaman kopacağıyla ilgilenmek yerine, ondan sonrası için ne kadar hazır olduğumuzu sorgulamamızı öğütlemektedir. Sonsuz bir hayatın başlangıcı olarak kıyamet bize, ebedî olan âhiret hayatının karşısında, geçici olan dünya hayatının önemsizliğini gösteriyor. Asıl olan her şeyin yıkılıp alt üst olduğu o günde iman dolu kalplerin dimdik ayakta, kıyamda durabilmesidir.

Ne mutlu hayatının sonuna kadar iman dolu kalbi ile haklının yanında, zalimlerin karşısında kıyam edenlere!

 

Klasik Trabzonlular bencil,istisnada olsa kişilikli müminlerde ışık saçmış klasik Rizeliler Adalette ve Ahlakta zayıf kimseler çoğu hırsızlığa yatkın Klasik Artvinliler insan canlıdır ancak bu karakterlerini çoğu yanlış yerde harcıyor Kuranın tarif ettiği mümin kişiliği ile değil ALLAH(cc) sız Ahlaksızlarında muhabbetiyle yaşıyarak zararlı oluyorlar kendilerindede toplumdada haliyle her fitne varlığını sürdürüyor. Bizi bozan siyasi ayrılıklar bunun neticesi Adaletsiz Ahlaksız belki vicdansız hadiseler cereyan ediyor kula kulluk devreye giriyor fitneler hayata geçiyor,insi cinni şeytanlara rant söz konusu oluyor.

 

Zerrede Küreyi boğan hased din şarlatanlarının insi cinni şeytanların ALLAH(cc)ı mı varmış.Yıllar yılı masum mazlumu güzellikleri telef edip nice tağutu paşa yapanların Adaletsizliği,Ahlaksızlığı zülmü,küfrü,şirki suçsuz insanlara layık gören insan bozmalarının cinni pisliklerin rezaleti nursinin kemalizmin münafık ve kafirlerin cinni pisliklerin bir sürü bozuk felsefeyi İslam diye satanların,kula kulluğu meşrulaştıranların,her türlü haramı kanunlarıyle koruyanların her fitneyi meşrulaştıranların iblislere niyeti pislere tağutlara güzellikleri güzelim insanları feda edenlerin,nice haramzade müteahhidin vergi borcunu silip fakiri çöpten ekmeğini toplamaya hatta açlıktan intihara mahküm edenlerin ALLAH(cc) ı mı varmış. Fuhşiyatı %de 794 e kadar tırmandıracak kadar bu milletin Ahlakını fesad eden başta medya olmak üzere her türlü haramı kanunlarıyle koruyanların ALLAH(cc)ı mı varmış.Vatan hainleriyle İslam düşmanlarıyle aynı meclisi paylaşan ve bu milletin alın teriyle kazandığını onlara maaş yapanların ALLAH(cc) ı mı varmış.8 yıl İstanbul sözleşmesiyle binlerce Aileyi perişan eden  ve domuz çiftlikleri açtıran,ve eşcinselliği meşrulaştıranların,fuhşiyatı körükleyenlerin  ALLAH(cc)ı mı varmış .59 kilise ve havrayı Müslüman halkın parasıyle trilyonlar harcayıp restore edenlerin ALLAH(cc) ı  mı varmış.Hırsızlığı israfı sosyal Adaletsiziği marifet bilen ve milletin yarınını idam edenlerin doğmamış bebeklerin bile hakkını gaspedenlerin ALLAH(cc)ı mı varmış.insi cinni şeytanlarla bir olup Vatanıda islamıda satan tarihi kazanımlarımızı çöpe atan ve insanımızı 100 yıl siyonistin,emperyalistin,satanistin,komünistin ALLAH(cc) sız Ahlaksızın Deccalizmin şeytanın tarlası yapan sözde kurtarcı insanlığı cehenneme taşıyanların ALLAH(cc)ı mı varmış .iman ile küfrün nikahını kıyan ve bacıları doğru Müslümanları zehirlemeyi iman hizmeti diye satanların kurani manayı öldürenlerin Deccalizmi tetikleyenlerin insi cinni şeytanları kayırıp masum mazlumu yakanların ALLAH(cc)ı mı varmış. Atatürkçülük adı altında muhalefet ediyoruz diye zülmünü,küfrünü,şirkini ,her türlü haramı put dikme yarışını vatandaşlık görevi belliyen soysuzların vatan hainlerinin İslam düşmanlarının,insanlığı cehenneme taşıyanların ALLAH(cc)ı mı varmış.Vatan hainlerinin,İslam düşmanlarının,Kurani manayı delik deşik edipte iman hizmeti yapıyoruz diyenlerin,put dikmeyi insanlık ve fazilet sayanların ALLAH(cc)ı mı varmış Bütün bunlara ve daha nice cinayete imza atıp en doğrusu kendisi geçinen ,belki müslümanlığıda kimseye bırakmıyanların ALLAH(cc)ı mı varmış.Şucu bucu ne demek öyle bir Dinmi varmışki o yolları çare diye insanlık diye satıyorsunuz.

 

Birileri haramlara koşuyor ve haramı haram olarakta kabul etmiyor ,kaptırmış kendini şeytanlara,farz ibadetlerlede alakası yok .Hevasını Rab edinmiş bu gibiler sorarsan kalbi temiz sorarsan Müslüman haliyle şirk,küfür,zülüm huyu karakteri olmuş böyleleri hakim olduğu toplumda her türlü fitne tam gaz.

Öyle bir cehennem ateşinden sakınınki yakacağı insanlar ve taşlardır.A.Kerime onun için taşlarla temsil edilen Atatürke çoluk çocuğunuzuda kendinizide feda etmeyin samimi Atatürkçüler ona teşekkür için yeni yeni taştan putlar dikmekle meşgul Ateputunuzla cehenneme yolculuk var deccalizmin aktörü o.

 

Hopada cumhuriyetin ilk yıllarında yaşamış ve kerametleri görülmüş Evliya olduğuna inandıkları bir Tevfik İskender Tevfik dede varmış ama bu zatta zaman zaman ruhi rahatsızlıklar delilik emareleride görülmüş onun bu durumunu yine Hopada berberlik yapmış namazında niyazında Medeni İskender anlatırken eğer Ayetül kürsiyi devamlı okuyan biri olsaydı o hallere maruz kalmazdı o haller cinni şeytanların baskısının ürünüdür demişti.

Hamile bir ceylan vardı. Doğumu yaklaştığında ormanın en uzak yerine gitti. Bir nehir yanını buldu. Tam doğuracağı esnada gök gürledi şimşek çaktı ve yangın çıktı. Soluna döndü bir baktı ki ona ok atmak isteyen bir avcı var. Sağına döndü aç bir aslan onu avlamak için yaklaşıyordu. Ceylan için o an tek bir düşünce vardı. Kaçmayı düşündü. En iyi onu yapabilirdi ama eninde sonunda yakalanacağını düşündü ve çıkmazda olduğunu gördü. Kaçacak yeri de yoktu.Sağına döndü aç bir aslan onu avlamak için yaklaşıyordu. Ceylan için o an tek bir düşünce vardı. Kaçmayı düşündü. En iyi onu yapabilirdi ama eninde sonunda yakalanacağını düşündü ve çıkmazda olduğunu gördü. Kaçacak yeri de yoktu.Ya aslan parçalayacaktı ya yangında can verecekti ya da avcı onu avlayacaktı belki de nehirde boğulacaktı. Her yer tehlikelerle dolu ve ceylan kesinlikle bir kurtuluşu olmadığını düşünüyordu. İşte o an ceylan gücünün yeteceği şeye odaklanma kararı aldı. Doğumuna odaklandı doğumu yapmaya. Ve doğru olan şeyin doğasını gerçekleştirmeye yöneldiğinde bir şekilde başaracağına inanmak istedi. Sonra neler mi oldu? Şimşek çaktı, avcının görüşünü kapattı ve çıkan ok aç aslana saplandı. Arkasından şakır şakır yağan o yağmur ormanın tüm yangınını söndürdü. Ceylan sağ salim doğumunu yapmıştı. Demem o ki; hayatımızın her anının zorluklarla kuşatıldığını düşünebiliriz. Unutmayalım ki. Yaradan merhametlidir. En zor anınızda bile O’na güvenin.iç Dünyanızda doğru olana odaklanın,kötüleri hayatınızdan çıkarın.Ey kurban olduğum ALLAH(cc) saniyenin binde birinde en güzel olanı gerçekleştiren ALLAH(cc) rızana uygun yaşamayı ve imanla ölümü nasip et.

1955-60’lar, öğrenciler, Amerikan yardımı olarak yurda gelen sulandırılmış süt tozlarını içmek için sıradalar…

İlkokula gidiyordum. Öğretmenimiz süt tozu paketleri dağıttı; ABD’den yardım olarak gelmiş!

Bizim evde 100’e yakın keçi vardı, 30’dan fazla inek vardı. Süt ve yoğurdu satma imkânımız yoktu. Bize yetecek kadar her türlü süt ürünümüz vardı. Ama ben cicili paketler içindeki süt tozu paketlerini sevine sevine eve getirdim. Eve girmeden önce avluda dedemle karşılaştım; ‘elindeki nedir?’ diye sordu. Açıkladım…

*

‘Bizim sütümüz var, götür onu geri ver, sütü olmayan çocuklara versinler.’ dedi. Aslında köyümüzde sütü olmayan ev yoktu. Ben biraz duraklayıp götürmek istemedim. ‘Oğlum, bunlar bizim iyiliğimiz için bunu vermiyorlar, bizi zehirlemek için gönderiyorlar!’ dedi. Ben okulda aldığım derslerden kendime güvenerek dedeme karşı geldim. Söylediklerini okula gitmemiş dedemin cehaletine yordum. Ona itirazlar ettim.

Beni ikna edemeyince inandırmak için bir deneye başvurdu. Güçlü bir köpeğimiz vardı. ‘Git, süt tozunu süte çevir getir.’ dedi. Gittim, süt tozundan süt yapıp getirdim. Köpeğimiz kulübesinde idi. Götürdük ve önüne koyduk. Ağzını koydu, yaladı, çekti, bırakıverdi; ‘Siz beni zehirlemek mi istiyorsunuz?!.’ anlamında hırsla bize baktı.

*

Saldıracak gibiydi. Kabı aldık. Dedem onu suda yıkadı. Sonra bana ‘git, evden bizim sütten getir.’ dedi. Evden yarım kilo kadar sütü götürüp yıkanmış kaba koydum. Yine köpeğin önüne sürdük. Ağzını koydu. Bir defa nefes aldı. İki içimde sütü bitirdi. dedem hiç okula gitmemişti ama öğretmenimden ve o sütleri okulumuza gönderen yetkililerden daha çok şey biliyordu…”

Ve bu dağıtılan süt tozlarından sonra Türkiye’de ilk “Çocuk felci vakaları görüldü ve felç salgını başladı.” 

*

Sonra ne mi oldu?

Amerika bize milyon dolarlar karşılığında çocuk felci aşıları sattı..

Ne kadar manidar..

Bizi bomba ve silahlarla öldürenlerin, aşı ve yiyeceklerini masum gördüğümüz sürece daha çok aldanacağız.

Yahudi kafalar Önce bizi hasta edip, peşine ilaç ve aşısını satıyorlar!

Biz 1968 lerdede içtik raşitizim çocukluğumun hastalığıydı ancak Anacığımın aylarca özverisi fedakarlığı ve Ruhat hanım diye samsunda doktorluk yapan Hopalı bir uzman doktorun tedavi ve tavsiyeleriyle hasarsız atlattım ALLAH(cc)iki melekle beni kurtarmış Elhamdülillah

 

Sene 1948…

İkinci dünya savaşı sona ermiş, ABD kesenin ağzını açmış, ekonomisi çöküntüye giren ülkeleri Sovyetler'e kaptırmamak için Marshall planını devreye sokmuştu. Türkiye dahil 16 Avrupa ülkesine hibe şeklinde gönderilen yardımların en önemli kalemi süt tozu'ydu.

*

Sadece hibe etmiyorlar, ilkokul çocuklarına içirilmesini şart koşuyorlardı. Teneke kutularda gönderilen süt tozu, öğretmenler odasındaki gaz ocaklarında suyla karıştırılıyor, kaynatılıyor, çocukların evlerinden getirdikleri bardaklarla servis ediliyordu. Tadı sütten biraz farklıydı, ağır bi kokusu vardı, 1970'lere kadar zorla içirildi.

*

Raf ömrü uzundu, o dönemlerde buzdolabı filan olmadığı için sayın ahalimiz tarafından pek takdir edildi. E madem bu kadar beğendiler, hadi bakalım, sayın ahalimize süt tozu satılmaya başlandı. Amerikalılar bizi öz kardeşi gibi sevdiği için (!) kâr amacı gütmeden, sevabına sattılar. Sütün litresi 100 kuruş, süt tozunun kilosu 30 kuruştu, sayın ahalimiz üstüne atladı, adeta bağımlısı oldu.

*

Ucuz olmasına rağmen, Amerikan malı olduğu için “kaliteli” kabul ediliyordu. Süt tozu yerine süt kullanmak, ilkel bi davranıştı!

*

Bu arada süt üreticisi ölmüş, mandıralar iflas etmiş, amaaan bana ne'ydi.

*

Yardımlar sadece süt tozuyla sınırlı değildi. Para verildi, bisküvi verildi, margarin verildi, Amerikan bezi verildi, hurda savaş gemileri, dandik tanklar verildi. Bunların karşılığında İncirlik gibi askeri üsler alındı, petrol arama faaliyetlerimiz durduruldu, emekleme aşamasındaki uçak fabrikalarımız kapatıldı, yerli demiryolu hamlemiz takozlandı, tarım bağımsızlığımızda ilk gedik açıldı.

*

“Siz zahmet edip üretmeyin, yorulmayın, ben hepsini beleşe veririm” deniyordu. Yardım ayağıyla, açları besliyor, tembelliğe alıştırıyor, yerli üretimi durduruyor, kendine bağımlı hale getiriyor, üstüne “sempatik” görünüyordu. Allah ABD'ye zeval vermesin diye dua ediliyordu.

*

Böyle böyle, avantayı görünce yelkenleri suya indiren bir toplum yaratıldı, milli çıkarların yerini “beleş” aldı.

*

Sonuç olarak Abd "radyasyonlu" olduğu için kendi halkına yedirmediği şeyleri halkımıza yedirdi.

Bu tarihlerden sonra anadolu tarihinde ilk kez çocuk felci vakaları görüldü ve de sonraları çocuk felci aşısı ‘rutin aşılar’ arasına sokuldu.

Bu aşılarda bizlere büyük paralarla satıldı.

*

Koskoca memleket bi avuç süt tozuna gitti.Hemde zehirli belki domuz sütünden. Yılmaz Özdil

 

Her ne kadar 1948 de başladıysada CHP belki eğitimimizdede ingilizin ABD nin proğramına uyduysa belki ilk marshal yardımını aldıysada 1970 lere kadar o süttozu ilkokul çocuklarına içirildi İnönü hainde Adnan Menderes sütten çıkmış ak kaşıkmı kirli işleri onunda eksik değil. Bugün CHP mazisi şaibeli bugünüde fitne zalimde AKP de şaibeli bir sürü kirli icraatinde faili.Kısacası cumhuriyet tarihi satılmışların tarihi.Ancak Adnan Menderes Turgut Özal Tayyip Erdoğan gibiler köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceğiz dediler bugünlere gelmek için milletin Dünya ve Ahiretine sağlığına namusuna gelen zararları normal karşıladılar çok tavizler verdiler ancak bildiklerini yaptılar .CHP zihniyeti Dininide sattı köleliğede razı oldu kimliğimizi unutturacak çok cinayetlerede imzasını attı meclislerini bile Yahudi ermeni mason laik dinsizlerle doldurdu milletin kanını emdi.Bir altın sahife Rahmetli Erbakan Hocanın 11 aylık Hükümetidir ALLAH(cc) Ebeden Razı olsun onun emeğini özverisini şerefli sahifesini çirkef çıkarlarına malzeme yapanlarıda layık olduğuna uğratsın inşallah.Beton kemal ile ,İnönü ile mason dostu partilerle bu günlere geldik .Melun şeytanlarla Cinni kafirler ve tağut yandaşlarıylede insanlığın katili emperyalist Siyonist Yahudi ermeni satanist komünist  faşist münafık hain pisliklerle tarih boyu kahrolduk.

57. Alayın tamamının şehadeti tatması M.Kemalin egosunun yanlış icraatinin sonucudur ölenlere Rahmet olsunda o sahte kahramana ne olsun hayatı boyu egosunun örnekleri çok Hakimiyet kayıtsız şartsız milletin Jan jak ruso   Köylü milletin efendisidir Kanuni Sultan Süleyman  -Adalet Mülkün temelidir Hz.Ömer(ra)Hayatta en hakiki mürşid ilimdir.Hz.Ali(ra)Ya istiklal ya ölüm.Şeyh Şamil ancak tarih boyu kimsenin yapmadığı bir pisliğe imzasını atan o bencil yaratık bütün o sözlerin altına Atatürk imzasını atmış.inkilaplarıyle Türk-islam kimliğini öldürmüş bizi biz olmaktan çıkarmış insi cinni şeytanlara kul etmiş Bugün ruh coğrafyasında Atetürk mitolojik bir ilahtır onu bu milletin beyinsiz zalimleride kendilerine ilah edindi ve onu sayıkladı putlarını dikti uğruna nice masum mazlumu feda etti hala ediyor insanımız en derin uykuyu medeniyet diye yuttu yolculuk cehenneme.

 

Ben artık kimsenin güdümüyle iş yapacak adam değilim ALLAH(cc)ın kitabı Kurandan ve sünnetten aldığım dersi ne derece yaşıyabilirsem o kadar müslümanım vatanımı güzel seciyeli insanlarını seviyorum güzel yaratılmış sireti süreti güzel her insanı seviyorum inşallah kurtulalım diyorum.

Türk milleti geçinip,Müslüman geçinip hainlerle  zalimlerle sevişenler düşünsün,şirke,küfre,zülme,haramlara, rıza gösterenler düşünsün ALLAH(cc)a şükür öyle bir kişiliğe çalışmıyorum.

 

Mahşer günü kör olarak kimler haşredilecek

Taha-124: Kim de benim kitabıma sırt döner ve beni anmaktan uzak durursa, şüphesiz dünyada onun için sıkıntılı, dar bir geçim vardır; kıyâmet günü de onu kör olarak diriltip huzurumuza getireceğiz.

Taha-125: O: “Rabbim! Beni niçin kör olarak dirilttin? Oysa ben dünyada gözleri gören biriydim” diye itiraz edecek.

Taha-126: Allah şöyle buyuracak: “Evet, böyle! Âyetlerimiz sana geldiğinde sen onları nasıl unutup bir kenara attıysan, bugün de sen işte öylece unutulur, bir kenara atılırsın!”

Taha 127: İşte biz kendilerine verilen her türlü kabiliyeti ve ömürlerini israf edip haddi aşan ve Rabbinin âyetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız. Âhiret azabı, elbette daha şiddetli ve çok daha devamlıdır.

TEFSİR:

124. âyette bahsedilen “Allah’ın zikri”nden maksat:

› Kur’ân-ı Kerîm’dir. Çünkü Kur’an Allah’ı hatırlatan, O’nun emir ve yasaklarını bildiren en büyük zikirdir. Zaten onun bir ismi de “Zikir”dir. (bk. Hicr 15/9)

› Allah’ı hatırlamak, onu dille ve kalple zikretmektir.

› Peygamber’dir. Çünkü o da Allah tarafından gönderilmiş bir öğüt verici ve hatırlatıcıdır.

Bu üç mânanın da birbiriyle yakın irtibatı vardır. Buna göre Allah’ın zikrinden yüzçevirenler, dar ve sıkıntılı bir yaşayışa mahkûm olurlar. Bunun izahı şöyle yapılabilir: Yüce Allah teslimiyet, kanaat, kendine tevekkül edip kıs­metine rızâ göstermeyi İslâm’a uymanın muhtevası içerisine yerleştirmiştir. Bu sebeple dindâr bir kim­se Allah Teâlâ’nın kendisine vermiş olduğu rızka râzı olur, bundan dolayı Rabbine şükreder, gönül hoşluğuyla ondan infak eder, bol, huzurlu ve rahat bir geçim içerisinde yaşar, gider. Cenâb-ı Hak, böylelerini: “Erkek olsun kadın olsun mü’min olarak kim sâlih amel işlerse ona dünyada elbette temiz ve güzel bir hayat yaşatırız…” (Nahl 16/97) diyerek müjdeler. Allah’ı unutan ve dinden yüz çeviren kimseyi ise hırs istilâ eder. Bu hırsın tesiri ile devamlı olarak dünyalığının artmasına göz diker. Elde ettiğine bir tür­lü memnun olmaz. Cimrilik hastalığına Musallat olur. İliklerine kadar işleyen cimrilik marazı onun iyilik yolunda harcamasını engeller. İşte böylesinin, zâhiren elinde bazı imkânlar olsa da yaşayışı dardır, sıkıntılıdır, hali perişandır.

Allah Teâlâ, zikrini terk edip ondan yüz çevirenleri, bunun bir cezası olarak kıyâmet günü kör olarak diriltip huzuruna çıkaracaktır. Dünyada baş gözlerinin açık olması onların bu şekilde haşredilmesini engellemeyecektir. Onların buradaki Allah’ın âyetlerine karşı sergiledikleri kalp körlükleri, orada tam bir körlük olarak karşılarına çıkacaktır. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Kıyamet günü onları kör, dilsiz, sağır olarak yüzükoyun haşrederiz. Sonunda varacakları yer cehennemdir. Onun ateşi dindikçe, onlar için her defasında çılgın alevi yeniden körükleriz.” (İsrâ 17/97)

Hak Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’den yüz çevirenleri, Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren yaratılış delilleri üzerinde düşünmekten vazgeçip kendilerine verilen ömrü, kabiliyet ve imkânları boşa harcayanları ve her türlü günahı işlemede haddi aşanları işte böyle cezalandıracaktır. Cehennem azabı, hem dünyadaki dar geçimden hem de kabir azabından daha korkunç, daha dehşetli ve daha devamlı olacak; hiçbir zaman kesintiye uğramayacak ve bir daha sonu gelmeyecektir.

Oysa Allah’ın zikrine, O’nun dinî ve kevnî delillerine sırtlarını dönen bu gâfiller, insanlık tarihini gözden geçirip devletlerin ve medeniyetlerin yıkılış sebepleri üzerinde düşünseler, zâlimlerin sonunun hep aynı olduğunu görürler:

 

Muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcüttür demiş M.Kemal. Beni bir hain bir fitne bir zalim bir münafık firavun belhüm adal Deccal diye fişlediler zehirlediler senaryo iblis şeytan ve sadık köpeklerinin senaryosu ruhen göçtüm bir ay Bakırköy ruh sinir hastalıkları hastanesinde anormal tiplerin içinde şirkin,küfrün,zülmün fitnelerin esiri oldum kan tahlili için kanımı aldılar köpük köpüktü belki kan olma özelliğini kaybetmişti buna rağmen kan tahlilim temiz çıktı Elhamdülillah. Hayatımda çok olumsuzluklara çok fitnelere kurban gittim ona rağmen böyle bir esere muaffak oldum.Her ne kadar hayatta insi cinni şeytanların ve şarlatan Din simsarlarının kurbanı olsamda helaketler yaşasamda inanıyorumki doğru itikadımdan ve iyi niyetimden doğruluğumdan dolayı Rabbim ALLAH(cc) banada mazlum muamelesi yaptı inşallah Ahirettede yapacak.istiyorumki hayatıma sokulan her cinayeti alakadar olduğum her güzelim kulundan uzak etsin.Benide büsbütün fitne olmaya terk etmesin,kaldıramıyacağım bir azababa uğratmasın ne beni ne bir masum mazlumu terk etmesin.

İyilerin yüzü suyu hürmetine iyilerin Dualarıyle güzel örneklerle Ana Baba ve alakadar olduğumuz maddi manevi sahadaki iyilerle  pozitif gayretleriyle hayatta bizde güzel seciyelerle yaşadık güzel şeylerde ürettik ancak Din hırsızları  iblis şeytan ve sadık köpekleri kafirler münafıklar Deccalizim düzeninin aktörleri Dünyanın kirli yüzü bize atacağı kazığı attı.Tam olgunluk ve gerçek mümin şaibesiz bir ehli iman hakkıyle olamadık Bugün vicdanen beni rahatsız eden çok hallerden geçmiş biriyim sonum hayrolsun.

 

Günümüzün şuursuz haramzade ve şeytanlarla barışık gafil müslümanları kendi hizbinden başka hakkı görmeyenler hepiniz cinni pisliklerin güdümünde yaşadığınız kuran dışı herşeyi din edinenler uyanın cehennem var. Ey insanlık ömrünüz ninnilerin dinini nefsinizin dinini yaşamakla kula kullukla Dünyanın cazibesiyle haramlarla insi cinni şeytanlarla şirkin küfrün zülmün çarşısında vicdansızca geçti uyku derin ölmeden uyanın. Nice iyiler kara listeye alındı nice masum mazlum nice güzellik zehirlendi hala zehirleniyor insi ve cinni şeytanların kafirlerin zalimlerin dinin malı olmayanı islam diye satanların Dünyasında sağır vicdanlar.Namaz kılmayana,Ahlakı güzel olmayana helal namuslu yaşantısı olmayana kızınızı vermeyin. ALLAH cc Dinini korumayanı korumaz. Gerçek müminlerdir onun doğrudan muhatabı.Onlar Dünyevileşmeden,nefislerine mahküm olmadan yaşar.Kişi islamı Kuranı ölçülerle yaşarsa Dünya peşinden gelir.Kişi Hak ile meşgul olmazsa batıl onu istila eder. Türk milleti geçinip müslüman geçinip hainlerle sevişenler düşünsün şirke küfre zülme haramlara insi cinni şeytanlara rıza gösterenler düşünsün Allah cc a şükür öyle bir kişiliğim yok.melanet şeytanların lanet zerratına itleri bu piyasada var olduğu sürece her türlü haram özendirildiği sürece kanunlarla korunduğu sürece medyatik tahribat sürdüğü sürece kötüler aleme insanlığa şekil verdiği sürece zalimler hainler alkışlandığı ve şişirildiği bayraklaştırıldığı belki herşeyi ile kanun olduğu sürece bu millet insanlık daha çok çekecek belki cehennemide tadacak

 

 

Hayatımın artıları benden koparılmış mevsim kış ancak yer yer kardelen çiçekleri açıyor çoğu yerde buzlama var yol yürünmüyor hava soğuk üşüyoruz tir tir titriyoruz sarkıt buzları olmuş iki üç metre kuşlar ağaçlarda açlıktan soğuktan düşüp düşüp ölüyor doğru dürüst yiyecek giyecek yakacak yok zemheri kışı adeta öyle zamanları gördü bu millet.Piyasada kuran ve sünnete düşmanlık nefsani şeytani olana rağbet şirk küfür ve zülme haramlara rağbet devam ettiği süerece daha kötü günler cehennemi iklimler söz konusu.Soğuk havalarda Rahmetindendir Rabbimizin şiddetli yağmurlarda belki taşınacak ölçüdeki her musibet ve hastalık bile hep günahlarımızdan arınmak için halbuki kolayı var selametli olanı var farzları yap haramı terk et güzel Ahlaklı ol vicdanlı merhametli dürüst Adaletli insan ol iyileri sev iyi olmanın gayretinde ol şeytanlaşmış tiplerden uzak ol.çokça tövbe et günahlarına fakirlere infak et imkanın ölçüsünde bencil olma zalim olma mahlükata karşı merhametli olki ALLAH(cc)a sana merhametli olsun nefsine uyma helal ye helal giy helal yaşa namuslu ol yalan konuşma çalma nefsini satın al rızai ilahiyi ebedi cenneti kazan Dünyanda Ahiretinde berekete huzura gark olsun Bahar mevsimlerini yaşa,selamette ol insi cinni şeytanlardan uzak ol öyleleri dost edinme kişinin Dini arkadaşının Dini gibi olur.H.Şerif Arkadaşını söyle kim olduğunu bileyim –Atasözü.Sakın zalimlere yağcılıkla yanaşmayın sonra ateş size dokunur.A.Kerime

Her ümmetin bir fitnesi var benim ümmetimin fitneside maldır.H.Şerif Eskiler şerefliydi bu millet zenginleştikçe zalimleşti.

 

,Kemikleşmiş,şeytanlaşmış kalbi mühürlenmiş Dinsizlere,insanlık düşmanlarına ,ALLAH(cc) düşmanlarına ,fırsat verme Ya Rabbi .Masum mazlumu güzellikleri ALLAH(cc) düşmanı diye fişleyen ancak nice kafir ve zalimi kayıranlara fırsat verme binlerce milyonlarca ibadet ve zikirkirle dua edip tağut karakterlere şahsiyet kazandıran vicdansız Adaletsiz zalimlere nefes aldırma nice hak sahibi güzelim kulunu yıllardır fitne yapmak için kıçını yırtanları iki cihanda perişan eyle.Din satarak lüks yaşıyan  köşeyi dönen hırsızlara nefes aldırma hiçbir din hırsızını emek hırsızını haklı çıkarmaya çalışanada fırsat verme.Kefere fecere küfründe inat edenlere şahsiyet kazandırma .ümmeti Muhammedi koyun sürüsü yapanlara yedirme hiçbir güzellik insi cinni şeytanların malı olmasın inşallah. Güzellikleri şer bela fitne diye zikredip felaketini hazırlayanlara fırsat verme her güzelim kulunu insi cinni şeytanlardan kopar sinene çek sahip çık kurtar.

 

 

Ben günümüzde belki cumhuriyet tarihi boyunca belki tarihin her fitne döneminde imtihanın Adaletinede,Ahlakınada,vicdanınada,doğruluğunada merhametinede inanmıyorum hakiki müminler Dinini yalnızca ALLAH(cc)a has kılanlar Dünyayı esas gaye edinmeyenler hariç milletin çoğu nefsini mabud edinip hevasını Rab edindiği bir dünyada yaşıyoruz kula kulluk din hırsızlığı münafıklık pöpüler din Kurani manada bir tasarruf yok dışkı çıkaran ilahların bozuk felsefelerin sihirin büyünün hasedin iftiranın yalanın yalancı şahidlerin şirkin küfrün zülmün haramların iğrençliğin insi cinni şeytanların saltanatına feda ediliyor nice güzellikler.Put adamların dönemi iyiler güzellikler suçsuz insanlar güzel değerler katlediliyor. Ey insanlık ey Müslüman olduğunu iddia edenler kurani hakikatlere samimi sahip çıkmadıkça kurtuluş hayalden ibaret uyku derin.

 

Ey nefis öyle bir belasınki yaktın beni yakacağın kadar yakacağında cabası Ey nefsinden şikayetçi hasta nice güzellikleri yutan Dünya senide yutmuş artık ruh ikliminde insi cinni şeytanlar eksik değil devamlı şerlerinden ALLAH(cc)a sığın doğru işlerde israrcı ol günahta ısrar etme dengeli ol iylerle dostluğunu öldürme Ve ey şereflilerin dostu olmak için nice gayreti olan kul günahta kaybolduğun her dakika sevenlerin üzülüyür sen ise kendini yiyorsun biraz daha dikkatli ol.

Birileri gibi Din hırsızlığı yapıp masum mazluma zarar vererek kurtulmaktansa hiç kurtulmamayı yeğlerim bu benim imanımın Ahlakımın ve vicdanımın gereği müminin duruşu.Ya Rabbi alemin zalimlerini kafirleri şeytanı bize hakim kılma Alemin şerlilerinden kendi şerrimden şirk,küfür zülüm ve iğrençlikten her türlü haramdan sana sığınırım ALLAH(cc)ım.Sadece razı olduğunu yaşat bizlere.Kula kulluk nefse hevaya insi cinni pisliklere kulluk  zillettir o zillettende kurtar değer verdiğin her güzelim kulunu bizi fitne olmaktan fitneye mahküm olmaktan koru.Senin o çok şey istemen beni yakmaya yetti ey nefis.aslında sen ben olmaktan ziyade ruhuma sokulan sait nursi şarlatan şeyhler mustafa kemaller münafık kâfir şeytan ruhların kararakteri onların zehiri ve benim günahlarımdın ama unutma aklını başına almayan tövbe edip iman edip hayırlı amel işlemeyen ve batıl olanda inad eden için cehennem var. Ah gafiller ah islamın vecibelerine kayıtsız kalıp müslüman geçinenler ayağı kaydığında dua isteyenler hırs ile Dünyaya dalanlar hesap gününü unutanlar zalimlerin muhabbetiyle yaşıyanlar uyanın cehennem var.Masum mazlumun ehli imanın ehli namusun güzelliklerin iyilerin ailemin benim içimize sokulan ve felaketimize çalışan insi cinni şeytanlar insanlığı siz tükettiniz kahrolun inşallah.

 

Bir insanda doğru davranış vicdanlı merhametli Adaletli Güzel Ahlaklı karakter göreceğimki hakkında hayrına hüküm vereyim dua edeyim.ingilizin yahudinin fransızın yunanın ermeninin abd nin sırpın rusun çinin cinni insi pisliklerin pkk nın içimizdeki hainlerin şirk küfür zülüm ehlinin haramzade pisliklerin Allah cc hakkından gelsin inşallah .Halil Dudağı tartışmak münafığı din hırsızını kayıran ve bu doğruluğundan ömür boyu taviz vermemiş kulu zehirlemiş ve hala zehirleyen insi cinni şeytanların şarlatan din simsarlarının haddine düşmez.Ya Rabbi keferenin destekçisi ne kadar güzel Ahlaklı vicdanlı merhametli kulun var uyandır ıslah et yola getir nasıl cehenneme koştuğunu görsünler gelmeyenide layık olduğuna uğrat. Kanun koyucu olarak Allah cc yeter hakimiyet kayıtsız şartsız Allah cc ındır insanlığın Adaletli Dürüst Ahlaklı Vicdanlı Helal Namuslu İmanlı Merhametli Sevgi dolu bir hayata kavuşması ancak Kuran ve sünnet ile mümkün.Benim hukukum diye birşey yok başta Allah cc 'ın ve sevdiklerinin sonrada hak sahibi gördüklerinin hukukudur esas yoksa hırsızın yalancının namussuzzun şirk küfür zülüm ehlinin haramzadenin değil.Allah cc a hakkıyle kulluk yapamazdık yaptık diye milletimi kandıralım. Ben Halil Dudak Habip Dudak olarak ne yaşadıysam Allah cc a ayandır Allah cc ile arama girip beni benden eden ve fitnelerin içinde yüzdüren din hırsızlarına insi cinni şeytanlara hakkımı helal etmiyorum.Küfründe,zülmünde,şirkinde  inad eden hiçbir pisliğe muhabbetim söz konusu olamaz.

Nefsi azdırnan şeylerden biride sana ait olmayan çok şeyi istemekmiş, birde harama dalmak zalimlere dua ve dostluk, masum mazluma günahlarımızı yük etmek,çokça yemek,Dünya muhabbetiyle yaşamak   .Belki çoğunun bedeli sadece azapmış negatif benlik bütün bunlar ALLAH(cc) haddi aşmaktan kurtarsın.Bizi güzel Ahlakta muaffak kılsın. Sadece hakkımızda hayırlı olanı istemek en doğrusu maddi manevi haram olanda taşıyamıyacağımız yükleri yüklemekle helaketimize çalışmaktan ALLAH(cc) korusun.

 

İlim küçük adamı kibirlendirir,vasat adamı şaşırtır, Büyük adamı ise alçak gönüllü yapar .Molla Cami(ra)

İşi gücü Din hırsızlığı ve zülüm olan münafıkları kafirleri şeytanları cümle küfür zülüm şirk ehlini hayatımızdan çıkar Ya Rabbi.

Ben eserimle fikirlerimde Adaletli olduğuma inanıyorum ancak yaşantımda eserimdede zikrettiğim gibi çoğu kez boğulduğum için Adaletli olamadım.Ben bir hataya günaha düştüğümde iblis ve sadık köpeklerinin ve o pisliklerin emri ile gezenlerin münafıkların  kafirlerin  Din hırsızlarının bayramı var.

 

 Eğri ile doğruyu  ayıramıyorsan Aklın yoktur,yalana ,yanlışa sahip çıkıyorsan  Ahlakın yoktur,Akıl ve Ahlakını kiraya verdiysen Dinin yoktur.

 

Mutlak benliği çare diye satan kafirin canı cehenneme inşallah . Birileriyle sınırlanacaksa islamiyet o yalnız Allah cc ve Resulüdür asm biz ümmeti olmak için çabalayalar Kuran ve sünnetteki hakikatler ne derece hayatımıza girmişse o kadar müslümanız.potansiyel suçlu sadece melun şeytan gerisi layık olduğunu bulsun inşallah dışkı çıkaran ilâhlardan münafık ve kafirlerden ALLAH cc a sığınırım cümle masum mazlumu güzellikleri ehli imanı ehli namusu koru ya Rabbi şer üreten her pisliğin din hırsızlarının hakkından gel .Ben kerametten kiremitten anlamam en güzel keramet güzel Ahlaklı vicdanlı merhametli Adaletli helal namuslu doğruluktan şaşmıyan insanı kamil mümin kul olabilmektir Damdaki eşşek olmayacaksın alemin hamalıda olmayacaksın istidadın ölçüsünde güzel Ahlaklı vicdanlı merhametli Adaletli helal namuslu doğruluktan şaşmıyan kul olmanın kişiliği için çalışacaksın. Dışkı çıkaran azgınlar şunu kafanıza sokun siz bir damla suyu bir anlık havayı zerre rızkımızı yaratamazsınız ilahlaşmayın sizin vazifeniz Allah cc a kulluktur ilahlık değil.Gördüm ki kula kulluk kölelik nefse kulluk cehaletin vurduğu  pranga, kuran ve sünnetin hakikatlerine habersiz yaşayanların kaderi. Sorgulamadıkça harama koşdukça bu esaret katmerleşiyor.Ben eserimle fikirlerimde Adaletli olduğuma inanıyorum ancak yaşantımda eserimdede zikrettiğim gibi çoğu kez boğulduğum için Adaletli olamadım.Ben bir hataya günaha düştüğümde iblis ve sadık köpeklerinin ve o pisliklerin emri ile gezenlerin münafıkların zalim hainlerin kafirlerin Din hırsızlarının bayramı var.

                                                

İyilerin tembelliği fasıkların zalimlerin hakimiyetini arttırır uyanık ol ey mümin. Dengeli bir şekilde maddi manevi helal dairede çalış,güzellikler üret.Ahlakını güzelleştir doğruluktan şaşma iyilere yardımcı ol Duanı masum mazlumdan eksik etme hiçbir konuda aşırılığı çare bilme vicdanlı merhametli  Adaletli bir hayat sür.İyiler için masum mazlum için sevgi dolu kalbin olsun.

Empati yap fakir fukaranın derdini derdin bil imkanın ölçüsünde yardım et dua et

Ne kadar iyi olursan ol,istersen evliya ol;Arkadaşın kötüyse yoldan çıkarsın.    Öğrendikki her yarayı saran,zaman değil sevgidir,iyilere masum mazluma sevgi

 

Senin affın elbet çoktur,Rahmetinle affet beni.Yalvarmaya yüzüm yoktur Rahmetinle affet beni.Gafletteyim ben her zaman,perişanım,halim yaman      Diliyorum senden aman Rahmetinle affet beni.Hesap soran Kahhar sensin.   Ayıp örten Settar sensin,çok affeden Gaffar sensin Rahmetinle affet beni.    Gerçek kulluk edemesem,emre uygun gidemesem Farz borcumu ödemesem,Rahmetinle affet beni. Cümle insi cinni şeytanlardan arındır başta ehli imanı ehli namusu anamı bacımı sonrada her güzelliği güzel değeri kurtar bizi rızana erdir yalnız bırakma sensiz heryer cehennem Ya Rabbi  Rahmetinle affet bizi.

 

En büyük servet imandır Akıldır sağlıktır güzel Ahlaklı vicdanlı merhametli Adaletli insanı kamil doğruluktan şaşmıyan helal namuslu bir kişilik sahibi olmaktır bu çerçevede Allah cc'ın rızasını kazanmaktır. Ben Allah cc 'ın tasarrufundan yanayım Dinini yalnızca Allah cc a has kılan kuranı ölçüleri baştacı yapmış şuurlu müminlerdir gerçek dost.Kula kulluğu meşrulaştıranlar insanlığın katili cinni insi şeytanların güdümünde. Milletin öyle hassasiyetleri varki hiçbiriyle uğraşılmaz.Ancak ister kuranı gerçeklere iman etsinler ister etmesinler peşlerine koştukları tiplerin bir hiç olduğunu mahşerde görecekler nefisler satın alınmalı. Benim cemaatimde innemel müminine ihvetün bütün müminler kardeştir cemaatidir yolum kula kulluk değil Dinini yalnızca Allah cc a has kılan mümin kulların kardeşi olmaktır temel gayem rehberim kuran ve sünnet. Ben hiçbir partinin ve cemaatin yanında ve içinde değilim ancak milletin ümmetin masum mazlumun güzelliklerin ehli imanın ehli namusun ve islamın menfaatine kim pozitif gayret gösteriyorsa yanındayım duacıyım.Bütün gayem  iyilerin ve kudsi değerlerin selameti içindir kim kirliyorsa benden değil bende ondan değilim.

 

Fikir sahibi olmaya ,mal sahibi olmaktan daha fazla ihtiyaç duyacağımız gün gerçek zenginliğin sırrını bulacağız. Peyami Safa. En doğru fikirler Kuran ve sünnette ve o çerçevede kabul gören ve insanlığın Dünya ve Ahiretini temin eden düzenleyen fikirlerdir ALLAH(cc)ın ve Resulünün(asm) ve onları en iyi anlamış olanların Aklı ile Akıllanmaktır.Yetinmek ihtiyacımız olanı almak lükse kaçmamak mütevazi hayat sürmek Ahlaki Adaletli Vicdanlı olmak bencil ve zalim olmamak arttırabiliyorsak fakirleride görmek Dünyevi uhrevi arzularımızı gemlemektir.İslam tecessüs etmeyin gaybiyatla uğraşmayın der evliya geçinenlerin işi gücü o. Din hırsızlığı münafıklıktır demiş din yobazları her hırsızlığı yapıyor Din ile dünyayı talep edene veyl olsun demiş dinciler din satarak geçiniyor.Yaptığım her doğru iş yapabildiğim hayır ve ibadetler ürettiğim kuran ve sünnete uygun her fikir dostluk kurduğum her doğru insan ALLAH cc için sevgi ve buğzum olgunlaşmam ve nefsimin terbiyesi içindir

 

 

 

Hayattaki duruşunuza dikkat edin ,çok havaya girmeden yaşayın ifrata tefrite girmeyin,koca koca balonları basit bir iğnenin söndürdüğünü unutmayın.Her türlü fitneden her şeytandan haramlardan şirk,küfür ve zülümden,insi cinni şeytanlardan ALLAH(cc)a sığının,yaptığınız yapacağınız işin sonunu düşünün öyle yapın,iyilerle dostluk köprülerini yıkmayın ,günahlarınıza devamlı tövbe edin, Resulüllah(asm) a selatü selamı ihmal etmeyin farz ibadetleri ihmal etmeyin,kötü Ahlaklı tiplerden uzak durun.Pozitif manada kendinizle barışık olun ,kuran ve sünnetin hakikatlerine ters düşmeyin doğruluğunuzdan şaşmayın ,güzel Ahlak, helal,namuslu, Adaletli, vicdanlı merhametli bir hayata talip olun,kul hakkına riayet edin,uğrunda ölüm bile olsa doğruluktan ayrılmayın ,yalan konuşmayın.Hakkınız olmayan bir şeyi almayın,hırsızlık yapmayın bozuk felsefelere İslam diye itibar etmeyin,kula kul olmayın Aklınızı kiraya verip koyun olmayın.Doğru ilim ile başta kuran ve sünnetin hakikatleriyle tanışın ve hayatınızı ona göre tanzim edinki iki cihanın huzuruna kavuşun.Her yaptığınız işte ALLAH(cc)ın rızasını arayın,Dünyevileşmeyin,nefsinizi devamlı sorgulayın,haramda gözünüz olmasın ALLAH(cc) ve Resulü(asm)ile barışık olun.

 

Ben ne zaman güçlendim biliyormusun,Düştüğümde tek başıma kalktığımda, sessizce ağlarken gözyaşımı kendim sildiğimde ve iyileri dost bildiğimde. Masum mazlumun derdini derdim bilip empati yaptığımda maddeten imkanım olduğunda destek verdiğimde,imkanım olmadığında onlar için Dua ettiğimde.

Yerdeki ve gökteki hazineler ALLAH)cc)ın dır A.Kerime ancak asırlardır Din adınada Dünya saltanatı adınada insanlardan ve cinlerden Din hırsızı zalimler şekil vermiş insanlığa haliyle zülüm dolu bir imtihan ve insanlığı şeytanlara kafirlere şirke,küfre,zülme,haramlara insi cinni şeytanlara boğdurma yarışı cehenneme doldurmanın mücadelesi var.

Kendini Hak ile meşgul etmezsen batıl seni istila eder.İmam Şafi(ra) Kimseye güvenmemeyi en çok güvendiğim insanlardan öğrendim benciller zaten her fırsatta atacağı kazığı atıyor. Fedakar olanda kendini harap ederek sana vicdan azabı veriyor.Düştüğümde yanımda Anam vardı kardeşlerim vardı ancak ne kadar acıki yıllar yılı onlara kambur olmaktan başka bir şey olamamışım.

 

Her önüne geleni merhem diye yarana sürersen mikrop kaparsın çıkarcı  tahammülsüzlerin oyuncağıyız belkide kendisinden başka doğru görmeyenlerin belki bencillerin Bir tövbekar günahkârın kendisinden daha güzel birşey yapmasına tahammülü yok böylelerin sorarsan bütün güzelliklerin varisi yalnız kendisi bencil tavırlarından çevresinde adam bırakmamış yine haklı belki bencilliğinden taviz vermeyen tipler.ALLAH cc Rahmetini indirmese üzerimize hepimiz birbirimizi yeriz çokları için iman kardeşliğide aynı ana babadan kardeşlikte hikaye insanlar hoşgörülü olmadıkça bencilleştikçe nefsanileştikçe zayıfları ezip geçmesini iyi biliyor din çoğunun elinde silah gibi insanlığı kurtarmanın değil cehenneme doldurmanın yarışı var adam beni aklınca eleştiriyor ama kafir ruhlarla aynı kareye koyduğunun farkında değil.Hayatı kurallarına göre yaşamanın mücadelesini ver o kuralların en şereflisi tek gerçek kuran ve sünnetin hakkını vermeye çalışmaktır bunun haricinde her yol nefsani,şeytanidir sonu hüsrandır belki sonuç cehennemdir .Ne demek sendeki vicdan kimde var bendeki vicdanın çok fazlası ALLAH(cc) ve sevdiklerinde fazlasıyle var onları ezip geçenlerde ise vicdan değil sadece cüzdan var. Kusursuz dost arayan dostsuz kalırmış insanları kusurlarıyle taşıyabilmek ve kusurlarını yüzüne vurmadan tedavi etmeğe çalışmak  iyiliklerine kuvvet vermek ve sadece güzel meziyetlerini açığa çıkarmak Ahlak  sabır ve vicdan işidir. Cümle masum mazlumu,güzellikleri ehli imanı ehli namusu ailemi beni her türlü fitneden deccalizmin ,insi ve cinni şeytanların şerrinden şirkten küfürden zülüm ve haramlardan helak olmaktan kendimiz fitne olmaktan ALLAH(cc)arındırsın  Terbiye edenlerin en hayırlısı sensin ya ALLAH(cc)bizi iyilikle terbiye et.

İnsanları düzeltmek isteyenler öncelikle kendilerini düzeltmeli Güzel Ahlaklı vicdanlı Adaletli merhametli doğruluktan şaşmıyan helal namuslu mümin kullar olmadıkça her hareketimiz aksül amel yapıyor. İslamiyet öncelikle Güzel Ahlaktır şirk küfür zülüm ve her türlü harama karşı mücadeledir cihad ruhuyla yaşamak nefsi terbiye etmektir vatanına kurana sünnete iyilere muhabbettir ,bir hegemonya hesabı değildir,siyasetinize dikkat edin Enver,Talat ve Cemal Paşaların hırsıyla Hitler kafasıyle değil her işinizi Kuran ve sünnetin gerçekleriyle pozitif ilim ve tarihi iyi bilen ve hezimetlerin sebebini iyi tahlil eden tecrübe sahibi bir şüra ile yürütün bir kişinin egosula değil. Bugünkü Ahlak ve Adalet seviyesiyle ve halk olarak şirkin küfrün zülmün haramların içinde yüzerken meclisimiz içimiz hain doluyken boşuna cihaddan turan davasından kızılelmadan bahsetmeyin. Önce içini temizle sosyal Adaleti gerçekleştir Ahlaklı vicdanlı Adaletli bir toplum ol haramlardan arın o zaman gör bereketi Rahmeti belki Ebedi cenneti. Millete mal olmuş bir ruh eğer güzel Ahlaklı vicdanlı merhametli Adaletli insanı kamil doğruluktan şaşmıyan helal namuslu biriyse nefsini satın almıştır öylesiyle ölümede git korkma.Eğer nefsaniyse fitnedir uzak dur.

 

ÜSTÜMÜZDEKİ BEDDUAYI KALDIRAN DUA:Bilerek yada bilmeden  yakınından yada uzak birinden Beddua almış isek  hiçbir işimiz yolunda gitmez 1000 yıllıkta olsa .Bu duayı hergün 3 veya 7 kere okuyun Beddua etkisinden kurtulun. BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM. Rabbena la tuziğ  kulubena bade iz hedeytena vehablena  minledünke Rahmeten inneke entel Vehhab-Ali İmran-8-Ve kul cael hakku ve zehekal batılü innel batıle kane zehuka.isra-81-  Rabbena inneke  camiunnasi  li yevmin la reybe fihi innellahe la yuhliful miad.  Ali İmran-9-  Ve nunezzilü minel kurani ma hüve şifaun ve Rahmetün lil müminiyne  vela yezidüzzalimine illa hasara.İsra-82.

 

 

Musibetler sen Hak etmesende imtihanındır çoğu günahlarının ürünüdür Belaya sabır, nimete şükür, kadere rıza gerekir düştüğünde tövbe et ALLAH(cc)a

Koş Altın pisliğede düşse kıymetini kaybetmez.

Her fırtına hayatınızı bozmak için gelmez,bazıları yolunuzu temizlemek içindir

Adalet savaşçısını gördünmü,ne kadar güzellik ürettiyse o kadar kahroldu bu fitne zamanda çoğu kez kendisi olmaktan çıkarıldı fitne yapıldı.Zor dostum zor Asrın ağlayışı karşısında gülmek zor vicdansız zalimlerle aynı iklimlerin insanı olmak zor hiç suçun yokken düzülmek hepsinden zor.

 

MUS'AB BİN UMEYR KİMDİR?
MUS'AB BİN UMEYR’İN HAYATI

Resulullahın (a.s.m.) haklarında, "Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olursanız hidayete erişirsiniz" buyurdukları Sahabelerin herbiri bizler için ibret ve örneklerle dolu bir hayatın sahibidir. Her Sahabeden alacağımız dersler vardır. Mus'ab bin Umeyr de (r.a.) bu mümtaz insanlardan biridir. Bu yıldız Sahabi, İslâm’ı kabul etmeden önce Mekke'nin en sevilen, genç ve itibarlı simâlarından biriydi. Ailesinin göz bebeği olan Mus'ab, çok zengin, müreffeh ve gösterişli bir hayat yaşıyordu. Anne ve babası, bir dediğini iki etmiyordu. Böyle göz kamaştırıcı bir hayatın içinde iken, bir gün, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) tebliğ ettiği dinden haberdar oldu. İçine bir merak düştü ve Hz. Peygamberi ziyaret etti. Bir müddet sohbetten sonra, hidâyet nuru kalbini aydınlatmaya başladı. Biraz sohbetten sonra oradan ayrıldı. Hz. Mus'ab, müşrik olarak geldiği Resulullahın huzurundan artık bir Müslüman olarak çıkmıştı. Ama muhitinden çekindiği için bir müddet bunu gizledi. Namazlarını gizli gizli kıldı.

Fakat bir gün müşriklerden biri, onun namaz kıldığını gördü, ailesine haber verdi. Bu Mus'ab'ın hayatında bir dönüm noktası oldu. Önceden onu çok sevip itibar eden Mekkeliler tarafından sırf İslâm’ı kabul ettiği için türlü baskı ve sıkıntılara maruz bırakıldı. Hapsedildi. Sonra bir grup Müslümanla birlikte Habeşistan'a hicret etti. Bir müddet orada kaldı. Döndüğünde onu bekleyen farklı bir şey yoktu. Ailesi ve akrabaları yine düşmandı. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bir gün Ashabıyla sohbet ederken Mus'ab (r.a.) yanlarına geldi. Selâm verdi. Sahabiler, ona gereken şekilde yardımcı olamadıkları için mahcuptular. Peygamberimiz Mus'ab'ın selâmını aldıktan sonra şöyle buyurdu:

"Dünyayı bütün ahalisiyle değiştirebilen Allah'a hamd olsun. Şu genç adamı görüyor musunuz? Önceden anne ve babasının en sevgili varlığı idi. Allah ve Resulünün sevgisi, anne ve babasının sevgisine galebe çaldı. O da Allah'ı ve Resulünü anne ve babasına tercih etti. 2 Kâinatın Efendisinin (a.s.m.) bu iltifatına mazhar olan Mus'ab bin Umeyr, hakikaten her şeyini Allah ve Resulü uğrunda feda etmişti. Evini, şâşaalı hayatını, vazgeçmesi zor olan o zevk ve lezzetleri, annesini, babasını... Bu fedakâr zât, bütün bunlara mukabil tükenmeyen bir zenginliğe kavuştu ve Resulullah (a.s.m.) tarafından, İslâm’ın Medine'deki ilk tebliğcilerinden biri olarak vazifelendirildi.

Birinci Akabe Biatını takiben Medine'de İslâm hızla yayılmaya başlayınca, buradaki yeni Müslümanlar Hz. Peygamberden (a.s.m.) İslâm’ı kendilerine öğretecek muallimler göndermesini istediler. İlk muallim Mus'ab bin Umeyr oldu. Medine'ye gidip Es'ad bin Zürâre'nin (r.a.) evine yerleşen bu fedakarlık timsali Sahabî, birer ikişer gelen Medinelilere Islâm’ın esaslarını öğretti. Böylece Es'ad'ın evi bir İslâm dershanesi haline geldi. Burası öyle feyizli bir yerdi ki, gelen Müslüman oluyordu.

Derken sayıları hızla artan Müslümanlar Medine'de Cuma namazı kılmak istediler. Durumu Resulullaha (a.s.m.) bildirerek iznini aldılar. Ensar, Sa'd bin Hayseme'nin evinde toplandı ve Medineli Müslümanlar hep birlikte Mus'ab'ın imamlığında ilk Cuma namazlarını kıldılar. Bilâhare, Hz. Mus'ab Mekke'ye gelerek Resulullahı ziyaret etti ve Medine'deki İslâmi inkişâfları anlattı. Bu ziyaretten haberdar olan Mus'ab'ın annesi çok kızdı, oğluna bir haber gönderdi ve şöyle dedi: "Hayırsız evlat, Mekke'ye gelip de benden önce bir başkasını nasıl ziyaret edebiliyorsun?" Mus'ab'ın cevabı ise şu idi: "Ben Resulullahtan (a.s.m.) önce hiç kimseyi ziyaret edemem." Daha sonra Peygamberimizin iznini alarak annesinin yanına giden Mus'ab, onun, "Hala batıl inancını muhafaza ediyor musun?" şeklindeki sualiyle karşılaştı. Şöyle bir cevap verdi: "Anneciğim, ben Muhammed'in (a.s.m.) dini üzereyim. O dinde Cenâb-ı Hakkın gönderdiği hak dindir." Ve şunları ilâve etti: "Benim size olan düşkünlüğümü ve sevgimi bilirsin. Benim inandığım Allah'a ve Resulüne sen de inan. Bunu bütün samimiyetimle istiyorum."

Annesi, Müslüman olduğu takdirde halkın kendisiyle alay edeceğini söyleyerek teklifini reddetti.

Ama artık oğlunun inancına da karışmayacaktı.

Daha sonra bir müddet Mekke'de Resulullahın (a.s.m.) yanında kalan Mus'ab, bilâhare Medine'ye döndü. Mekke'de bulunduğu esnada, bir gün Hz. Peygamber onun bir kemik parçasını sıyırdığını gördü. Ve yanındaki Sahabelere, "Bu zatı görüyorsunuz ya; anne ve babası ona en güzel yiyecekleri verdikleri halde, onları bırakıp bizimle beraber açlığa tahammül ediyor." Böylece mübarek bir hayatın sahibi olan Mus'ab (r.a.), o hayata yakışır bir şekilde âhiret âlemine irtihal etti.

MUS'AB BİN UMEYR’İN CESARETİ
MUS'AB BİN UMEYR’İN VEFATI

Uhud Harbinde, Resulullah tarafından İslâm sancağını taşımakla vazifelendirilmişti. Bir taraftan harb ederken, diğer taraftan da, bir kısım Müslümanların gerileyişi üzerine nâzil olan şu âyeti okuyordu:

"Muhammed bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelmişti. Şimdi o ölür veya öldürülürse, dininizden dönecek veya savaştan kaçacak mısınız?"

Kahramanca mukavemeti ile müşriklerin karşısında dimdik duran Mus'ab, bir ara İbni Kamie adlı bir müşrikin hücumuna uğradı. Atıyla Mus'ab'ın yanına yaklaşan müşrik, onun sancağı tutan elini uçurdu. Sancağı hemen sol eline aktaran Mus'ab, o elini de kesilmekten kurtaramadı. Bu defa sancağı dişleriyle yakalayarak göğsünde tutmaya çalıştı. Hemen bir Sahabî yetişerek sancağı devraldı. Bu, bir melekti. Mus'ab'ın kılığına bürünerek savaşa devam etti. Bir ara ona seslenen Resulullah, melekten, "Ben Mus'ab değilim, yâ Resulallah" cevabını işitti. Mus'ab'ın şehit olduğu o zaman anlaşıldı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.m) göz yaşları içinde şu âyeti okudu:

"Mü'minlerden Resulullah ile beraber olacaklarına dair Allah'a verdikleri söze sâdık kalan nice kimseler vardır. Onlardan kimi verdiği sözü tamamen yerine getirerek şehitliğe kavuştu; kimi de böyle güzel bir akibeti beklemektedir. Onlar sözlerini hiçbir surette değiştirmemişlerdir."

 

Mus'ab bin Umeyr kimdir? Mus'ab bin Umeyr nerede doğmuştur? Mus'ab bin Umeyr ne zaman doğmuştur? Mus'ab bin Umeyr nasıl Müslüman olmuştur? Mus'ab bin Umeyr nasıl hicret etmiştir? Mus'ab bin Umeyr nasıl evlenmiştir? Mus'ab bin Umeyr’in cesareti, Mus'ab bin Umeyr’in hayatı, Mus'ab bin Umeyr’in vefatı.

Bu büyük Sahabî şehit olduğunda, üzerinde kefen olarak kullanılabilecek bir bez parçasından başka bir şey yoktu. Başı örtüldüğü zaman ayakları, ayakları örtüldüğünde de başı açık kalıyordu. Allah için sevdiklerini feda eden Mus'ab, her şeyden ziyade sevdiği Allah'ına böyle kavuştu.

Allah ondan ebeden râzı olsun.

 

HZ. HAMZA’NIN HAYATI

İslâm’ın inkişafını hazmedemeyen Mekke müşrikleri, iman erlerini yıldırmak için her türlü tertibe başvuruyorlardı. Küfür bentlerini iman şelalesinin sarstığını seziyorlardı. En güvendikleri kimselerin hidâyet kapısından girdiğini gör dükçe daha da köpürüyorlardı. Allah'ın sevgili Nebîsini bezdireceklerini sanıyorlardı. Onu adım adım takip ediyorlar, çeşitli baskı ve işkence metodlarını kullanıyorlardı.

Peygamber Efendimiz peygamberliğin altıncı senesinde bir gün Sâfâ Tepesi civarında bulunuyordu. Müşriklerin örümcek kafalıları Peygamberimize çatmak için fırsat kolluyorlardı. Ebû Cehil, taraftarlarından Adiy bin Hamrâ ve lb nü'l-Asdâ'yı peşine takarak Peygamberimizin karşısına dikildi. Peygamberimize hakaret dolu sözler söylemeye başladılar. Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyordu. Bununla kalmayarak, Peygamberimizin mübârek başına toprak saçtılar, Üzerine pislik atmaya başladılar. Hattâ birisi Peygamberimizin boynuna basma cür'etini gösterdi. Yapabilecekleri işkenceyi yaptıktan sonra ayrıldılar. Şefkat kahramanı ve sabır timsâli Resul-i Ekrem hiçbir mukabelede bulunmadan kalkıp evine gitti. Ebû Cehil adamlarıyla oradan ayrıldıktan sonra Kâbe civarında bulunan müşriklerin bulunduğu yere gitti.

 

HZ. HAMZA NASIL MÜSLÜMAN OLDU

Peygamberimize yapılanları orada evi bulunan Abdullah bin Cüd'an'ın azadlı cariyesi görmüş, söylenilenleri duymuştu. Peygamberimizin amcası Hamza kılıcı belinde, yayı boynunda olduğu halde avdan dönüyordu. Hamza günün ekserisini avla geçirirdi. Aynı zamanda usta bir atıcı ve nişancı idi. Av dönüşü Kabe’yi tavaf edip, Kureyş'in toplantısına uğrar, biraz konuşur, ondan sonra ev dönerdi. Hamza Kabe’ye doğru giderken, karşısına hâdiseyi gören câriye çıktı. "EyUmâre'nin babası" dedi ve hâdiseyi anlatmaya başladı:

“Kardeşinin oğlu Muhammed'e Ebû Cehil ve arkadaşlarının yaptıklarını görmüş olsaydın, dayanman mümkün olmazdı" dedi. Hamza birden çarpıldı. Cariyenin anlatmasına fırsat vermeden, "Ne yaptılar ona?" diye sordu. Cariye, eziyet ettikleri yeri göstererek, "Onu şuracıkta otururken buldular, türlü işkenceler yaptılar. Sövüp saydılar, sonra da ayrılıp gittiler" deyince Hamza tahkik etmek için, "Sen bu yaptıklarını kendi gözünle gördün mü?" diye sordu. Cariye, "Evet, gördüm" deyince, Hamza hiç beklemeden hızlı adımlarla Kâbe'ye doğru yollandı. Hamza Kureyş yiğitlerinin en merdi ve itibarlısıydı. Yaratılışı icâbı, haksızlık karşısında kükreyen, canı pahasına şiddetle zulme karşı koyan bir insan Hiç eve uğramadan Ebû Cehil ve arkadaşlarının da bulunduğu Kureyş toplantısına gitti. Ebû Cehil'i bulup ona dersini verecekti. Kardeşinin oğluna yapılan eziyete hiç dayanamıyordu. Henüz Müslüman değildi, ama akraba bağlılığı onu durduramıyordu. İman pırıltıları da ruhunda aksetmeye başlamış olacak ki, topluluk arasında Ebû Cehil'i görür görmez bir şey demeden omuzundaki yayı kaldırdığı gibi şiddetle kafasına indirdi. Darbeyi yiyen Allah düşmanı sendeledi. Başı iyice yarılmıştı.

Darbenin nereden geldiğini fark edemeyen Ebû Cehil başını hafifçe kaldırdığında Resulullahın amcasının bir aslan gibi ayakta durduğunu gördü. Hamza öfkesini yendikten sonra, "Kardeşimin oğluna sen misin hakaret eden, sövüp sayan? İşte ben de onun dinindeyim. Onun söylediklerini söylüyorum. Gücün yetiyorsa, ona yaptıklarını bana da yap, bakayım" diye tehdit etti. Ebû Cehil beklemediği bu hal karşısında adetâ lâl kesilmişti. Şiddet karşısında eli ayağı tutulmuştu. Kendisini haklı göstermek gayesiyle müdâfaaya geçti: "Biliyorsun, o bize haksızlık etti. Putlarımıza hakaret etti. Atalarımızın yoluna dan ayrıldı. Yeni bir yol tuttu."

Hz. Hamza Ebû Cehil'in sözünü yarıda kesti. Konuşmasına tahammül edemi yordu. Pehlivanlığına taze iman heyecânı da eklenmişti. Bütün Kureyş'in ileri gelenlerinin bulunduğu toplulukta haykırıyordu:

"Sizden akılsız kim var? Allah'tan başkasına ilâh diye tapıyorsunuz. Cansız putlara boyun eğiyorsunuz." Daha sonra imanını orada ilân etti. "Ben şehâdet ederim ki, Allah'tan başka ilâh yok, Muhammed de Allah'ın Resulüdür." Ebû Cehil'e yapılan bu hakâretlere daha fazla dayanamayan adamları, ona yardım etmek için ayağa kalktılar. "Ey Hamza, senin atalarının dinini terkettiğini görüyoruz" diye konuşmaya başladılarsa da Hz. Hamza, "Dönersem ne var? Muhammed'in dini hak ve gerçektir. Vallahi, bundan sonra ben ondan ayrılmam, Sözünüzde sadıksanız, gelin bana mâni olun." Bu kararlılık ve sebat karşısında söyleyecek bir şey bulamadılar. Ebû Cehil. adamlarına, "Birakın Umâre'nin babasını, bu yaptıkları ve söylediklerine ben müstahak oldum. Onun kardeşinin oğluna çirkin şeyler söylemiştim" diyerek suçunu itiraf etti.

Hz. Hamza muharebe meydanından muzaffer dönen bir kumandan gibi, oradan ayrıldı. Evine dönüyordu. Yolda şeytan şöyle vesvese veriyordu: "Sen Kureyş'in ulusu idin. Şu dininden dönen kişiye tâbi oldun. Atalarının bağlandıkları ve ölüp gittikleri, senin için de hayırlı olan bir dini bıraktığına hiç de iyi etmedin."

Hamza kalbindeki tereddüdü yenmek için Kâbe'ye gitti. Rabbine ilticâ etti "Allah'ım, bu tuttuğum yol doğru ise kalbime ya onu tasdik ettir, şüphelerimi gider; veya benim için bu hususta bir çıkar yol, bir nur göster" dedi.

O gece yattı. Ertesi sabah olunca, Hz. Peygamberin huzuruna varmak için yola çıktı. Sevgili Peygamberimizin bulunduğu yere varınca, doğru içeri girdi. Peygamberimizin yanına vardı. Başından geçenleri anlattı. Peygamber Efendimiz ona duâ etti, nasihatlarda bulundu. İslâm öğretti. Cehennem azâbını ve Cennet nimetlerini anlattı. Bu mübârek kelimelerden sonra Hz. Hamza'nın kalbi nurlandı, masumlaştı, munisleşti. Sevinçli ve heyecanlı bir şekilde hemen sehadet getirdi: "Ey kardeşimin oğlu, ben şehadet ederim ki, sen doğrusun. Artik dinini bana açıkça anlat." Peygamberimiz ona hak dinin bütün esaslarını anlattı. Ona cesaret verdi.

Amcasının İslam safına girmesi Peygamber Efendimizi çok sevindirdi. Hz. Hamza'nın Müslüman oluşu, diğer Müslümanlara da bir rahatlık getirdi. Müşrikler artık eskisi gibi eziyet edemeyip bazı işkencelerini bırakmak mecburiyetinde kaldılar. Müşriklerin bir kalesi yıkılmış, mü'minlerin arasına bir pehlivan katılmıştı.

En'âm Süresinin 122. âyeti İbn-i Abbas'ın rivâyetine göre, Hz. Hamza hakkında nâzil olmuştu: "Bir ölü iken kendisini dirilttiğimiz, ona insanların arasın da yürüyeceği bir nur verdiğimiz kişi, içinden çıkamayacak bir halde karanlıklarda kalan, ondan hiç çıkmayan kimse gibi olur mu hiç? Kâfirlerin yapmakta oldukları şeyler, kendilerine öyle süslü gösterilmiştir."

Âyet-i kerimede bahsedilen ölü iken diriltilen, nura kavuşturulan kişi Hz. Hamza, karanlıktan çıkamayan ise Ebu Cehil idi.

HZ HAMZA^NIN CESARETİ

Henüz sayıları pek az olan Müslümanlar, böyle bir kahramanın, Kureyş ileri geleninin, Peygamber amcasının Müslüman olmasıyla büyük bir desteğe kavuşmuş oldular. Allah Resulünün amcası, Peygamberimizden iki yaş büyüktü. Ama o Müslüman olduktan sonra, ne amcalığı, ne büyüklüğü en küçük bir imtiyaz unsuru görmeksizin Peygamberimizin emrinde bir İslâm fedâisi oldu. Uhud Savaşının en çetin, en dehşetli anlarıydı. Müslümanların bozulup da kıldıkları demlerdi. Fakat Hz. Hamza, o "Allah ve Resulünün aslanı" meydan da kalan nâdir kimselerden biriydi. Hatta bir ara Peygamber Efendimizle müşrikler arasında yalnız o kalmıştı. Müşrikler ona yaklaşıp dövüşmeyi pek göze alamıyorlardı. O, Müslümanların dağıldığı anda bile önüne geleni deviriyordu. Okçular, Peygamber emrini dinlemeyip tuttukları Ayneyn Geçidini terk etmeleri üzerine gelen bozgunun üzüntüsünün Allah'a iltica ile şöyle dile getiri yordu:

"Allah'ım, Müslümanların şu hallerinden Sana sığınır, Senden af dilerim." İslâm ordusunun bu yenilmez ve bileği bükülmez kahramanı, müşrikler için büyük korku ve endişe kaynağı idi. Bundan önceki savaşlarda gösterdiği kahramanlığı unutmuş değillerdi. Bedir'de iki elinde iki kılıçla ot biçer gibi müşrikleri yerlere sermişti. Müşrikler Uhud'da da kendilerine büyük engel teşkil edecek olan Hz. Hamza'nın vücudunu ortadan kaldırmak için çoktan harekete geçmiş plânlar yapmışlardı.

HZ. HAMZA’NIN VEFATI HZ. HAMZA’NIN ŞEHADETİ

Hz. Hamza'nın hayatına son vermek için Habeşli bir köle olan Vahşiyi seçmişlerdi. Vahşi her attığını vuran yaman bir nişancı idi. Efendisi, Hz. Hamza gibi bir İslâm büyüğünü öldürürse, kendisini kölelikten azad edeceğini vaad etmişti. Diğer taraftan Ebû Süfyan'ın karısı Hind, Bedir'de öldürülen babasının intikamını almak için Hz. Hamza'nın öldürülmesini Vahşi'den istiyor, devamlı onu tahrik edip, büyük hediyeler vaad ediyordu. Müslümanların fedâisi, müşriklerin korkulu rüyâsı Hz. Hamza Uhud'da düşmanları kasıp kavuruyordu. Önüne geleni deviriyor, arkadan hücum edenleri de âni hareketlerle yere seriyordu. Habeşli köle Vahşi ise, savaşın başından beri hep gözünü Hz. Hamza'ya dikmiş, onu takip ediyordu. Bir ara, o İslam kahramanı ayağı sürçüp sırt üstü yere düştü. Bunu fırsat bilen Vahşi, gizlendiği kaya arkasından mızrağını çekti. Hz. Hamza'ya nişan aldı. Mızrak Hz. Hamza'nın böğrüne saplandı. O yiğit insan, bir daha ayağa kalkamadı. Bu darbe onu fäni hayattan alıp ebediyete götürdü.

Vahşi bu kadarla kalmadı. Kölelikten kurtulma ve değerli hediyeler alma uğruna bu İslâm kahramanının uzuvlarını kesti ve göğsünü yarıp ciğerini çıkardı, Hind'e götürdü.

Uhud fırtınası dinmiş, sükûn bulmuştu. Düşman yavaş yavaş çekilmeye başlamıştı. Resulullah, Hz. Hamza'nın şehit düştüğü haberini almış, fakat onun mübârek cesedini görmemişti. Savaş sonunda şehitler arasında dolaşırken onun feci halini görünce dayanamadı. Âdetâ kalbinin parçalandığını hissetti. Gözleri yaşlı yüce Peygamber şunları söylemekten kendisini alamadı: "Ey Allah Resulünün amcası, ey Allah ve Resulünün arslanı Hamza, ey hayırlar sahibi Hamza! Ey Allah Resulüne bütün varıyla hâmi olan Hamza, Allah sana rahmet eylesin. Eğer yas tutmak gerekseydi, senden sonra sevinmeyi terk edip yas tutardım."

O sırada savaş meydanına Peygamberimizin halası ve Hz. Hamza'nın kız kardeşi Hz. Safiyye de gelmişti. Önüne gelenden Hz. Hamza'yı soruyordu. Resulullah yaklaşmakta olanın, halası Hz. Safiyye olduğunu öğrenince oğlu Zübeyr'e, "Annene söyle, geri dönsün, kardeşinin cesedini bu halde görmesin" buyurdu. Hz. Zübeyr annesini karşılayıp, "Anneciğim, Resulullah geri dönmeni emretti" dedi. Fakat Hz. Safiyye oğluna şu ibretli cümlelerle karşılık verdi: "Eğer ona yapılanı görmemek için döneceksem, ben zâten kardeşimin cesedinin kesilip parçalandığını biliyorum. O bu musibete Allah yolunda uğramıştır. Biz Allah yolunda bundan daha beterine de sabrederiz. Sevabını Allah'tan bekleyip sabredeceğiz inşaallah."

Hz. Zübeyr annesinin söylediklerini Resulullaha iletince, Peygamberimiz onun gidip kardeşini görmesine izin verdi.

Manzara gerçekten acıklıydı. Hz. Safiyye kardeşinin başucuna oturdu. Sessiz ve derinden bir inilti ile ağlamaya başladı. İnsanın yüreği bu kadar acıya kolay kolay dayanamazdı. Onu gören Resulullah da gözyaşlarını tutamadı. Hz. Safiyye'deki iman ve teslimiyet gerçekten büyüktü. Musibetlere karşı Allah'a sığınmanın ifadesi olan şu âyeti okudu: "İnna lillah ve innå ileyhi raciûn. Sonra da kardeşine Cenab- Haktan rahmet ve mağfiret niyâzında bulundu. Az sonra Cebrail, Resulullaha gelerek Hz. Hamza'nın isminin göklerde "Allah ve Resulünün aslanı" şeklinde yazıldığını bildirdi. Resulullah bunu Hz. Safiyye'ye bir teselli olarak ulaştırdı. 59 yaşında ölümsüzlüğe kavuşan Hz. Hamza'nın üzerini örten elbise kısa geliyordu. Ayakları örtülünce başı, başı örtülünce ayakların açıkta kalıyordu. Resulullah, "Yüzünü örtünüz" buyurdu. Açıkta kalan ayakları üzerine de bir hırka koydu. Peygamberimiz başını kaldırıp Ashabına bakınca ağladıklarını gördü. Onlara, "Niçin ağlıyorsunuz?" diye sordu. Onlar, "Ya Resulullah! Amcana geniş bir kefen bulamadık da onun için ağlıyoruz" dediler.

"Şehitlerin en hayırlısı" diye tasvif ettiği Hz. Hamza için, Resulullah, "Melekleri gördüm, onu yıkıyorlardı" buyurdu. Uğrunda nice kahramanlar şehit veren İslâm dâvâsı günden güne ilerliyordu. Çünkü, fertler fâni, đâvâ bâki idi. İslâm dâvâsı kısa zamanda, çok büyük bir merhale katetmişti. Doğup büyüdükleri şehirden hicrete mecbur edilen Müslümanlar, şimdi muzaffer bir şekilde bu şehri fethe gidiyorlardı. Resulullah İslam dâvâsına büyük zarar veren erkeklerden altı, kadınlardan da dört kişinin nerede görülürse öldürülmesini emretmişti. Bu kadınlar arasında Ebû Süfyan'ın karısı Hind binti Utbe de vardı. Ne var ki, Hind'in kendisi de kocasından sonra Müslüman olmuştu. Fakat bunu henüz açıklamadığından, her an ölüm tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Bir yolunu bulup gizlice Resulullaha biata giden kadınlar arasına karıştı. Kıyafetini değiştirmiş ve yüzünü de örtmüştü. Resulullah’ın huzurruna varınca yüzünü açıp kendisini tanıttı. Geçmişte yaptıklarından pişmanlık duyup İslâm’ı kabul ettiğini açıkladı. Resulullah da diğer kadınlarla birlikte onun biatını kabul etti. Vahşi, Mekke'nin fethinden sonra korkudan Taife kaçıp yerleşti. Fakat daha sonra Taifliler topluca Medine'ye gidip İslâm’ı kabul ettikleri zaman yeryüzü kendisine dar geldi. Oradan Şam ve Yemen taraflarına kaçmayı düşündü. Ancak birisi kendisine, "Ne üzülüyorsun, Vallahi o dinine giren tek bir kimseyi öldürmemiştir" deyince, Resulullahın huzuruna çıkmaya karar verdi. Medine'ye gitti ve şehadet getirip Müslüman oldu.

Resulullah, "Vahşî, otur ve bana Hamza'yı nasıl öldürdüğünü anlat" dedi. Vahşi'nin sözü bitince Resulullah kendisine, "Yazık, gözüme görünme" dedi. Çünkü o şefkatli Peygamber onu gördüğünde sevgili amcasını hatırlayacak, müteessir olacaktı. Vahşî de Resûlullah'ın emrine uyarak vefât edene kadar gözüne görünmedi.? Evet, İslâmiyet insanlık dinî idi. Tevbe eden, hak yolunu seçen kim olursa olsun, şefkatli sinesine alıyordu. İslâm Cehennem kapılarını kapayıp, insanlığa Cennet kapılarını açmak için gelmişti. Yeter ki, insan tevbe edip pişmanlık duysun, hidâyete erip İlâhî dergâha yönelsin.

Şehitlerin seyyidi, efendisi ünvanı yalnız Hz. Hamza'ya (r.a.) verilmiş bir ün vandır. Çünkü o, hak yolunda, İslâm uğrunda ve Peygamber Efendimizin önünde çarpışarak fânî hayatını fedâ etmiştir. Böylece "Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz" meâlindeki âyet-i kerimenin ifâdesiyle, o ölmemiş, bu dünyadan çok daha rahat bir âleme, "şehitler hayatı"na yükselmiştir. Seyyidü'ş-Şühedâ olarak dünya durdukça yâd edilecek ve bütün şehitler kervanının önderi olarak şerefi Kıyâmete kadar artacak olan Hz. Hamza'nın (r.a.) himmetinin, İslâm’a hizmet edenlerin üzerinde olmasını Cenâb-ı Haktan niyâz ediyoruz.

 

Halil dudak: ben kimseye mürşidlik yapacak kadar olgun bir kaderin insanı değilim ancak islamdan aldığım dersle söylüyorum hiç birimiz peygamber asm değiliz melek değiliz ancak nefis ve şeytanı en büyük düşman bilir öncelikle kendi kapımızı temizlersek meşru olan her işimiz çorap söküğü gibi nihayete erecek kalbimiz nefsiniz aklımız ALLAH cc 'ın razı olduğuna razı olacak daha vicdanı daha Adaletli güzel Ahlaklı hareket edecek Dünya ve Ahiretinde endişesinden kurtulacağız hem neyin kavgasındayız Yerdeki ve Gökteki hazineler ALLAH cc 'ın .A.Kerime Biz mümin kul olmayı hakkıyle yerine getirmeye çalışırsak zaten; Allah cc yeryüzünün nimetlerine mümin kullarını varis kılmış .A.Kerime Biz hep nefsani düşünüp öyle hareket ettiğimiz için melun şeytan münafıklar kâfir ruhlar yolumuzu tıkıyor tevekkeltü Alellah Hasbünallahü Venimel Vekil la havle ve la kuvvete illa billahi Aliyyül Azim diyoruzda ne kadar teslim olmuşuz hala nefesimizin müslümanıyız Allah cc a has kılınmış bir yaşantının insanı halis müminlerden olsak ALLAH cc 'ın garantisi var öylesinin konuşan dili gören gözü duyan kulağı tutan eli yürüyen ayağı olurum diyor biz bu manaya erişemedik bütün derdimiz bu olmalı birilerine çok güzel nasihatler çekiyoruz ama kalbi değil sadece lisanımızla sorarsan birşeyler anlatıyoruz benim gibi nefsine ve şeytana defalarca yenik düşmüş birine kıymet verme ama sözlerim altındır al pişman olmazsın inşallah.

 

Faruk liman: Emri Bil maruf farzdır.Namaz gibi.Nasıl iyi bir namaz kılamazsak da bırakmıyoruz.Bunu da bırakamayız.Zaten sen de bırakmıyorsun.Doğrusu da bu.Nasibi olan alır.Nice peygamberler bile yıllarca anlattılar fakat en yakınları bile iman etmedi.Hidayet Allah'tan.

Bu anlattıklarımız becerebildiğimiz kadar,İhlâsımıza-yani kendimize hizmet edecek inşaallah.İlâhi ente maksudi ve rızaike matlubi.Bir de sizlerden, iyiliğe çağıran, doğruyu emreden, kötülükten alıkoyan önde gider bir topluluk bulunsun! İşte arzularına erecek olanlar, onlardır.Al-i İmran 104.Ayet

 

Bu eserimi gözlerine soksun ALLAH(cc) beni ömür boyu zehirleyenlerin ve hayatımın hiçbir artısını bana layık görmeyenlerin Dünyamıda Ahiretimide sevdiklerimide benide yakanların hiçbirine  hakkım helal olamaz.

Bana iyileri masum mazlumu güzellikleri mahküm etme onları zerre günahımdan koru insi cinni pisliklerdende koru öylelerin Hukukunu ve senin Hukukunu çiğnetme bugüne dek yaşadığım olumsuzlukları her fitneyi yak sevdiklerine değer verdiklerine bana bela etme rızana erdir bizi ya Rabbi  mümin kullarından olabilmemizi nasip et nefsani olmaktan kurtar

Bir topluma olan kininiz  sakın ha sizi Adaletsizliğe itmesin.Maide-8- Nerede bir masum mazlum kan ağlıyor ALLAH(cc) kurtarsın inşallah.

 Alemde kurani manayı öldüren ve mutasarrıfane hareket eden Deccalizmi tetikleyen imansız kafir zalimlere velayet takan ne kadar pislik var lanet zerratına inşallah.

Benim ALLAH(cc) ve Resulü(asm) ile iyilerle masum mazlum ile güzelliklerle,ailem ile kendim ile bir pröblemim olamaz.Piyasa tarih boyu insi cinni pisliklerin cinayetleriyle dolu .Öyleleri kayırıp masum mazlumu yakan Din şarlatanları münafıklar kafirler her pisliği hayata geçiriyor.

1970 li yıllarda komünistlerin kurtarılmış bölge ilan ettikleri ve her türlü cürmü işledikleri  2004 te Belediye seçiminde Türkiyede yalnız Hopada sağ partilerin birbirine düşmesiyle sıyrılan komünist görüşlü ÖDP nin iş başına gelmesi günümüzde ise komünist kafalıların Feto kafalıların pkk kafalıların azgın Kemalistlerin bu kadersiz şirin ilçemizin maneviyatını yakıp kavurduğu ortada iken yıllar yılı zehirlenen suçsuz nice iyi niyetli milli manevi değerlerine sahip çıkan güzelim insan maneviyatta bu zalimlerin cenderesinde yanıyor aslında bu zülmü yapan sadece o imansızlar değil şirkin küfrün zülmün haramların ALLAH(cc)sız Ahlaksızların insi cinni şeytanların kirlettiği bir maneviyatı var bu kadersiz beldenin evet suçsuz insanlar bu beldede günah keçisi ve yanıyor Dinci cemaatler şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır diyerek,Risalei nurdan ayrılan küfrü Mutlakın malı olur diyerek Atatürkler kendi zülümlerini şirklerini küfürlerini tağut yandaşlarını giydirerek cinni şeytanlarda insi şeytanlarda bundan rant edinerek suçsuz insanları yakıyor yıllar yılı bu zalimlere teslim olmak istemeyen ve milli manevi değerlerine özellikle Kuran sünnet bazlı bir İslam anlayışına değer verip Dinini yalnızca ALLAH(cc)a has kılan Halil Dudak bu pisliklerin günah keçisi yıllardır Deccallıkla firavunlukla tağutlukla şeytanlıkla hainlikle suçlanıyor biliyoruz zalimlere kurban lazım kan emmeleri lazım ocakları söndürmeleri lazım insanlığı şeytanların ve tağut fikirlerinin cenderesinde cehenneme doldurmaları lazım Dincilerin Beton kemalin cinni pisliklerin ve komünist kafalıların bozuk fikirleri bu kaosu  zülmü alevlendiriyor Ey Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı geçinen ve bu güzelim Hopayı kendine mekan tutup Deccalizme satanizme şeytanlara Vatan hainlerine bu güzelim beldeyi pilot bölge yapmak için kıçını yırtanlar eğer siz galip gelirseniz yarın bu beldede Ezan susacak Feto kafiri Yahudi çin ermeni İngiliz,rus kısacası bu memleketin güzel değerlerine tahammül edemeyen siz hainlerin gerçek kardeşleri cehennemdeki akrabalarınız sizi yönetecek belki nice iyiler katledilecek çünkü yıllardır bunun için kıçınızı yırtıyor Ataputunuza lenininize kral marksınıza stalininize mao nuza kastronuza insi cinni şeytanlarınıza tapıyor manevi yangınlar yakıyorsunuz Evet hainler cehennemde ebediyen yanmaktan kurtulamıyacaksınız  çünkü kısacık Dünya hayatında şeytana ve azgın nefsinize azgın idöllerinize tağut ilahlarınıza kulluk yaptınız çok cinayetlere imza attınız bu fazilet iman ve güzel Ahlakın ilahi Adaletli vicdani ve merhametli kuran ve sünnetin iklimini insanımızın kurtuluşu için ders veren Halil Dudağı ve ailesini değer verdiği nice güzellikleri hep zülmünüze kattınız insi cinni şeytan yandaşlarınıza boğdurdunuz fitne yapmak için kıçınızı yırttınız o beton kemaliniz sizi nasıl cehenneme sürüklediğini cumhuriyet tarihi boyunca ALLAH(cc)a kulluktan koparıp kendi taştan coğrafyasına mahküm ettiğini şeytanlara düzdürdüğünü görüyoruz Aklınızı kiraya vermiş cehenneme koşuyorsunuz vatan hainliği İslam düşmanlığı ve güzelim insanlarımızın katliamı cehenneme doldurulması sizin icraatinizken yıllardır günah keçisi arıyorsunuz islamın ve Türkiye cumhuriyeti Devletinin kaymağını yiyerek hala içimizde insan etiketi ile geziyorsunuz cehennemin varisleri dinci yobazlarda Kurani manayı tahrip ederek nice güzelim insana fitne muamelesi yapıyor sizin gibi pisliklerin iklimine layık görüyor hatta nice güzelliklerin ruhlarındaki pozitif birikimi iflas ettirmek için nice bozuk felsefeleri dinin malı imiş gibi satarak Deccalizmin paratonerliğini yapıyor Bu yılları çalınmış ve istenmiyen adam ilan edilmiş kul kendi adınada alakadar olduğu masum mazlum adınada Vatanın ve Dinin mağduriyeti adınada asla sizlere hakkını helal etmiyor ya haddinizi bilin  zülmetmeyi şirki küfrü haramları fitneleri hayata geçirip iyileri yakarak kudsi değerleri yakarak sürdürdüğünüz küfür zilletinden uyanın yada Ebedi cehenneme kadar yolunuz var  Bugünün Hopası cahiliye Mekkesinden farkı olmayan bir yerdir buranın ismini cennetmekan Yavuz Sultan selim Trabzon valisi iken Hopaya geldiğinde sultan selim dağı dediğimiz mevkide Hop demiş ve buranın ismi Hopa diye kalmış niçin hop demiş çünkü maneviyatında bu beldedeki tarihi cinayetleri görmüş nice masum mazlumun yandığınıda görmiş Ermenilerin kurtuluş savaşında Ruslarla birlikte bu beldedeki cinayetleri eksik olmamış bu memleketteki piçleri eksik değil içimizde hala kafir ve zalimlerin muhabbetiyle yaşıyanlar memlekette olup biten hiçbir güzel işi hazmedemeyenler burası bizim dedelerimizin kanı namusu adına bize vatan oldu .Kurana ezana milli ve manevi değerlerimize düşman olanlar namusumuzu helalimizi güzel Ahlakımızı ruhumuzu katledenler ve buna rağmen insanlığı kimseye bırakmayanlar zerre kadar içinizde vicdanı olan varsa imana gelsin yoksa Ebedi cehenneme kadar yolunuz var hiçbirinize hakkımı helal etmiyorum ömrüm boyu hep pozitif bir kişiliğin tesisi için vatanına kudsi değerlerine sevdalı bir insan olarak yaşamaya çalıştım güzel değerleri savundum güzellikleri güzel yaratılmış kulları sevdim ancak bu Hopada benim gibi birini melun şeytanlarınızında emriyle defalarca kahrettiniz  şizofren muamelesi gördüm  yıllarca en büyük fitneleri üstüme yıkmanın yarışına girdiniz eğer neyin mücadelesini verdiğimi merak ediyorsanız internette Cihad ruhu ve güzel Ahlak İslam dur yolcu isimli Din siyaset ve hayat okulu temalı eserimi okuyun doğru Müslüman kimmiş mümin kimmiş vatanına sevdalı kimmiş masum mazlumun dertlisi kimmiş görün insi cinni şeytanların din şarlatanlarının ALLAH(cc)sız Ahlaksızların reklamlarıyle karalama kampanyalarıyle bu vatandaşı kara listeye almayın çünkü en zaliminize bile insani ilşkilerimde ben bir yanlış yapmadım haddinizi bilin.

 Bir zerreyim ya Rabbi lütfüna talibim  sen ikram etmezsen ben gariplerden garibim ,sen dilersen boşa çıkmaz emeklerim .Dost ver ya Rabbi  kıyamete kadar seven olsun ,can ver ya Rabbi yolunda ölen olsun. Göz ver ya Rabbi Dünyada ağlasada Ahirette gülen olsun .İman ver ya Rabbi Mahşerde  şahidim olsun.Sabır ver ya Rabbi kabirde  ışığım olsun.Haya ver ya Rabbi  yüzüme perde olsun. Edep ver ya Rabbi başımı öne eğdirmesin .Takva ver ya Rabbi Salih amel işletsin.Samimi bir damla gözyaşı ver ya Rabbi azap ateşimi söndürsün.ilim ver zatını bulayım.Hilim ver kendimi bileyim Akıl haya ver imanla öleyim. Ölürken Cemalini görüp zatına gülerek geleyim .Hayırlı zürriyet evlatlar verki  peşimden hayır göndersin amin ya Muin ya Rahim.  

Pek zalim çok cahil insan emaneti değil  Dünyayı sırtlandı.

İnsanlar ağaçlardan ders almalılar  onlar ne üzerlerinde barınan kuşların,ne gölgesinde yatan insanların,nede verdikleri yemişlerin hesabını tutarlar.Mevlana.

Dünyayı verseler tek gözünü vermezsin,iki gözünü verene niçin secde etmezsin.Necip Fazıl.

Ya Rab kaderimde muhtaç olmak varsa o muhtaçlığım sana olsun.Beni senden başkasına muhtaç etme.Amin.iyilerle masum mazlumla güzelliklerle ALLAH(cc)için muhabbetimiz ölmesin.

Saklamak değil iyilerle paylaşmak olsun özün,eleştirmek değil çözüm bulmak olsun sözün,yıkmakta değil yapmakta olsun gözün,saldırmak değil masum mazluma,iyilere,güzelliklere  sarılmaktır çözüm.

ALLAH(cc) ve Resulünün(asm) düşmanlarından uzak durmadan ALLAH(cc) ve Resulüne(asm) dostluk mümkün değildir.

Nefes aldığına şükret  verdiğinede şükret,şükrettiğinede şükret.Aziz  Mahmud Hüdai(ra)

Ebû Eyyûb El-Ensari (r.a.) kimdir? Peygamber Efendimizi evinde misafir eden ve 90 küsür yaşlarında İstanbul kuşatmasına katılan sahabi; Ebû Eyyûb El-Ensari Hazretleri'nin hayatı.

Hazreti Halid İbn-i Zeyd Ebû Eyyûb El-Ensarî radıyallahu anh'ın silsilesi babası tarafından onuncu dedesinde, ve amcası cihetiyle sekizinci dedesinde Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri ile birleşmektedir.

Buharî ve Müslim rivayetlerine göre:

"Halid İbn-i Zeyd Neccar oğullarından "Ebû Eyyûb" künyesiyle maruf bir sahabi-i celildir. Akabe Bey'atında bulundu. Bedir, Uhud, Hendek harblerine katıldı. Bey'atü'r-Rıdvan ve bir çok mühim vak'alara iştirak etti. Kendisi gayet şeci' (cesur) sabırlı takva sahibi idi. Cihadı seven bir zat idi. Emevîler devrine kadar yaşadı. Medine'de sakin iken Şam'a nakl-i mekan etti. Muaviye'nin hilafeti zamanında oğlu Yezid'in "Konstantiniyye Seferi"ne mücahid olarak katıldı. Düşman ile karşılaşmaların bir çoğunda hazır bulundu. Nihayet hastalığının neticesinde vefat etdiğinde Konstantiniyye kal'asının dibine defnedildi.

MEDİNE-İ MÜNEVVERE'YE TEŞRİF-İ NEBEVİ

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Cum'a namazını kıldıktan sonra yine devesine bindi. Ve Medine-i Münevvere'ye doğru teveccüh eyledi. Lakin Hz. Peygamber'in -sallallahu aleyhi ve sellem- Medine'de kimin evinde misafir olacağını kimse bilmiyordu.

Ensar-ı Kiram'ın evvelce bütün muhacirlere yaptıkları muavenet ve haklarında gösterdikleri hareket tarif edilemeyecek derecede iken bu defa da bizzat Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- teşrif edince Medine yerinden oynadı. Medine'nin içi kaynadı. Halk adeta düğün-bayram edercesine şenlik eylediler. Çocuklar sokaklarda sevinçlerinden "Allahu Ekber, Muhammed Mustafa geldi. Allahu Ekber, Resûlullah geldi..." diyerek çağrışıyorlardı. Yolların iki tarafında insanlar sıralanmışlardı. Kabileler;

"- Ya Resûlallah! İşte evlerimiz, işte mallarımız, işte canlarımız, emrinize amadedir. Ya Resûlallah bize buyurunuz! Size yabancı olmayan, saygı duyan, düşmanlarınızı tepelemeğe gücü yeten ailemizde misafir olunuz..." diyorlardı.

Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- de onlara taltif ve iltifatlarda bulunarak yoluna devam ediyordu. Tam şehre gireceği sırada hasretle bekleşen kalabalık o dereceyi bulmuştu ki, kadınlar evlerinin damlarından şu sözleri okuyorlardı:

Dolunay veda tepelerinin sırtlarından doğdu.

Allah'a yalvaran bulundukça,

Bize de şükretmek vacib oldu,

Ey Bize gönderilen aziz peygamber!

Sen bize itaat olunması vacib olan bir emirle geldin.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- "Kusva" namındaki devesiyle Medine'nin sokaklarından geçerken kimin evinin önünden geçse:

- Buyurunuz Ya Resûlallah! diye herkes davet ediyor, devenin yularından tutup yolundan döndürmeğe çalışıyorlardı. Halk bu suretle deveye sarıldıkça, Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

- Ona dokunmayınız. O memurdur. Allah tarafından memur olduğu yere gidiyor. Durunuz bakalım, nereye gidecek? buyuruyordu.

"Devenin yularını bırakınız" diye buyurmasında beliğ bir hikmet vardı. Çünkü herkes Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizi misafir etmesi arzu, aşk ve heyecanında bulunduğundan hiç kimsenin hatırı kalmaması için bir mucize olmak üzere biiznillahi Teala tercih işi deveye havale buyurulmuşdu.

Deve evvela gitti, Malik bin Neccar'ın evinin önündeki halî bir arsaya çöktü ki Kabr-i Seadetin olduğu yerdir. Lakin orada dahi durmayıp kalktı. Ve tavus gibi süzülerek gitti. İbn-i Aziz bin Mansûr ve Cafer bin Muhammed Ali bin Hasen bin Zeyd'in evlerinin arasında bulunan ve beni Neccar'dan Halid bin Zeyd Ebû Eyyûb El-Ensarî'nin -radıyallahu anh- nurlu evinin kapusu önüne geldi. Ve Cenab-ı Allah'ın izni ile oraya çökdü. İşte bu şekilde konak yerini deve tayin edince kimsenin bir deyeceği kalmadı.

PEYGAMBERİMİZİN EBÛ EYYÛB EL-ENSARİ'YE (R.A.) DUALARI

Hayber Kal'ası Medine-i Münevvere'ye 200 mil mesafede bir yerdir. Burası gerek Medine'de gerekse civarında bulunan Yahudilerin merkezi idi. İslamîyete ve Resûl-i Zîşan Efendimize bütün sû-i kasdlar hep buradan geliyordu. Artık bu fitne ve fesad yuvasını kaldırmak zamanı gelmişti. Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- 1600 kişilik bir ordu ile yahudilerin kuvvetli olan Hayber Kal'asını muhasara eyledi.

Hayber Fatihi unvanını alan Ali'nin -radıyallahu anh- bu muharebede pek büyük kahramanlığı görüldü. Kal'alar sukut etdi. Pek çok ganimet alındı. Ve bir çok eserler de alındı. Yine Yahudiler sû-i kasddan geri durmadılar.

Yahudiler bu Hayber muharebesinde Peygamber Efendimizi zehirlediler. İrtihal-i Nevevî'de:

"Hayber'de yediğini zehirli etin taht-ı tesirinde bulunuyorum. Çünkü bu sebeple mevlam şehadet mertebesi ihsan buyuracak. Uhud muharebesinde gazilik mertebesine atıfet buyurduğu gibi" buyurmuşlardır.

Bu muharebede Peygamber Efendimize -sallallahu aleyhi ve sellem- daha başka su-i kasdlar ve taarruzlar yapmaları pek muhtemel olduğundan, mücahid-i a'zam Ebû Eyyûb El-Ensarî -radıyalllahu anh- geceleri sabaha kadar Resul-i Ekrem'in -sallallahu aleyhi ve sellem- çadırının etrafında silahlı olarak nöbet beklemiştir.

Bir sabah Fahr-i Alem -sallalahu aleyhi ve sellem- Efendimiz çadırından çıktığı vakit Ebû Eyyûb'un nöbet beklediğini görünce:

- Allahım! Sabahlara kadar uykusuz kalıp nöbet beklemek suretiyle beni muhafaza etmeğe çalışan Ebû Eyyûb'u sen de dünyada ve ahirette muhafaza buyur" diye dua buyurmuştur. Bir rivayette:

- Allah Celle ve Ala sana rahmet etsin. Allah Celle ve Ala sana rahmet etsin" diye tekrar tekrar dua buyurmuşlardır. Bu rivayette de:

Ya Ebû Eyyûb sana şimdiden sonra hiçbir kötülük isabet etmez, duay-ı habib-i kibriyasına mazhar olmuştur.

EBU EYYÛB El-ENSARİ'NİN İSTANBUL'A TEŞRİFLERİ

Hazret-i Halit -radıyallahu anh- zamanındaki hiç bir gazada bulunmağı fevt etmemiş hatta ahir ömürlerinde yetmiş seksen yaşlarında olmasına rağmen Peygamber Efendimizin, aşağıdaki hadis-i şerifleri üzerine iki defa hicretin 43-48 ve 49-51 senelerinde Süfyan bin Avf kumandasında bulunan büyük bir ordu ile İstanbul'a hareket etmiş, muharebe denizden ve karadan şiddetle devam eylediği sırada gerek Süfyan bin Avf gerekse Ebû Eyyûb El-Ensarî -radıyallahu anh- ikisi de burada şehid olmuşlardır.

İstanbul'un fethinde Ebû Eyyûb El-Ensari'nin -radıyallahu anh- bulunduğu kabr-i şeriflerin yeri Akşemseddin -kuddise sirruh- tarafından keşfedilmiş ve Fatih Sultan Mehmet Han tarafından da türbe inşa edilmiştir.

Ebu Eyyûb El-Ensarî gibi bir mücahidi azamın Türkiyemizde, İstanbul'da medfun olması, milletimiz için bir gurur kaynağıdır.

Allahü Teala ve Tekaddes hazretlerine dua eden bir çok kimseler, onun manevi huzurunda istekte bulunurlar. Bu mihmandar-ı Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Cenab-ı Hakk'ın has kullarından olması dolayısıyla Onun yüzü suyu hürmetine ekseriyetle duaları kabul edilir.

Türkiye'deki medfun olan zat ne kadar derecesi yüksek olursa olsun, ondan doğrudan doğruya istekte bulunulmaz. Böyle bir hareket ve niyette bulunulursa şirk olur.

Ancak, o vesîle yani vasıta kılınır.

Resûl-i Ekrem -sallallah aleyhi ve sellem- Efendimizin hadis-i şeriflerinden:

- Bir tarafı kara, diğer tarafı denize bakan bir memleket vardır, işittiniz mi? Buyurunca ashab-ı kiram:

- Evet orası Konstantinîyye, yani İstanbul'dur demişlerdir.

Resûl-i Ekrem -sallallah aleyhi ve sellem- Efendimiz:

- Kıyamet kopmaz, taki Beni İshak'dan 70.000 asker tekbirlerle o şehre gaza edip fethetmedikçe.

- Konstantiniyye elbette feth olunacaktır. İmdi onun Emir'i ne güzel emirdir ve ordusu ne güzel ordudur.

Benim ümmetimden gaza için ilk denize binen asker öyle askerdir ki, o, amelleri sebebiyle onlara Cennet vacib olmuşdur, yani şübhesiz Cennet ve mağfiret kazandılar. Benim ümmetimden gaza için hazırlanıp kayser-i Rum'un memleketi olan Konstantıniyye'ye cihada giden askerde afv u mağfirete mazhar olmuştur.
(Kaynak: Mahmud Sami Ramazanoğlu, Ashab-ı Kiram, Erkam Yayınları)

Hicret sırasında Hz. Peygamber'i (sas) Medine'de evine misafir eden ve 80 yaşında at sırtında İstanbul'u feth'e gelen sahabe Ebû Eyyûb el-Ensârî (ra).

EBÛ EYYÛB EL-ENSARİ’NİN (R.A.) PEYGAMBERİMİZİ EVİNDE MİSAFİR ETMESİ

Peygamberler Sultânı’nı hâne-i saâdetlerinde yedi ay müddetle ağırlama bahtiyarlığına nâil olan Ebû Eyyûb el-Ensârî -radıyallâhu anh- başlangıçta Allâh Resûlü’nün, evinin üst katında kalması için ne kadar ısrar ettiyse de -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“−Yâ Ebû Eyyûb! Evin alt katında bulunmamız, bizim için daha münâsip ve elverişlidir.” buyurarak alt katta oturdular.

Aziz misâfirleri Allâh Resûlü’ne eşsiz bir hürmet ve muhabbetle hizmet eden Ebû Eyyûb -radıyallâhu anh- ve âilesi, yattıkları yerin Peygamber Efendimizin hizâsına gelmesinden bile teeddüb ettikleri için, duvar kenarlarına sığınarak uyuyorlardı.

Birgün testileri kırıldı ve içindeki bütün su, zemîne döküldü. Suyun mübârek misâfirlerinin üzerine damlayıp da O’nu rahatsız etmesinden endişelenen Ebû Eyyûb Hazretleri, hemen tek örtüleri olan kadife yorganı aldı ve telâş içinde yerleri kuruladı. Sabah olunca da Varlık Nûru’na -sallâllâhu aleyhi ve sellem- üst kata çıkmaları husûsunda ısrarla ricâda bulundu. Resûlullâh Efendimiz:

“−Alt kat daha elverişlidir!” buyurdu ise de Ebû Eyyûb -radıyallâhu anh-:

“−Siz alt katta bulundukça biz üst kata çıkamayız!” dedi. Bunun üzerine, yerlerini değiştirdiler.

Ebû Eyyûb El-Ensârî ve âilesi, Peygamber Efendimizi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- misâfir ettikleri günlerde yemek pişirir ve kendisine ikrâm ederlerdi. Yemeğin kalan kısmı geri geldiğinde, Âlemlerin Efendisi’nin parmaklarıyla dokunduğu yerleri araştırır, bununla teberrük ederlerdi. Bir keresinde soğanlı veya sarımsaklı bir yemek göndermişler, fakat Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yememişti. Ebû Eyyûb -radıyallâhu anh- yemekte Efendimizin parmak izlerini göremeyince, endişe ile yanına giderek:

“−Yâ Resûlallâh! O yemek haram mıdır?” diye sordu.

Resûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“−Değildir! Fakat, kokusundan hoşlanmadım. Çünkü ben meleklerle konuşuyorum.” buyurdu.

Bunun üzerine Ebû Eyyûb -radıyallâhu anh-:

“−Sizin hoşlanmadığınız şeyden ben de hoşlanmam!” dedi.

Ancak Resûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“−Siz onu yiyiniz!” buyurdu.

Bundan sonra Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e bir daha o sebzeden yemek yapmadılar.

Bu hâl, Allâh Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in, insanları ve melekleri hiçbir şekilde rahatsız etmeme husûsundaki incelik, nezâket ve hassâsiyetini ne güzel ifâde etmektedir.

Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri’nin Allâh Resûlü’ne olan hürmet ve ihtimâmı, Peygamber Efendimiz’in misâfirlik döneminden sonra da devâm etmiştir. Nitekim sırf Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in:

“İstanbul elbette fetholunacaktır; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir!”  müjdesine nâil olabilmek için seksen küsur yaşında iken iki sefer İstanbul kuşatmasına katılmış ve sonradan gerçekleşecek fethin ilk neferlerinden olarak rûhunu bu yolda teslîm etmiştir. Vefât etmeden az evvel, kendinden sonra fethe gelecek İslâm askerlerine mübârek cesedleri ile dahî bir hedef gösterebilmek için etrâfındakilere:

“–Cesedimi, ayağınızın bastığı son noktaya gömün!” buyurmuştur. 

Amerika ' da 15 yaşındaki bir çocuk marketten ekmek çalarken yakalandı. Kaçmaya çalışırken bir de raf kırmış.

Çocuk tutuklanmış ve mahkemeye çıkartılmış

Kararı vermeden önce hakim çocuğu da duymak ister.

Hakim: ′′ Neden çaldın..? ′′ ′′

Çocuk: ′′ Ekmeğe ihtiyacım vardı. ′′ ′′

Hakim: ′′ Çalmak yerine ekmek alamadınız mı..? ′′ ′′

Oğlan: ′′ Satın alacak param yoktu ".

Hakim: ′′ Ailenden para isteyebilirdin ′′

Oğlan: ′′ Evde sadece annem var. Annem hasta ve işsiz. Sırf bunun için biraz ekmek ve peynir çaldım. ' '

Hakim: ′′ Sen küçüksün, normalde işin de yok ′′

Oğlan: ′′ Yıkama üzerinde çalıştım. Bir hafta önce anneme hizmet etmek için izin aldım ve bu yüzden kovuldum. ′′

Hakim: ′′ Yardım isteyecek yeriniz ,kimseniz yok muydu? ′′

Oğlan: ′′ Her gün evden çıktığımda herhangi bir iş icin eleman arayan en az elli adresle iletişime geçiyorum ama başarısız. Sonunda hırsızlık yapmaya karar verdim. ′′ ′′

Cocugun ifadesinin ardından hakim kararını açıkladı:

-" Çalmak, özellikle EKMEK çalmak çok utanç verici bir suçtur. Ve işte hepimiz bu suçtan sorumluyuz. Bu odadaki herkes ve ben de bu suçtan sorumluyum.

O zaman tüm mahkeme katılımcıları 10. $ ile ′′ ceza ′′ alacak. Siz her biriniz 10 $ gönderene kadar kimse mahkeme salonundan ayrılmayacak.

Hakim de 10 $ ' ını verdikten sonra aç çocuğu polise teslim eden markete de 1,000 $ para cezası verdi.

Kararı duyduktan sonra çocuk gözyaşlarını tutamadı ve ikinci karar okunurken hakimi görünce heyecanlandı.

Hakim gözyaşlarını saklamaya çalışarak salonu terk etti. Hakimin son sözleri bunlardi:

-"Bir kişi EKMEK çalarken yakalanırsa, o cemaatin, toplumun, devletin tüm insanları utanmalıdır".

Kitabımda inanıyorumki çok güzel Hakikatlere ulaştım ama genel hayatımda ömür boyu süründüm ninnilerin ve nefsimin dinini yaşadım kula kul olarak.

İzzet ALLAH(cc)ın ,onun Resulünün(asm) ve müminlerindir. Ayeti Kerime.

 ALLAH(cc)ım Beni Ahirette senin Rahmetinden uzaklaştıracak bir Dünya nimeti verme.Hz.Ömer(ra) Her ümmetin bir fitnesi var benim ümmetimin fitneside mal dır.H.Şerif Evet yazıyoruz sadece yaşamıyoruz Bir döşek bir tencere bir su kabı ile ömrünü geçiren Peygamberin (asm) sade ve Dünyaya ehemmiyet vermeyen yaşantısı nerede bizim kafirlere özenip içinde gafletle boğulduğumuz fitnelerle dolu Dünya hayatı nerede onun için dertlerimiz bitmiyor Dünyadada boğulduk Ahirettede hesabını veremiyeceğiz.

 Hayatımızın bütün artıları islama kuran ve sünnete doğru değerlere ve ALLAH(cc)ın sevdiklerine olan muhabbetin meyvesidir.ALLAH(cc)sız Ahlaksızlığı haram yaşantıyı karakter edinenin islamla alakası yoktur.

Sait nursinin her şeyi hırsızlama olduğu için hayatımıda her emeğimi alın terimi ibadetimi her   şeyimide çaldı kayırdıkları kafir münafık dostlarıyle yedi  ihtiyacım olduğunda düştüğümde zerresini koklatmadı daha sonra o kapıdan nice vicdansızlar nice insi cinni şeytanlar girdi nice fitneler yaşattı.

Beton kemal kim olmuşki cumhuriyet bayramında bütün camilerde üstelik hutbede rahmetle anılıp bütün Müslümanların dusına muhatap oluyur Deccalizme dinamo olmuş ve Dünyanın çok yerinde putları dikili bir dehşetli şahsiyeti hala vatan kurtaran arslan diye rahmetle ananlar hangi dinden hiç feraset Adalet vicdan ahlak bu kadar duyarsız olamaz adam harf ınkılabıyle 1000 yıllık Türk-islam tarihini katletmiş kılık kıyafet devrimiyle milletin namusunu pazara dökmüş ingilizin masonun yahudinin ermeninin laik dinsizlerin safını seçmiş nice hafızı alimi hiç uğruna katletmiş ezanı susturmuş vermiş içkiye aleme zülme şirkin düzenini kurmuş laiklik din olmuş kurani mana cihad ruhu güzel Ahlak katledilmiş 100 yıl dır çanakkaledeki islamın birlik ruhu katledilmiş genlerinde islamı taşıyanlar İslam düşmanı olmuş hala put dikme yarışında peşinden gidenler ve nice gafil taşlara feda ediliyor deccal değilsede bu şahıs ümmetin kezzabı dehşetli bir münafık ancak hala büyük kurtarıcı ve başı secdede aptallar 100 yıldır dinini katleden bu şahsa basiretsiz Diyanet işlerinin organize ettiği hutbede Rahmet okuyor o kurtuluş savaşı o meydan muharebeleri o Çanakkale savaşı orada şehadeti içen 100 binlerce vatan evladının hakkı iken bu adamın hala ilahlaştırılması ve ALLAH(cc)ın lütfettiği bir muzafferiyeti bu zalim kafir kafalı kendi mazisini kendi katletmiş ve 100 yıldır bu memleket insanını İslam ümmetini kafire deccalizme nefislerine kul eden münafığı hala büyük kurtarıcı diye Rahmetle anmak ve iklimindeki bir sürü haini zalimi kayırmak  hangi Dinin Adalet Ahlak ve vicdan anlayışıdır.Bu tutum kurani manaya düşmanlıktır zülümdür.  Cinni domuzlar ve tağut yandaşları ne talimat vermişlerse o geçirilmiş hayata tarih boyu ,kuran dışı nice bozuk felsefelerle iman etmeyen nice şirk küfür zülüm ehli haramzade pisliği kayırıp nice suçsuz masum mazlumu katletmeyi nice güzellikleri bu milletin namusunu kurani manadaki İslam anlayışını katledip iman ile küfrün nikahını kıyarak deccalizmin satanizmin Dünyasına asker yetiştirenler insanlığı topyekün cehenneme taşıyanlarda en iyi Müslüman kendileri geçiniyor Bugün Kurani mana Tevhid bazlı bir İslam mahkümdür sorarsan Atetürkleri  yani putları insanımızı kula kulluktan kurtarmiş asla ancak taştan adama nefsine firafunlara nemrutlara ebucehillere şettana kul bir nesil yetiştirmiş.insanlar uykudadır ancak öldükleri zaman uyanırlar.H.Şerif millet çoğunlukla onun bunun ve nefsinin ve putların şeyhin düzenin partilerin paranın kulu kalplerden iman sökülmüş

 La ilahe illallah kalbe külli şeyin,La ilahe illallah bade külli şeyin  La ilahe illallah  yebka ve yefna  külli şeyin ,La ilahe  ilallah leyse kemislihi şeyin .   Kim bu zikri  hergün bir kere söylese  ölene kadar Aklı başından gitmez.H.Ş

Aşere-i Mübeşşere Kimlerdir?

Aşere-i Mübeşşere, Peygamber Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem- tarafından cennete girecekleri daha hayatta iken kendilerine müjdelenen on sahâbîden ibârettir.

Kaynaklarda “el-aşeretü’l-mübeşşere”, “el-mübeşşerûn bi’l-cenne”, “el-aşeretü’l-meşhûdü lehüm bi’l-cenne” gibi ifadelerle anılan bu on sahâbî:

1.     Hazreti Ebû Bekir,

2.     Hazreti Ömer,

3.     Hazreti Osman,

4.     Hazreti Ali,

5.     Hazreti Talha b. Ubeydullah,

6.     Hazreti Zübeyr b. Avvâm,

7.     Hazreti Abdurrahman b. Avf,

8.     Hazreti Sa‘d b. Ebû Vakkās,

9.     Hazreti Ebû Ubeyde b. Cerrâh ve

10. Hazreti Saîd b. Zeyd -radıyallahu anhüm-'dür.

Ashaptan Saîd b. Zeyd’in bir rivayetinde bu on kişiden Ebû Ubeyde b. Cerrâh yerine Abdullah b. Mes‘ûd zikredilmiştir (İbn Abdülber, II, 318). Abîde es-Selmânî’den gelen benzer bir rivayeti de Zehebî kaydetmektedir (Ma'rifetü’l-kurrâ, I, 34).

Hadislerde cennetlik oldukları topluca haber verilen bu sahâbîlerden başka Hz. Hatice, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Selâm gibi münferit olarak cennetle müjdelenenler de vardır.

AŞERE-İ MÜBEŞŞERE'NİN ORTAK ÖZELLİKLERİ

Aşere-i mübeşşerenin bazı ortak vasıfları şunlardır:

1.     Tamamı ilk müslümanlardan olan bu on sahâbî Hz. Peygamber’e ve İslâm’a büyük yardımlarda bulunmuşlardır.

2.     Kureyş kabilesine mensup olup nesepleri Hz. Peygamber’in nesebiyle birleşmektedir. Bu sebeple, “aşere-i mübeşşere” ifadesini “Kureyş’ten cennetle müjdelenmiş on kişi” olarak anlamak daha doğru olacaktır. Nitekim konuya ait rivayetlerde de “aşeretün min Kureyşin fi’l-cenne” kayıtlarına rastlanmaktadır.

3.     Bedir Savaşı’na ve Bey‘atürrıdvân’a katılmışlardır. Bey‘atürrıdvân’da bulunamayan Hz. Osman adına bizzat Hz. Peygamber iki elini birbirine kavuşturarak biat etmiş, onu da biata katılanlardan saymıştır.

4.     Allah’ı ve Resulü’nü sevdikleri bizzat Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır.

5.     Allah yolunda yakınlarına karşı savaşmaktan çekinmemişlerdir. Nitekim Mücâdile sûresinin, “Allah’a ve âhiret gününe inanan bir toplumun babaları, oğulları, kardeşleri, akrabaları bile olsa, Allah’a ve Peygamber’e karşı gelenlere sevgi beslediklerini göremezsin” meâlindeki 22. âyetinin aşere-i mübeşşereye dahil ashap hakkında nâzil olduğuna dair bazı rivayet ve yorumlar bulunmaktadır.

AŞERE-İ MÜBEŞŞERE'NİN HAYATLARI

Aşere-i mübeşşerenin İslâmiyet’teki seçkin yerini dikkate alan İslâm bilginleri, ilmî tasnif ve değerlendirmelerde ilk sırayı hemen daima bunlara ayırmışlardır. Ahmed b. Hanbel el-Müsned’ine aşere-i mübeşşerenin rivayet ettiği hadislerle başlamıştır. Taberânî’nin el-Mu'cemü’l-kebîr ve Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin Hilyetü’l-evliyâ adlı eserlerinde de aynı sıralama görülmektedir.

HAZRETİ EBÛ BEKİR

Hazret-i Ebû Bekir -radıyallahu anh-’ın ismi Abdullah’tır. Tertemiz nesebi, Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in altıncı batındaki dedesi Mürre bin Kâ‘b ile birleşir. Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem-’den iki yaş küçüktür.

İslâm’dan önceki 38 yıllık hayatında dahî içki kullanmamış, putlara tapmamış, dâimâ nezih ve örnek bir şahsiyet sergilemiştir. Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem-, peygamberliğini îlân ettiğinde, hemen îmân etmiştir. Erkeklerden ilk olarak İslâm ile şereflenen odur. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallahu anh-, Allah Teâlâ’nın ve O’nun en sevgili Rasûlü’nün en sevgili dostudur.[1] Kur’ânî ifâde ile; “İkinin İkincisi”dir.[2] Canıyla, malıyla ve âilesiyle Peygamber Efendimiz’in etrâfında âdeta pervâne olmuş, ömrünü ve bütün varlığını İslâm’ın muhâfazası ve neşri için vakfetmiştir.

Hazret-i Ebû Bekir -radıyallahu anh- dîni idrâk etme hususunda son derece firâsetli, sır ve hikmetlere vukufiyette yüksek anlayış sahibi, nerede, ne zaman ve nasıl konuşacağını gâyet iyi bilen, yumuşak huylu ve çok cömert bir zât idi. Az konuşur; halîfeliği sırasında da kumandan ve vâlilerine az konuşmalarını tavsiye ederdi. Âyet-i kerîmeleri ve Peygamber Efendimiz’in sözlerini en iyi o anlardı.[3] Zira ömrü boyunca Efendimiz’den hiç ayrılmamıştı. Bedenen ayrı kaldığı kısa zamanlarda bile kalben O’nunla beraber olarak dâimî bir râbıta hâlinde bulunurdu.

Ashâb-ı kirâm, Ebû Bekir Efendimiz’in kıymetini bilir; “Onu kızdırırsak, Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- gazaplanır, Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- gazaplanınca da Cenâb-ı Hak gazap eder ve biz helâk oluruz!” diye ona karşı çok dikkatli davranırlardı.[4] Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem- ona şu ebedî müjdeyi vermişlerdi:

“–Ey Ebû Bekir! Ümmetimden Cennet’e ilk girecek kişi olman sana kâfî değil midir?!” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 8/4652)

HAZRETİ ÖMER

Ebû Hafs Ömer b. el-Hattâb b. Nüfeyl b. Abdiluzzâ el-Kureşî el-Adevî (ö. 23/644)

Hulefâ-yi Râşidîn’in ikincisi (634-644).

Fil Vak‘ası’ndan on üç yıl kadar sonra, diğer bir rivayete göre ise Büyük (Dördüncü) Ficâr savaşından dört yıl kadar önce Mekke’de doğdu (Halîfe b. Hayyât, I, 151). Baba tarafından soyu Câhiliye döneminde Kureyş kabilesinin sefâret işlerine bakan Adî b. Kâ‘b kabilesine ulaşır ve Kâ‘b b. Lüey’de Hz. Peygamber’in nesebiyle birleşir. Annesi Mahzûm kabilesinden Hanteme bint Hâşim’dir. Müslüman olmadan önceki hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Babasının develerini güttüğü, içkiye ve kadına çok düşkün olduğu, iyi ata bindiği, iyi silâh kullandığı ve pehlivan yapılı olduğu belirtilmektedir. Şiire meraklı olduğu, güzel konuştuğu, okuma yazma bildiği, ensâb bilgisini öğrendiği, ticaret yaptığı, bu maksatla Suriye, Irak ve Mısır’a gittiği, Kureyş kabilesi adına elçilik görevinde bulunduğu rivayet edilir.

Kureyş’in bazı ileri gelenleri gibi putperestliğe bağlı kalarak önceleri Hz. Peygamber’e ve İslâmiyet’e karşı düşmanlık gösteren, bilhassa kabilesinden müslüman olanlara işkence yapan Ömer bi‘setin 6. yılında (616) müslüman oldu Onun müslüman oluşuna dair kaynaklarda iki rivayet bulunmaktadır. Hemen hemen bütün kaynaklarda yer alan meşhur rivayete göre Hamza’nın İslâm’ı kabulünden sonra Ömer Hz. Peygamber’i öldürmek üzere yola çıkmış, yolda karşılaştığı Nuaym b. Abdullah’tan kız kardeşi Fâtıma ile kocası Saîd b. Zeyd’in müslüman olduğunu öğrenince onların evine gitmiştir. Onları Tâhâ sûresini okurken bulmuş, okuduklarını kendisine vermelerini istemiş, ancak bu isteği reddedilince kız kardeşini ve eniştesini dövmüş, kardeşi kendilerine Kur’an öğreten ve Ömer’den saklanan Habbâb b. Eret’i de çağırarak müslüman olduklarını Ömer’in yüzüne karşı söylemiştir. Bunun üzerine yumuşayan Ömer müslüman olmaya karar vermiş, Habbâb’dan Resûlullah’ın Erkam b. Ebü’l-Erkam’ın evinde olduğunu öğrenip oraya gitmiş ve kendisine biat ederek müslüman olmuştur Diğer rivayete göre bir gece şarap içmek için içki arkadaşlarını aramış, kimseyi bulamayınca Kâbe’ye gitmiş. Orada Kâbe’yi önüne alan Hz. Peygamber’in Beytülmakdis’e doğru namaz kıldığını görünce Kâbe’nin örtüsü altına saklanarak ona yaklaşmış, Resûl-i Ekrem’in okuduğu, Kureyşliler’in Kur’an için söyledikleri, “Şairlerin, kâhinlerin veya Muhammed’in uydurmasıdır” şeklindeki sözlere cevaplar veren Hâkka sûresinin 41-46. âyetlerini duyunca müslüman olmaya karar vererek Hz. Peygamber’i takip etmiş, Hz. Peygamber’in, evine girmeden önce onu farkedip “Ne var yâ Ömer?” diye sorması üzerine, “Allah’a, resulüne ve onun Allah katından getirdiği şeylere iman etmeye geldim” deyince Resûlullah, “Ey Ömer! Allah sana hidayet nasip etti” diyerek göğsünü sıvazlamış ve imanda sebat etmesi için ona dua etmiştir .Bu rivayetlerden ikincisi tercihe değer görülmektedir. Hz.Ömer’in müslüman oluşunun Resûl-i Ekrem’in, “Yâ rabbi! İslâmiyet’i Ömer b. Hattâb veya Amr b. Hişâm (Ebû Cehil) ile teyit et” duasının bir tezahürü olduğu belirtilmektedir.Ömer müslüman olduğu gece Ebû Cehil’in evine giderek İslâm’ı kabul ettiğini bildirdi; ayrıca ertesi gün Cemîl b. Ma‘mer el-Cumahî’ye müslüman olduğunu bütün Kureyşliler’e ilân ettirdi. Onun İslâmiyet’e girmesinden sonra müslümanlar ilk defa Kâbe’de toplu olarak namaz kıldılar .

HAZRETİ OSMAN

Ebû Abdillâh (Ebû Amr) Zü’n-nûreyn Osmân b. Affân b. Ebi’l-Âs b. Ümeyye el-Kureşî el-Ümevî (ö. 35/656)

İlk müslümanlardan, Hulefâ-yi Râşidîn’in üçüncüsü.

Fil Vak‘ası’ndan altı yıl sonra Tâif’te doğdu. Kureyş’in en zengin tüccarlarından olan babası Affân Câhiliye devrinde öldü. Annesi Ervâ bint Küreyz, Resûlullah’ın halası Ümmü Hakîm Beyzâ bint Abdülmuttalib’in kızıdır. Mensup olduğu Emevî (Ümeyye) kabilesinin soyu Abdümenâf b. Kusay’da Hz. Peygamber’in nesebiyle birleşir. Resûl-i Ekrem’den altı yaş küçüktür. Gençliğinde babasının yanında ticaretle uğraşan Osman, İslâm öncesinde Mekke’nin önemli tüccarları arasına girdi. İslâmî davetin ilk safhasında Hz. Ebû Bekir’in delâletiyle Resûlullah’ın yanına giderek müslüman oldu ve ilk on müslüman arasında yer aldı. Eşraftan olması dolayısıyla İslâm’ı kabul edişi Kureyş içinde yankı yaptı. Amcası Hakem b. Ebü’l-Âs onu bağlayıp dininden dönene kadar bağlarını çözmeyeceğini söyleyince şiddetle karşı koydu. Kararlılığını görüp bağlarını çözmek zorunda kalan amcasından sonra annesi de çok uğraştı, ancak onu dininden döndüremedi. Osman kısa bir süre sonra Hz. Peygamber’in kızı Rukıyye ile evlendi. İslâmiyet’in 5. yılında (615) hanımıyla birlikte ilk kafilede Habeşistan’a hicret etti. Habeşistan’da doğan ve hicretin 4. yılında (625) vefat eden oğlu Abdullah dolayısıyla kendisine Ebû Abdullah künyesi verildi.

HAZRETİ ALİ 

Ebü’l-Hasen Alî b. Ebî Tâlib el-Kureşî el-Hâşimî (ö. 40/661)

Hz. Peygamber’in damadı, Hulefâ-yi Râşidîn’in dördüncüsü.

Hicretten yaklaşık yirmi iki yıl önce (m. 600) Mekke’de doğduğu rivayet edilmektedir. Babası Hz. Peygamber’in amcası Ebû Tâlib, annesi de Fâtıma bint Esed b. Hâşim’dir. Ebû Tâlib’in en küçük oğludur. Mekke’de baş gösteren kıtlık üzerine Hz. Peygamber amcası Ebû Tâlib’in yükünü hafifletmek için onu himayesine almış, Hz. Ali beş yaşından itibaren hicrete kadar onun yanında büyümüştür. Hz. Muhammed’in peygamberliğine ilk iman edenlerdendir. Ancak Hz. Hatice ile aynı zamanda veya ondan hemen sonra yahut da Hz. Hatice ve Hz. Ebû Bekir’den sonra iman ettiği hususu, Ehl-i sünnet ile Şiîler arasında tartışılan bir konudur sırada yaşının dokuz, on veya on bir olduğu rivayet edilir. Bu durumda onun Hz. Hatice’den sonra, yaşına göre, çocuklar arasında ilk inanan ve Hz. Peygamber’le birlikte ilk namaz kılan kimse olduğu ağırlık kazanmaktadır. Hz. Ali’nin hicretten önceki hayatı hakkında kaynaklarda fazla bilgi yoktur. Ancak hayatı, menkıbevî ve efsanevî rivayetlerle örülü Şiî kaynaklarda doğumundan itibaren en ince teferruatına kadar ve zengin kerametlerle dolu olarak anlatılır

TALHA BİN UBEYDULLAH

Ebû Muhammed Talha b. Ubeydillâh b. Osmân et-Teymî el-Kureşî (ö. 36/656)

Aşere-i mübeşşereden olan sahâbî.

Nesebi Hz. Peygamber ile Mürre’de, Hz. Ebû Bekir ile Amr b. Kâ‘b’da birleşir. Annesi Sa‘be bint Abdullah sahâbeden Alâ b. Hadramî’nin kız kardeşidir. Hz. Ali ile aynı yıl doğduğu zikredilmekteyse de öldüğünde en az altmış yaşında olduğuna göre daha önce doğmuş olmalıdır. İki erkek kardeşinden Osman müslüman olmuş, diğeri ise Bedir Gazvesi’nde müşrik saflarında ölmüştür. İslâm öncesi Mekke’nin önemli tüccarlarından biri olan Talha ticaret için bulunduğu Busrâ’da karşılaştığı bir rahipten Hz. Muhammed’in peygamberliğini öğrenince hemen Mekke’ye döndü ve Hz. Ebû Bekir vasıtasıyla İslâmiyet’i kabul edip ilk müslümanlar arasında yer aldı. Vahiy kâtipliği de yapan Talha hem cennetle müjdelenen on sahâbîden hem de Resûlullah’ın havârisi diye bilinen on iki kişiden biridir. Müslüman olduğu günlerde Hz. Ebû Bekir ile aynı ipe bağlanarak işkence gördüğünden her ikisi “Karîneyn” (yakın dost) diye anılır. Suriye’de bulunduğu dönemde gerçekleşen Habeşistan hicretine katılamadı. Resûl-i Ekrem Medine’ye hicret ettikten sonra Hz. Ebû Bekir’in ailesini Medine’ye o götürdü. Mekke’de iken Zübeyr b. Avvâm ile, Medine’de Kâ‘b b. Mâlik ile (bazı rivayetlere göre Ebû Eyyûb el-Ensârî, Sa‘d b. Ebû Vakkās veya Saîd b. Zeyd) ile kardeş ilân edildi. Yine Şam’da olduğu sırada meydana gelen Bedir Gazvesi’ne katılamadığı zikredilmekteyse de birçok kaynakta Hz. Peygamber’in onu ve Saîd b. Zeyd’i Şam yoluna istihbarat için gönderdiği ve Medine’ye ancak savaş bittikten sonra dönebildikleri belirtilmektedir. Bu sebeple kendisine ganimetten pay verildi. Uhud Gazvesi’nden itibaren bütün savaşlarda yer aldı. Kahramanca savaştığı Uhud Gazvesi’nde Resûlullah’ı korurken birçok yerinden yaralandı ve eli çolak kaldı. O gün üzerinde iki zırh bulunduğu için Uhud kayalığına çıkamayan Resûl-i Ekrem Talha’nın sırtına basarak oraya çıktı bu sebeple de “Talha’ya -cennet- vâcip oldu” buyurdu (Tirmizî, “Menâķıb”, 21). Talha’nın faziletine dair birçok hadis nakledilmiştir. Hz. Peygamber’in hanımlarından dördünün kız kardeşleriyle evlenen Talha’nın on beş çocuğu oldu. Bunlar arasında Seccâd lakabıyla tanınan Muhammed ile Mûsâ, İmrân ve Âişe meşhurdur.

ZÜBEYR BİN AVVÂM

Ebû Abdillâh ez-Zübeyr b. el-Avvâm b. Huveylid el-Kureşî el-Esedî (ö. 36/656)

Hz. Peygamber’e ilk iman edenlerden ve cennetle müjdelenen on sahâbîden biri.

594 veya 595’te Mekke’de doğdu. Babası Hz. Hatice’nin kardeşi Avvâm b. Huveylid, annesi Resûl-i Ekrem’in halası Safiyye bint Abdülmuttalib’dir. Soyu Hz. Peygamber’in dedelerinden Kusay b. Kilâb’da Resûl-i Ekrem ile birleşir (İbn Sa‘d, III, 100). Annesi oğluna büyük kardeşi Zübeyr b. Abdülmuttalib’in ismini vermiştir. Zübeyr b. Avvâm çocukluğunun büyük bir kısmını Resûlullah’ın çocuklarıyla birlikte geçirdi. Babası çok küçükken vefat ettiğinden annesi onu kendi akrabaları olan Hâşimoğulları arasında büyüttü. Oğlunun eğitimi konusunda zaman zaman katı davrandığı için eleştirilmiş, ancak kendisi onun iyi yetişmesi için böyle yaptığını söylemiştir (a.g.e., III, 101). Zübeyr’in putlara hiç tapmadığı, Câhiliye inanışlarına meyletmediği, İslâm’a davetin ilk günlerinde on altı yaşında iken dört, beş veya yedinci müslüman olarak İslâmiyet’i kabul ettiği, bunda Hz. Ebû Bekir’in etkisinin bulunduğu nakledilir Müslümanlığı kabul etmesine önce amcası Nevfel b. Huveylid karşı çıktı; İslâm’dan vazgeçmediği takdirde kendisine şiddet uygulayacağına dair yemin etti; bir sonuç alamayınca onu bir hasıra sardı ve tavana astı, alttan ateş yakarak dumanıyla ona işkence etti, ancak Zübeyr inancından vazgeçmedi Oğluna eziyet edildiğini öğrenen annesi Safiyye onu Nevfel’in elinden kurtardı.

ABDURRAHMAN BİN AVF

Ebû Muhammed Abdurrahmân b. Avf b. Abdiavf el-Kureşî ez-Zührî (ö. 32/652)

Hz. Peygamber’e ilk iman eden ve cennetle müjdelenen on sahâbîden biri.

Fil Vak‘ası’ndan (571) on yıl kadar sonra Mekke’de doğdu. Câhiliye döneminde Abdü Amr veya Abdü’l-Kâ‘be olan adı, müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber tarafından Abdurrahman olarak değiştirildi. Genç yaşından itibaren ticaretle uğraştı. Câhiliye devrinde de içki içmeyen ve güzel ahlâka sahip biri olarak tanınırdı. Hz. Ebû Bekir ile olan eski dostluğu, onun vasıtasıyla müslüman olmasını sağladı. İlk sekiz müslümandan biri olan Abdurrahman, Mekke müşriklerinin baskı ve işkenceleri yüzünden önce Habeşistan’a, sonra da Medine’ye hicret etti. Hz. Peygamber onunla ensardan Sa‘d b. Rebî‘ arasında kardeşlik bağı (muâhât*) kurdu.

Hz. Peygamber’le birlikte bütün savaşlara katıldı. Uhud’da yirmiden fazla yara aldı, hatta ayağındaki yaralar sebebiyle topal kaldı. Hicretin altıncı yılında (628) Dûmetülcendel üzerine yapılan bir seferde, Hz. Peygamber onu seriyye kumandanlığına getirdi ve başına sarık bağladı. Savaşı kazanınca Peygamber’in tâlimatı üzerine kabile reisinin kızı ile evlendi. Tebük seferi sırasında imamlık ettiği bir namaza Hz. Peygamber de iştirak etti. Böylece Ebû Bekir gibi o da Resûlullah’a imamlık yapmış oldu. Vefatında Hz. Peygamber’i kabre indiren dört sahâbîden biri Abdurrahman idi.

SA'D BİN EBÎ VAKKAS

Ebû İshâk Sa‘d b. Ebî Vakkās Mâlik b. Vüheyb (Üheyb/Vehb) el-Kureşî ez-Zührî (ö. 55/675)

Aşere-i mübeşşereden olan sahâbî, kumandan.

Milâdî 592 yılında Mekke’de doğdu. Nesebi Benî Zühre’den olan babası vasıtasıyla Kilâb b. Mürre’de, Benî Ümeyye’den olup İslâmiyet’i kabul etmeden ölen annesi Hamne bint Süfyân b. Ümeyye vasıtasıyla Abdümenâf b. Kusay’da Hz. Peygamber’in nesebiyle birleşir. Dedesi Vüheyb b. Abdümenâf b. Zühre, Resûl-i Ekrem’in annesinin amcası olduğu için Resûlullah Sa‘d’a “dayı” diye hitap ederdi. On yedi veya on dokuz yaşında iken İslâmiyet’i kabul etmesi üzerine annesi dininden dönmediği sürece onunla konuşmamaya ve yemek yememeye ant içti; fakat Sa‘d dininden dönmeyeceğini söyledi. İslâmiyet’in ilk yıllarında müslümanlarla alay eden bir müşriği yaraladığı için İslâm uğrunda ilk kan akıtan kişi diye anıldı. Hz. Peygamber’den önce Medine’ye hicret etti; Resûl-i Ekrem onu Mus‘ab b. Umeyr veya Sa‘d b. Muâz ile kardeş ilân etti. Râbiğ Seriyyesi ile Batn-ı Nahle Seriyyesi’ne katıldı ve Kureyş kervanına ilk oku o attı (İbn Sa‘d, III, 139). Harrâr Seriyyesi’nde kumandan olarak görev yaptı. Bedir Gazvesi’nde müşrik süvari birliğinin kumandanı Saîd b. Âs’ı öldürüp kılıcını Resûl-i Ekrem’e teslim etti. Daha sonra Hz. Peygamber ile bütün gazvelere katıldı. Uhud Gazvesi’nde attığı her oku hedefine isabet ettirdiği için Resûlullah ona atacağı okları birer birer verirken, “Anam babam sana fedâ olsun ey Sa‘d, at!” diye iltifat ederdi Birçok savaşta ve Medine’de düşman baskınından korkulduğu zamanlarda Resûlullah’ın yanından ayrılmadı.

SAÎD BİN ZEYD

Künyesi, Ebü’l-A‘ver (Ebû Sevr) Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl el-Kureşî (ö. 51/671 [?])

Milâdî 600 yılı civarında Mekke’de doğdu. Adî b. Kâ‘b oğullarından olup soyu dedelerinden Kâ‘b b. Lüey’de Hz. Peygamber’in soyu ile birleşir. Babası, İslâm öncesi dönemde Hanîf dinine mensup olmakla bilinen Zeyd b. Amr b. Nüfeyl, annesi Huzâa kabilesinden Fâtıma bint Ba‘ce’dir. Babasının putlara tapmadığı, müşriklerin kestiği hayvanların etinden yemediği, Câhiliye âdetlerine değer vermediği ve kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesine şiddetle karşı çıktığı göz önüne alınırsaSaîd’in aile ortamında bu inançları benimseyen bir kişi olarak yetiştiği söylenebilir. Kaynaklarda babasının ona Allah’ın birliğine iman etmesi konusunda telkindebulunduğu zikredilir.

Çok genç yaşta İslâmiyet’i kabul eden Saîd b. Zeyd’in on ikinci veya on üçüncü müslüman olduğu nakledilir. Resûl-i Ekrem tarafından cennetle müjdelenen on sahâbî arasında yer aldı. Saîd amcasının kızı ve Ömer’in kız kardeşi Fâtıma ile, Ömer de onun kız kardeşi Âtike ile evliydi. Mekkeliler’in Hz. Peygamber’i öldürme kararını uygulamak üzere harekete geçen Ömer, kız kardeşi Fâtıma’nın müslüman olduğunu öğrenince Saîd b. Zeyd’in evine giderek onu hanımı ile birlikte tartakladı. AncakSaîd’in sabırlı davranması ve sorulan sorulara inandırıcı cevaplar vermesi üzerine Ömer onları bıraktı ve okunan Kur’an’ı dinledikten sonra iman etmeye karar verdi.

Saîd müşriklerden çok eziyet gördü ve hanımıyla birlikte Medine’ye hicret etti. Resûlullah onu Râfi‘ b. Mâlik, diğer bir rivayete göre ise Übey b. Kâ‘b ile kardeş ilân etti. Medine’de Resûl-i Ekrem’in yakın çevresinde bulunan Zeyd, Mekke müşrikleribaşta olmak üzere Hz. Peygamber aleyhinde faaliyet gösterenler hakkında bilgi toplama konusunda önemli görevler yaptı. Bedir Gazvesi’ne sebep olan Mekkeliler’in Suriye kervanı hakkında bilgi toplamakla görevlendirildiği için savaşa fiilen katılamadı; ancak ganimetten payı tam olarak verildi ve gördüğü hizmete karşılık cihad sevabını da alacağı kendisine müjdelendi (Hâkim, III, 495).

EBÛ UBEYDE BİN CERRAH

Ebû Ubeyde Âmir b. Abdillâh b. el-Cerrâh el-Fihrî el-Kureşî (ö. 18/639)

Aşere-i mübeşşereden olan kumandan sahâbî.

Hicretten kırk yıl önce Mekke’de doğdu (583). Türkiye’de yayımlanan bazı ansiklopedilerdeki 571’de Kudüs’te doğduğuna dair kayıt gerçeğe uymamaktadır. Hz. Peygamber’in onuncu dedesi olan Fihr’de Resûlullah ile soyları birleşir. Benî Hâris kabilesinden olan Ebû Ubeyde, Câhiliye devrinde Mekke’de okuma yazma bilenbirkaç kişiden biri olduğu için Kureyşliler kendisine değer verirdi. Ebû Ubeyde, Hz. Peygamber’in İslâm’a davete başladığı ve henüz Dârülerkam’a girmediği günlerde Hz. Ebû Bekir vasıtasıyla müslüman oldu. İslâmiyet’in yayılması için büyük çaba gösterdi ve bu sebeple Kureyşliler’in ağır baskılarına mâruz kaldı. İşkenceler dayanılmaz hale gelince 616 yılında yapılan İkinci Habeşistan Hicreti’ne katıldı. Ancak bir müddet sonra Mekke’ye döndü. Daha sonra Medine’ye hicret etti. Hz. Peygamber onunla Sa‘d b. Muâz arasında kardeşlik bağı (muâhât*) kurdu. Muhammed b. Mesleme veya Ebû Talha el-Ensârî ile kardeş yapıldığı da söylenmektedir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları.; TDV İslâm Araştırmaları Merkezi İslâm Ansiklopedisi

İnsi ve cinni şeytanların Din şarlatanlarının verdiği fiata razı olmayacak şereflilerden olmak için gayret göstereceksin iyileri kardeş edinecek her şerliden ve günahlarından ALLAH(cc)a sığınacaksın kötü Ahlaklılardan uzak duracaksın.

Yazdıklarımı eleştirerek beni mahküm edip kraldan çok kral olma diyen sözde Adaletliler ben hiçbir zaman kral olmadım krallığada sevdalanmadım .Ancak bugünün Dünyasını kuran Din hırsızı Din şarlatanı ruhbanlığı şirki küfrü zülmü yaşatan krallarınız benim verdiğim mücadeleyi hiçbir zaman vermediler üstelik insi cinni şeytanların paratonerliğini çok mükemmel icra ettiler biz yanarken onlar padişahtı ağaydı alemin kaderini onlar tayin ediyorlardı düştüğümüzde sahip çıkmak yerine hep zehirlemeyi tercih ettiler nice insi cinni şeytanlarla yoğurdular durdular öylelerin günahlarının bedelini bize ödettiler biz şerefsizlerden şerefsiz olduk nice kafir ve zalim insanlık düşmanıda şerefli oldu domuzun Hukuku Kurani Hukuktan üstün oldu hep iyiler yandı evet öyleler kurdu bugünün fitne Dünyasını afiyet olsun cennet asa baharın mimarlarına artık kurt ile kuzu aynı pazarda iman ile küfrün nikahı kıyılmış iyiler kötü kötüler padişah ve siz Dinci yobazlarda kahraman Biz kafir ve zalimleri eleştirince fitneyiz kitabınızda hesap Mahşerde.Ha kafir ve zalimler yönetmiş ha nice suçsuz insanı darağacına gönderen ve fitne yapmak için kıçını yırtanlar yönetmiş ALLAH(cc) masum mazluma şaibesiz ehli imana güzelliklere aileme yük olmaktan korusun benim bugün şaibeli halimle baş olmak gibi bir lüksüm yok ama benim kendimi ve nefsimi sorguladığımın yüzde biri kendini sorgulamayanları zülmedenleri ve buna rağmen pişkin pişkin gezenleri üstümüzde kanbur olarak görmek istemiyoruz bizede kul olmasınlar birazda kendi kapılarını temizlesinler.Bense ne kadar haklı olursam olayım kimsenin tepesinde işim yok .Yerdeki ve gökteki hazineler ALLAH(cc)ındır bırakında o Adili Mutlak tasarruf etsin kim kraldan kral ayan beyan olsun.Ya Rabbi her biri kul hakkı gaspetmiş Dinini yaşadığını iddia eden gafillere İslam şuuru ver iyilikle islah et ilimlerini masum mazlumun üzerinde silah gibi kullanmasınlar cürümlerine günah keçisi aramasınlar ben defalarca isyanları oynamışsam sihirbazlar  gerçek zalimler münafıklar kafirler din h ırsızları şeytani karakterler  hesap versin.

 Bundan sonrası azap kelimesini kanun yapmak ancak ALLAH(cc) ın hakkıdır .insanları günahları yüzünden cezalandırmak bizim haddimize düşmez diyen bir Peygamberin ümmetiyiz haddimizi bilelim.Rızai ilahi esas.

Zalim iblisler niyeti pisler Ahlaktan Adaletten vicdandan merhametten nasibi olmayanlar köşeyi dönmeye hakları yoktur,iyilerin ibadetini hayrını masum mazlumu güzellikleri beni ailemi öylelerine mahküm etme ALLAH(cc)ım.    

Bu devletin hastaneleri,hapishaneleri  adliyeleri dağ gibi büyüyorsa  hırsız müteahhitler nice hırsız kayırılıp fukara çöplüğe mahküm ediliyorsa Ahlaksızlık fuhşiyat%de 794 lere tırmanmışsa 59 havra ve kiliseyi Müslüman  milletin parasıyla restore edenler onca domuz çiftliği açtıranlar ve her türlü haramı kanunlarıyle koruyanlar hala en doğru müslümansa Kurani mana mahkümse nice güzel istidad günah keçisi olmuşsa deccalizim bütün ihtişamıyle sürüyor  tarım sanayi  teknoloji kaliteli milli ve manevi değerlerine sahip çıkan ,hayata geçiren bir eğitim sistemi yoksa yerine çay bahçeleri,nargile salonları  futbol sahaları çoğalıyorsa diskotekler pavyonlar faiz müesseseleri lüks öteller medyası  tv internet zehir saçıyorsa  düşünmek düşünmek düşünmek lazım.Neyin müslümanıyız ve nereye koşuyoruz cehennem var,ufukta kötü günler var .

 Körler memleketinde görmek  bir hastalık sayılır.Cenap Şahabettin.

Bugünün Dünyası insanlığın vicdanının  merhametin ve Adaletin belki güzel Ahlakın ayakta kalması için değil  finansal sistemin ayakta kalması için olağan üstü çabalar harcıyan ve her güzel değeri uğrunda feda eden zalim bir Dünyadır.

Halife Harun Reşidin oğlu çocuk iken hocası sebepsiz yere ona vurmuştu.Memun niye bana vurdun diye sormuştu ,Hocası sus dedi.Memun tekrar sordu niye bana vurdun Hocası tekrar sus dedi.20 yıl sonra Memun Halife olunca ilk iş olarak o işi çözmek için Hocasını çağırttı ve bana niye vurmuştun haksız yere diye sordu.Hocası tebessüm ederek  hala unutamadınmı dedi .Memun vallahi asla unutamadım dedi.Hocası tarihe ibret olarak düşecek şu sözlerle cevapladı.Zülme uğrayanın asla unutamıyacağını öğrensin ve kimseye zülmetmesin diye yaptım dedi.Sakın ha kimseye zülmetme çünkü  yıllar geçsede o kalpte sönmeyen bir ateştir.

Keşke haksız olsaydım yediğim tokatları hak ettim derdim,oturup haksızlığıma üzülürdüm.Ama hep haklı olup hemde her seferinde günah keçisi olup zülmü yaşamak ağırıma gidiyor  Ya Rab Mahşerdemi yoksa biçarelerin felahı.

 

KUL NAMAZA DURUNCA…BİZ HEPSİ BUNU ÖĞRENMEK İSTİYORUZ MUTLAKA OKUYALIM

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular:

“Cebrâil (a.s) bana dedi ki: Allâhü Teâlâ sana selâm söylüyor ve buyuruyor ki:

Kul benim huzurumda namaza durup “Allâhu Ekber” dediğinde onunla aramızda bulunan perdeyi kaldırırım.

Kul “elhamdü” dediğinde Allâhü Teâlâ, “Hamd kime mahsustur?” diye sorar, o da “lillâhi” diye cevap verir.

Allâhü Teâlâ, “Allah kimdir?” diye sorunca “Rabbilâlemîn” der. “Alemlerin Rabb’i kimdir?” buyurunca “Errahmânirrahîm” der.

“Rahman ve Rahim kimdir?” diye sorunca “Mâlikiyevmiddîn” der. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ,

“Ey kulum, din gününün sahibi benim” der. Kul, “İyyâke na’budu ve iyyâke nesteîn; Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz” deyince Allâhü Teâlâ, “Ey kulum, mademki yalnız bana kulluk edip yalnız benden yardım istiyorsun, o halde istediğini dile ki sana verilsin” buyurur.

Kul “İhdinâ; bize hidayet et” deyince Allâhü Teâlâ,

“Hangi hidayeti istiyorsun?” buyurur. Kul “Essırâta’l-müstakîm; “Sırât-ı müstekîmi, doğru yolu” deyince Allâhü Teâlâ,

“Hangi yolu istiyorsun?” diye sorar. Kul “Sırâtallezîne en’amte aleyhim” “Kendilerine in’âm ettiğin bahtiyarların yoluna” deyince Allahü Teâlâ:

“Ey meleklerim, siz de şahit olun ki ben bu kulumu, kendilerine nimet verdiğim peygamberler, sıddîklar, şehitler ve salihlerle beraber kıldım” buyurur. Kul,

“Ğayri’l-mağdûbi aleyhim veleddâllîn; Ne o gadap olunanların, ne de sapkınların” deyince Allâhü Teâlâ tekrar meleklere, “Şahit olun ki ben bu kulumu nimet verdiğim kimselerden kıldım, gazaba uğramışlardan ve sapkınlardan eylemedim” buyurur.

Kul “Amin” deyince onunla beraber bütün melekler de “Amin” derler..

Ya Rabbi içimize pisliğini taşıyan ve bizi fitne yapmaya çalışan ve korku salan her pisliğin her şeytani karakterin her münafık ve kafirin hakkından gel inşallah.

Tayyip Erdoğana niçin iftira atıyorsun hırsız diyorsun diyorlar şahsına ailesine devletin imkanlarıyle ne kadar rant edinmiş bilmem ama bu milletin özellikle Müslümanların parasıyle 59 kilise ve havranın restorasyonu,yok parasına satılan fabrikalar limanlar daha nice gelir getiren milletin ekmek tekneleri ,yüzlerce trilyonluk müteahitlerin borcu ve kendi müsrif lüks yaşantısı trilyonluk onca makam aracı özel uçaklar sosyal Adaletsizliği netice veren onca yanlış icraat saraylar birden fazla maaş alan nice kendini bilmez  daha nice yanlış siyaset doğmamış bebeklerin hakkını yemek her yıl 70 milyarı aşan bütçe açığı hergün batağa saplanan Türkiye Ahlaksızlığı fuhşiyatı tetikleyen Adaletsizlik faiz düzeni kan emen kapitalizim ve 19 yıldır  lüks yaşam bütün bunlar hırsızlığın coğrafyası ancak ben bunları yazınca fetocumu olmam lazım CHP limi saadetçimi vatan hainimi komünistmi kemalistmi haddinizi siz bilin.Müslümanlığıda kimseye bırakmıyorsunuz ya uyanır Hakkın yanında yer  alırsınız samimi müslüman mümin kullar olursunuz yada deccalizmin aktörü olmaktan ileri gidemezsiniz vallahi cehennem var bu tablonun sonunda. Ben milliyetçi ve islama sevdalı Vatanını kudsi değerlerini ve milletin artılarını tarihi kazanımlarını seven biriyim.Memura 90 tl verip kendisi 155 katı maaş alan Atatürkler . Beylikdüzünde  Belediye başkanıyken katrilyonluk servete kavuşan ve istanbula geldi geleli istanbuluda batıran büyük hırsız Ekrem İmamoğlun çirkeflikleride açığa çıksın istiyoruz  .Sait nursi Sultan Reşattan 19000 bir rivayettede 40000 osmanlı altını alıp ömrü boyu geçimi için hiç çalışmamış hırsızlığın her çeşidini manevi tasarrufuyla hayata geçiren nurculukla kemalizimle .Din satarak köşe dönen ve kendileri için cinler için ibadet yaptıran şeyhlerle piyasanın namussuzunu hırsızını hoş gören laik düzenle bugünlere geldik eğer hakiki Müslümanlığı yaşasalar 0.86 gr altın miktarı  Şafii,maliki,hanbeliye göre, 4 gram altın miktarı hanefiye göre o da zarurete binaen aç kalanın çalmasına İslam Hukukuda ses çıkarmaz ancak bunların yaptığı ile her birinin eli kesilmesi lazım.Aslında işçisine memuruna verdiklerinden fazla aldıkları uçuk ücretlerde hırsızlıktır uyanın mahşerde boynuzsuz koyun boynuzludan hakkını alacak.Çöplükten ekmeğini toplayandan bir ayrıcalığınız olmadığı gün hakiki imanı elde eden mümin kullar olacaksınız.Aslında bunlar her ne kadar hırsızlıkla suçlansada eskiler Türkiyenin her şeyini çaldı bir günde bütün bankalar soyuldu memleket 5 cent e muhtaç hale getirildi üstelik bunların yaptığı gibi artılarıda yok bunlara  fareli köyün kavalcısı lazım hırsızları denize doldursunlar.Aslında ekmek herkese yetecekti Tarlaya karga ,ambara  fare,fırına  hırsız memlekete harami dadandı.Kafir dediğin Batılılar nasıl yaşıyor günümüzün sahte Müslümanları nasıl yaşıyor.  Benim Hükümetin doğru  işleriyle bir zorum yok zor um Hükümetinde muhalefetinde yanlışlarıyle ve yönetime talip olanların Ahlaki Adaletli vicdani bir duruş göteremeyişiyle alakalı eleştirilerki gaye  düzelsinler.

 Türkiye şamar oğlanı değil anladıkta bütün Dünyayı karşına almak nasıl bir fikir saldırgan değil Adaletli olmak lazım ermeniye el uzatmadan önce niceleri var el uzatılacak İslam ise davan Alperenlerle sevdirerek yay nedir onca genci kırdırmak.

Hala ruhumuzun güzelliklerini talan etmeyi,zülmetmeyi imana islamaki ne derece İslam her zaman tartışılır öyle bir almayışa feda etmeyi ve insi cinni şeytanlara boğdurmayı marifet bilen Din hırsızı münafıklar yönetiyor her biri layığını bulsun böylelere itiraz edince  beton kemalin fetonun komünistlerin insi cinni şeytanların coğrafyasına gömmeyide çok iyi biliyorlar sorarsan Adaletli ve Ahlaki davranışları Ey kul Hür olmak için islamın Hakkını verecek kuran ve sünnet dairesinde çokça çalışacak samimi bir mümin kul olmanın gayretinde olacaksınki ALLAH(cc)ta sahip çıksın her zaman. Ben inanıyorumki imkanım ölçüsünde hayra çalışan dürüstlüğünden şaşmayan bir kulum,Din hırsızları şarlatanlar insi cinni şeytanlar her şeyi çarpıtıyor. Zaman şahış zamanı değil diyen nurculuk özellikle güzel istidadları talan etmekle meşgul,sadece kötülerle uğraşsa canımız yanmaz onların hakikaten iman hizmetine koştuğuna bugünkü tecrübemizle bizde inanır belki geçmişten ziyade gayretlerini omuzlar destekleriz ama hiçte öyle değil fitneye rant ve nice güzellikleri iyi istidadları zehirleme kampanyası var Ahlaki vicdani ve Adil değil.Şeyhi olmayanın şeyhi şeytan diyen şeytani senaryonun mimarlarıda insanlığı zehirleyip duruyor kula kulluk yapmamızı düşünmeden üretmeden yaşamamızı kurani manayı öldürmemizi istiyorlar ben mükemmelim demiyorum ancak bu yolların hemen hepsi insan katliamı yapıyor ve gerçek islama zarar veriyor .Hiç bir zaman haddini bilmediler belki gün gelecek içlerinden çıkan bir yezid kafalıyla kıyametide getirecek kadar belki kainatı katledecek kadar zülmedecekler.istiyoruzki ALLAH(cc) değer verdiği hiçbir kuluna cehennem yüzü göstermesin arındırsın.

 

Her derdi içinize atarsanız ayağa kalkamazsınız her pröblem küçükken çözülmeli yanlışlara devamlı göz yummakla büyük felaketlere zemin hazırlamamalıyız hastalıklar büyümeden tedavi edilmeli. Müslüman olduğunu iddia edenler dürüst olduğunuza inanıyorsanız kul hakkı yemediğinizide iddia ediyorsanız kurani hakikatlere iman etmişseniz ALLAH cc ın Adaletini isteyin ki müminmi münafıkmısınız anlaşılsın. Başta insi ve cinni şeytanlar sonrada onların değirmenine su taşıyanlar kısacası masum mazlumu güzellikleri kahredenler kötüleri rahmetle ananlar fitneye çalışanlar sizlere hakkımı helal etmiyorum. Türkiye şamar oğlanı değil anladıkta bütün Dünyayı karşına almak nasıl bir fikir saldırgan değil Adaletli ol öncelikle ermeniye el uzatmadan önce niceleri var islam ise davan Alperenlerle sevdirerek yay onca genci kırdırma Ahlaki ol vicdanlı ol.Biz mümin olmanın gayretindeki kullar Devlet başkanıda dahil herkesin hesap vereceği bir Hukuk anlayışı istiyoruz ki gerçek islamda o dur çünkü Anayasa kuran ve ilahi Adalet. İslamiyet kuran ve sünnetin hakikatleri anlatılarak insanlığı aydınlatarak Hakim olur yoksa kafir ve zalimlere Rahmet okuyarak iyileri masum mazlumu güzellikleri zehirleyerek ancak şirk küfür  zülüm haramlar,insi cinni şeytanlar hakim olur.Piyasanın iyileri masum mazlum güzellikler kafir ,insi cinni pisliklerde müslüman öylemi,zülüm ehli her biri.

 

 Hayat insanı bazen öyle bir noktaya getirirki,kimseye bir zararın olmamış ancak sen ziyan olmuşsundur çünkü bu demde şirk küfür zülüm haramlar insi cinni şeytanlar Din hırsızları hakimdir orda zalimlere kafirlere rant var sen doğruluktan şaşma.

Ben hiçbir zaman ALLAH(cc)sız Ahlaksızları sevmedim hayatta bana Din kisvesi altında Din şarlatanlarıda Atetürkler sait nursiler sevdirilmişse ne zamanki onların Adaletsiz Ahlaksız Vicdansız yüzünü gördüm onlarıda karşıma aldım.Ben hayatta yalan nedir bilmeyen ve doğruluğundan şaşmayan bir karakterin insanıyım ancak aleme şekil veren çok pisliğin günah keçisi olmaktan kurtulamadım cümle masum mazlumu bu çirkef senaryolardan sen koru Ey Adili Mutlak Erhamürrahimin ya Rab

Kainatta bir gerçek Adalet varsa o da İlahi Adalettir Kuran ve sünnet o Adaletin Anayasasıdır bunu dışındaki her Hukuk anlayışı zülmü,küfrü,şirki ,haramları insi cinni şeytanları kayırmanın ve masum mazlumu güzellikleri katletmenin yoludur.

MÜMİNLER KURTULMUŞTUR!

***

MÜMİNLERİN ÖZELLİKLERİ...

BİSMİLLAH...

1. İnsanlar arasında adaletle hükmederler. (En’am-151)

2. Allah'a asla şirk koşmazlar. (Furkan-68)

3. Namuslarını (ırzlarını) korurlar. (Furkan-68)

4. Hakkı bile bile gizlemezler. (Bakara-44)

5. Namazlarını huşu içinde ve doğru olarak kılarlar. (Mü’minun 2,9)

6. Anne ve babalarına “öf” bile demezler. (İsra-23)

7. Boş şeylerden tümüyle yüz çevirirler. (Mü’minun -3)

8. Mallarıyla ve canlarıyla cihad ederler/çabalarlar. (Tevbe-5)

9. Asla zanda bulunmazlar. (Casiye -24)

10. Cahillerle asla tartışmazlar. (Furkan-63)

11. Kınayıcının kınamasından korkmazlar. (Maide-54)

12. Asla yalan söylemezler. (Mü’minun-8)

13. Emanetlerine ihanet etmezler. (Bakara-177)

14. Söz verdiklerinde sözünde dururlar. (Bakara-177)

15. Zekatlarını hakkıyla verirler. (Bakara-177)

16. Yetimin hakkını asla yemezler. (Nisa-2)

17. Yolda kalmışlara yardım ederler. (Bakara-17)

18. Kafirlere karşı sert, birbirlerine karşı merhametlidir. (Fetih-29)

19. İnsanların kusurlarını affederler. (Âl-i İmran-135

20. Yalnızca Allah’a dayanıp güvenirler. (Tevbe-20)

21. (Savaş gerektiği zaman) Kâfirler ile Allah yolunda savaşırlar. (Âl-i İmran -28)

22. Darlıkta da bollukta da infak ederler. (Âl-i İmran -133)

23. Kızdıkları zaman öfkelerini yenerler. (Âl-i İmran -133)

24. Başkalarının ilahlarına sövmezler. (En’am-108)

25. Haksız yere bir cana kıymazlar. (En’am-151)

26. Allah’ın ayetlerini az bir pahaya satmazlar. (Âl-i İmran -199)

27. Zinaya asla yaklaşmazlar. (Mü’minun -5)

28. İnananlara ‘sen mü’min değilsin’ demezler. (Nisa-94)

29. Rasullerden hiçbirini birinden ayırt etmezler. (Bakara-136)

30. Yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürürler. (Furkan-63)

31. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yaparlar. (En’am-52)

32. Helal ve temiz olan şeylerden yerler. (Bakara-168)

33. Asla yalan şahitlik yapmazlar. (Furkan-72)

34. Dillerini eğip bükerek (geveleyerek) Allah adına yalan konuşmazlar. (Nisa-135)

35. Allah’ın adı anıldığında kalpleri ürperirler. (Enfal-2)

36. Yoksulluk yüzünden evlatlarını öldürmezler. (En’am-151)

37. Yeminlerini hiçbir zaman bozmazlar. (Nahl-91)

38. Adaklarını yerine getirirler. (İnsan-7)

39. Allah’ın ahdini yerine getirirler, anlaşmayı bozmazlar. (Ra’d-20)

40. Yakınlarına (akrabalarına) yardım ederler. (Bakara-177)

41. Yolda kalmışlara ve hastalara yardım ederler. (Bakara-177)

42. Yoksullara ve esir düşenlere yardım ederler. (Bakara-177)

43. Zorda, darda ve savaş anlarında sabrederler. (Bakara-177)

44. Verilen rızıktan yerli yerince harcarlar. (Enfal-3)

45. Kuranı ağır ağır düşünerek okurlar. (Müzzemmil-4)

46. Dinde zorlama ve baskı yapmazlar. (Bakara/ 256)

47. İnsanlara iyiyi emreder, kötülükten de alıkorlar. (Enfal-71)

48. Açıklanınca hoşlarına gitmeyecek şeyleri sormazlar. (Maide-101)

49. Yapacakları işlerde kendi aralarında danışırlar. (Şûra-38)

50. Gerçekten felaha kavuşanlardır. (Mü’minun-1)

51. Müminler ancak Allah'a kulluk eder, yalnız ondan yardım dilerler. (Fatiha-5)

52. Allah'tan korkup-sakınırlar, yasakladığı şeyleri yapmaktan çekinirler.

(Âl-i İmran-102)

53. Yalnızca Allah'a güvenirler. Ondan başka kimseden korkmazlar. (Bakara-249)

54. Allah'a şükrederler. Darlıkta ya da bollukta üzülmez ya da böbürlenmezler.

(Bakara-172)

55. Kesin bilgiyle iman etmişlerdir. Allah'ın rızasını kazanmaya çalışırlar. (Hucurat-15)

56. Kur'an'a kuvvetle bağlıdırlar. Tüm hareketlerini Kur'an'a göre düzenlerler. İnsanları Kur'an'a ile uyarırlar. (A'raf-170)

57. Allah'ın her şeyi gören ve işiten olduğunu bilir, sürekli Allah'ı hatırda tutarlar. (Âl-i İmran-191)

58. Allah karşısında acizliklerini bilirler. Mütevazidirler. (Bakara-286)

59. Her şeyin Allah'tan olduğunu bilirler. Telaşa kapılmaz, serinkanlı ve tevekküllü davranırlar. (Tevbe-51)

60. Asıl hedefleri Ahireti kazanmaktır. Ancak Dünya nimetlerinden de faydalanır, dünyayı yaşanabilir hale getirmek için çalışırlar. (Nisa-74)

61. Sadece Allah'ı ve müminleri dost ve sırdaş edinirler. (Mâide-55,56)

62. Akıl sahibidirler. Sürekli dikkatli ve uyanıktırlar. Devamlı olarak müminlerin ve dinin lehine akılcı hizmetler yaparlar.

(Mü’min-54)

63. İnkarcılara karşı büyük bir fikri mücadele verirler. Yılmadan, gevşemeden mücadelelerini sürdürürler. (Enfal-39)

64. Hakkı söylemekten çekinmezler. İnsanlardan çekindiklerinden dolayı gerçeği açıklamaktan geri kalmazlar. Kınayıcıların kınamasından korkmazlar.

(Mâide-54, 67)

65. Allah'ın dinini tebliğ ederler. Çeşitli biçimlerde insanları Allah'ın dinine davet ederler. (Nuh-5,6,7,8,9)

66. Baskıcı değillerdir. Merhametli ve yumuşak huyludurlar. (Nahl-125)

67. Öfkelerine kapılmazlar, hoşgörülü ve bağışlayıcıdırlar. (Âl-i İmran-134)

68. Güvenilir insanlardır. Son derece güçlü bir kişilik sergiler, etraflarına da güven telkin ederler. (Duhan-17,18)

69. Onlar güzel ahlak sahibidirler. (Kalem-4)

70. Eşleriyle iyi geçinirler. (Nisa-19)

71. Zulümden ve öldürülmekten korkmazlar. Zorluklara katlanırlar.

(Ankebut-2,3; Tevbe-111)

72. İnkarcıların saldırı ve tuzaklarıyla karşılaşır, alaya alınırlar. (Bakara-14, 212)

73. Hiçbir şeyi Allah'a denk ve benzer tutmazlar. (İhlâs-4)

74. İnkarcılara karşı tedbirlidirler. (Nisa-71, 102)

75. Şeytanı ve yandaşlarını düşman edinmişlerdir. (Fâtır-6)

76. Münafıklara karşı mücadele eder, münafık karakterlilerle birlikte olmazlar. (Tevbe-83, 95, 123)

77. İnkarcıların zorbalıklarına engel olurlar. (Ahzab-60, 61, 62)

78. İçki, kumar ve fallardan uzak dururlar. (Mâide -90)

79. İman etmeyenlerin gösterişli yaşantısına özenmezler. (Kehf-28)

80. Zenginlik ve mevkiden etkilenmezler. (Hac-41)

81. İbadetlere titizlik gösterir, namaz, oruç ve benzeri ibadetleri dikkatle yerine getirirler. (Bakara-238)

82. Çoğunluğa değil, Allah'ın verdiği kıstaslara uyarlar. (Enam-116)

83. Allah'a yakınlaşmak, iyi bir mümin olmak için gayret sarf ederler. (Mâide -35)

84. Kuranı aralarında hakem yaparlar. (Enam-114)

85. Atalarına körü körüne uymazlar. Kur'an'a göre hareket ederler. (İbrahim-10; Hud, 11, 62, 109)

86. İsraftan kaçınırlar. (Enam-141)

87. İffetli davranırlar ve Allah'ın istediği şekilde evlenirler. (Müminun-5, 6; Nur, 24, 3, 26, 30)

88. Dinde aşırılığa kaçmazlar. (Bakara-143; Nisa, 4, 171)

89. Fedakardırlar. (İnsan-8)

90. Temizliğe dikkat ederler. (Bakara-125, 168)

91. Müminlerin arkasından konuşmaz, kusurlarını araştırmazlar. (Hucurat-12)

92. Haset etmekten kaçınırlar. (Nisa-128)

93. Allah'tan bağışlanma dilerler. (Bakara-286)

94. Kuranı ağır ağır düşünerek okurlar. Onunla diri olanları uyarırlar. (Müzzemmil-4; Yasin-70)

95. Birbirlerini ötekileştirmez, aşağılamaz, karalamaz, kötü isimlerle çağırmazlar. (Hucurat-11)

96. Akıllarını kullanırlar. (Yunus-100)

97. Onlar birbirlerine selam verir, esenlik dilerler. (Nisa-86)

98. Onlar sözü dinler en güzel söze uyarlar. (Zümer-18)

99. Onlar yumuşak, kibar ve zarif konuşurlar. (Taha-44; İsra-23; Bakara-83

100. Sadece Rabbini yüceltirler... (Müddessir-3)

Rabbim eksiklerimizi tamamlamayı kâmil mümin olabilmeyi nasip etsin...

Bizleri af ve mağfiret etsin...Âmin...

 

 Artvinin ,Hopanın meyvesi tezden çürüyor hava kirli  ,insanlarıda ruhen tehdit altında içimizdeki bozuk karakterlilerden maddi manevi sahadaki insi cinni şeytanlardan ve bu memleketin kaymağını yiyen Din yobazlarından münafık ve kafirlerden şeytani ruhlardan haramzadelerden şirk,küfür ve zülüm ehlinden  her türlü haramı kanunlarla koruyan yapılanmadan medyanın tahribinden etkileniyoruz. Aslında Türkiyenin her yeri aynı belki ama Artvinimiz,Hopamız  özel sanki. Çünkü anladığım kadarıyle yükü ağır kuran ve sünnete gerçek islama değer verenler çalışkan gayretli güzel Ahlaklı helal namuslu merhametli Adaletli imanlı hakiki müminin secieleriyle yaşamaya çalışan doğruluğundan şaşmayan insanlar olmalı kefere ruhlara güzellikleri iyileri feda edenlerin ALLAH(cc) hakkından gelsin.

 

Helalinden emek biliminde üzerindedir ,islamiyetin onda dokuzu helal kazançtır. H.Şerif bu özelliği şahsımızda yaşattığımız sürece; İnanıyorsanız üstünsünüz ayetinin  hakikatine ulaşacağız ancak o zaman hakiki mümin kul Dünya devi olacağız.İnşallah bu şuurla Ahiretimizde ebedi huzur diyarı cennet olacak.

Her güzel davranışın birinci adresi kaynağı ALLAH(cc) ve Resulü(asm)dır.

Bu Din sevgi ve buğzdur .H.Şerif Evet kafir ve zalimlere şeytani ruhlara şeytani fikirlere şirke ,küfre zülme haramlara insi cinni şeytanlara buğz etmek müminin duruşudur.Diğer yandan başta ALLAH(cc) Resulüllah(asm) Kuran ve sünnet güzel değerler ve mümin kullara masum mazlum güzelliklere sevgide yine müminin duruşudur.Kin bir hastalıktır iyilere Dua ve sevgi yardımlaşma  kötülere buğz ise rızai ilahi için yapıldığı sürece ibadetin özü.

Ey şirkin dinleri 100 yıldır Deccalizme 1000 yıldır cinni kafirlere günümüzdede nice insi cinni deccala şeytani karaktere düzdürüyorsunuz insanlığı yeter boş yere Müslüman geçinmeyin ALLAH(cc)ın kitabında öyle bir Din yok.Eğer bugün İslam diye sattığınız kula kulluğu ruhbanlığı gizli açık şirki küfrü zülmü haramları yaşatan ve insi cinni şeytanlara paratonerlik yapan Ahlak  ,Adalet,vicdan,merhamet,sevgi,       empati yoksulu Din anlayışınızı İslam zannediyorsunuz Kurani mananın katilisiniz neye secde ettiğinizdende haberiniz yok.Bir kere çoğunuz henüz Doğru imanı bile özümseyememiş hala evliya geçiniyorsunuz.Nedir doğru iman herkesten ve her şeyden ziyade ALLAH(cc)ve Resulünü(asm) sevmektir mümin kulları masum mazlumu güzel değerleri güzellikleri ALLAH(cc)için sevmektir bütün bu muhabbetler sizde en birinci sıradamı hepimiz nefsimizi sorgulayalım. Helaline namusuna güzel Ahlaka pozitif çalışmalara vicdanlı Adaletli olmaya ALLAH(cc) için sevip ALLAH(cc)için buğz etmeye Kuran ve sünnetin hakikatlerine önem veren safi Müslümanları ALLAH(cc) ayıklasın   bana Din hırsızlığını ve o hususta felsefe üreten nurculuğu tarikatçılığı Süleymancılığı ve zülümden başka özelliği olmayan beton kemali fetoyu insi cinni şeytanları onların cinayetlerini çare diye giydirmesin kimse ALLLAH(cc) cümle masum mazlumu korusum biz hakiki mümin olmanın gayretindeyiz bizim hangi ALLAH(cc) diye bir sorunumuz yok o hiziplerin din hırsızlarının kula kulluğu çare diye satanların ve Deccalizmin değirmenine su taşıyanların hastalığı  Biz mümin kullar ALLAH(cc)ı Bütün esma ve tecelliyatıyle kabul edenleriz Dışkı çıkaran sahte ilahlara tahammülümüz yok hayat boyu öylelere düzüldüğümüz yeter sorarsan insanlığı kurtarıyorlar işleri güçleri zülüm.şirk,küfür

Tayyip Erdoğanın başımıza bir fitne olmasına fırsat verme Ya Rabbi Adaletli Ahlaki  vicdani bir davranış içinde hainlikten uzak islama millete zarasız bir lider olmasını Türk milletinin İslam ümmetinin yanında yer almasını ve şimdiye dek gafletinden doğan her cinayetinin bertaraf edilmesini nasip et yeni bir Atatürk yeni bir İnönü istemiyoruz biz zalim bir Diktatörü taşıyacak bir millette değiliz milletin yararına yaptıklarına sözümüz destek ve dua ancak cinayete varan yanlışlarında bizi boğma. Masum mazlum güzellikler, ehli iman ehli namus, hiçbir zalimin altında kalmasın.

Kim ne derse desin aldırma Hak sözü söyle  insanların çoğu nefsani düşünüyor ve nefsinede fiske kondurmuyor sen iyilik yap denize at balık bilmezse Halık bilir düstürüyle hareket et bilki iyilikten maraz hasıl olur demiş eskilerimiz.

 İnsanlar için gözünü feda edene  zaten kördü derler ,insanlar için Aklını feda etsen  zaten deliydi derler.İmami Şafi(ra)

Ahirzamanın eşeğiyiz eşeği konforlu bir evde oturmanın hele o evi taşımanın adıda eşeklik günümüzdeki Müslümanlık anlayışıda eşeklik ömür boyu kaç insi cinni pisliğin hamalı olmuşsun bilmiyorsun helak olmuşsun haberin yok nefsini satın alman imkansızlaşmış eşekliğinle belki ebedileşmiş azabıda hak etmişsin haberin yok damdaki eşşeğide oynama tepinip durma düşüp ölürsün kimse kıymette vermez çünkü düzene kulluk kula kulluk nefsine kulluk zalimlere Dünyaya paraya mala çoluk çocuğuna şöhrete kulluk kaderin olmuş dertlerin içini yakar dağları yüklenmiş altında kalmışsın senden zalim bir eşek varmı kendinede ne kadar zülmetmişsin Dünyayı mekan tutan ve bütün gayesi bu Dünya olan insan mezara cepsiz kefenle gireceksin o da nasip olursa birtek her güzel nimeti veren ALLAH(cc)a layıkıyla kul olamamış ve bu Dünyanın eşekliğini nefis ve şeytanı dinliyerek sen tercih etmişsin nice zalime bel bağladığın kadar ALLAH(cc)a koşmamış belki bir müflis kul olarak sonuna gelmişsin hayatın gerçekten kurani mananın kulu olmayanlar nelerin kimlerin kulu olduğunuzu öldükten sonra anlayacaksınızki sonuç milyon pişmanlık.insanlar uykudadır ancak öldüklerinde uyanırlar.H.Şerif evet çoğumuzun akibeti çok acı olacak ey Müslüman olduğunu iddia eden biçare ne olur eğer kendini seviyorsan sevdiğini söylediğin insanlarada acıyorsan cehenneme koşma ALLAH(cc)ın kitabını ömründe bir kez anlıyarak oku çünkü o ALLAH(cc)ın Hukukunu insanlığın Hukukunu en Adaletli bir şekilde tanzim eden en yüksek Hukukun Anayasasıdır seni cehennemi bir sondan kurtaracak merhametli Rabbinin ebedi saadet reçetesidir oku yaşa ebedi helakettende inşallah kurtul kula kulluktan eşeklikten kurtul insanı kamil mümin kul ol 360 güzel Ahlak ölçüsünün sende içinde kişliğini tesis et iyilere kardeş ol sende iyilerden olmanın vicdani huzurunu tad.Rızai  ilahi temel gayen olsun Dinini yalnızca ALLAH(cc)a has kılan hakiki mümin kul ol.

Helalinden emek biliminde üzerindedir.İslamın onda dokuzu helal kazançtır.H.Şerif Bu özelliği şahsımızda yaşattığımız sürece,inanıyorsanız üstünsünüz ayetinin hakikatına ulaşacak gerçek mümin kullar olacağız. Model insan aramayın model Kuran ve Sünnetir illa bir insanı model görmek istiyorsanız o da müşshhas Kuran kuranın en iyi tatbikçisi Hz.Muhammed asm dır en güzel Adaletin en güzel Ahlakın birinci temsilcisidir.Afrika fakir değil yağmalanmış bir kıtadır nice insanının kölelikle zülümle açlıkla sefaletle mahküm edildiği vahşice öldürüldüğü bir coğrafya zülmeden evini soyan hırsızları zalimleri aklamakta zülümdür.Yahudi ermeni sırp rum çin rus ingiliz fransız abd sömürgeci her zalim insanlığın çıban başıdır budist komünist siyonist faşist satanist emperyalist kapitalist şeytanlaşmış her zalimin Allah cc hakkından gelsin. Kim ne derse desin aldırma Hak sözü söyle insanların çoğu nefsani düşünüyor ve nefsinede fiske kondurmuyor sen iyilik yap denize at balık bilmezse Halık bilir ölçüsüyle hareket et bilki iyilikten maraz hasıl olur demiş eskilerimiz.Kim neye layık kimin ne istidadı var ben bilemem alemde tasarruf benim işim değil günahlarımada kötülerede fırsat verme iyileri Adaletlileri rızana erenleri üstümüzde eksik etme.Yerdeki ve gökteki hazineler ALLAH(cc)ındır.A.Kerime.

Sadece Müslüman Dünyada değil bütün masum mazluma alakadar olduğumuz her yerdeki her güzelim kuluna ALLAH(cc) sahip çıksın inşallah arındırsın her şerden

Biz haris insanlar değildik az şeylerle yetinen bir toplumduk başta insanlığın katliamını üzerine vazife bilen melun şeytanlarla sonrada o meluna kul olmuş ve insanlığa sahte saadet reçeteleri sunan bu Dünyanın kafir ve zalimleriyle sonrada Din adına sahneye çıkıp bozuk ölçüleri İslam diye yutturanlarla ve bizi küfrü mutlaka şeytana boğdurmayı evliyalık diye satanlarla sonra cahilliğimizin faturası nice ALLAH(cc)sız Ahlaksızı hoş görerek onların boyasıyle boyanarak sonrada bu Dünyay esas gaye edinip bizi cennete çağıran ALLAH(cc) ve Resulünün(asm) çağrısı kuran ve sünneti duymayıp kafir ve zalimlere uyarak yandık yandık yandık çoğumuz ebedi hayatımızıda Dünyamızıda cehenneme çevirdik insan ne kadar zalim anla en büyük kötülüğü başta kendisine yapıyor uyan ey insan cehennemin bir saniyesine dayanılmazken ebedi cehennem tehdidi sanki senin için değil ALLAH(cc) Ben insanları ve cinleri yalnız bana kulluk yapsınlar diye yarattım der biz nelerin kimlerin kuluyuz cehenneme koşuyoruz nefsimizi zerre sorguladığımız yok uyku derin.

 

 

Çoğumuz ninnilerin ve nefsimizin müslümanı olmuşuz uyanalım.Cehenneme düşmemek için hayrımız ibadetlerimiz olsun helal namuslu güzel Ahlaklı fakirin masum mazlumun güzelim insanların dertlerini hafifletecek bir misyonumuz bir mümince duruşumuz olsun rızai ilahiyi kazanmanın gayreti olsunki cenneti hak edenler olalım.

Rus Edebiyatçı Tolstoyun kötü insan kimdir sorusuna cevabı enteresandır bencilce yalnız kendisi için yaşıyan insan kötü insandır diyor evet empati yapacak masum mazlumun fakir fukaranın derdinide omuzlayacak ve bize ihtiyacı olan hayvanlarada el uzatacak doğayı kirletmeyecek katletmeyecek haramlara dalıp kirlenmeyecek Ahlakını güzelleştirmenin gayretinde yalan konuşmayan çalmayan  namuslu Adaletli sevgi dolu ve kul hakkına riayet eden doğruluğundan şaşmayan vicdanlı merhametli iyilerle paylaşmasını bilen kamil mümin doğru insan olmanın gayretinde olacaksın.

 

Azrail bir adamın karşısına çıktı ve, “Bugün, senin son günün” dedi. Adam, “Ama ben hazır değilim” deyince, Azrail; “Bugünkü listemde, ilk sırada senin ismin var”dedi. Adam da, Adam da, “Peki o zaman, gitmeden önce, gel oturalım beraber bir kahve içelim” diye ricada bulundu. Azrail, adamın bu isteğini kırmadı ve oturdular. Adam, Azraile kahve ikram etti. Ve onun kahvesine bir kaç uyku hapı attı, Azrail kahveyi içti ve derin bir uykuya daldı…Adam, Azrailin listesini aldı ve ismini ilk sıradan silip listenin sonuna koydu. Azrail uyandıktan sonra şöyle dedi. “Sen, bugün bana çok şefkatli davrandın. Şefkatinin karşılığında işime listenin en sonundan başlayacağım.” Bazı şeyler kaderinde yazılıdır. Onları değiştirmek için ne kadar çabalarsan çabala, değiştiremezsin her ne kadar insanların cinlerin ve kendinin yadığınız kaderle şekillensende neticede ALLAH(cc)ın yazdığı kader esastır iyi bir kulmusun kötü birimi senin kuruntuların handikapların hülyaların değil ilahi rıza karar verecek. Nimetlerin temiz ve güzel olanını seviyorum

Kavuştuğum ve inandığım İslam anlayışı bu eserde ne kadar yaşıyabilmişsem o kadar müslümanım iman nimetinede İslam nimetinede sonsuz Elhamdülillah son nefeste iman ile şehadetle ruhumu teslim etmemi meccanen affetmeni masum mazlumu anamı bacımı ailemi ehli imanı ehli namusu güzellikleri günahlarımdan ve her şeytani pislikten korumanı rızana uygun bir halde ölmemi nasip et ey Erhamürrahimin Adili Mutlak.

 

Sen hiç çaresiz kaldınmı Allah cc ım çaresiz kalmışlara çare ver.Günümüzde islamı kabul etmenin ölçüsü başta her türlü haramın terki kafir ve zalimlerin muhabbetinin terki Dünya muhabbetinin terki helal rızık için çalışmak farz olan ibadetleri yapmak güzel ahlaklı insanları dost edinmek insi cinni şeytanlardan küfre düşmekten Allah cc a sığınmak iman nimetine islam nimetine şükür devamlı nefsini kontröl altında tutmak iyilere masum mazluma dua ve imkanın ölçüsünde maddi manevi destek bunun dışında kalıp müslüman geçinirsen yalnız Allah cc a Peygamberine kitabına inanıyorum demeklede belki sadece şehadet getirerek Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhü ve Resulühü demekle sende müslüman muamelesi görürsün ama kallbe inmiş bir imana kavuşamazsın bu da kurtuluşuna yetmez.Sabırlı ol ve iyi olmaktan vazgeçme,iyiler birgün mutlaka kazanacak

 

Son peygamber Resullah (s.a.v.)’in müzzeni sıfatı ile meşhur olmuş olan Bilal-i Habeşi (r.a.), ilk ezanı okuyan kişi olarak hala bilinen, konuşulan bir kişidir. Hz. Bilal-i Habeşi (r.a.) kimdir? İşte Hz. Bilal Habeşi’nin hayatı ve kişiliği ile ilgili bilgileri sizler için derledik.

            Hz. Bilal Habeşi ilk kez ezanı okuması ile asırlar geçse de unutulmayan hala konuşulan biridir. İslamiyet’in yayılma döneminin en zor günlerinde Müslüman olduğunu açıkça net bir şekilde ifade edebilen ilk yedi Müslüman kişinin arasında yerini almış oldukça önemli olan sahabelerden birisidir. İslam’a girmesi nedeni ile çok büyük acılar ve çok büyük sıkıntılar çekmiştir. Fakat kendisine uygulanan hiçbir zulme yenik düşmemiş İslam davasından vazgeçmemiştir. Şiddet, korku ve alay edilmelere sabretti ve kahramanlaştı ve unutulmayan sahabeler arasına girdi.

             Hz. Bilal-i Habeşi Kimdir?

Hz. Bilal-i Habeşi aslında Habeşistan’lı olan biridir. Annesinin Hamame, babasının adı ise Rebah’tır. Miladi olarak 581 yılında Mekke’de Cumahoğulları isimli bir kabilenin ferdi olarak dünyaya geldi. Yıllar içerisinde Ümeyye İbni Halef isimli bir adama köle oldu ve annesi de doğduğu kabilede bir cariye idi. Ebubekir (r.a.)’ın aracılık etmesi ile İslam ile şereflenmiştir. Hz. Bilali Habeşi (r.a.) oldukça dürüst ve mert biriydi. Kölesi olduğu Ümeyye kervanının yanında tek başına gönderecek kadar O’na güveniyordu. Sesi de kişiliği kadar güzel birisiydi. Şenliklerin ve düğünlerin aranan yüzüydü ve bu nedenle de Ümeyye Bilal’i Habeşi (r.a.)’ı yanından ayırmazdı. Her zaman mertliğini, dürüstlüğünü koruyan bir kimse oldu.

 Hz. Bilal Habeşi’nin Hayatı

            Ümeyye bir gün kervanı ile Bilal’i Habeşi (r.a.)’ gönderdiğinde, Hz. Ebubekir (r.a.) ile beraber olmuştur. Ebubekir (r.a.) kendisinin görmüş olduğu bir rüyayı yorumlattığı rahibin, yorumunu anlatmaktaydı. Bilal’i Habeşi (r.a.) Rüya yorumunu dinledi. Ahir zamandaki nebinin Mekke’den çıkacak olduğunu bu şekilde duymuştu. Bunu unutmamak üzere aklına not etti. İslamiyet’in yeni geldiği günlerin birinde kervan ile seferden dönen Bilal’in kulağı konuşulanlardaydı. Yeni peygamberin kim olduğunu merak ediyordu. Bir gün bir gece yarısı vaktinde Hz. Ebubekir (r.a.) Bilal’i Habeşi’nin yanın ageldi. Bilal’i Habeşi’ye ahir zaman peygamberinin Abdullah’ın oğlu olan Muhammed (s.a.v) olduğunu bildirdi ve kendisinin O’na iman ederek İslam’a girmiş olduğunu söyledi. Bilal’i Habeşi ahir zaman peygamberinin kendilerini neye davet ettiğini sordu. Ebubekir (r.a.) ise her şeyin yaratıcısı olan Allah’a ibadet etmeye davet ettiğini ve davet edildiği bu dinde yalnız kulluk ve iman ile üstün olunacağını söyledi. Bilal’i Habeşi dine nasıl girildiğini sordu ve Ebubekir (r.a.) hemen Kelime-i Şehadet getirmesi gerektiğini söyledi. Kelime-i Şehadet getire Bilal’i Habeşi İslam dini ile şereflenmiş oldu.

            Hayatında bambaşka olan, yepyeni bir sayfa açılan Bilal’i Habeşi(r.a.) kimseden korkmayarak, çevresinde kendisini koruyacak olan kimsenin olup olmadığını sorgulamadan açık şekilde İslam’a girmiş olduğunu ilan etti. Kölesinin Müslüman olmuş olduğunu duyan ve dehşete kapılan Ümeyye ne yapacağını şaşırmıştı. Kendisine herhangi bir şey sormadan kölesi nasıl yeni ve farklı bir dine girebilirdi bunu düşünüyordu. Aynı şekilde yeni bir dine girdiğini nasıl açıkça böyle söyleyebiliyordu anlam veremiyordu. Bunu hazmedemeyen ve kalbi katı olan Ümeyye işkence ve zulüm etti. Yeni dininden Bilal’i Habeşi (r.a.)’ı yorulana dek dövdü, kızgın çöl kumları üzerinde öğlen sıcağında süründürdü. Putların ismini söylesin diye türlü işkenceler yaptı fakat Bilal’i Habeşi (r.a.)’n söylediği tek şey “Ehad” idi. Allah’ın bir olduğundan başka bir şey söylemiyordu. Bilal’i Habeşi’ye yapılan bu zor işkenceler Muhammed (s.a.v.)’i üzüyordu. Hz. Ebubekir (r.a.) bütün servetini vermek pahasına olsa da O’nu kölelikten kurtarmak için gitti. Artık hür olmuştu ve Muhammed (s.a.v)’in yanında kalarak O’na yardımcı oluyordu. İslam’ın ilk müezzini olmuştu. Mekke’nin fethinde Kâbe’ye Resullah (s.a.v.) ile girerek Ezan okudu. Resullah (s.a.v.) vefat edince artık Bilali Habeşi (r.a.) ezan okuyamaz oldu. Şam’a gidip cihada katıldı ve Resullah (s.a.v.)’i rüyasında görünce geri dönerek ezan okudu. Fakat Resullah (s.a.v.)’in hasretine dayanamadı ve tekrar Şam’a göç etti. Miladi olarak 642 yılında vefat etti.

 HAZRETİ AİŞE-İ SIDDÎKA

Peygamberimizin ( aleyhisselâm ) mübârek zevcelerinden. İsmi Aişe binti Ebû Bekir’dir. Yani Ebû Bekir ( radıyallahü anh )’ın kızıdır. Annesi Ümmü Ruman binti Âmir İbni Uveymir’dir. Künyesi Ümmü Abdullah, lakabı Sıddîka, ünvanı Ümm-ül-mü’minîndir. Hazreti Âişe’nin çocuğu yoktu. Bunun için künyesi de yoktu. Araplarda künyeye çok ehemmiyet verilirdi. Bunun için Hazreti Aişe üzülürdü. Birgün Hazreti Peygambere bunu arz etmiş ve Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) de “Sen yeğenin Abdullah bin Zübeyr’i kendine evlâd edinirsin, Onun ismine izafeten de künye alırsın.” Bundan sonra Hazreti Aişe yeğeni Abdullah bin Zübeyr’e izafeten Ebû Abdullah diye künyelendi.

Hazreti Aişe, Hicret’ten sekiz sene önce Mekke-i Mükerreme’de doğdu. (m. 614). 57 (m. 676) senesinin Ramazan ayının 17. Salı günü Medine-i Münevvere’de vefât etti. Namazını Medine vâlisi olan Ebû Hureyre ( radıyallahü anh ) kıldırdı. Vasıyyeti üzerine geceleyin Bâki’ Kabristanına defn edildi.

Hazreti Aişe vâlidemiz küçük yaşta iken okuma-yazma öğrenmiş olup, çok zekî ve kabiliyetli idi. Her bir hâdise üzerine hemen bir şiir söylemesi onun zekâsına bir delîldir. Öğrendiği ve ezberlediği bir şeyi katiyyen unutmazdı. Çok akıllı, zekî, âlime, edibe ve afife ve sâliha idi. Hâfızası pek kuvvetli olduğu için, Eshâb-ı kiram, birçok şeyleri ondan sorup öğrenirdi. Âyet-i kerîme ile medh edildi.

Resûlullah ( aleyhisselâm ) ikinci defa olarak, ellibeş yaşında iken, Ebû Bekir’in ( radıyallahü anh ) kızı; Aişe ( radıyallahü anha ) ile evlendi. Bunu, Hadîce-i kübrânın vefâtından bir yıl sonra, Allahü teâlânın emri ile nikâh eylemişti. Ölünceye kadar, sekiz sene onunla yaşadı.

Peygamberimizin Hazreti Aişe ile evlenmelerinde en önemli husûs nikâh akdinin Hazreti Peygamberin arzusuyla değil, Allahü teâlânın emri ile olmasıdır. Buhârî ve Müslim’in rivâyetlerinde ve Mevâhib-i Ledünniyye’de Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) Hazreti Aişe’ye şöyle buyurdu: “Seni üç gece rüyada gördüm. Bir melek ipek kumaşa sarmış (Bu senin hatunundur) dedi. Ben de yüzünü açtım ve “Eğer Allah tarafından ise Cenâb-ı Hak imza eylesin” dedim. Ya’nî eğer rüya rahmânî ise Allahü teâlâ müyesser kılsın demektir. Tirmizî’nin beyanına göre: Cebrâil (aleyhisselâm) Peygamberimize yeşil bir ipek içinde Hazreti Aişe’nin sûretini getirdi ve “Bu senin dünyâda ve âhirette hatunundur”buyurdu.

Hazreti Aişe’nin bildirdiğine göre: Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) hergün ya akşam ya sabah vakitlerinde Hazreti Ebû Bekir’in evine uğraması âdet-i şerifleri idi. (Müşrikler Dar’ün-Nedvede toplanmışlar, şeytan Necdli bir şeyh kılığında gelmiş; müşriklere Hazreti Peygamberi öldürmelerini tavsiye etmiş ve Hazreti Peygamberi ( aleyhisselâm ) öldürmek üzere karar almışlardı. Cebrâil (aleyhisselâm) bunu Hazreti Peygambere ( aleyhisselâm ) haber verdi ve hicretine Allahü teâlânın müsâde buyurduğunu bildirdi.) Hazreti Peygamber hicretine müsaade buyurulduğu gün; öğle vakti sıcakta hiç gelmediği bir saatte başını sarmış olduğu halde Hazreti Ebû Bekir’in evine geldi ve Hazreti Ebû Bekir’e Allahü teâlânın hicret için izin verdiğini ve Hazreti Ebû Bekir’in de kendisi ile beraber olacağını haber verdi. Bu haber üzerine Hazreti Ebû Bekir sevincinden ağladı. Hazreti Aişe o güne kadar sevincinden ağlayan hiç bir insan görmediğini söylemiştir.

Yine Hazreti Aişe buyuruyor ki: “Resûlullah Medine’ye hicret ettiği zaman bizi ve kızlarını geride Mekke’de bırakmıştı. Medine’yi şereflendirince azadlı kölesi Zeyd bin Harise ile Ebû Râfi’i iki deve ve ihtiyâçları olabilecek şeyleri satın almak üzere 500 dirhem harçlıkla bize gönderdi. Hazreti Ebû Bekir de Abdullah bin Ureykıt’ı iki üç deve ile onların yanına katıp, hanımı Ümmü Rumân ve beni ve kız kardeşim Esmâ’yı develere bindirerek göndermesini, oğlu Abdullah bin Ebû Bekre mektûb yazarak emretti. “Hazreti Aişe, annesi Ümmü Rumân ve Resûlullahın kerîmelerinden Hazreti Zeyneb hariç diğerleri ile kâfile olarak yola çıktı. Kubeyd mevkiinde Hazreti Zeyd 500 dirhemle üç deve daha satın aldı. Kâfileye Talha bin Ubeydullah ( radıyallahü anh ) da katıldı. Mina mevkiinden Beyd’a denilen yere ulaştıkları zaman Hazreti Aişe’nin devesi kaçtı. Hazreti Aişe buyuruyor ki: “Devem kaçtı. Ben Mahfe’nin içindeydim. Annem de yanımdaydı. Annem “Eyvah kızcağızım, eyvah gelinciğim” diyerek çırpınıyordu. Allahü teâlâ devemize sükûnet verdi ve bizi kurtardı. Nihâyet Medine’ye geldik. Ben Hazreti Ebû Bekir’in ev halkı ile birlikte indim.” O zaman Mescid-i Nebevî ve etrâfındaki odalar yapılmıştı.

Abdülhak-ı Dehlevî, (Cezb-ül-kulûb) kitabında, fârisî olarak diyor ki, (Mescid-i şerîf) yapılırken, Aişe ve Sevde ( radıyallahü anha ) için birer oda yapıldı. Sonra, ihtiyâç oldukça bir oda yapılarak, adedleri dokuz oldu. Odalar, Arab âdeti üzere, hurma dalından idi. Üstleri kıldan keçe ile örtülü idi. Kapılarında yalnız perde asılı idi. Odalar mescidin cenûb, şark ve şimâl taraflarında idi. Kerpiçden yapılmış olanı da vardı. Çoğunun kapısı mescide açılırdı. Tavanlarının yüksekliği, orta boylu insan boyundan bir karış fazla idi. Hazreti Fâtıma ile Hazreti Aişe’nin odaları arasında kapı vardı. Resûlullah ( aleyhisselâm ) vefâtından birkaç gün önce, Hazreti Ebû Bekir’den başka Eshâb odalarının mescide açılan kapılarını kapattırdı.

Mekke’den gelen Resûlullahın ev halkı kendi odalarının önünde indi. Hazreti Âişe vâlidemiz Hazreti Ebû Bekir’in evinde bir müddet ikâmet buyurdular. Hazreti Ebû Bekir bir gün Resûlullaha “Yâ Resûlallah ehlinle evlenmekten seni alıkoyan nedir?” diye sordu. Resûlullah “Mehirdir” buyurdu. Hazreti Ebû Bekir, Resûlullaha mehr parası gönderdi. Bunun üzerine Resûlullah Hazreti Âişe ile nikâhlarının vukû’ bulduğu Şevval ayı içerisinde evlendi.

Hazreti Âişe vâlidemiz buyuruyor ki: “Medine’ye hicret edip geldiğimiz zaman burası hastalığı bol olan bir yer idi. Bütün Eshâb-ı kiram hastalığa tutuldular. Bu hastalıktan ancak Resûlullah ( aleyhisselâm ) Allahü teâlânın korumasıyla kurtuldu.” Hazreti Âişe de hastalandı. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) Hazreti Âişe’ye “Sende gördüğüm nedir” diye sorunca Hazreti Âişe “Anam Babam sana feda olsun yâ Resûlallah hummadır. Allah onu kahretsin” dedi. Peygamberimiz: “Hayır ona kötü söyleme. O, vazîfelidir, istersen sana bir duâ öğreteyim. Onu okuduğun zaman Allahü teâlâ onu senden giderir.” buyurdu. Hazreti Âişe, “Öğret, yâ Resûlallah” dedi. Hazreti Peygamber duâyı öğretince humma geçti. Hazreti Âişe vâlidemiz hasta yatarken babası Hazreti Ebû Bekir, Onu yanağından öptü: “Sevgili yavrucuğum nasılsın” diye halini sordu.

Hazreti Âişe vâlidemiz Medine’de Resûlullah’ın ( aleyhisselâm ) gazâlarına katılmış diğer Sahâbî hâtunları gibi yaralıların tedâvisi ve onların bakımıyla meşgûl olmuş, büyük hizmetler görmüştür. Cephelerde eline kılıç alıp, çarpışmayı istemiş ise de Resûlullah ( aleyhisselâm ) buna müsâde buyurmamıştır. Meselâ Uhud günü Hazreti Peygamber ( aleyhisselâm ) yaralanmış, mübârek yüzü müşriklerin attığı taşla yaralanıp, kan içinde kalmıştı. Hazreti Fâtıma vâlidemiz, Resûlullahın mübârek yüzünü yıkamış, kan durmayınca yünden hasır yakmış ve külünü âlemlere rahmet olarak gelen Peygamberimizin mübârek yüzüne basarak, kanı durdurmuştu. Hazreti Âişe vâlidemiz de sırtında yiyecek ve içecek su taşıyarak Uhud’a gelmişti. Hazreti Âişe ve Ümmü Süleym kırba ile su taşıyorlar, Hamne ( radıyallahü anh ) ise susuzlara su veriyordu. Enes bin Mâlik ( radıyallahü anh ) diyor ki, “Uhud gazâsında müslümanlar bozulup, Resûlullahın yanından dağıldıkları zaman, Hazreti Âişe ile Ümmü Süleym bint-i Milhân’ı gördüm. Arkalarında kırbalarla koşa koşa su taşıyorlar, yaralıların ağızlarına boşaltıyorlardı. Kırbaları boşaldıkça koşarak gidiyor doldurunca koşarak geliyor yine yaralılara su veriyorlardı.” Kadınların Uhud Savaşına katılmasına müsaade edilmesinin sebebi yaralıları tedâvi için idi.

Hazreti Âişe vâlidemiz, Benî Mustalık (veya Müreysi) gazâsına da katılmıştı. Bu gazâda kendilerine yapılan iftira ile ilgili olarak Hazreti Âişe buyururdu ki: (Bana karşı yapılan iftiranın yalan olduğu Allahü teâlâ tarafından bildirildi). Hatta bunu söyleyerek öğünürdü. Allahü teâlâ, nûr suresindeki onyedi âyeti göndererek, Âişe’ye iftira edenlerin Cehenneme gideceklerini bildirdi. Hazreti Âişe’nin izzeti ve şerefinin yüksekliği bu âyet-i kerîmelerle de anlaşıldı.

Hazreti Âişe’ye iftira, Hicret’in beşinci yılında (Müreysi) gazvesinde olmuştu. Bu muharebeye (Beni mustalık) gazvesi de denir. Resûlullah, bu gazâya bin kişi ile gitmişti. Hazreti Âişe ile Ümmü Seleme’yi de götürmüştü. Ganîmete kavuşmak için, çok sayıda münâfık da gelmişti. Resûlullah ( aleyhisselâm ) askerin önüne Hazreti Ömer’i koydu. Kanlı savaşdan sonra beşbin koyun ile onbin deve ve yediyüzden ziyade esîr alındı.

Me’aric-ün-nübüvve de buyuruluyor ki: Resûlullah gazâya giderken, zevceleri arasında kur’a çekerdi. Hangisinin adı çıkarsa, onu birlikte götürürdü. Bu gazâya da Hazreti Âişe ile Hazreti Ümmü Seleme gitmişti. Hazreti Âişe buyuruyor ki, (Kadınların örtünmesi için âyet gelmişti. Bana bir çadır yapdılar. Çadırla deveye bindirirlerdi. Gazâdan dönüşde, Medine’ye yakın konmuşduk. Seher vakti göç sesleri işitildi. Abdest için, askerden uzaklaşmışdım. Hemen geldim. Gerdanlığımı bulamadım. Geri gittim. Aradım, buldum. Yerime gelince, askeri göremedim. Gitmişler. Beni çadırın içinde sanıp deveye yükletmişler. O zaman az yirdim. Zaîf idim. Ondört yaşında idim. Şaşırdım kaldım. Beni bulamayınca ararlar diyerek, oturup bekledim.

Uyumuşum. Resûlullah ( aleyhisselâm ) Safvânın arkadan gelmesini emr eylemişti. Gelip beni uykuda görünce, bağırmış. Sesden uyandım. Onu görünce, yüzümü örttüm. Devesini çökdürdü. Uzaklaşarak, (Deveye bin) dedi. Bindim. Safvân yuları tuttu. Sıcak basınca, askere yetişdik. Önce münâfıklara rastladık. Çirkin şeyler söyleşdiler. Onları İbni Ebî Selûl kışkırtıyordu. Müslümanlardan Hassan bin Sabit ve Mistah da onlara uymuşdu. Medine’ye gelince, hasta oldum. İftira söylentileri her yere yayılmış. Benim haberim yokdu. Fakat, Resûlullah beni eskisi gibi aramıyor, hastalığımı da yoklamıyordu. Sebebini anlıyamıyordum. Bir gece, Mistah’ın annesi ile ihtiyâç için dışarı çıkdım. Etekleri ayağına sarılarak düşdü. Oğlu Mistah’a la’net etti. Niçin söğersin? dedim. Söylemedi. Birkaç kerre sordum. Ey Aişe! Onun ne söylediklerini işitmedin mi? dedi. Sordum, iftira sözlerini bana anlattı. Hastalığım hemen arttı. Ateşim yükseldi. Tepemden duman çıktı zannettim. Aklım gitti. Düşdüm. Aklım başıma gelince evime geldim. Babamın evine gitmek için Resûlullah’dan izin istedim, izin verdi. Ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Anneme sordum: “Yavrum hiç üzülme! Senin işin kolaydır. Güzel olan ve zevci tarafından çok sevilen her kadın için böyle şeyler söylerler” dedi. Şaşırdım. Böyle sözler acaba Resûlullahın mübârek kulağına da gitmiş midir? Babam da duymuş mudur diye üzüldüm. Çok ağladım. Babam başka odada Kur’ân-ı kerîm okuyordu. Sesimi duymuş. Annemden sormuş. Annem de, dillerde dolaşan sözleri şimdi işitdi demiş. Babam da ağladı. Sonra yanıma gelip, “Yavrum sabret! Allahü teâlâdan ne âyet geleceğini bekleyelim” dedi. O gece, sabaha kadar uyumadım. Gözlerimin yaşı dinmedi.”

Resûlullah ( aleyhisselâm ), Hazreti Ali ile Üsâmeyi ( radıyallahü anh ) çağırıp, “Bu işin sonu neye varacak?” dedi. Üsâme, (Yâ Resûlallah! Biz senin zevcenin yalnız iyi olduğunu biliriz) dedi. Hazret-i Ali de, (Yeryüzünde kadın çok. Allahü teâlâ sana yeryüzünü dar eylemedi. Aişe’yi, câriyesi olan Büreyde’den sor!) dedi. Ona soruldu. “Allaha yemîn ederim ki, onda bir ayb görmedim. Arada bir uyurdu. Koyun gelince, un ile hamur yapıp yerdi. Çok zaman onun yanında bulundum. Onda hiçbir ayb görmedim. Ağızlarda dolaşanlar doğru olsaydı, Allahü teâlâ, onu sana bildirirdi” dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) bir gün evinde üzüntülü oturuyordu. Ömer-ül-Fârûk hazretleri geldi. Resûlullah, onun ne düşündüğünü sordu. “Yâ Resûlallah! İyi biliyorum ki münâfıklar yalan söylüyorlar. Allahü teâlâ, senin üzerine sinek kondurmuyor. Bir murdar yere konup da, sonra senin üstünü kirletmesin diye muhafaza ediyor. Seni az bir pislikden saklıyan Allah, pisliklerin en kötüsünden elbet saklar” dedi. Hazret-i Ömer’in bu sözü Resûlullahın hoşuna gitti. Mübârek yüzü güldü.

Sonra, Hazret-i Osman’ı çağırdı. Ona da sordu. (Bu sözü münâfıkların yaydığından ve yalan olduğundan şübhem yoktur. Hepsi iftiradır. Allahü teâlâ, senin gölgeni yere düşürmüyor. Mübârek gölgenin bile pis bir yere düşmesini, yâhud habîs bir kişinin, o gölgeye basmasını önlüyor. Mübârek evine pislik sokmasını hoş görür mü?” dedi. Bu sözden de, mübârek kalbi ferahladı. Sonra Hazreti Ali’yi çağırıp sordu. O da, “Bu sözler yalandır, iftiradır. Münâfıkların uydurmasıdır. Sizinle nemâz kılıyorduk. Siz nemâz içinde iken mübârek na’lınızı çıkardınız. Size uyarak biz de çıkardık. “Na’lınlarınızı niçin çıkardınız” dediniz. Size uymak için dedik. Siz de, “Cebrâil aleyhisselâm geldi. Na’lında necâset bulaşığı olduğunu bana haber verdi. Onun için çıkardım” buyurmuşdunuz. Namaz içinde bile vahy ederek seni pislikden koruyan Allahü teâlâ, mübârek zevcelerinize böyle pislik yapılmasına izin verir mi? Böyle birşey olsaydı, bunu da hemen haber verirdi. Mübârek kalbin üzülmesin. Allahü teâlâ, vahy edip, mübârek zevcenizin pak olduğunu elbette size bildirir” dedi. Bu söz de, Resûlullâhı sevindirdi. Hemen Hazreti Ebû Bekr-i Sıddîk’în evine teşrîf buyurdu.

Hazreti Âişe ( radıyallahü anha ) diyor ki: O gün ben durmadan ağlıyordum. Ensârdan bir hanım gelmiş o da ağlıyordu. Annem ve babam yanımda oturuyorlardı. Ansızın Resûlullah gelip selâm verdi. Yanımda oturdu. O zamandan beri yanıma hiç gelmemişti. Bir ay geçmişti. Hiç vahy inmemişdi. Resûlullah oturunca, Allahü teâlâya hamd ü sena eyledi. Şehâdet kelimesini okudu. Bana dönüp, “Ey Âişe, senin için bana şöyle söylediler. Eğer sen, dedikleri gibi değil isen, Allahü teâlâ, yakında senin doğru olduğunu bildirir. Eğer bir günâh hâsıl oldu ise, tevbe istiğfar eyle! Allahü teâlâ, günâhına tövbe edenlerin tevbesini kabûl eder” buyurdu. Resûlullahın mübârek sesini işitince, ağlamakdan vazgeçdim. Babama dönüp, cevâb vermesini söyledim. “Vallahi bilmem ki, Resûlullah’a ( aleyhisselâm ) ne cevap vereyim. Bizim kavmimiz cahiliyet devrinde putperest idi. İnsan heykellerine tapınırlar, ibâdet etmesini bilmezlerdi. Hiç kimse bizim kadınlarımıza böyle birşey söyliyemezdi. Şimdi elhamdülillah kalblerimiz İslâm nûru ile parladı. Evimiz İslâm ışığı ile aydınlandı. Herkes bizim için böyle söylüyorlar. Ben, Resûlullaha ne diyeyim?” dedi. Sonra anneme döndüm. Sen cevâb ver, dedim. O da, “Ben şaşırdım kaldım. Ne söyliyeceğimi bilmiyorum. Sen söyle” dedi. Sonra, ben söze başladım. Dedim ki: “Allahü teâlâya yemîn ederim ki, mübârek kulağınıza gelmiş olan lâfların hepsi yalandır. Eğer onlara inanmış iseniz, temiz olduğumu ne kadar söylesem, bana inanmazsınız. Allahü teâlâ biliyor ki, benim birşeyden haberim yokdur. Yapmadığım birşeye evet dersem, kendime iftira etmiş olurum. Vallahi başka diyeceğim yokdur. Yalnız Yûsuf aleyhisselâmın dediğini derim ki, “Sabr etmek iyidir. Onların söyledikleri şey için, Allahü teâlâdan yardım beklerim.” Şaşkınlığımdan, Ya’kûb “aleyhisselâm” diyeceğim yerde, Yûsuf “aleyhisselâm” dedim. Sonra yüzümü çevirip dayandım. Rabbimin beni temize çıkaracağını, Allah hakkı için hep bekliyordum. Çünkü, kendimden emîndim. Suçum yokdu. Fakat, Allahü teâlânın benim için âyet-i kerîme göndereceğini sanmıyordum. Kıyâmete kadar her yerde, benim için âyet-i kerîme okunacağını aklıma sığdıramıyordum. Allahü teâlânın büyüklüğünü ve kendi aşağılığımı bildiğim için, benim için, âyet-i kerîme göndereceğini hiç ümîd etmiyordum. Yalnız günahsız olduğumu, kalbimin temizliğini Peygamberine rü’yâda bildirir veya kalb-i şerîfine ilham eder diyordum. Allah hakkı için doğru söylüyorum ki, Resûlullah, oturduğu yerden daha kalkmamışdı ve kimse odadan dışarı çıkmamışdı. Mübârek yüzünde vahy alâmetleri göründü. Oturanların hepsi, vahy geldiğini anladı. Babam bu hâli görünce, deriden bir yastık vardı. Yastığı Resûlullahın mübârek başının altına koydu. Bir yemeni çarşaf ile üzerini örtdü. Vahy gelmesi bitince, mübârek yüzünden örtüyü kaldırdı. Gül ile kırmızı yüzünden, inci gibi parlıyan terleri, mübârek elleri ile sildi. Gülümsiyerek “Müjdeler olsun sana ey Âişe! Allahü teâlâ, seni temize çıkardı. Senin pak olduğuna şâhid oldu” buyurdu. Babam hemen “Kalk yâ kızım! Resûlullaha çabuk teşekkür et!” dedi. Ben de, “vallahi kalkmam, Allahü teâlâdan başkasına şükr etmem! Çünkü, Rabbim benim için âyet-i kerîme indirdi” dedim. Sonra Resûlullah, “sallallahü aleyhi ve sellem”, Nûr sûresinin onbirinci âyetinden başlı yarak, on âyet-i kerîme okudu. Babam hemen kalkıp başımı öpdü.

Âişe ( radıyallahü anha ) hakkında bu âyet-i kerîme gelmeden önce, Hz Ebû Eyyûb Hâlidin zevcesi, “Âişe için ağızlarda dolaşan sözlere ne dersin?” diyerek, Hazreti Hâlidden sormuş. Hazreti Hâlid de, “Allah için, bu sözler yalandır. Sen bana karşı böyle kötülük yapar mısın?” demiş. “Hâşâ yapmam” deyince, Hazreti Hâlid de “Âişe, dîni bizden daha bütün iken, Resûlullaha karşı böyle şey yapmış olabilir mi? Biz böyle söylemedik. Bu sözler büyük iftiradır” demiş. Hak teâlâ da, Hazreti Hâlidin tam bu sözü gibi âyet-i kerîme göndermişdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, hemen Eshâbını mescide topladı. Gelen âyet-i kerîmeleri okudu. Âyet-i kerîmenin bereketi ile, mü’minlerin kalblerindeki şübheler kalkdı. Mistah, Hazreti Ebû Bekir’in akrabası idi. Fakîr idi. Hazreti Ebû Bekir, onun geçinmesine yardım ederdi. Mistâh, bu işte münâfıklarla bir olunca, ona yardım etmemeğe yemîn etdi. Bunun üzerine, Allahü teâlâ, Nûr sûresinin yirmiikinci âyetini gönderdi. Ebû Bekir Sıddîk, bu âyet-i kerîmeyi işitince, “Allahü teâlânın beni afv etmesini severim” dedi. Mistah’a eskisi gibi yardım etdi. Hazreti Âişenin temiz olduğunu bildiren âyet-i kerîmeler gelince, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bu sözleri söyliyenlere “Kazf haddi vurulmasını emr buyurdu. Dört kişiye seksen değnek vurdular. Birisi kadın idi ve Resûlullahın baldızı idi. (Me’âric) kitabının yazısı temam oldu.

Hazreti Âişe için gelen onyedi âyet-i kerîmeden birincisinin tefsîrini (Mevâkib tefsîri) şöyle bildiriyor: “Âişe “radıyallahü anhâ” ya iftira edenler, sizden birkaç kişidir. Siz bu iftirayı kendiniz için kötülük sanmayın! Bu sizin için hayırlıdır. (Bu iftira sebebi ile çok sevâb kazandınız. Onların yalanı meydâna çıkdığından, sizin şânınız, şerefiniz artdı. Âyet-i kerîme, sizin temiz olduğunuzu bildirdi: “O iftira edenlerden her biri için kazandıkları günâh kadar cezalar vardır. Büyük iftirayı icâd edip, çok çirkin şeyi söyliyenlere dünyâda ve âhiretde büyük azâb vardır” Bunlara had vuruldukdan sonra, Abdullah bin Ebî Selûl hakîr, zelîl oldu. Hassan, ölünceye kadar kör oldu. Mistah’ın eli çolak oldu. Onikinci âyet-i kerîmede, “Bu iftirayı işitince, mü’min erkek ve kadınlar, kendi ailelerine iyi gözle bakmalı. Bu, meydânda bir yalan ve iftiradır demelidirler”, ondokuzuncu âyet-i kerîmede, Mü’minlerin kötü olarak anılmasını sevenlere, dünyâda ve âhiretde acı azâblar vardır ve yirmialtıncı âyet-i kerîmede “Habîs söz söylemek, habîs adamlara lâyıkdır. Habîs adamlara, habîs kelâm yakışır” buyuruldu. Resûlullah ve Hazreti Âişe ve Safvân (r.anhüm) o alçakların söylediklerinden uzakdırlar. Onlar için afv, mağfiret ve Cennetde ni’metler vardır.

Görülüyor ki, Hazreti Âişe’ye iftira edenlere, Allahü teâlâ, alçak demekdedir. Onlara çok acı azâblar vereceğini bildirmektedir. (Hasâis-ul-habîb) kitabında diyor ki, Resûlullahın mübârek zevcelerinden birini (Kazf) edenin, kötüleyenin kâfir olduğuna ve tevbesinin kabûl olmıyacağına, Abdullah İbni Abbâs hazretleri fetvâ vermiştir. Hele, Hazreti Âişe’ye kötü demek, Kur’ân-ı kerîmi inkâr etmek olur. Bunun küfr olduğu sözbirliği ile bildirilmişdir. Eshâb-ı kiramdan birinin annesine kötü diyenin cezası da, kazf cezasının iki katıdır.

Hazreti Âişe buyurdu ki: Resûlullahın ( aleyhisselâm ) ilk hastalığı Hazreti Meymûne’nin evinde oldu. O gün Resûlullahın Hazreti Meymûne’ye uğradığı gündü. Burada Resûlullahın ( aleyhisselâm ) hastalığı arttı. Diğer ezvâc-ı tahirât gelerek Resûlullahın hizmetine koyuldular. Peygamberimiz de “Ey benim zevcelerim ma’zûr görün takatim yoktur ki evlerinizi dolaşayım. İzin verirseniz Âişe’nin evine gideyim, bana orada hizmet edersiniz.” buyurmuşlardı. Resûlullah ( aleyhisselâm ) Hazreti Abbas ve Hazreti Ali’nin omuzlarına dayanıp Hazreti Âişe’nin odasına gitdi. Giderken mübârek ayakları yeri sürüyordu. Gelip döşeğe yattı. Bu odada 11 (m. 632) senesinde Rebî’ûl evvel ayının onikinci Pazartesi günü Öğleden önce mübârek başı Hazreti Âişe vâlidemizin göğsünde olduğu halde vefât etti. Vefât ettiği yere; Hazreti Âişe’nin odasına defn edildi.

Resûlullahın ( aleyhisselâm ) vefâtından sonra da Eshâb-ı kiramın “aleyhimürrıdvan” Hazreti Âişe vâlidemize Ümm-ül-mü’minîn; mü’minlerin annesi olarak hürmetleri, ikramları ve izzetleri çok fazla idi. Hatta bu husûsta Hazreti Ömer ( radıyallahü anh ) bunda o derece ileri gitti ki, Hazreti Âişe: “Resûlullahın vefâtından sonra Hazreti Ömer bana çok iyilik etti. Yâ Rabbi bundan böyle beni Onun ihsân ve iyilikleri için ayakta tutma” buyurdu. Hazreti Âişe vâlidemiz Resûlullahın; kabr-i şerîfi yanında kendisi için ayırmış olduğu yeri Hazreti Ömer’e ( radıyallahü anh ) verdi. Hz Ömer buraya defn edildi.

Hazreti Âişe vâlidemiz Hazreti Osman zamanında da dîn-i İslâmı öğretmekle meşgûl oldu. Osman ( radıyallahü anh ) hilafetinin son zamanlarında Kûfe ve Mısır’da isyancılar Medine’ye yürüdüler ve Hazreti Osman’ı şehîd etdiler. Hazreti Ali, halife olunca, katilleri arayıp kısas yapmak için gecikdirmeği uygun gördü. Eşkiya ise, bundan yüz buldu. Taşkınlığa devam etdiler. Hazreti Osmanı söğüp, kendilerini haklı gösteren sözleri her tarafa yaymağa başladılar. Eshâb-ı kiramın büyüklerinden Talha, Zübeyr, Nu’mân bin Beşîr, Ka’b bin Acre ve başkaları bu hâle çok üzüldüler’, “İşin sonunun böyle olacağını bilseydik, Hazreti Osmanı, eşkiyaya karşı korurduk” dediler. Katiller, bunu haber alınca, bu sahâbîleri de şehîd etmeğe karar verdiler. Bunlar da Mekke-i mükerremeye gitdiler. Hac etmek için Mekkeye gelmiş olan Hazreti Âişeye anlatıp ona sığındılar. “Halîfe, fitneyi basdırıncaya kadar, eşkiyaya yüz veriyor. Onlar da şımararak düşmanlıklarını, işkencelerini artdırıyorlar. Kısas yapılmadıkça ve zâlimlerin cezası verilmedikçe, kan dökmenin önüne geçilemiyecekdir” dediler. Hazreti Âişe de, “Bu şakîler Medînede kaldıkça ve Emîrü’l-mü’minînin etrâfını sardıkça, sizin Medîneye gitmeniz doğru olmaz. Şimdilik emîn bir yere gidiniz işin sonunu bekleyiniz. Hazreti Alî’yi bu eşkiyanın elinden kurtarmak için uzakdan yardım ediniz, ilk fırsatda, halîfeyi aranıza alıp eşkiyâ üzerine yürüyünüz. Katilleri yakalayıp kısas yapmak kolay olur. Böylece kıyâmete kadar, zâlimlere ders vermiş olursunuz! Bu iş şimdi kolay değildir. Acele etmeyiniz” buyurdu. Eshâb-ı kiram, Hazreti Âişe’nin sözlerini beğendiler, İslâm askerlerinin toplanma yerleri olan Irak ve Basra taraflarına gitmeği uygun gördüler. Hazreti Âişeye “Fitne kalkıp, ortalık düzelinceye ve halifeye kavuşuncaya kadar bizi himâye et! Sen Müslümanların annesisin ve Resûlullahın muhterem zevcesisin. Ona herkesden daha yakın ve daha sevgilisin. Seni herkes saydığı için, eşkiyâ sana yaklaşamaz. Bizimle beraber bulun! Bize kuvvet ol!” diye yalvardılar. Hazreti Âişe, müslimânların rahat etmesi için ve Resûlullahın Eshâbını korumak için, onlarla birlikde Basra’ya hareket etdi. Halîfenin etrâfını sarmış olan ve birçok işlere karışmakda olan katiller, bu haberi Hazreti Alîye başka türlü anlatdılar. Halîfeyi de Basra’ya gitmeğe zorladılar. İmâm-ı Hasen ve İmâm-ı Hüseyin ve Abdullah bin Ca’fer Tayyar ve Abdullah bin Abbâs gibi Sahâbîler, halîfeye acele etmemesini, münâfıkların sözüne aldanmamasını söylediler ise de, eşkiyâ ağır basarak, Emîr hazretlerini Basra’ya götürdüler. Önce Ka’ka’ adında birini gönderip, Hazreti Âişe’nin yanında bulunanların düşüncelerini sordu. Sulh ve fitneyi önlemek istediklerini, bunun için de, önce katillerin yakalanması lâzım geldiğini söylediler. Halife, bu isteklerini uygun buldu. Her iki tarafdaki Müslümanlar sevindiler. Üç gün sonra birleşmek için anlaşdılar. Buluşma saati yaklaşınca, katiller haber aldı. Şaşkına döndüler. Başkanları olan Abdullah bin Sebe’ yahûdisinin etrâfında toplandılar. Bunun çâresini sordular. Son çaremiz bu gece halîfenin askerlerine hücum ediniz ve hemen halifeye gidip “Âişe’nin yanındakiler sözlerinde durmadı. Baskına uğradık” deyiniz. Bir süvari birliği ile de, karşı tarafa saldırdılar. Birkaç gün evvel gönderdikleri ajanlar da, karşı tarafdan imiş gibi “Halife sözünde durmadı. Baskına uğradık” diye bağırdılar. Böylece harb başladı. Deve vak’ası böyle patlak verdi.

Deve vak’ası sonunda Hazreti Ali Hazreti Âişe’ye izzet ve ikramda bulunmuş ve kendisini Medine-i Münevvere’ye göndermiştir. Hazreti Âişe’nin ( radıyallahü anha ) Deve vak’asına çıkması, harb etmek için olmayıp ıslâh etmek, fitneyi basdırmak içindi.

Hazreti Âişe mü’minlerin annesidir ve Resûlullahın zevcesidir. Hazreti Ali’nin de annesi makamında olduğu, Kur’ân-ı kerîmde bildirilmektedir. İctihâdı Hazreti Ali’nin ictihâdına uymadı. Hazreti Âişe; Hazreti Ali’yi çok severdi. Çünkü (Ali’yi sevmek imândandır) hadîs-i şerîfini, Hazreti Âişe haber verdi. Böylece, onu sevdiğini ve herkesin de sevmesi lâzım geldiğini bildirdi. Hazreti Ali şehîd edilince pek çok ağladı ve üzüldü.

Seyyid Ahmed bin Ali Rıfâî buyuruyor ki “Eshâb-ı kiram “aleyhimürrıdvân” arasında olan olaylar üzerine aşırı konuşmak fikir yürütmek, hiç caiz değildir. Her müslüman, Eshâb hakkında, dilini tutmalı, o büyüklerin hep iyiliklerini söyleyip, hepsini sevmeli övmelidir. Çünkü onlar birbirlerini severlerdi.”

Hazreti Âişe müctehid idi. Bütün İslâm ilimlerinde çok büyük derecesi vardı. Bilhassa; kadınlara mahsûs hallere dair fıkhî hükümler kendisinden sorulurdu. Çünkü Hazreti Âişe hem mü’minlerin annesi, hem de dinlerini öğrenecekleri bir müftî müctehide idi. Âyet-i kerîme ile medh ve sena olundu. Âlim, edîb, çok akıllı ve üstâd idi. Çok fasîh ve belîğ konuşurdu.

Âişe-i Sıddîka hazretlerinin fazîletleri, üstünlükleri, sayılamıyacak kadar çokdur. Eshâb-ı kirama fetvâ verirdi. Âlimlerin çoğuna göre, fıkh bilgilerinin dörtde birini Hazreti Âişe haber vermiştir. Hadîs-i şerîfde (Dîninizin üçde birini Humeyrâdan öğreniniz!) buyuruldu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Hazreti Aişeyi çok sevdiği için, ona (Humeyrâ) derdi. Eshâb-ı kiramdan ve Tabiînden çok kimse, Hazreti Âişeden işitdikleri hadîs-i şerîfleri haber vermişlerdir. Urvetübni Zübeyr hazretleri buyuruyor ki “Kur’ân-ı kerîmin ma’nâlarını ve halâl ve haramları ve Arab şiirlerini ve neseb ilmini Hazreti Âişe’den daha çok bilen kimse görmedim.”

Eshâb-ı kiram, hediyyelerini, Resûlullaha, Âişe’nin evinde getirip, böylece sevgisini kazanmağa yarışırlardı. Zevceler, iki grup idi. Âişe tarafında Hafsa, Safiyye, Sevde vardı. İkincisi, Ümm-i Seleme ve ötekiler idi. Bunlar, Ümm-i Seleme’yi Resûlullaha gönderip (Eshâbına emr buyur. Hediyye getirmek isteyen, hangi zevce yanında iseniz, oraya getirsin!) dediklerinde, Resûlullah buyurdu ki, “Beni, Âişe hakkında incitmeyiniz! Cebrâil “aleyhisselâm” bana, yalnız Aişenin yanında iken geldi.” Ümm-i Seleme, dediğine pişman olup, tevbe ve afv diledi. Fakat zevceler, Hazreti Fâtıma ( radıyallahü anha ) ile de haber gönderdiler. Cevabında “Ey kızım, benim sevdiğimi, sen sevmez misin?” buyurdu. Fâtıma “Elbet severim” dedi. Cevâbında “O hâlde, Âişe’yi sev!” buyurdu. Âişe ( radıyallahü anha ) buyurdu ki, Resûlullahın zevceleri arasında, Hadîceye ( radıyallahü anha ) gayret etdiğim gibi başkasına gıbta etmedim. Hâlbuki, onu görmemişdim. Çünkü, ölmüş olduğu hâlde, onun adını çok söylüyordu. Ne vakt bir koyun kesip dağıtsa mutlaka bir parçasını da Hadîce’nin akrabasına yollardı. Bunu görünce, bir defa (Allahü teâlâ, sana, sanki Hadîce’den başka kadın vermedi mi, hep onu söylüyorsun) dedim. “Evet, başka kadınlarım oldu. Fakat, o şöyle idi, böyle idi ve ondan çocuklarım oldu” buyurdu.

Tirmüzî’de Mûsâ bin Talha diyor ki, Hazreti Âişe’den daha fasîh, düzgün konuşanı görmedim. Resûlullahı medh eden şu iki beyt Hazreti Âişe’nindir:

Ve lev semi’û ehl-ü Mısre evsâfe haddihî,
Lemâ bezelû fî sevmi Yûsufe min nakdin.

Levîmâ Zelîhâ lev reeyne cebînehû,
Le âserne bilkat’il-kulûbi alel eydi.

Mısırdakiler, onun yanaklarının güzelliğini işitmiş olsalardı. Yûsuf aleyhisselâmın pazarlığında hiç para vermezlerdi. Ya’nî, bütün mallarını, onun yanaklarını görebilmek için saklarlardı. Zelihâ’yı kötüliyen kadınlar, onun parlak alnını görselerdi, ellerinin yerine kalblerini keserlerdi (de acısını duymazlardı).

Hazreti Âişe’nin şân ve şereflerinden birisi de Resûlullahın sevgilisi olmasıdır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, onu çok severdi. Resûlullaha en çok kimi seviyorsun denildikde, (Aişeyi) buyurdu. Erkeklerden kimi? dediler. “Âişenin babasını” buyurdu. Ya’nî en çok Hazreti Ebû Bekir’i sevdiğini bildirdi. Hazreti Âişe’ye sordular ki, Resûlullah en çok kimi severdi. Fâtıma’yı severdi dedi. Erkeklerden en çok kimi severdi dediler. Fâtıma’hın zevcini buyurdu. Bundan anlaşılıyor ki, zevceleri arasında, Hazreti Aişe’yi, çocukları arasında Hazreti Fâtıma’yı, Ehl-i beyti arasında, Hazreti Ali’yi, Eshâbı arasında ise, Hazreti Ebû Bekir’i en çok severdi. Hazreti Âişe buyuruyor ki, (Birgün Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” mübârek nalınlarının kayışlarını çakıyordu. Ben de iplik iğriyordum. Mübârek yüzüne bakdım. Parlak alnından ter damlıyordu. Ter damlası, her tarafa nûr saçıyordu. Gözlerimi kamaşdırıyordu. Şaşa kaldım. Bana doğru bakdı. “Sana ne oldu ki, böyle dalgın duruyorsun” buyurdu. “Yâ Resûlallah! Mübârek yüzünüzdeki nûrların parlaklığına ve mübârek alnınızdaki ter danelerinin saçdıkları ışıklara bakarak kendimden geçtim” dedim. Resûlullah kalkıp yanıma geldi. Gözlerimin arasını öpdü ve“Yâ Aişe! Allahü teâlâ sana iyilikler versin! Beni sevindirdiğin gibi, seni sevindiremedim” buyurdu. Ya’nî, senin beni sevindirmen, benim seni sevindirmemden çokdur, dedi. Hazreti Âişe’nin mübârek gözlerinin arasını öpmesi, Resûlullahı severek onun cemâlini anlıyarak gördüğü için aferin ve takdîr olmaktadır. Beyt:

Ne iyi o gözler ki, güzele bakmakdadır.
Ne tâli’li o kalb ki, onun için yanmaktadır!

Tabiînin büyüklerinden olan imâm-ı Mesrûk, Hazreti Âişe’den gelen bir haberi bildirirken (Resûlullahın sevgilisi ve Ebû Bekir Sıddîkın kerîmesi olan Hazreti Sıddîka buyuruyor ki) diyerek söze başlardı. Bazan da (Allahü teâlânın ve göklerde olanların sevdiklerinin sevgilisi diyor ki) derdi. Âişe ( radıyallahü anha ) kendisinin, ezvâc-ı tâhiratın hepsinden daha üstün olduğunu söyliyerek, Allahü teâlânın ni’metlerini sayar, öğünürdü:

Bunlardan da bazıları şunlardır:

1- “Resûlullah beni istemeden önce, Cebrâil aleyhisselâm, benim resmimi getirip gösterdi ve bu senin zevcendir dedi.” derdi.

2- “Resûlullah gece namazı kılıyordu. Ben yanında yatmış idim. Bu hâl yalnız bana mahsûsdu (di yerek öğünürdü). Secdede, mübârek elleri ayaklarıma değince, ayaklarımı çekerdim.”

3- “Resûlullahın zevceleri içinde, benden başka koca görmeden Resûlullah ile evlenen olmamıştır.”

4- “Ezvâc-ı Tâhirât içerisinde, yalnız benim yanımda iken vahiy geldi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) bazı zev celerine, “Âişe’yi üzerek, beni incitmeyiniz! Biliniz ki, onun yatağında iken bana vahy gelmekdedir” buyurmuşdu.

5- “Resûlullahın ( aleyhisselâm ) zevceleri arasında benden başka hiçbirinin hem babası, hem de annesi hicret etmiş değildir.”

6- “Allahü teâlâ benim hakkımda Beraat âyetini nâzil eyledi”

7- “Resûlullah vefât ederken mübârek başları benim göğsümde idi.”

8- “Resûlullah benim evimde vefât buyurdu.”

9- “Benim odam Resûlullahın türbesi olmuştur.”

Hazreti Âişe vâlidemiz Resûlullahın rızasına kavuşmak için gecesini gündüzüne katardı. O’nu ( aleyhisselâm ) birazcık üzgün görse teselli etmek için elinden gelen her şeyi yapardı. Hatta Resûlullahın akrabalarını da gözetir, onlara karşı da her türlü iyiliği yapardı. Âişe ( radıyallahü anha ) buyuruyor ki, günde ikinci defa yemek yiyordum. Resûlullah ( aleyhisselâm ) görünce, “Yâ Âişe! Yalnız mi’deni doyurmak sana her işden daha tatlı mı geliyor? Günde iki kere yimek de isrâfdandır. Allahü teâlâ, isrâf edenleri sevmez” buyurdu. Hadimi merhum, burayı şöyle açıklıyor (Resûlullah ( aleyhisselâm ) Âişe’nin ( radıyallahü anha ) ikinci yemeği, acıkmadan yediğini anlayarak böyle buyurmuşdu. Yoksa, keffâretler için, günde iki kere yidirmek lâzım olduğu meydandadır.)

Resûlullahın vefâtından sonra Hazreti Âişe’ye yemek yiyip yemediğini sordular. “Hiç bir zaman doyasıya yemedim” buyurdular ve ağladılar. Dâima oruç tutarlardı. Teheccüd namazını hiç terk etmezlerdi. Çoğu zaman Hazreti Peygamberle ( aleyhisselâm ) kılarlardı. (Tirmizî-Zühd)

Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ) efendimizden 2210 hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Kendisinden de Eshâb ve Tâbiîn’den birçokları hadîs-i şerîf nakletmişlerdir. Hazreti Âişe’nin ilmini en ziyade neşreden hemşiresi Esma’nın oğlu Urve İbn-üz-Zübeyr ve birâder-zâdesi Kâsım bin Muhammed bin Ebû Bekir’dir. Ahmed İbn-i Hanbel, (Müsnet)’inde Hazreti Âişe’nin hadîslerini (253) sahife içinde toplamıştır. Sahih hadîs kitapları Hazreti Âişe’nin fetvâları ile doludur. Dîni mes’elelerin hallinde, önce Kur’ân-ı kerîm’e sonra hadîs-i şeriflere başvurur, daha sonra da nasslardan (âyet ve hadîs) çıkan ahkâma kıyas ederek ictihâd ederlerdi.

O devrin belli başlı âlimlerinden ve fukahâ-i seb’adan biridir. (Fukahâ-i Seb’a) yedi fıkıh âlimi demektir ki, bunlar. Hazreti Ömer, Hazreti Ali, İbn-i Mes’ûd ( radıyallahü anh ), Zeyd bin Sabit ( radıyallahü anh ), Hazreti Âişe, Abdullah İbn-i Abbâs ( radıyallahü anh ) ve Abdullah İbn-i Ömer ( radıyallahü anh )’dır.

Fıkıh ve ictihâdda, görüşü, keskin ve kuvvetli idi. Fıkıh ilminin kurucularındandır. İslâm Dininde pek yüksek makam sahibi olup, hadîs ve fıkıh âlimlerince takdîr ve sitayişle anılanların başında gelmektedir.

Tabiînden Mesrûk’a soruldu “Hazreti Âişe Ferâiz ilminden bir şeyler bilir miydi.” Buyurdu ki: “Allaha yemîn ederim ki, Eshâb-ı kiramın ileri gelenlerinden bir çoğu gelir Hazreti Âişe’den ferâize âit şeyler sorar ve öğrenirlerdi.”

İmâm-ı Zührî: “Eğer zamanının bütün âlimleri ve Peygamberimizin diğer zevcelerinin ilmi, bir araya toplansa, Hazreti Âişe’nin ilmi yine çok olurdu.” buyururdu.

Ebû Mûs’el Eş’arî ( radıyallahü anh ) buyurdu ki: “Bizler (Eshâb-ı kiram) müşkül bir mesele ile karşılaşınca gider Hazreti Aişe’ye sorardık. Hazreti Âişe’nin ilmi pek çoktu.”

Urve bin Zübeyr: “Ne fıkıhda ne tıbda, ne şiirde Hazreti Âişe’den daha çok ilmi bulunan kimse yoktu” buyurmuştur.

Abdurrahmân bin Avf ( radıyallahü anh ) hazretlerinin oğlu Ebû Seleme: “Sünnet-i Resûlullahı Hazreti Âişe’den daha iyi bilen dinde tebahhür etmiş (derya gibi geniş ilme sâbib olmuş), âyet-i kerîmelere vâkıf ve sebeb-i nüzûllerini bilen, ferâiz ilminde mahir olan bir kimseyi görmedim” buyurmuştur.

Atâ bin Ebî Rebâh “Hazreti Âişe Eshâb içinde en çok fıkıh bilen, isâbet-i rey bakımından en ileri gelen bir kimse idi” buyurmuştur.

Hazreti Âişe vâlidemiz bütün İslâm ilimlerine vâkıf, müctehid, edîb, zühd ve verâ sahibi çok cömerd bir zevce-i Resûlullahı idi. Onun vefâtında bütün müslümanlar ağladı. Çünkü O Ümm-ül-Mü’minîn idi.

Hazreti Aişe ( radıyallahü anha ) hakkında bir çok hadîs-i şerîfler vardır. Bunlardan biri imâm Münâvî’nin Ebî Şeybe’den bildirdiği “Âişe cennetde de benim zevcemdir.” Hadîs-i şerifleridir. Râmuz-ül-ehâdis’de kendisine hitaben buyurulduğu bildirilen, hadîs-i şeriflerden bazıları şunlardır:

“Ey Âişe hiç hayâsız söz söylediğimi gördün mü? Kıyâmet gününde Allah katında en kötü insan, şerrinden kaçarak insanların terk ettiği kimsedir.”

“Ey Âişe, Allah kullarına lütf ile muâmele edicidir. Her işte yumuşak davranılmasını sever.”

“Ey Âişe, yumuşak ol; zira Allahü teâlâ bir kuluna iyilik murâd ederse onlara rıfk (yumuşaklık) kapısını gösterir.”

“Ey Âişe bilmez misin; kul secde ettiği zaman, Allahü teâlâ onun secde yerini yedi kat yerin sonuna kadar tertemiz kılar.”

“Ey Âişe, sana birisi istemeden, birşey verirse, kabûl et; çünkü o, Allahü teâlânın sana gönderdiği bir rızıktır.”

Hazreti Âişe ( radıyallahü anha ) bir gün Resûlullah efendimize, “Şehîdlerin derecesine yükselen olur mu?” diye sorunca; “Her gün yirmi kerre ölümü düşünen kimse, şehîdlerin derecesini bulur.” buyurmuşlardır.

“Ey Âişe! Geceleri şu dört şeyi yapmadan uyuma!”

1. Kur’ân-ı kerîm hatim etmeden,

2. Benim ve diğer peygamberlerin şefaatlerine kavuşmadan,

3. Mü’minleri kendinden hoşnud etmeden,

4. Hac etmeden!”

Bunları söyledikten sonra namaza durdu. Namazını bitirip de yanıma geldiğinde, kendilerine dedim ki:

- Ey iki cihanın güneşi olan Efendim! Annem, babam, canım sana feda olsun; Bana dört şeyi yapmamı emrediyorsun. Ben bunları bu kısa müddet içinde nasıl yapabilirim?

Tebessüm ederek buyurdular ki: “Yâ Âişe! Ondan kolay ne var? Üç İhlâs-ı şerîfi ve bir Fâtiha sûresini okursan, Kur’ân-ı kerîmi hatmetmiş; bana ve diğer peygamberlere salevât getirirsen, şefaatımıza kavuşmuş; önce mü’minlerin ve sonra da kendi affını dilersen, mü’minleri kendinden hoşnud etmiş; (Sübhânallahi velhamdülillahi ve lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh. Lehül mülkü velehülhamdü ve hüve alâ külli şey’in kadir) tesbihini okursan hac etmiş sayılırsın!” Tabiînden gençler Hazreti Âişe’ye geldiler ve Resûlullahın ( aleyhisselâm ) ahlâkını sordular. Buyurdu ki: “O’nun ahlâkı Kur’ân idi. Kur’ân-ı kerîmin hoş gördüğünü kabûl edip râzı olurdu. Hoş görmediğini kendisi de hoş görmez ve kaçınırdı.”

“Resûlullah ( aleyhisselâm ) iki şey arasında muhayyer kılındığı zaman, o iki işin en kolayını alırdı -günâh olmadıkça- günah olduğu zaman, ondan herkesten çok uzaklaşırdı. Hiç bir zaman Allah’ın Resûlü ( aleyhisselâm ) kendi nefsi için intikam almaya kalkışmamıştır. Yalnız Allah’ın emri çiğnendiği zaman müstesna.”

“Resûlullahın ( aleyhisselâm ) yatağı, içi hurma lifi dolu deri idi”

“Peygamberin ( aleyhisselâm ) karnı (hiçbir zaman) yemek ile doymamıştır. Bu husûsta hiç kimseye yakınmamıştır. İhtiyâç, onun için zenginlikten daha iyi idi. Bütün gece açlıktan kıvransa bile, O’nun bu durumu, gündüz orucundan alıkoymazdı. İsteseydi Rabbinden yeryüzünün bütün hazinelerini, meyvelerini ve refah hayatını isterdi. And olsun ki, O’nun o halini gördüğüm zaman acırdım ve ağlardım. Elimle karnını sıvazlardım ve derdim ki:

“Canım sana feda olsun! Sana güç verecek şu dünyâdan bazı menfâatler (yiyecek ve içecekler) temin etsen olmaz mı?”

“- Ey Âişe, dünyâ benim neyime! Ulû’l azm’den olan peygamber kardeşlerim, bundan daha çetin olanına karşı tahammül gösterdiler. Fakat o halleri ile yaşayışlarına devam ettiler. Rablerine kavuştular, bu sebeple Rableri onların kendisine dönüşlerini çok güzel bir şekilde yaptı. Sevâblarını arttırdı. Ben refah bir hayat yaşamaktan haya ediyorum. Çünkü böyle bir hayat beni onlardan geri bırakır. Benim için en güzel ve sevimli şey, kardeşlerime, dostlarıma kavuşmak ve onlara katılmaktır” buyurdu.

Âişe ( radıyallahü anha ) dedi ki: Bu sözlerinden bir ay sonra (fazla) kalmadı vefât etti ( aleyhisselâm ). “Resûlullah ( aleyhisselâm ) bütün gece tek bir âyetle namaz kıldı.”

Allahü teâlânın, insanların en üstünü olan Hazreti Muhammed ( aleyhisselâm )’e Peygamberlikle birlikte şehîdlik derecesini de vermiş olduğu, Hazreti Âişe-i Sıddîka’nın haber vermiş olduğu şu hadîs-i şerîften anlaşılmaktadır. “Hayberde yidiğim zehirli etin acısını duymaktayım. O zehrin te’sîri ile ebher (aort) damarım şimdi çalışmıyacak hâle geldi.”

Ebû Dâvud, Hazreti Âişe’den ( radıyallahü anha ) bildiriyor ki; kız kardeşim Esma, Resûlullahın yanına geldi. Arkasında ince elbise vardı.

Derisinin rengi belli oluyordu. Resûlullah ( aleyhisselâm ) baldızına bakmadı. Mübârek yüzünü çevirdi ve “Yâ Esma! Bir kadın; namaz kılacak yaşa geldiği zaman; onun yüzünden ve iki ellerinden başka, yerlerini erkeklere göstermemesi lâzımdır” buyurdu.

Hazreti Ömer’in haber verdiği hadîs-i şerîfde Resûlullah ( aleyhisselâm ) Hazreti Âişe’ye “Dinde fırkalara ayrıldılar âyet-i kerîmesi bu ümmette meydana gelecek olan bid’at sahiplerini ve nefslerine uyanları haber veriyor.” buyurdu.

Resûlullah ( aleyhisselâm ) tenbellikden Allahü teâlâya sığınmış, “Yâ Rabbi! Beni, keselden koru!” diye duâ ettiğini, Âişe (radıyallahü anha) ve Enes bin Mâlik (Buhârî) ve (Müslim) de bildirmişlerdir. (Eşî’ât-ül-leme’ât) da, (Beyân ve Şi’r) babında diyor ki, Âişe ( radıyallahü anha )nın bildirdiği hadîs-i şerîfde, “Şi’r, iyisi iyi olan, çirkini çirkin olan sözdür” buyuruldu. Ya’nî, vezn ve kâfiye, bir sözü çirkinleştirmez. Şi’ri çirkin yapan, ma’nâsıdır.

Resûlullah ( aleyhisselâm )’e biri geldi. Onu uzakdan görünce, “Kabilesinin en kötüsüdür” buyurdu. Odaya girince; gülerek karşılayıp iltifât eyledi. Gidince; Hazreti Âişe ( radıyallahü anha ) sebebini sordu, “İnsanların en kötüsü, zararından kurtulmak için yanına yaklaşılmayan kimsedir” buyurdu. O, müslümanların başında bulunan bir münâfık idi. Müslümanları onun şerrinden korumak için müdârâ buyurdu.

Medine’de kaht (kuraklık) oldu. Hazreti Âişe’ye gelip, yalvardılar. Resûlullahın türbesinin tavanını deliniz buyurdu. Öyle yaptılar. Çok yağmur yağdı. Kabr-i şerîf ıslandı.

HAZRETİ FÂTIMA-TÜZ ZEHRÂ

Resûlullah’ın ( aleyhisselâm ) Hazreti Hadîce-tül Kübrâ’dan olan dört kızından en çok sevdiği. Hicretten 13 yıl evvel Mekke’de doğdu. Hicretin ikinci yılında Hazreti Ali ile evlendirildi. O zaman Hazreti Ali yirmibeş, Hazreti Fâtıma da onbeş yaşına gelmiş idi. Resûlullah’ın ( aleyhisselâm ), soyu yalnız Hazreti Fâtıma’dan olan Hazreti Hasan ve Hüseyin’le devam etti. Hazreti Fâtıma’nın Hasan, Hüseyin, Muhsin isminde üç oğlu ile iki kızı oldu. Muhsin küçük yaşta vefât etti.

Hazreti Alî, Hazreti Fâtıma, Hasan ve Hüseyin’e ( radıyallahü anh ) (Ehl-i Beyt, veya (Âl-i Aba) denir. Hazreti Meryem’den sonra, bütün kadınların en üstünüdür. Aklı, zekâsı, hüsnü cemâli (güzelliği) zühdü (dünyâya düşkün olmaması), takvâsı (haramlardan kaçınması) ve güzel ahlâkı ile bütün insanlara çok güzel bir örnektir. Yüzü pek beyaz ve parlak olduğundan (Zehrâ) denildi. Zühd ve dünyâdan kesilmekte en ileri olduğu içindir ki; (Betül), Çok temiz demişlerdir. Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ile medh olundu. Resûlullah’ın ( aleyhisselâm ) vefâtından sonra güldüğü hiç görülmemiştir. Peygamberimizden sonra altı ay daha yaşayıp onbirinci yılda Ramazan-ı Şerîf in 3. günü vefât etti.

Hazreti Fâtıma, Resûl-i ekreme ( aleyhisselâm ) Peygamberliği bildirildiği sene dünyâya teşrîf etmişlerdir. En küçük kızları idi. Annesi Hazreti Hadîce Resûlullah’ın ( aleyhisselâm ) ilk zevcesidir (hanımıdır). Hazreti Hadîce çok zengin ve âlim, akıllı idi. Bütün malını Resûlullah’a bağışladı. Yirmidört sene çok iyi hizmet etti. Hicretten üç yıl önce, altmışbeş yaşında Mekke’de vefât eti. İlk imâna gelen hür kadındır.

Hazreti Fâtıma annesi vefât ettiği zaman 10 yaşlarında idi. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîm’de, Ehl-i Beyt’e buyuruyor ki “Allahü teâlâ sizlerden ricsi ya’nî her kusur ve kirleri gidermek istiyor ve sizi tam bir taharet ile temizlemek irâde ediyor.” Eshâb-ı kiram sordular. Yâ Resûlallah! Ehl-i Beyt kimlerdir? O esnada, İmâm-ı Ali geldi. Mübârek paltosu altına aldılar. Fâtıma-tüz-Zehrâ da geldi. Onu da yanına aldılar, İmâm-ı Hasan geldi Onu da bir yanına, İmâm-ı Hüseyin geldi. Onu da öbür tarafına alarak “İşte bunlar, benim Ehl-i Beyt’imdir.” buyurdular. Bu mübârek insanlara Âl-i Âba ve Âl-i Resûl denir.

İmâm-ı Hasen ve İmâm-ı Hüseyin ( radıyallahü anh ) küçük iken hastalanmışlardı. Pederleri ve vâlideleri Fâtıma-tüz-Zehrâ ve hizmetçileri Fıdda, çocuklar iyi olunca üçü de hasta iken adadıkları orucu tuttular. Birinci gün, iftar için hazırladıkları yemeği, o esnada kapılarına gelen yetimlere vererek yemek yemeden ikinci günün orucuna başladılar. O akşamın iftarlığını da, yine o saatde kapıya gelip (Allah için bir şey verin!) diyen fakîr ve miskinlere verdiler. O gece de yemek yemeden, üçüncü günün orucuna başladılar.

O akşam dahi, kapılarına gelen fakîri boş çevirmemek için, iftarlıklarını ona verdiler. Bunun üzerine âyet-i kerîme geldi ve Allahü teâlâ buyurdu ki; “Bunlar, adaklarını yerine getirdiler. Uzun ve sürekli olan kıyâmet gününden korktukları için, çok sevdikleri ve canlarının istediği yemekleri miskîn, yetim ve esîrlere verdiler. Biz bunları, Allahü teâlânın rızâsı için yedirdik. Sizden karşılık olarak bir teşekkür, birşey beklemedik, bir şey istemeyiz dediler. Bunun için Cenâb-ı Hak, onlara şerâb-ı tahûr içirdi.”

Ehl-i beyti nebeviyi sevmek, âhirete imân ile gitmeğe, son nefeste selâmete kavuşmağa sebep olur. Server-i âlem ( aleyhisselâm ) bir hadîs-i şerîfde buyurdu ki: “Ehl-i beytim, Nûh aleyhisselâmın gemisi gibidir. Onlara tâbi olan, selâmet bulur. Geri kalan helak olur.”

Bir hadîs-i şerîfte de buyuruldu ki: “Kızım Fâtımayı, Ali’ye vermeği Rabbim bana emr eyledi. Allahü teâlâ, her Peygamberin sülâlesini kendinden, benim sülâlemi ise, Ali( radıyallahü anh )’den halk buyurmuştur.”

Abdullah İbni Mes’ûd ( radıyallahü anh ) der ki: Resûlullahın ( aleyhisselâm ) Kureyşe bedduâ ettiğini asla işitmedim. Yalnız bir gün Kâ’be-i şerîf yanında namaz kılıyordu. Ebû Cehil, kendi adamlarıyla bir yerde oturuyorlardı. O sırada bir kimse gelip ölmüş bir deve işkembesini oraya bıraktı. Ebû Cehil, (Bu kan ile bulaşmış işkembeyi, kim götürüp, Muhammed ( aleyhisselâm ) secdeye inince arkasına koyar) dedi. Onların içinde en ziyâde bedbaht Ukbe bin Ebî Muit, bu çirkin işe girişip, onu Hâce-i âlem secdede iken üstüne koydu. Resûlullah ( aleyhisselâm ) secdeden kalkmadı. O bedbahtlar gülüştüler. O kadar ki, gülmekten birbirlerinin üzerine düştüler. İbni Mes’ûd ( radıyallahü anh ) der ki; Ben uzaktan bakardım. Müşriklerin korkusundan yanına varamadım. Nihâyet bir kimse Hazreti Fâtıma’ya haber verdi. Fâtıma ( radıyallahü anha ) gelip onu Resûl-i ekremin üzerinden kaldırdı. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) namazdan kalkınca üç kare “Yâ Rabbi! Kureyşi sana havale ediyorum” buyurdu. Bir rivâyette isimlerini söyleyip “Yâ Rabbi! Sana bırakıyorum” buyurdu.

İbni Mes’ûd ( radıyallahü anh ) der ki: Allah hakkı için onları Bedir günü gördüm, hepsini katl edip, ayaklarından sürüyerek Bedir kuyusuna bıraktılar. Umeyye ve Amr’ı ise parça parça ettiler. Ammar ve Velîd’i çok feci şekilde öldürüp Cehenneme gönderdiler.

Hicretleri: Resûlullah ( aleyhisselâm ), Medine-i Münevvere’ye, Allahü teâlânın emriyle hicret ettikten sonra, hanımı Sevde, kızları Ümmü Gülsüm ve Hazreti Fâtımayı getirmeleri için, Zeyd bir Harise ile Ebû Râfî’i Mekke’ye gönderdi. Onlara 500 dirhem gümüş ile iki deve verdi. Zeyd ile Ebû Râfi Mekke’ye gittiler. Hazret-i Resûlullahın kızları Ümmü Gülsüm, Fâtıma-tüz-Zehrâ, Sevde ( radıyallahü anha ) Zeyd’in ( radıyallahü anh ) zevcesi Ümmü Eymen’i ve oğlu Üsâme’yi ( radıyallahü anh ) alıp beraber Medine’ye geldiler.

Nikâhlanmaları: Fâtıma-üz-Zehrâ’nın ( radıyallahü anha ) küçük yaşta iken, annesi Hadîce-tül-Kübra ( radıyallahü anha ) vefât ettiği için, Resûlullah ( aleyhisselâm ) bülûğ yaşına kadar yanından ayırmadı. Onu en iyi şekilde yetiştirip terbiye etti. Birgün Hazreti Fâtıma bir hizmet için Resûl-i ekremin ( aleyhisselâm ) huzûruna girmişti. Resûlullahın ( aleyhisselâm ) mübârek nazarları kerîmelerine ilişti. Evlenme çağına eriştiğini müşâhede ettiler. Nikahları hicretin ikinci senesinde vâki oldu. Ümmü Seleme ve Selmân ( radıyallahü anh )’dan rivâyet olunmuştur ki: Hazreti Fâtıma bülûğ çağına erdikte Kureyşten çok kimseler istedi. Resûl aleyhisselâm kimsenin sözüne iltifât etmeyip “Onun işi, Hak teâlânın buyruğuna bağlıdır” buyurdu.

Birgün Ebû Bekir, Ömer ve Sa’d İbni Muaz ( radıyallahü anh ) mescidde oturup dediler ki: (Hazret-i Fâtımayı, Hazreti Ali’den gayri herkes istediler. Kimseye iltifât olunmadı) Hazret-i Sıddîk dedi ki: (Zannederim ki; İmâm-ı Ali’ye nasip olur. Talep etmediği küçük olduğundandır. Gelin varalım, İmâm-ı Ali’yi ziyâret edelim. Bu meseleyi açalım. Eğer fakîrliği özür ederse, ona yardım edelim.) Sa’d ( radıyallahü anh ) (Yâ Ebâ Bekir, sen hep hayır yaparsın. Sen kalk, biz sana arkadaş olalım) dedi. Üçü mescidden çıkıp, İmâm-ı Ali’nin evine gittiler. İmâm-ı Ali ( radıyallahü anh ) devesini alıp hurmalığa gitmiş, ensârdan bir kimsenin hurmalığına su verir idi. Onları gördü. Karşılayıp hallerini suâl etti. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) Yâ Ali! her hayırlı işte sen öndersin ve Resûl-i ekrem ( aleyhisselâm ) katında bir mertebedesin ki, hiç kimseye nasîb olmamıştır. Fâtımayı ( radıyallahü anha ) herkes talep etti. Hiç kimseye iltifât olunmadı, öyle zannediyoruz ki, sana nasîb olur. Niçin talep etmezsin?

Hazreti Ali ( radıyallahü anh ) bunu işitince, mübârek gözleri yaşla doldu. (Yâ Ebâ Bekir ateşimi ziyâde ettin. Lâkin elimin darlığı buna mânidir) dedi. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) (Böyle söyleme. Allahü teâlâ ve Resûlünün yanında dünyâ bir şey değildir. Buna fakîrlik mâni olamaz. Var talep eyle dedi. İmâm-ı Ali ( radıyallahü anh ) devesini çözdü, hânesine geldi Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) Ümmü Seleme’nin ( radıyallahü anha ) evinde idi. Nalınını giyip, gelip kapıyı çaldı. Ümmü Seleme’ye ( radıyallahü anha ) Resûlullah ( aleyhisselâm ) buyurdu ki: “Kapıyı aç, gelen o kimsedir ki, Allahı ve Resûlünü ( aleyhisselâm ) sever. Onlar da onu severler.” Ümmü Seleme ( radıyallahü anha ) Yâ Resûlallah ( aleyhisselâm ) kimdir ki hakkında böyle şehâdet edersin? Resûlullah ( aleyhisselâm )“Kardeşim ve amcamoğlu Ali’dir” buyurdu. (Süratle kapıya gittim. Az kaldı, yüzüm üzere düşecektim. Kapıyı açtım. Ben hareme girmeyince içeri girmedi. Sonra girip:

“Esselâmû aleyke yâ Resûlallah ve berekâtüh” dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) “Ve aleykesselâm ve rahmetullahi ve berekâtüh” diye cevap buyurdu, yanında yer gösterdi. İmâm-ı Ali mahcup vaziyette başını aşağı eğip oturdu. Resûlullah ( aleyhisselâm ) buyurdu ki:

“Yâ Ali! Öyle zannederim ki bir muradın var. Lâkin söylemeğe hicab edersin. Hicâb etme. Her ne dilersen söyle. Maksûdun hasıl olur” İmâm-ı Ali ( radıyallahü anh ) “Yâ Resûlallah! anam ve babam sana feda olsun. Hazretine malumdur ki, babam Ebû Tâlib ve anam Fâtıma binti Esed beni senin hizmetine verip, sana teslim eyledi. Senin hizmetinle, şeref bulduk. Beni zâhiren ve bâtınen terbiye ettin. Hazretinden gördüğüm ihsânı, babamdan ve anamdan görmedim. Senin bereketinle, âba ve ecdadımın tuttukları bâtıl yoldan halasla sırat-ı müstakim üzere olmama sebep oldun. Benim hayatımın sermâyesi sensin. Şimdi ricam odur ki, hiç bir munisim ve dert ortağım yoktur. Bir müddetten beri hatırımdadır ki, küstahlığa cüret edip, Fâtıma’yı ( radıyallahü anha ) talep edeyim.”

Ümmü Seleme ( radıyallahü anha ) der ki: “Resûlullah’a ( aleyhisselâm ) baktım. İmâm-ı Ali ( radıyallahü anh ) böyle deyince tebessüm etti ve buyurdu ki: “Hiç evlenmeğe lâzım olan nesnen var mıdır?”

İmâm-ı Ali ( radıyallahü anh ): “Yâ Resûlallah! Benim halimi senden gayri kimse bilmez. Bir kılıcım, bir de devem vardır. Gayri nesnem yoktur. Resûlullah ( aleyhisselâm ) buyurdu ki: “Kılıcın gazâya lâzımdır. Deven bineğindir. Seninle cübbeye anlaşalım ve sana müjdeler olsun. Hak teâlâ semâvâtta, senin ile Fâtıma arasında akd-i nikâh etti. Senden önce melek gelip, bana bu hâli haber verdi.” Peygamberimizin mübârek kalblerine “Eğer “Fâtıma’nın annesi hayatta olsa idi, şimdi çeyizini hazırlamış idi. Kızı Fâtıma hazretlerine muhabbeti fazla idi. Çünkü zahide idi. (Ya’nî dünyâya düşkün değildi.) Ayrıca, annesi Hadîce-tül-Kübrâ’ya çok benzerdi, düşüncesi geldi. Derhal Cebrâil aleyhisselâm gelerek Hak teâlânın: “Habîbime selâmımı söyle, hiç merak etmesin. Kerîmesi Fâtıma’nın bütün ihtiyâçlarını, elbiselerini Cennetten temin edip, yakında mü’min ve sâdık bir kuluma vereceğim” buyurduğunu haber verdi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) bu sözleri duyunca şükür secdesi etti. Cebrâil aleyhisselâm Hak teâlânın huzûruna varıp, tekrar geri döndü. Elinde bohça ile örtülmüş bir altın sini ve yanında bin Kerûbiyûn meleği vardı. Arkasında Mikâil aleyhisselâm elinde üzeri bohça ile örtülü bir altın tepsi ve ta’zîm için bin Kerûbiyûn meleği ile geldi. Hemen akabinde ta’zîm için bin Kerûbiyûn meleği ile bohça ile örtülü altın tepsi ile İsrâfil aleyhisselâm geldi. Onun da arkasından aynı şekilde Azrail aleyhisselâm geldi. Sinileri Server-i âlemin ( aleyhisselâm ) huzûruna koydular. Resûl-i ekrem ( aleyhisselâm ) bunları gördü. “Ey kardeşim Cebrâil! Hak teâlânın emri nedir, bu siniler nedir?” diye sordu. Cebrâil aleyhisselâm: “Yâ Resûlallah ( aleyhisselâm ) Hak teâlâ sana selâm etti. “Ben Habîbimin kızı Fâtımayı, Ali’ye verdim. Arş-ı A’zamda nikâh ettim. Habîbim de Eshâbı arasında nikâh etsin. Sinilerin birinde, Cennet elbiseleri vardır. Fâtımaya giydirsin. Diğer sinilerde, Cennet yemekleri vardır. Onlar ile de Eshâbına ziyâfet versin.”buyurduğunu haber verdi”

Resûlullah ( aleyhisselâm ) bu müjdeyi işitince yine şükür secdesi etti. “Ey kardeşim Cebrâil! Nikâhın nasıl yapıldığını merak ediyorum. Bana aynen anlat” buyurdu. Cebrâil aleyhisselâm anlatmaya başladı: “Hak teâlâ emir buyurdu. Cennet kapıları açıldı, çeşitli zinetlerle süslendi. Cehennem kapıları kapandı. Yedi kat yerde ve gökte olan bütün melekler, Arş-ı A’zamın gölgesinde, Tûbâ ağacının gölgesinde toplandılar. Bunlar olduktan sonra, Hak teâlâ yine emir buyurdu. Anlatılamıyan güzellikte esen tatlı bir rüzgârın, Cennet ağaçlarının yapraklarını bir birine dokundurarak çıkardığı ses, dinliyenlerin aklını durdurdu. Cennet kuşları da nağmeye başladılar. Bunlardan sonra Hâk teâlâ cemâlini arz buyurdu. Bana: “Yâ Cebrâil! Sen Arslanım Ali’nin vekîli, ol. Ben de Fâtıma’nın vekîli olayım. Ey melekler! Siz de şâhid olun. Fâtıma’yı, Ali’ye zevceliğe verdim. Yâ Cebrâil sen de vekâletin hasebiyle kabûl et” buyurdu. Orada nikâh oldu. Yâ Resûlallah! ( aleyhisselâm ) Sana da Eshâbını toplayıp nikâh yapman emir buyuruldu.” dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) bunu duyunca bir daha şükür secdesi etti. Eshâb-ı kiramın toplanmasını emir buyurdu. Cebrâil aleyhisselâma:

“Kızım benim hatırımı kırmaz. Bu Cennet elbiselerini dünyâda giymeğe değmez. Bunları tekrar Cennete geri götür.” buyurdu. Eshâb-ı kiram toplanmış kimlerin vekîl olacağını merak ediyorlardı. Bir duraklama olmuştu. Derhal Cebrâil aleyhisselâm geldi “Yâ Resûlallah ( aleyhisselâm ) Hak teâlâ sana selâm ediyor. Hazret-i Ali’nin ( radıyallahü anh ) yerine hiç kimsenin vekîl olmamasını, nikâhda bizzat kendisinin bulunmasını emir buyurdu.” dedi. Dörtyüz akça mehr ile nikâh yapıldı. Müjdeciler, Hazret-i Fâtıma’ya ( radıyallahü anha ) müjde götürdüler. Fâtıma-tüz-Zehrâ ( radıyallahü anha ) râzı olmadı. Hemen Cebrâil aleyhisselâm geldi. “Yâ Resûlallah! Allahü teâlâ buyuruyor ki, Fâtıma dörtyüz akçeye râzı olmuyorsa, dörtbin akçe olsun.” Hazret-i Fâtıma bunu kabûl etmedi. Yine râzı olmadı. Cebrâil aleyhisselâm tekrar geldi. “Dörtbin altın” emir olunduğunu haber verdi.

Fâtıma-tüz-Zehrâ ( radıyallahü anha ) dörtbin altına da râzı olmadı. Cebrâil aleyhisselâm bir daha nâzil oldu. Yâ Resûlallah! Hak teâlâ bu sefer senin bizzat gidip Fâtıma’nın maksadının ne olduğunu öğrenmeni emir buyurdu.” dedi. Resûl-i ekrem ( aleyhisselâm ) temiz kerîmesinin yanına vardı, maksadını sordu. Hazret-i Fâtıma “Babacığım, kıyâmet günü sen, mü’minlerin günahkârlarından ne kadar kimseye şefaat edersen, ben de onların hanımlarına şefaat etmek istiyorum. Muradım budur.” dedi. Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ) kızının isteğini Cebrâil aleyhisselâma söyledi. Cebrâil aleyhisselâm Hak teâlânın huzûruna çıkıp geldi. Hak teâlânın, Hazreti Fâtıma’nın arzusunu kabûl ettiğini, onun da hesap günü şefaat edeceğini bildirdiğini söyledi. Resûl-i ekrem, ( aleyhisselâm ) Hazreti Fâtıma’ya arzusunun kabûl edildiğini, ahırette şefaat edeceğini müjdeledi. Fâtıma-tüz-Zehrâ ( radıyallahü anha ): “Yâ Resûlallah! Senin âhirette şefaat edeceğine Kur’ân-ı kerîmin âyet-i kerîmeleri delîldir. Benim şefaat edeceğimin delîli nerede?” diye sordu. Resûlullah ( aleyhisselâm ) “Ey Ciğerparem! Cenâb-ı Hakka murâdını arz edeyim. Ne ferman buyurursa, sana söylerim” buyurdu. Dışarı çıkıp Cebrâil aleyhisselâma Fâtıma ( radıyallahü anha )’nın âhirette günahkâr kadınlara şefaat edeceğine senet istediğini bildirdi” Cebrâil aleyhisselâm Hak teâlânın huzûruna varıp, hemen geri döndü. Elinde bir beyaz ipek vardı. “Kıyâmet günü günahkâr mü’min kadınlara Fâtıma kulumu şefaatçi, tayin ettim. Bu huccet elinde bâki kalsın” yazılı idi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) o kâğıdı yine ipeğe sarıp, Fâtıma’ya ( radıyallahü anha ) getirdi. Fâtıma ( radıyallahü anha ) bu senedi görünce, nikâha râzı oldu. O senedi çok iyi sakladı. Nikahtan sonra, Resûlullah ( aleyhisselâm ) belîğ bir hutbe okudu. Hazreti Fâtıma bu senedi vefâtına kadar sakladı. Vasıyyet etti ki; onu benden ayırmayıp, kabrime koyun. Kıyâmette bu yazıyı huccet edip şefaat edeyim.

Hazreti Ali, Resûl aleyhisselâmın huzûrundan gayet sürûr ile çıkıp mescide vardı. Ebû Bekir ve Ömer (r.anhüm) Ne haber getirdin? diye suâl ettiler. Buyurdu ki, Peygamber aleyhisselâm ricamı kabûl etti. Onlar da meclise gittiler. Buyuruyorlar ki, Allah hakkı için, biz henüz mescide varamadan, Resûlullah ( aleyhisselâm ) arkamızdan yetişti. Mübârek cemâli güneş gibi parlıyordu. Ayın ondördüne benzer idi. Bilâl’e ( radıyallahü anh ) hitab edip, Muhâcirîn ve Ensârı cem etmesini toplamasını emretti. Cümlesi mescidi şerîfte toplandılar. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) minbere çıktı. Hamd ve sena eyledikten sonra, Muhâcirîn ve Ensâra hitaben buyurdu ki: “Ey müslümanlar, biliniz ki, kardeşim Cebrâil(aleyhisselâm) gelip haber verdi. Hak teâlâ, melâikeyi Beyt-i mamura cem’ edip buyurdu ki: “Fâtıma binti Muhammed’i Kulum Ali İbni Ebî Talib’e verdim ve akd ettim.”Bana da emretmiş ki, Eshâbın arasında bu akd-i tecdîd edip şahitler huzûrunda akd-i nikâh edeyim. “Sonra İmâm-ı Ali’ye dönüp: “Yâ Ali! Kalk, Kaide-i hutbeyi yerine getir.”buyurdu. Ali ( radıyallahü anh ) kalkıp, Peygamber ( aleyhisselâm )’in önüne geldi. Hak teâlâya hamd ve sena eyledi. Habîb-i Rabb-il-âlemine salevât getirdi. Sonra Habîbullaha işâretle dedi ki: “Resûlullah ( aleyhisselâm ) kızı Fâtıma’yı bana tezvîc etti. Onun mehri benim cübbemdir. Ben buna râzı oldum. Sizler de bu akde şâhid olun.”

Eshâb-ı kiram buyurdular ki: “Yâ Resûlallah! Bu şekilde tezvic buyurdunuz mu? Biz şâhid olalım mı?

Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) “Evet şahit olun” buyurdu.

Etrâftan Allahü teâlâ mübârek etsin dediler. Sonra Resûlullah ( aleyhisselâm ) odasına geldi Ali’ye ( radıyallahü anh ) “Şimdi var, cübbeni sat, parasını bana getir” buyurdu. Dediler ki, Hazreti Ali ( radıyallahü anh ) o cübbeyi dörtyüzseksen dirheme sattı. Osman ( radıyallahü anh ) cübbeyi aldı ve dedi ki, “Yâ Ali! Bu cübbe benim oldu mu?” Hazreti Ali “Evet” dedi. Hazreti Osman, “Bu cübbeye sen benden daha lâyıksın. Sana bunu hediye ettim. Lütfen kabûl eyle” dedi. Hazreti Ali kabûl edip, cübbeyi ve parasını alıp, Hazret-i Peygamebere getirdi. Durumu anlattı. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) sevinip Hazreti Osman’a hayır duâ eyledi. Paradan bir miktar alıp, Ebû Bekir’e verdi. “Fâtıma’nın cehizi için sarf edersin.” buyurdu. Selmân ile Bilâl’i (r.anhüm) beraber gönderdi “Taşınacak şey olursa siz taşıyın” buyurdu.

Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) der ki: Dışarı çıktım. Parayı saydım. Üçyüzaltmış dirhem geldi. Fâtıma’nın ( radıyallahü anha ) cehizini o para ile gördüm. İçi yün dolu bir döşek aldım. İçi hurma lifiyle dolu bir yastık, topraktan birkaç kap kacak aldım. Resûl aleyhisselâma getirdim. Görünce mübârek gözlerinden yaşlar aktı ve “Yâ Rabbi! En iyi kabları toprak çanak olan bu kullarına bereket ver” diye duâ eylediler. Geri kalan dirhemleri Ümmü Seleme ( radıyallahü anha )’ya teslim ettim. Ümmü Seleme de hoş koku aldı. Hazret-i İmâm-ı Ali buyurdu ki, “Bunun üzerinden bir ay geçti. Bu husûsta mecliste hiç konuşulmadı. Ben de hicabımdan (utandığımdan) ağzımı açamadım. Amma bazen beni tenhâda görüp buyururlardı ki; “Senin hâtunun ne iyi hatundur. Sana müjdeler olsun ki, O, âlemdeki hâtunların seyyidesidir.” Bir aydan sonra İmâm-ı Ali ( radıyallahü anh )’ın kardeşi Ukayl ( radıyallahü anh ) dedi ki: “Yâ Ali! Bu akd-i izdivaç ile mesrûr olduk. Lâkin muradım odur ki, bu iki mes’ûd birbirine, yakın olalar.” İmâm-ı Ali ( radıyallahü anh ) “Benim de muradım odur, lâkin hicâb ederim.” Ukayl ( radıyallahü anh ) İmâm-ı Ali’nin ( radıyallahü anh ) elini tutup, Peygamberimizin ( aleyhisselâm ) hânesine geldiler. Hücre kapısında Resûlullahın ( aleyhisselâm ) câriyesi Ümmü Eymen’e ( radıyallahü anha ) rast geldiler. Ahvâli ona söylediler. Ümmü Eymen dedi ki: “Bu husûs için sizin gelmeniz lâzım değildir. Biz ezvac-ı tahirat ile ittifâk edip, size haber veririz. Zira bu husûsta hâtunların kelâmı (sözü) dinlenir. Ümmü Eymen ( radıyallahü anha ) bu hâli Ümmü Seleme’ye ( radıyallahü anha ) söyledi. Diğer ezvâc-ı tahirat Hazret-i Aişe’nin hânesine geldiler. Ümmü Seleme ( radıyallahü anha ) söze başlayıp, Hadîce’yi ( radıyallahü anha ) zikr etti. “Eğer o hayatta olsaydı, bize bir endişe olmaz idi” dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) ağladı ve buyurdu ki: “Hadîce gibi hâtun hani? Halk beni tekzip ettikte, tasdîk etti ve bütün malını benim yoluma sarf etti. Dîn-i İslama çok yardım etti. Hayatında Hak teâlâ bana emretti ki, Hadîce’ye müjde ver ki: Cennette Onun için zümrütten bir köşk yapılmıştır.”

Ümmü Seleme ( radıyallahü anha ) “Yâ Resûlallah! Hadîce’den zikr buyurdun. Hak teâlâ yerini Cennet eyledi. Şimdi amcan oğlu Ali ( radıyallahü anh ) murâd eder ki, onu zevcesi ile bir araya getiresin. O iki cevheri birbirine kavuşturasın.” dedi. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) buyurdu ki: “Ey Ümmü Seleme! Ali bana bu sözü izhâr etmedi.” Ümmü Seleme ( radıyallahü anha ) “Yâ Resûlallah ( aleyhisselâm ) O gayet mahcubdur. O cihetten izhâr etmez.” dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) Ümmü Eymen’e Hazreti Ali’yi da’vet etmesini emretti. İmâm-ı Ali ( radıyallahü anh ) geldi mecliste olan hâtunlar kalkıp gittiler. Hazreti Ali başını önüne eğip oturdu. Resûlullah ( aleyhisselâm ): “Zevceni ister misin ya Ali?” buyurdu.

Ali ( radıyallahü anh ): “Evet yâ Resûlallah! Anam ve babam sana feda olsun” dedi. Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ) emir buyurdu. Fâtıma ( radıyallahü anha )’nın cehizini tamam ettiler. Hazreti Ali’ye bir miktar para verip hurma ve yağ almasını söyledi. Hazreti Ali beş dirhemle hurma dört dirhemle yağ aldım. Resûlullahın huzûruna getirdim. Mübârek elini yeninden çıkardı. Deriden bir sofra istedi. Hurma, yağ ve yoğurdu karıştırıp bir çeşit yemek yaptı ve “Yâ Ali! var, kimi bulursan getir” dedi. İmâm-ı Ali dışarı çıktı, çok insanlar gördü. Hepsini davet etti ve içeri girip, “Yâ Resûlallah! Halk çoktur” dedi.

Resûlullah ( aleyhisselâm ): “Onları onar onar içeri getir, taam (yemek) yesinler” dedi. Öyle yaptı. Hesab ettiler, erkek ve kadından yediyüz kimse yemek yemişler ve doymuşlar idi. Fâtıma ( radıyallahü anha )’nın velimesi tamam olup, Resûlullah ( aleyhisselâm ) bir eliyle İmâm-ı Ali’yi ve bir eliyle Fâtıma’yı ( radıyallahü anha ) alıp evlerine götürdü. Fâtıma’yı ( radıyallahü anha ) bağrına bastı. Alnından öptü.

Hazret-i Ali’ye teslim etti ve “Zevcen iyi zevcedir” buyurdu. Hazret-i Fâtıma’ya da “Erin iyi erdir” dedi. Her ikisini Hak teâlâya ısmarladı. Sonra mübârek eliyle kapının iki kanadını tutup, bereket ile duâ eyledi ve çıkıp gitti.

Hazret-i Ali buyurdu ki: “Resûlullahın ( aleyhisselâm ) hânemize teşrîf buyurduğu gün, gerdekten dört gün geçmiş idi. Bizimle sohbet eyledi.” Sonra bana dedi ki: “Yâ Ali! Su getir.”“Kalktım su getirdim.” Bir âyet-i kerîme okudu ve “Bu sudan biraz iç. Bir miktar kalsın” dedi. “Öyle yaptım. Kalan suyu başıma ve göğsüme serpti.” Tekrar “Su getir”buyurdu. Yine su getirdim. Bana yaptığı gibi, Fâtıma’ya ( radıyallahü anha ) da yaptı. Sonra beni dışarı gönderdi. Fâtıma’ya benden suâl eyledi. Fâtıma ( radıyallahü anha ) dedi ki, Babacığım, bütün kemal sıfatlar kendisinde mevcûttur. Lâkin, bazı Kureyş hâtunları bana “Senin erin fakîrdir” diyorlar. Resûlullah ( aleyhisselâm ) buyurdu ki: “Ey kızım! Senin baban ve helâlin fakîr değildir. Bütün yer ve gök hazine ve definelerini bana arz ettiler. Kabûl etmedim. Allahü teâlânın katında makbûl olanı kabûl ettim. Ey kızcağızım. Eğer benim bildiğimi, sen bilseydin, dünyâ senin nazarında hor ve aşağı olurdu. Allahü teâlânın hakkı için erin sahabenin evvelidir. İslâm’da büyüğüdür. İlmde en derinidir. Ey kızım! Allahü teâlâ Ehl-i beytten iki kimse ihtiyâr etti. Biri baban ve biri helâlindir. Zinhar ona isyan eyleme ve emrine muhalefet etme.”

Resûlullah ( aleyhisselâm ) kızına nasîhat ettikten sonra Ali’yi ( radıyallahü anh ) davet etti. Ona da Fâtıma’yı ( radıyallahü anha ) ısmarladı. “Yâ Ali! Fâtıma’nın hatırına riâyet eyle. O benden bir parçadır. Onu hoş tut. Eğer onu üzersen, beni üzmüş olursun” buyurdu. İkisini de Allahü teâlâya ısmarladı. Sonra kalkıp gitmeğe azîmet etmişti ki: Fâtıma ( radıyallahü anha ) “Yâ Resûlallah! İçerinin hizmetini ben görürüm. Dışarısının hizmetini de Ali ( radıyallahü anh ) görür. Bana bir câriye ihsân ederseniz, bana bazı işlerimde yardımcı olur. Beni memnun edersiniz” dedi. Resûlullah buyurdu ki: “Ey Fâtıma! Sana hizmetçiden daha iyi bir şey mi in’âm edeyim. Yoksa hizmetçi mi ihsân edeyim?”

Fâtıma ( radıyallahü anha ) “Hizmetçiden iyisini ihsân eyle” dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) buyurdu ki: “Hergün otuzüç kerre (Sübhanallah), otuzüç kerre (Elhamdülillah), otuzüç herre (Allahü ekber) bir kerre de (Lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh. Lehülmülkü ve lehül hamdü ve nüve alâ külli şey’in kadir” söyle. Hepsi yüz kelimedir. Kıyâmette bin hasene (iyilik) bulursun. Mîzân’da hasenatın ağır gelir.” Bunları söyleyip, evimizden çıkıp, se’âdetle gittiler.

Hazreti Fâtıma, Ali’yi ( radıyallahü anh ) üzecek ve gadap verecek bir şey yapmadı. Asla emrine muhalefet etmedi. Hazreti Ali de Fâtıma’nın gönlünü, kıracak bir harekette bulunmadı.

Abdullah İbni Abbas ( radıyallahü anh )’ın bildirdiği hadîs-i şerîfte Resûlullah ( aleyhisselâm ): “Ben ilmin terazisiyim. Ali bu terazinin kefeleri, Hasan ve Hüseyin ipleri, Fâtıma, kefelerin asıldığı demiri ve benden sonra gelen halifeler düşey demirdir. Bu terazi ile dostlarımızın amelini tartarlar” buyurdu.

Bir hadîs-i şerîfte: “Eğer Ali yaratılmasa idi. Fâtıma’ya münasip kimse bulunmazdı.” buyurmuştur. Yine bir hadîs-i şerîfte “Yâ Ali! Allahü teâlâ sana, Fâtıma’yı zevce yaptı. Yeryüzünü ona mehr kıldı. Sana buğz ederek yeryüzünde yürüyen kimsenin, bu yürümesi haramdır” buyurdu.

Bilâl-i Habeşî ( radıyallahü anh ) anlatıyor. Bir gün Resûlullah ( aleyhisselâm ) mübârek yüzü ayın ondördünden daha parlak olduğu halde yanımıza geliyordu. Abdurrahmân bin Avf ( radıyallahü anh ) server-i âlemi karşıladı. “Babam, anam sana feda olsun yâ Resûlallah! Bu ne nûrdur?” dedi.

Resûlullah ( aleyhisselâm ): “Bu kardeşim, amcam oğlu ve dâmâdım hakkında Rabbimden gelen müjdedir. Allahü teâlâ, Fâtıma’yı, Ali’ye tezvic ettiği zaman, Cennetin sahibi olan Rıdvan adındaki meleğe Tûbâ ağacını sallamasını emir buyurdu. Rıdvan salladı. Bizim dostlarımız sayısınca senetler saçıldı. Allahü teâlâ nûrdan melekler yarattı. Her meleğe o senetlerden birer tane verdi. O senetlerde “Resûlümü ve Ehl-i beytimi halis sevenler, Cehennemden uzak olmuştur” diye yazılmıştır, buyurdu.

Enes bin Mâlik ( radıyallahü anh ) rivâyet etmiştir: Resûlullah ( aleyhisselâm ) bir hadîs-i şerîfte buyurdular ki: “Kıyâmet günü halk aç, susuz ve çıplak iken biz dört kişi binek üzerinde oluruz. Ben kendi bineğim olan Burak üzerine binerim. Sâlih (aleyhisselâm) devesi üzerine biner. Fâtıma, benim Asbâ adındaki deveme biner. Ali bin Ebî Talib de Cennet develerinden birine biner..”

Ebû Bekr Sıddîk ( radıyallahü anh ), “Allahü teâlâ ey Cennet! Senin dört köşeni, dört kimse ile süslerim. Biri Peygamberlerin üstünü Muhammed’dir (aleyhisselâm), Biri Allah’tan korkanların üstünü Ali’dir. Üçüncüsü kadınların üstünü, Fâtıma-tüz-Zehrâ’dır. Dördüncü köşedeki de temizlerin üstünü Hasan ve Hüseyin’dir” buyurduğunu bildirmektedir.

İbni Abbâs ( radıyallahü anh ) bildiriyor ki: Resûlullahın ( aleyhisselâm ) huzûrunda idim. Hazreti Fâtıma ağlayarak geldi: “Babacığım! Hasan ve Hüseyin evden çıkmışlardı. Uzun zaman geçti. Hâlâ gelmediler. Ali ( radıyallahü anh ) da evde yok ki gidip onları çağırsın, şimdi ne yapacağız?” dedi. “Yâ Fâtıma! Üzülme, Allahü teâlâ onları muhafaza eder” buyurdu. Sonra: “Yâ Rabbi! Eğer iki torunum denizde iseler inâyet kayığın ile sahile ilet. Eğer sahrada iseler, hidâyet rehberin ile evine getir” diye duâ buyurdular. Cebrâil aleyhisselâm geldi:

“Yâ Resûlallah! ( aleyhisselâm ) Onlar dünyâdakilerin büyüklerindendir. Anneleri daha yüksektir. Üzülmeyin Neccâroğullarının bahçesinde emniyettedirler. Allahü teâlâ onları muhafaza etmek için iki melek tayin etmiştir. Kanatları ile onları örterler, dedi. Resûl (aleyhisselâm) o bahçeye doğru yola, koyuldular. Hazreti Hasan ve Hüseyin’i melek ile beraber alarak eve dönerken, Ebû Eyyüb Ensârîye ( radıyallahü anh ) rastladılar. Ebû Eyyûb ( radıyallahü anh ) meleği hissetmeyip, iki torununu da beraber götürdüğünü zannederek “Yâ Resûlallah! birini bana verin, Cenabınızın yükünü hafifleteyim” dedi. Resûlullah: “Yâ Ebâ Eyyüb! Bunlar dünyâda mükerrem, ukbâda muhteremdirler. Anneleri bunlardan daha üstündür” buyurdu. Eshâb-ı kirama hitaben: “Size dede ve nine bakımından insanların en şereflilerinin kimler olduğunu haber vereyim mi?” buyurdu. Yâ Resûlullah! ( aleyhisselâm ) haber verin dediler. Buyurdu ki: “Hasan ve Hüseyin’dir. Çünkü dedeleri, Allahın peygamberi, nineleri Hadîce-tül-Kübrâ’dır.” Sonra: “Baba ve anneleri bakımından insanların en üstününü haber vereyim mi?” buyurdular. Eshâb-ı kiram: “Yâ Resûlallah! Buyurun dediler. Resûlullah ( aleyhisselâm ) “Babaları Ali bin Ebî Talib, anneleri Fâtıma binti Resûl( aleyhisselâm ) olan Hasan ve Hüseyin’dir” buyurdular.

Hazreti Osman, Resûlullaha ( aleyhisselâm ) ziyâfet vermişti: Hazreti Ali ziyâfetten çıkıp eve geldi Hazreti Fâtıma, Hazreti Ali’yi üzüntülü gördü. Sebebini sordu. Hazreti Ali “Yâ Fâtıma! Biz de biraz zengin olup da, Resûlullahı ( aleyhisselâm ) davet etseydik. Bu gün Hazreti Osman davet etti. Fâtıma-tüz-Zehrâ ( radıyallahü anha ): “Biz de davet edelim” dedi. Hazreti Ali: “Ey Habîbullahın kerîmesi! Ne ikram ederiz, hangi yemekleri veririz?” dedi. Hazreti Fâtıma: “O, Allahü teâlânın sevgilisidir. Hak teâlâ O’na yemek verir”, dedi.

Hazreti Ali, Resûlullahın huzûruna vardı: “Yâ Resûlallah! Kerîmeniz Fâtıma, sizi evine davet ediyor”, dedi.

Resûlullah ( aleyhisselâm ): “Yalnız beni mi, yoksa Eshâbımla beraber mi çağırıyor” buyurdu. Hazret-i Ali: “Eshâb-ı kiram da beraber buyursunlar” dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) Eshâb-ı ile kalkıp, Hazret-i Fâtıma’nın evine teşrîf ettiler. Fâtıma-tüz-Zehrâ ( radıyallahü anha ): “Yâ Rabbi! Biliyorsun, Habîbin ve Eshâbı bu miskînîn evini şereflendirdiler. Onlara ikram edecek bir şeyim yok. Sen onlara ihsân, ikram et, ni’metler ver!” diye duâ etti.

Bir tenceresi vardı. Ocağa koydu. Hak teâlâ lütfederek tencereyi yemekle doldurdu. Hazret-i Fâtıma bu yemeği Resûlullahın huzûruna götürdü. Eshâb-ı kiram ile beraber yediler. Resûlullah ( aleyhisselâm ) “Bu Cennet yemeklerindendir.” buyurdu.

Hazreti Fâtıma odasına girip Hak teâlâya şükür secdesi etti. “Yâ Rabbi! Kölem yok ki âzâd edeyim. Bu ümmetin günahkârlarından bir kısmının Cehennem ateşinden âzâd edilmesini istiyorum, diye duâ etti. Hemen Cebrâil (aleyhisselâm) geldi:

“Yâ Resûlallah! Kızın Fâtıma, ümmetinin günahkârları için münâcaat etti. Hak teâlâ sana selâm söyledi ve “Fâtıma’nın evine gelen yüz erkek ve yüz kadından her birinin her adımına Cehennemden bir kişiyi azad etti” buyurduğunu haber verdi.

Ehl-i beyti nebevinin fazîlet ve kemalâtı pek çoktur. Saymakla bitmez. Onları anlatmağa, medh etmeğe insan gücü yetişmez. Onların kıymetleri ve büyüklükleri, ancak âyet-i kerîme ile anlaşılmaktadır. İmâm-ı Şafiî bunu çok güzel bildiriyor, diyor ki: “Ey! Ehl-i beyt-i Resûl, sizi sevmeği, Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde emr ediyor. Namazlarında size duâ etmeyenlerin namazlarının kabûl olmaması, kıymetinizi, yüksek derecenizi gösteriyor. Şerefiniz ne kadar büyüktür ki, Allahü teâlâ, Kurân-ı kerîmde sizleri selâmlıyor.” Ehl-i beyti sevmek her mü’mine farzdır. Son nefeste îmân ile gitmeğe sebep olur.

Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Fâtıma benim bir cüzümdür. (Yâni benden bir parçadır), onu kızdıran, beni incitir.” Ebû Hureyre ( radıyallahü anh ) diyor ki: Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) İmâm-ı Ali’ye ( radıyallahü anh ) karşı buyurdu ki: “Fâtıma bana senden daha sevgilidir. Sen bana ondan daha azîzsin, yani kıymetlisin!”

Bir gün, Resûlullah ( aleyhisselâm ) Hazreti Ali’ye: “Yâ Ali! Allahü teâlâ hazretlerini sever misin?” diye sordu. Hazreti Ali “Evet severim”, dedi.

“Beni sever misin?” buyurdu. Hazreti Ali de: “Evet” dedi. “Hasan ve Hüseyin’i sever misin?” buyurdu. Hazreti Ali yine: “Evet severim” dedi. Habîb-i Ekrem: “Yâ Ali! Bu kadar sevgiyi bir kalbe nasıl sığdırıyorsun?” buyurdu. Hazreti Ali bir cevap veremiyeceğini söyledi. Hazreti Fâtıma’ya durumu anlatınca: “Bunda düşünecek ve üzülecek ne var? Hak teâlâyı ve Resûlünü ( aleyhisselâm ) sevmen imândandır. Beni sevmen nefsin içindir. Hasan ve Hüseyin’i sevmen tabiatındandır.” dedi. Hazret-i Ali bu cevâbı Resûlullaha ( aleyhisselâm ) söyledi. Resûl-i ekrem ( aleyhisselâm ): “Bu meyve ancak Peygamberlik ağacından alınmıştır.” buyurdular. Yani bu cevap senden değil Fâtıma ( radıyallahü anha )’dandır, demek istediler. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) hastalığı şiddetlenince, Hazreti Fâtıma’yı istedi. Gelince sinesine çekip, kulağına bir söz söyledi. Fâtıma ( radıyallahü anha ) ağladı. Sonra birşey daha söyledi. Sevindi. Âişe ( radıyallahü anha ) Bu hâdiseyi bildirir, der ki: (Ey Fâtıma, bir anda hem üzülmek, hem de sevinmek görmedik. Bunun sebebi nedir?) Resûlullahın sırrını beyan etmek caiz değildir, dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) ahirete gittikten sonra, o sözler ne idi, diye sordum. Cevabında: “Resûlullah ( aleyhisselâm ) bana buyurdu ki: “Cebrâil aleyhisselâm her sene bana bir kerre Kur’ân-ı kerîmi arz ederdi. Bu sene iki kerre arz etti. Anladığım ecelim yaklaşmıştır.” Ben bundan ağladım. Sonra bana: “Ehl-i beytimden en önce sen bana gelir, kavuşursun.” buyurdu onun için sevindim” dedi.

Resûlullahın vefâtı günü, Hak teâlâ Azrail aleyhisselâma “Git, Habibimden izin iste. Eğer izin verirse, mübârek rûhunu kabzeyle, izin vermezse geri dön” buyurdu. Azrail aleyhisselâm, yardımcılarından bin melek ile, cevâhirle süslü elbiseler giyip geldiler. Azrail aleyhisselâm köylü kıyâfetinde hücre kapısında durup: “Esselâmü aleyküm yâ Ehle Beytinnübüvveti ve ma’denirrisâleti izin var mıdır içeri girmeğe, Allahü teâlâ size rahmet eylesin”, dedi. O vakit Hazreti Fâtıma, Resûlullahın ( aleyhisselâm ) yastığı kenarında oturur idi. Hazreti Âişe, yâ Fâtıma cevap ver dedi. Fâtıma ( radıyallahü anha ) kapıya gelip “Allahü teâlâ senin gelişine ecirler versin. Babam şimdi haliyle meşgûldür. İçeri girmek müyesser değildir” dedi. Yine tekrar izin istedi. Yine evvelki cevâbı verdi. Üçüncüde, yüksek sesle izin istedi. Bütün Ehl-i beyt onun heybetinden korktular. Titremeğe başladılar. O zaman Resûlullah ( aleyhisselâm ) kendinden geçmiş idi. Uyanınca “Ne oluyor?” buyurdu. Bir köylü kapıda durup izin ister, ne kadar özür dilediysek, kabûl etmedi, dediler. Resûlullah ( aleyhisselâm ): “O köylü değildir. Melek-ül-mevt ve lezzetleri yıkıcıdır.” buyurdu. Fâtıma ( radıyallahü anha ) bunu işitip: Vah Medine harâb oldun dedi. Çok ağladı. Sonra, Hazreti Fâtıma’nın elini tutup, mübârek göğsüne koydu. Bir zaman mübârek gözlerini açmadı. Hazır olanlar, mübârek rûhunun kabz olunduğunu sandılar. Hazreti Fâtıma, mübârek ağzını, Resûlullahın ( aleyhisselâm ) kulağına getirip Ey! babacığım dedi. Ondan cevap gelmedi. “Canım sana feda olsun. Bana bak ve bir söz söyle” dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) mübârek gözünü açıp: “Kızım, bir miktar sabr eyle. Ağlama, zira Hamele-i Arş, senin ağlaman, için ağlaşırlar” buyurdu. Sonra mübârek eliyle Hazreti Fâtıma’nın gözlerinin yaşını sildiler. Teselli verip, Allahü teâlâdan sabır vermesini istediler ve “Ey kızım, benim rûhum kabz olacak. İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn, diyesin. Ey Fâtıma, gelen her musîbete bir karşılık verilir” buyurdu. Kızının bu halini görünce Onu teselli etmek için “Babanın çekeceği sıkıntı, ancak bu kadardır. Başka hiç bir sıkıntı görmez”buyurdu. Sonra mübârek gözlerini kapadı. Hazreti Fâtıma âh! babacığım, dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) buyurdu ki: “Bundan sonra babana üzüntü ve gussa olmaz. Zira fani âlemden ve mihnet yerinden kurtuluyor.” Fâtıma ile konuşma tamâm olunca Hazreti Âişe’yi çağırarak nasîhat ettiler. Fâtıma’ya ( radıyallahü anha ) “Oğlum Hasan ve Hüseyin’i getir” buyurdular. Geldiklerinde, Resûlullahı bu halde görünce o kadar ağlaştılar ki mecliste bulunanların yürekleri yandı. Hasan’ın ( radıyallahü anh ) yüzünü mübârek yüzüne koydu. Hazreti Hüseyin’in yüzünü mübârek sinesine koydu. Resûlullah Onlara şefkatle baktı. Alınlarını öptü. Ta’zim ve tekrim etti. Hazreti Fâtıma, Resûlullah ( aleyhisselâm ) vefât edince “Ey benim babam, Cebrâil aleyhisselâm kime gelir. Vahy kime getirilir? Yâ Rabbi! Benim canımı al da Resûlün ile olayım.” diyerek mersiyeler söyledi.

Enes bin Mâlik ( radıyallahü anh ) anlatıyor: Resûlullahın ( aleyhisselâm ) yüksek huzûrlarında bulunuyorduk. Hazreti Ali gelip, geride bir yerde oturdu. Server-i âlem ( aleyhisselâm ) Hazreti Ali’yi çağırdı. Hazreti Ali ileri geçip, Resûl-i ekremin önüne oturdu. “Yâ Ali! Allahü teâlâ seni benim üzerime dört haslet ile mükerrem kıldı” buyurdu. Hemen Hazreti Ali dizlerinin üzerine kalkıp başını toprağa koydu. “Babam, anam sana feda olsun Yâ Resûlallah! Köle efendisinden mükerrem mufaddal olur mu?” dedi. Resûl-i ekrem, “Yâ Ali! Hak teâlâ bir kuluna ikram etmek, onu üstün yapmak isterse, o kuluna gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hiç kimsenin hatırına gelmediği şeyi verir” buyurdu.

FÂTIMA-TÜZ ZEHRÂ’NIN VEFÂTI

Hazret-i Fâtıma, Resûlullah ( aleyhisselâm ) vefât ettikten sonra hiç gülmemiştir. Ayrılık ateşi ile dâima yanmış ve Resûlullah ( aleyhisselâm ) efendimizin verdiği müjde zamanını bekler olmuştur. Gündüzleri oruç tutarak geceleri ibâdetle geçirmiştir. Vefât edeceğine yakın: “Ölünce beni erkekler arasına perdesiz çıkaracaklarını düşünerek çok utanıyorum” buyurmuştu. O zaman kadınları tabuttan kefene sarılı olarak perdesiz çıkarmak âdet idi. Esma binti Ümeyr, ( radıyallahü anha ) buyuruyor ki: “Habeşistan’da iken hurma dallarını çadır gibi ördüklerini görmüştüm” dedim. Hazreti Fâtıma “Bunu yanımda yap da göreyim” dedi. Esma yaparak gösterdi, çok hoşuna gitti ve duâ etti. Resûlullah ( aleyhisselâm ) vefât ettikten sonra güldüğü hiç görülmemişti. Öldükten sonra beni sen, yıka, Ali de bulunsun. Başka kimse içeri girmesin diye vasıyyet etti. İşte bunun için Hazreti Ali cenâzesine kimseyi çağırmadı. Bir habere göre, Hazreti Abbas ( radıyallahü anh ) Ehl-i beytden birkaç kişi ile cenâze namazını kılıp, gece defn ettiler. Başka haberlere göre, ertesi gün Ebû Bekr-i Sıddîk, Ömer Fârûk ve bir çok sahâbî hasta ziyâreti için, Hazreti Ali’nin evine geldiler. Anlayınca bize niçin haber vermedin? Namazını kılardık. Hizmetini görürdük, diyerek üzüldüklerini bildirdiler. Hazreti Ali kendisini erkeklerin görmemesi için, gece defn olunmasını vasıyyet ettiğini, vasıyyeti yerine getirmek için böyle yapıldığını söyliyerek, özür diledi.

Hazreti Fâtıma, Resûlullahın ( aleyhisselâm ) vefâtından altı ay sonra, Ramazan-ı şerîfin 3. Salı gecesi akşam ile yatsı arasında vefât etmiştir. Vefâtında yirmidört yaşında idi.

Rivâyet ettiği hadîs-i şerîfler: Râvîler, Hazret-i Fâtıma’nın çok hadîs-i şerîf rivâyet ettiğini bildirmişlerdir. Bunlardan bazıları:

“Kızım Fâtıma, dikkat et, bütün mü’min kadınların veya bu Muhammed ümmeti kadınlarının büyüğü olmana râzı değil misin?”

“Ey benim kızcağızım, kalk Rabbinin rızkına hazırlan, gâfil olma. Zira âlemleri rızıklandıran Cenâb-ı Hak insanların rızıklarını şafağın sökmesiyle güneşin doğması arasında dağıtır.” buyurdu.

“Hadîd, Vâkıa ve Rahmân sûrelerini okumağa devam eden kimse yerde ve göklerde “Firdevs Cenneti yerlisi” diye anılır.”

“Kızım Fâtıma Allahü teâlâ şüphesiz sana azap etmiyeceği gibi, senin çocuklarına da azâb etmiyecektir.”

“Dikkat ediniz, bir kimsenin eli bulaşık olduğu halde yatıp sabah kalktığında o yüzden kendine bir bela ve rahatsızlık gelirse, kendisinden başkasına kabahat bulup kötülemesin.”

“Cuma gününde öyle bir saat vardır ki: Mü’min ve müslüman olan bir kimse tam o saatte Cenâb-ı Haktan bir şey dilerse, âlemlerin Rabbi olan Allahü teâlâ Onun duâsını kabûl buyurarak dileğini verir.” buyurdular.

Hz. Hatice Kübra (ra)

Hz. Hatice-i Kübra (ra), Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) ilk eşi ve ilk Müslüman kadındır. Ümmü’l Müminin diye meşhurdur. Kendisi Kureyş eşraflarından Hüveylid b. Esed b. Abduluzza b. Kusay’ın kızıdır. Annesi Amir b. Lüey’in evlatlarından Fatıma bint Zaidetu’l Usam’dır. Cahiliyet döneminde kendisine “Tahire” denmekteydi. Peygamber efendimiz (s.a.v) ona “Kübra” lakabını takmıştır. Hz. Hatice (ra) Bi’setten önce Hz. Peygamber Efendimizle evlendi. Peygamber Efendimizin İbrahim dışındaki tüm çocukları ondan dünyaya gelmiştir. Erkek çocukları; Kasım ve Abdullah (Tahir ve Tayyip, Abdullah’ın lakaplarındandır, başka çocuklarının isimleri değildir) kız çocukları; Zeynep, Rukayye (Rukiye), Ümmü Gülsüm ve Fatıma’dır (ra)

Hz. Hatice-i Kübra (ra) tüm kadınlardan önce İslam’ı kabul ederek iman etmiştir. Serveti İslam dini ve nübüvvetin gelişmesine neden olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v) her daim onu över, metheder ve şöyle buyururdu: “ben (kadınlar içinde) Hatice’den daha üstününe nail olmadım, tüm insanlar inkâr ederken o bana inandı, herkes beni yalanlarken o “sen doğrusun çekinme devam et” dedi. Herkes beni yalnızlığa terk ederken o bana sadece imanı ve sevgisiyle değil malıyla da destek oldu. Bu uğurda maddi varlığını feda etmekten geri durmadı. Bana her şartta sahip çıktı. Üstelik çocuklarımın anasıdır.” Hz. Hatice (s.a) Hicretten üç yıl önce ve altmış beş yaşında iken Mekke-i Muazzama’da hayatını kaybetti. Hz. Resulü Kibriya Efendimiz (s.a.v) ilk önce kendi cübbesi ile daha sonra cennet cübbesi ile Hz. Hatice’yi (ra) kefenledi ve Mekke’nin “Hücun dağı” eteklerindeki Mualla türbesinde toprağa verdi.

Hz. Hatice’nin Özellikleri

Ümmü Hint künyeli Hz. Hatice bint Hüveylid b. Esed b. Abduluzza b. Kusay el-Kureyşi el-Esedi, Ümmü’l Müminin, Hz. Peygamberin ilk eşi ve Peygambere iman eden ilk kadındır. Mekke’de dünyaya gelmiş ve orada hayatını kaybetmiştir. Net olarak hangi tarihte dünyaya geldiği bilinmemektedir. Kendi kavmi ve müttefikleri Beni Abduldar b. Kusay tarafından saygı duyulan babasının evinde büyümüş ve olgunlaşmıştır.Şerif bir hanımefendi, zengin ve kendi zamanında itibar sahibi bir insandı. Cabir b. Abdullah Ensari’nin rivayet ettiği bir hadiste Peygamber Efendimiz (s.a.v) dünya kadınlarının en üstünleri olarak Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Meryem ve Hz. Asiye’yi tanıtmıştır Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v) Hz. Hatice’yi kâmil kadınlardan saymış ve onu en üstün kadınlardan biri olarak tanıtmıştır. Kaynaklarda: Tahire, Zekiye, Marziye, Sıddıka, Seyyide-i Nisau Kureyş (Kureyş kadınlarının en üstünü), Hayrunnisa (kadınların en hayırlısı) ve üstün sıfatlı kadın lakapları ile anılmaktadır. Ayrıca Ümmü’l Müminin ve Ümmü Zehra künyeleri ile de anılmaktadır.

İslam’dan Önce Hz. Hatice

Kaynaklar, Hz. Hatice’nin (ra) İslam’dan önceki durumu hakkında her hangi bir açıklamada bulunmamıştır. Yalnızca üstün makamı, fazilet sahibi biri olduğu ve ticaret ile uğraştığı kaydedilmiştir. Kaynaklarda Hz. Hatice’nin (ra) İslam’dan önceki yaşantısı hakkında servet sahibi olduğu ve malını mudaraba şeklinde ve bazı kişilerin istihdamı ile kazanç elde ederek kazandığından bahsedilmektedir.

Yine kaynaklarda yüksek sosyal statüsüne, şeref ve nesep sahibi olduğuna işaret edilmiştir. İbn Seyyidunnas bu konu hakkında şöyle yazmaktadır: “O, şerif ve dirayetli bir hanımefendi idi. Allah ona hayır ve keramet vermiştir. Arap nesepleri arasında orta sınıf, ancak büyük şeref sahibi ve varlıklı bir kadındı.” Belazuri ise onun hakkında şöyle yazmaktadır: “Vakıdi isnadında şöyle demiştir: Hatice Bint Hüveylid, asaletli ve nesep sahibi zengin bir tacirdi.”

Hz. Hatice’nin Evliliği

Hz. Hatice’nin (ra) evlilik konusu Şia ve Ehli Sünnet düşünürleri arasında ihtilaf konusu olmuştur. Ehli sünnet Hz. Hatice’nin (ra) Peygamber Efendimizden (s.a.v) evlenmeden önce iki kere evlendiği ve her evliliğinden bir çocuk sahibi olduğuna inanmaktadır. Ehli sünnet tarihi kaynaklarının çoğunluğu, Hz. Hatice’nin (ra) önceki evliliklerini kabul etmiş ve evlendiği kişilerin ve çocuklarının isimlerini zikretmiştir. Örnek olarak aşağıdaki kayıtlara bakılabilir:

 Belazuri, Ensabu’l Eşraf adlı kitabında “Ebu Hale” künyeli “Safvan b. Muhriz’i tanıtırken şöyle yazmaktadır.O, Hz. Hatice’nin Peygamberden (s.a.v) önceki eşi idi.

 İbn Habip de “El-Munammak” kitabında “Ebu Hale” künyeli “Nebbaş’ı tanıtırken onun Hz. Hatice’nin (ra) Peygamber Efendimizden önceki eşi olduğunu yazmıştır.

 İbn Habip aynı şekilde “El-Munammak” adlı kitabından sonra yazdığı “El-Muhabber” kitabında üç kere evlenen kişilerin isimlerini kaydederken Hz. Hatice’nin (ra) de adını yazmıştır. Hz. Hatice’nin (ra) “Ebu Hale en-Nebbaş el-Useydi” ve “Atik b. Abid b. Abdullah b. Ömer b. Mahzum” adlı kişilerle Peygamber efendimizden (s.a.v) önce evlendiğine değinmiştir.

Buna karşın, Şia düşünürleri konunun tüm boyutlarını daha titiz bir şekilde araştırdıktan sonra, Hz. Hatice’nin (ra) önceki evlilikleri hakkında kuşkuya düşmüş ve Hz. Hatice’nin (ra) önceden hiçbir evlilik yapmadığına ve ilk evliliğinin Hz. Resulü Kibriya Efendimizle olduğuna inanmaktadır. Hz. Hatice’nin (ra) Hz. Peygamber Efendimizden (s.a.v) önce hiç evlilik yapmadığına dair delil ve karineler şu şekilde özetlenebilir:

İbn Şehri Aşub, Seyyid Murtaza’nın “Şafi”, Şeyh Tusi’nin “Talhis” adlı kitaplarında Hz. Hatice’nin Hz. Peygamber Efendimizle evlendiğinde “Azra” olduğuna işaret etmişlerdir. Elbette bu kişiler, “Rukiye” ve “Zeynep” adlı çocukların Hz. Hatice’nin (ra) kız kardeşi Hale’den olduklarına inanmaktadırlar. Öyle anlaşılıyor ki bu görüşte bazı hatalar bulunmaktadır. Çünkü tarihi kaynaklarda Hz. Hatice’nin “Rukiye” ve “Zeynep” adlı çocuklarının önceki evliliklerinden değil, bizzat Hz. Peygamber efendimizden olduğunu kaydetmiştir.

# Hz. Hatice’nin (ra) yüksek konum ve makamı, Kureyş’in ileri gelenlerinden bir çoğunun evlilik teklifini reddetmesi de Hz. Hatice’nin (ra) Peygamber efendimizden önce evlilik yapmadığına bir başka kanıttır.

Kabile taassup ve bağnazlığının hâkim olduğu Hicaz’ın düşünce ve kültür atmosferinde Kureyş’in namlı büyüklerinden olan Hz. Hatice (ra) gibi bir kadının Temim ve Mahzum kabilelerinden iki Arap’la evlendiği nasıl kabul edilebilir?

# Hz. Hatice’nin (ra) Hz. Peygamber Efendimizle (s.a.v) evlenmeden önce evlenmediğine dair bir diğer delil ise şu olabilir. Peygamber efendimizden sayılan Hz. Hatice’ye (ra) nispet verilen bu iki çocuk, yapılan araştırmalarda Hz. Hatice’nin çocukları değildir, bilakis Hz. Hatice’nin kız kardeşi Hale’nin çocukları idi. Hale ilk olarak Mahzum kabilesinden bir adamla evlendi ve ondan bir çocuğu oldu. Sonra Temimli başka birisiyle evlendi ve ondan da Hint adlı başka bir çocuğu oldu. Hz. Hatice (ra) Hale’nin eşinin ölümünden sonra Hale ve iki çocuğunun bakımını üstlendi. Arapların örfünde olan Rabiyye’nin (eşten kalma çocuklar) çocukları öz oğul olarak kabul edildiğinden onları Peygamber efendimizin çocukları olarak saymışlardır.

Hz. Hatice’nin Peygamber Efendimizle Evliliği

Tüm kaynaklar Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.v) ilk eşinin Hz. Hatice olduğunu yazmıştır ve bunların çoğu Hz. Hatice ile evlendiğinde Efendimizin yaşının 25 olduğunu kaydetmiştir. İbn Abdulbirr, Hz. Hatice’nin (ra) Peygamber Efendimizin ilk eşi olduğuna ve onunla yaşadığı süre zarfında başka bir kadınla evlenmediğine inanmaktadır. Aynı şekilde Hz. Hatice ile evlendiğinde yaşının 25 olduğu ve Fil yılından yirmi altı yıl sonra olduğunu kaydetmiştir.Aynı şekilde Zühri’den naklettiği bir rivayete göre Peygamber Efendimizin Hz. Hatice ile evlendiğinde yaşının 21 olduğunu kaydetmiştir. Mes’udi de Hz. Hatice’nin Peygamber efendimizin ilk eşi olduğuna inanmaktadır.Bazı kaynaklarda aynı şekilde bu konuya tekit edilmiştir.İbn Esir, Hz. Hatice’nin Peygamber efendimizin ilk eşi olduğuna vurgu yaparak bu evliliğin Bi’setten önce olduğuna inanmaktadır. İbn Esir ise Hz. Hatice ile evlendiğinde Peygamber efendimizin yaşının  olduğunu belirten çeşitli görüşleri belirtmiştir. Hz. Hatice’nin (ra) Peygamber Efendimizle (s.a.v) evlendiğinde kaç yaşında olduğu konusunda da kaynaklar aynı görüşte değildir. Kaynaklarda 25 yaşından 46 yaşına kadar yaş farklılıkları zikredilmiştir. Kaynakların çoğu, Hz. Hatice’nin Peygamber Efendimizle evlendiğinde yaşının 40 olduğu yönündedir. Mes’udi ise bu yaş dışında başka yaşlarda olabileceği ihtimalinin başkalarından nakletmektedir.Bazı kaynaklar yaşının 25 olduğu ve başka kaynaklarda ise yaşının: olduğu kaydedilmiştir. Hz. Hatice’nin (ra) Hz. Peygamber Efendimizle (s.a.v) evlendiğinde kaç yaşında olduğunun tespit edilmesi biraz güçtür. Hz. Resulü Kibriya (s.a.v) Hz. Hatice ile birlikte 25 yıl yaşamıştır (15 yıl Bi’setten önce ve 10 yıl Bi’setten sonra), öte yandan Hz. Hatice (s.a) vefat ettiğinde yaşı 65 veya Beyhaki’nin tercih ettiğine göre 50’dir. Dolayısıyla Hz. Hatice’nin (ra) Hz. Peygamberimizle (s.a.v) evlendiğinde yaşının 25 veya 40 olması gerekmektedir. Eğer Hz. Hatice, Peygamber Efendimizle evlendiğinde yaşı 25 olursa, vefatında yaşının 50 olması gerekir, çünkü evlendiğinde yaşı 25’dir. Bu görüşü bazı araştırmacılar tercih etmiştir.Bu görüş kaynaklarda yaygın olmadığından, bu görüşün kabul edilmesi biraz güçtür, ancak Peygamber Efendimizin (s.a.v) Hz. Hatice’den (ra) olan çocuğu Kasım’ın Bi’setten sonra vefat etmesinin anlamı şudur ki Kasım Hz. Hatice’den dünyaya geldiğinde Hz. Hatice’nin yaşının 55 veya daha fazla olması gerekir, bu da muhtemel değildir ve kabul edilemez. Bu konu Şia ulemalarının görüşleri ile kaynaklara dayandırıldığında Hz. Hatice’nin Peygamber Efendimizle (s.a.v) evlendiğinde “Azra” olduğu ve Hz. Hatice (ra) gibi makam ve konum sahibi bir hanımefendinin 40 yaşına kadar Kureyş’te evlenmemesi uzak bir ihtimal gibi durmaktadır. Dolayısıyla Hz. Hatice (ra) evlendiğinde yaşının 25 veya 28’den daha büyük olmaması gerekmektedir.

Evlilik sırasında veya öncesindeki yaş ve yıldan daha önemli olan şey, bu mukaddes konudaki amaç ve niyettir. Kayanlarda Hz. Peygamber Efendimiz ile Hz. Hatice-i Kübra’nın bu bağlamdaki amaçlarının ilahî ve kutsal niyetleri olduğudur. Özellikle bu konu Hz. Hatice’yi (ra) Hz. Peygamberimizin yönüne itmiştir. İbn Kesir, İbn İshak’tan şöyle nakletmektedir: Hatice (ra) Muhammed Emin’in (s.a.v) doğruluk, doğru sözlülük, emanete riayet eden ve ahlaki özelliklerini tanıdığında, onu malının emini karar kılmış ve Şam ticaret seferinden döndüğünde ve Meysere’nin (Hz. Hatice’nin kölesi) Hz. Peygamberin özelliklerini açıklamasından sonra Hz. Muhammed’e evlilik teklifinde bulundu. İbn Seyyidunnas da Hz. Hatice’nin Peygamber Efendimizin ahlaki özellikleri ve sadakatinin ona evlilik teklifinde bulunmasına neden olduğunu belirtmiş ve Hz. Hatice’nin Peygamber Efendimizde bulunan sadakat, emanete riayet, doğru sözlülük ve ahlaki özelliklerinden dolayı ona evlilik teklifinde bulunduğunu kaydetmiştir. İbn Esir de bu faktörlerin aynılarını Usdu’l Gabe kitabında belirtmiştir.

Hz. Hatice’nin Peygamberin Yanındaki Konumu

Hz. Hatice’nin (ra) Hz. Peygamber Ekrem’in (s.a.v) yaşamında önemli bir yer ve konumu vardır. Hz. Hatice’nin (ra) Hz. Peygamberin yanındaki konumu hakkında çok sayıda bilgi nakledilmiştir. Öyle ki hatta Hz. Hatice’nin vefatından yıllar sonra bile onun eşsiz ve benzersiz bir kadın olduğu Hz. Peygamber Efendimiz tarafından dile getirilmekte ve ona o senin için yaşlı bir kadından başka bir şey değildi dediklerinde şöyle buyurmuştur: “ben Hatice’den daha üstününü görmedim, tüm insanlar inkâr ederken o bana inandı, herkes beni yalanlarken o “sen doğrusun çekinme devam et” dedi. Herkes beni yalnızlığa terk ederken o bana sadece imanı ve sevgisiyle değil malıyla da destek oldu. Bu uğurda maddi varlığını feda etmekten geri durmadı. Bana her şartta sahip çıktı. Üstelik çocuklarımın anasıdır.” Hz. Hatice (ra) Hz. Resulü Kibriya Efendimizden (s.a.v) evlendikten sonra onun için en iyi eş olmuştur. Sadıkça ve aşkla efendimize kadınlık etmiş, zevçlerin ortak yaşamlarında birbirlerine sağlamaları gereken huzur ve mutluluğu Hz. Peygamberimiz için hazırlamış ve bu yolda Allah’ın hoşnutluğu dışında hiçbir amaç gütmemiştir. Bundan dolayı, Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) Hz. Hatice (ra) hayatta olduğu sürece başka bir evlilik yapmamış ve kendisine eş seçmemiştir.  Efendimizin Hz. Hatice (s.a) hakkında söylediği bazı sözler ona ne kadar değer verdiğini ortaya koymaktadır. Belki da bazı kaynaklarda Hz. Hatice için kullanılan en uygun tabir onun en üstün ve en sadık vezir ve müşavir olduğu, Hz. Peygamberin huzur ve rahatlama kaynağı olduğuna dair söylenen tabirlerdir.

Hz. Hatice’nin Çocukları

Hz. Hatice (ra) ve Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.v) ortak yaşamlarının semeresi olarak 7 veya 8 çocuk dünyaya gelmiştir. Öteki başka kaynaklara göre ise 6 çocuk dünyaya gelmiştir. İbn Kesir’in, İbn İshak ve İban Hişam’dan naklettiği bir rivayete göre Efendimizin Hz. Hatice’den 7 çocuk sahibi olduğu ve bunların isimlerini tek tek saydıktan sonra Efendimizin İbrahim dışındaki tüm çocuklarının Hz. Hatice’den olduğunu beyan etmektedir. Yunus b. Bukeyr’den naklettiği bir rivayette Peygamber Efendimizin (s.a.v) Hz. Hatice’den olma 6 çocuğunun adlarını saymaktadır. İbn Esir, Zübeyr b. Bekâr’dan naklettiği bir rivayette Hz. Resulü Kibriya’nın (s.a.v) çocuklarının Tayyip ve Tahir olarak adlandırılmasının nedeninin bu çocukların Peygamber efendimizin nübüvvetinden sonra dünyaya gelmelerinden ötürü olduğu yönündedir. Öteki kaynaklar da Efendimizin İbrahim dışındaki tüm çocuklarının Hz. Hatice’den dünyaya geldikleri yönündedir. İbn Esir Cezri, Zübeyr b. Bekâr’dan naklettiği bir rivayette Peygamberimizin 8 çocuğunun olduğunu zikretmiştir.

Öyle anlaşılıyor ki Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) Hz. Hatice’den olma çocuklarının sayısı hakkındaki ihtilafların nedeni, çocukların isimleri ile lakaplarının karıştırılmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.v) Hz. Hatice’den (s.a) olma çocuklarının sayısı 6’dır. Kasım ve Abdullah (Tahir ve Tayyip, Abdullah’ın lakaplarındandır, başka çocuklarının isimleri değildir) adlı iki oğlu ve Zeynep, Rukayye (Rukiye), Ümmü Gülsüm ve Fatıma adlı dört kızı vardır.

Hz. Hatice’nin Fazilet ve Erdemleri

Hatice (ra), ilim ve iman sahibi hanım

Hz. Hatice (ra) gerçekten bilge ve soylu bir hanımefendi idi. İbn Cavzi onun hakkında şöyle yazmaktadır: “Hatice (ra), bilge, pak, faziletli, yenilikçi, Hak ölçekli maneviyatı, kemal, gelişim ve ilerlemeye olan aşkı onun özelliklerindendir. Daha gençlik yıllarında bile Hicaz ve Arap kadınları arasında tanınan faziletli kadınlardan biriydi. Maddi varlığından daha önemli olan şey, onun sonsuz maneviyat varlığıydı. Onunla evlenme talebinde bulunan Kureyş’in ileri gelenleri ve eşrafını reddederek, Hz. Peygamberi (s.a.v) kendisine eş seçmesi onun maddi servetini ahiret saadeti ile tazmin ederek ebedi cennet nimetlerini tamamlamasına neden olmuş ve bilgeliğini herkesin yüzüne bu şekilde vurmuştur. O, bu nimete ermek için ilk Müslüman ve Peygamberi tasdik eden ilk insan olmuş ve onunla birlikte ilk namazı kılmıştır.

Hz. Hatice İslam ve Namazda Öncü

Kaynaklara bakıldığında Hz. Hatice’nin (ra) İslam’daki öncülüğü kesin ve herkes tarafından teyit edilmektedir. Kaynaklar, Hz. Hatice’nin (ra) İslam dinini kabul eden ilk kişi olduğunu ortaya koymaktadır. Hatta bazı kaynaklar bu konuda icma ve ittifak olduğu iddiasında bile bulunmuşlardır. İbn Abdulbirr Hz. Ali’yi (ra) Hz. Hatice’den sonra iman eden kişi olarak bilmektedir. Kaynaklar ayrıca Kur’an’ın belirttiği “İslam’daki es-Sabikun” (Öncüler) tabirinin Hz. Hatice (ra) ve Hz. Ali’nin (a.s) ilk iman edenler olduğundan onlar için olduğunu belirtmişlerdir. Aynı şekilde kaynaklar, Hz. Hatice’nin (ra) Hz. Ali (ra) ile birlikte Hz. Peygamber Efendimizle birlikte namaz kıldıklarını ve onları İslam âlemindeki ilk namaz kılanlar olarak tanıtmıştır.

İslam’ın İlerlemesinde Hz. Hatice’nin Rolü

Hz. Hatice (ra), İslam ve Hz. Peygamberin (s.a.v) nübüvvetini ameliyle kabul etmiş ve hadisi şerifin buyurmuş olduğu kalple iman, dille ikrar ve erkân ile amel düsturunun kâmil mısdağı olmuştur. Bundan dolayı Hz. Hatice (ra) Kur’an’ın emirlerine uyma babında kendi malını İslam’ın yayılması ve Müslümanlara yardım yolunda harcamış; Hz. Peygamberin kutsal amacının gerçekleşmesi için tüm mal varlığından geçmiş ve İslam’ın ilerlemesi için adamıştır. Süleyman Ketani’ye göre Hz. Hatice (ra) tüm servetini Hz. Muhammed’e (s.a.v) bağışlamıştır, ancak bağışlama duygusu ile değil, bilakis dünyanın tüm hazinelerinden daha üstün olan Peygamberden hidayeti elde etmek istemesinden dolayı idi. O, muhabbet ve sevgiyi Hz. Muhammed’e bağışlama duygusunu taşıyor, buna karşın tüm saadet boyutlarını ondan öğreneceğini düşünüyordu.

“Seni fakir bulup zengin etmedi mi? Allah Resulü de her daim şöyle buyururdu: “Hatice’nin servetinin bana kazandırdığı kazançtan daha karlı bir kazanç elde etmemişimdir.Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) Hz. Hatice’nin malından borçluların borçlarını öder, yetimlere, yoksullara ve öksüzlere yardım ederdi. Şi’bi Ebu Talip kuşatmasında, Hz. Hatice’nin (ra) malı Beni Haşim’in masraflarının karşılanması için kullanıldı. Şöyle ki bunun hakkında rivayette şöyle yer almıştır: “Ebu Talip ve Hatice tüm mallarını İslam’ın korunması ve muhasara altında olanlara infak ederek harcamıştır. Şi’bi Ebu Talip’te Hz. Hatice’nin (ra) kardeşinin oğlu Hekim b. Hizam, develeri getirir ve o develerle buğday ve hurma taşırdı. Oldukça büyük tehlike ve zorluklarla onları Beni Haşim’e ulaştırırdı.

Hicaz hanımefendisinin seçkin bir özelliği de büyüklüğü ve bağışta bulunmasıydı. Tüm servetini Hz. Muhammed’e (s.a.v) bağışlamış, mahrumlara, açlara yardım etmiş, yetimlere yer vermiş ve adalet ve özgürlüğün yayılması için mücadele etmiştir. Hz. Hatice’nin bu halisçe yardımlarını Allah Teâla değerli saymış ve bunu kendi seçtiği kulu Hz. Muhammed (s.a.v) için nimet ve hediyelerinden saymıştır. Hz. Peygamber efendimiz de (s.a.v) her zaman bu değerli kadının fedakârlık ve büyüklüğünü yâd etmiştir.

Hz. Hatice’nin Vefatı

Kaynaklar Hz. Hatice’nin (ra) vefatının Bi’setin onuncu yılında, yani Hz. Muhammed’in (s.a.v) Mekke’den Medine’ye hicretinden 3 yıl önce olduğunu kaydetmiştir.Kaynakların çoğu, Hz. Hatice’nin vefat ederken yaşının 65 olduğu yönündedir.İbn Abdulbirr, Hz. Hatice’nin (ra) vefat ederken yaşının 64 ve 6 ay olduğunu zikretmiştir. Başka kaynaklar ise Hz. Hatice’nin vefatının Hz. Ebu Talib’in vefatıyla aynı yıl olduğunu, ancak biraz daha geç gerçekleştiğini belirtmiştir. İbn Sa’d, Hz. Hatice’nin vefatının Hz. Ebu Talib’in vefatından 35 gün sonra olduğuna inanmaktadır.O ve başka bazı tarihçiler, Hz. Hatice’nin (ra) vefatının net olarak Bi’setin onuncu yılında Ramazan ayında olduğuna inanmaktadır. Hz. Resulü Kibriya Efendimiz (s.a.v) ilk önce kendi cübbesi ile daha sonra cennet cübbesi ile Hz. Hatice’yi (ra) kefenlemiş ve Mekke’nin “Hücun dağı” eteklerindeki Mualla türbesinde toprağa vermiştir.

 Ya Rabbi beni ailemi ehli imanı ehli namusu masum mazlumu güzellikleri sinene çek din hırsızlarından maymun iştahlılardan münafık kafir şeytani karakterlerden bozuk felsefeleri  İslam diye satan cümle insi cinni pisliklerden koru. Öylelerin nefis ruh ve ameliyle yaşamaktanda koru,razı olduğunu yaşat.

 

 Cinni ,insi pislikler başta olmak üzere onların ikliminde şekillenmiş kemalizim rezaleti nursi ,tarikatların Süleymancılığın ışıkçılığın ve nice çok bilmişin Kurani gerçekleri sünneti seniyyeyi yıkarak ruhbanlıkla şirk  kokan hurafelerle islamın sermaye edilerek her pisliği din diye yutturanların kurdukları Dünyada nice güzellikler tarih boyu yandı nice pisliklerde hep kayırıldı onlarda insanlığı kahretmeye yetti. Bütün bu cineyetler melun şeytana ranttan başka bir şey değil onun için küfür,zülüm,şirk,haramlar insi cinni şeytanlar insanlığın kaderini yazıyor istisna şahsiyetler az çok kurani hakikatleri hayata geçirmenin mücadelesini verenler hep yandı . Cumhuriyet tarihi boyunca hatta son 300 yıldır belki 1000 yıldır ta ki Abdülkadir Geylanilerden beri cinlerin güdümünde insan kıyımı yapılıyor.Uyanın ey güzel seciyeli insanlar güzel yaratılmış insanlar hiçbir şeyden habersiz yaşayıp sonuçta cehennemi tadmayın kurani hakikatlere sahip çıkın ALLAH(cc)a koşun.Kimseye değil ALLAH(cc)a kul ol Kurani gerçeklerle tanış ve yaşamaya çalış piyasa şirk küfür ve zülmün haramların hür olduğu insi cinni şeytanların adam yerine konduğu iyilerin masum mazlumun güzelliklerin yandığı bir piyasa deccalizim medyanında tahribatıyle kafir ve zalimlere melun şeytana çalışıyor uyanın işin sonunda cehennemle tanışmak istemiyorsanız güzel Ahlaka helal namuslu bir yaşama vicdanlı doğruluğundan taviz vermeyen fakirin yetimin düşkünün dulun ihtiyarın dilsiz fedakar hayvanatın yardımcısı insanlar olun Tevhid bazlı kuran ve sünneti rehber edinen ve dinini yalnızca ALLAH(cc)a has kılan hakiki mümin kullar olmak için çalışın maneviyatta küfür zülüm şirk ve haramlardan bozuk felsefelerden doğan vicdansız Ahlaksız Adaletsiz bir tasarruf var hala cahil din adamları insi cinni şeytanlar aleme şekil veriyor kurani ölçü ve hakikatlerden haberleri yok.

 

Bazen söz bile susar. İki damla yaş konuşur yüreğinin ta derinlerinden...!

Minicik bir beden, kocaman bir yürek! Sana o yığınların arasında günlerce dayanma gücü veren merhametlilerin en merhametlisi ALLAH(cc)a  şükürler olsun. toprağın altında 65 saat sonra kurtarılan ELİF YAVRUCAK  ELHAMDÜLİLLAH.

 Her aydınlığı yangın sanıp  söndürmeye koşan  zavallı insanlarım  o kadar alışmışsınızki karanlığa  yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi .Cemil Meriç.

 

 

İnsan, imanla  güzel Ahlakla helal namuslı vicdani bir yaşamla yücelir.

Kalpler, imanla huzur bulur. Vicdanlar, imanla berraklaşır.

Akıllar, imanla durulur. Kabirler, imanla aydınlanır. Mahşer, imanla feraha erer.

Sırattan imanla geçilir.Cennete imanla girilir.imanla Ahlakla doğru insan olursun.

İmandır o cevher ki İlâhî ne büyüktür…

İmansız olan paslı yürek sinede yüktür! Cuma’nın hayri bereketi üzerimize olsun,Rabbım ölmüşlerimize rahmet eylesin.

 

            Zerrede küreyi boğanlar kahrolun layığınızı bulun ilahlığa soyunanlar

Ya Rabbi biz zayıf kullarını azap ayetlerine muhatap kılma belki bilerek zülmeden şirk ehli gerçek pislikleri muhatap kıl azabına Resulüllahın(asm) söylediği gibi  söylüyoruz ya Rabbi senden yine sana sığınırız nasılki anasının dayağını yiyen çocuk yine Anasının şefkatine güvenip anasına sığınıyor inanıyoruzki sen analarımızdan yüz kat merhametlisin affet bizi fitne yapma azabından koru.

 

Ya Rabbi rızana uygun yaşamamı nasip et senden geleni sabırla tevekkülle teslimiyetle karşılamamı nasip et rızana erdir.

Kuranda yönetim ilkeleri:-1-Herkese eşit muamelede durmak(Adalet)-2-Tüm makamları geçici görmek(Emanet)-3-Emaneti layık olana vermek(Ehliyet)

4-Ortak Akıl ile yönetmek(Meşveret)-5- Şahsi menfaatini değil Kamu yararını gözetmek.(Maslahat)

 

ALLAH(cc)a  samimi olmadıkça sağlıklı bir mümin kul olamazsın.Kendine ve iyilere güven içinde nefsini satın alacak güzel Ahlaklı helal namuslu vicdanlı  Adaletli merhametli doğruluktan şaşmayan hakiki iman sahibi olacaksın.Kaldıki günümüzde nefsini satın almak hayal olmuş şirkin Dinleri zehirlemekle insi cinni şeytanlara rant ile güzel istidadları piç  etmekle din hırsızlığıyle idam ediyor.İşin   gerçeği amelinin çalışmanın karşılığını hiçbir zaman gördüğün yok Adalet yok Ahlak yok Vicdan yok merhamet yok vicdanlarla cüzdanlar bir olmuş çalanlar kahraman onlar mutlu sen sürün sürüneceğin kadar torpilliler en güzel kul. Ne zaman Kurani manada bir tasarruf Hakim olur o zaman gerçek fiatını bulur herkes.

 

Kendi yaranı kendin sar başkasına bırakma.Manen her darbe yediğinde maddi manevi zarara uğradığında Amentüyü oku imanını tazele tövbe istiğfara devam et,fakiri gör infak et imkanın yoksa fakire düşküne ehli imana ehli namusa masum mazluma güzelliklere duacı ol,haramlardan uzak en azından farz olan ibadetleri yapan ol.iyilerle dostluğunu öldürme ,ALLAH(cc)tan ümidini kesme,ALLAH(cc) ile arandaki engellerden başta nefsin olmak üzere insi cinni şeytanlardan hevadan günahlarından ,şirk,küfür,zülüm ehlinden arınmaya bak ifrata tefrite haramlara girip onlara pirim verme.Böylece kendi sızını dindirmeyi öğrenirsin.Daha kaliteli güçlü,kişilik sahibi insanı kamil sağlıklı mümin kul olursun inşallah.

 

Her hizip kendine çağırıyor ruhbanlık kula kulluk şeyh üstad hocaya lidere cine insan bozmalarına kulluk din hırsızlığı kul hakkı yemek fitneye dinamo olmak esas.Kuran ve sünnet ALLAH(cc)a Resülüne (asm) Tevhide güzel Ahlaka ilahi Adalete sevgiye kardeşliğe merhamete çağırıyor hakiki iman vicdan ALLAH(cc) rızası esas .Onca isyanlara rağmen hala insanlığa nimet eden merhameti gazabını geçmiş Allah cc ömür boyu uyuyup nefsinin dininden başka dini olmayanlara kurani hakikatler tesir etmiyor uyku derin azıcık aklı kalan uyanır

 

Sait nursi ve m.kemal anormal ego nun temsilcisi mitolojik ilahlardır  sait nursi güzel söz söyleyince melek kötü söz söyleyince şeytan yaratıyor m.kemal on yılda 15 milyon genç yaratıyor.ikiside peşinden koşanları çirkefliklerine kalkan yapıyor insi cinni şeytanlara feda ediyor cehenneme taşıyor.

Nurcular aynı sofrada bile birbirinin yemeğini çalma yarışında zavallılardır.

 

Bir çocuğun ayakkabısı denize düşer, kaybolur. Sahilde kumların üzerine şöyle yazar.. “Bu deniz hırsızdır.” Biraz ötede bir balıkçı ağına yakalanmış çok miktarda balığı kıyıya çeker ve kumlara şöyle yazar.. “Bu deniz cömerttir.” Bir genç denizde boğulur.. Acılı, ağıt yakan annesi kumlara şöyle yazar.. “ Bu deniz katildir.”        

ihtiyar bir balıkçı koca bir inci barındıran istiridye çıkarır denizden ve kumlara şöyle yazar..“Bu denizin gönlü çok zengindir.”Bir dalga gelir, sahilde yazılı tüm yazıları siler. Deniz sükunet ve huşu içinde seslenir;Eğer deniz olmak istiyorsan başkalarının söylediklerine çok da önem vermeyeceksin! …

 

 

ALLAHIM darıldım sana geldim kırıldım sana geldim yoruldum sana geldim yıkıldım sana geldim savruldum sana geldim hiç geri cevirmedin yeter kulum demedin ben istedim sen verdin vurmadın yüzüme günahlarımı manasız secdesiz sabahlarımı düştükçe düzelttin hatalarımı rahmetinle sardın tüm yaralarımı herkes  bıraktığında ne olur sen bırakma beni RABBİM sana Layık kul Habbibine Layık ümmet eyle cümlemizi Amin  ecmain

 

Batılıların projeleri maddi manevi her hesapları en az yüz yıllıktır kemalizimde nurculukta bu memlekette ingilizin yahudinin masonun cinni insi şeytanların  projesidir 100 yıllık icraatlerine bakarsanız bunu net görürsünüz cinni ,insi kafirlerinde desteğiyle 100 yıldır Deccalizme çalışıyorlar islamın malı olmayan çok şeyi İslam diye hayata geçiren sait nursi ve m.kemal mitolojik belalardır insan katliamı İslam katliamı doğru müslümanın katliamı bacıların katliamı tarihi kazanımlarımızın katliamını cinni kafirler ve dış güçler o iki sivri ile 100 yıldır icra ediyorlar cihad ruhundan ve güzel Ahlaktan mahrum coğrafyalarında masum mazlumun güzelliklerin katliamı vahşice sürüyor ancak her ikiside hala kahraman bu vatanda.

 

İnsanların bazıları muhatabını küçümsemek için kuş beyinli ifadesini kullanıyorlar,Eğer küçümsedikleri kuş kadar beyinleri  çalışsaydı ALLAH(cc) a en güzel kulluğu yaparlardı kuşlar gece gündüz ALLAH(cc)ı zikrediyorlar.

 

Ne olursan ol önce nefsinin öğretmeni vicdanının öğrencisi ol.

Dostun az olanı makbuldür ,önemli olan sayı değil,kalitedir.Hz.Ömer(ra)

ALLAH(cc)ım sensiz heryer cehennem ruhumuz nefsimizde cehennemde.

 

Ey acemi yolcu büyük cepheler açıp altında kalma ,belki helaketler yaşama ifrata tefrite girme dengeli ,istikrarlı ol

Dinde zorlama yok ölçüsü iman etmeyenler içindir ,iman ettiğini söyleyenin kafir gibi yaşamaya hakkı yoktur.öyle iman ettim demeklede olmaz,imanın tezahürü kuran ve sünnetin ölçüleriyle yaşamaktır,ALLAH(cc) ve Resulünün(asm)rızası  için gayretli olmaktır.

 

İşte, aklı çalıştırmak bilimde gelişmek yerine sorunların çözümünü sadece dua ve ibadetlerle ALLAH(cc)tan beklemek kuran ve sünneti anlamamaktır. Böyle bir din anlayışı , Akledin aklınızı çalıştırın kaderinizi kendi çabanıza bağladık diyen kuranın peygamberin asm dini değil, müslimin buharinin tarikatların kurduğu kendi dinleri hadis dinidir,içlerinde kuranın malı olmayan belki peygamberin asm sözü bile olmayan hurafeler şeytani ölçüler eksik değil Ahlaki Adil ve vicdani olmayan ve insanlığı tenbelliğe teşvik eden hiçbir sözün hadislede alakası yoktur islamiyet temelde güzel Ahlaktır maddi manevi çalışmak üretmek Dünyamızıda Ahiretimizide kurtarmaktır .Hurafelere saplanmak islam toplumlarını uyuşturdu islamı akıl ve bilimden Ahlaki Adil ve Vicdani olandan kopararak belki haramlara dalarak  ,iyilerin helalinden emek verenlerin pozitif manada kafa patlatanların pozitif birikimi olan doğru kişiliklerin tahribiyle,emek alınteri ve  Din hırsızlığıyle tahribatlarını sürdürerek ,yükselen islam uygarlığını yıktı , Aklı çalıştırıp bilimde teknolojide gelişmek yerine, her şeyi her sorunun çözümünü dua ve ibadetlerle Allahtan bekleyen ,kurani ölçüleri çiğneyerek belki haramlara dalarak bu günkü aciz sömürge olmuş islam toplumlarını yarattı haliyle bugünün müslümanı İslam toplumu oluşturacak bir kitle değil .Bu din bu zihniyet islam değil islama düşman bir din islama düşman bir zihniyettir . Bu dini islam zanneden ülkelerin sefaletine bakın sizde gerceği görürsünüz.Kurandan kaçışla ancak birbirini yesinler.Dinini yalnız ALLAH(cc)a has kılmayı emreder İslam ,onunda en birinci ölçüsü Kurani Hakikatleri yaşamak ve yaşatmaktır yoksa işine geleni nefsinin hoşuna gideni İslam sayarsan sonuç Dünya ve Ahirette sefalettir belki cehennemdir. Dahası nemi yapıyor bugünün çok ibadet edenleri milyonlara varan zikirler yapıp herkese dua ediyorlar kafir ve zalimleri tosun yaptılar bela yaptılar islamiyet kuran ve sünnetin Hakikatlerini öğrenmek yaşamak ve anlatmaktır milletin ruhuyla kumar oynamak iyileri kötülere feda etmek ancak şeytanın dinidir.Bu memleket Ahlaki çöküş içinde haramlar kanunlarla korunuyor islami diye sahnedeki cemaatler fitne içinde meclis hain dolu hala en doğru müslüman kendileri cephede asker kırdırmayın satılmışız uyuyoruz.Dahası doyumsuz bir Türkiyemiz var Dünyada ve içimizde kan ağlıyanlar eksik değil çünkü Adalet Ahlak vicdan ayaklar altında Hukukullah kurani Hükümler hiç hükmünde,nefsimizin müslümanıyız mümin olmadıkça ALLAH(cc)ın davasını omuzladık demeye hakkımız yok,gidişat S.O.S veriyor Türkiyemizi kurtarmanın tek yolu içimizi temizlemek tövbelerle her türlü harama şirke,küfre,zülme  haliyle insi cinni şeytanlara karşı dik duruş göstermek hakiki mimin kul olmak içinde nefislerin satın alınması herkesin kendi kapısını temizlemesi zarurettir aksine cephelerde muzafferde olsak ancak bir hegemonyadır başka bir şey değil.Bugün içimizdeki iyilere nimetler liderleride putlaştırmayalım.

 

Resulüllah(asm) Efendimiz inzivaya çekilmiş nefsini arındırmakla meşgul.
Hz. Ömer (ra), sessizce, dinlenmekte olduğu odaya girer. Bir an çevresine göz gezdirir. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba vardı. İşte Allah Resûlü'nün odasında bulunan eşyalar bundan ibaretti.

Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Ömer'in (ra) hıçkırıkları Allah Resûlü'nü uyandırır. Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz. Ömer (ra) ise omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar.

Peygamber Efendimiz (sav) hayretle sorar:

"Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?"

"Ey Allah'ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah'ın Elçisisin… İzin versen de, biz de seni…"

Maksat anlaşılmıştır, Allah'ın Elçisi (asm), gelecekteki halifesinin sözünü hüzünlü bir tebessüm, tatlı bir el işareti ile keser ve "Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı " (Ankebut, 29/64) ayetini okuduktan sonra ekler:

"İstemez misin ey Ömer? Dünya onların olsun, Ahiret te bizim!.."




Hayatta pozitif manada çok şeyler ürettim ancak ALLAH(cc) ile arama giren ve beni zehirleyen piyasadaki hakim anlayış bütün meyveleri çürütmenin savaşını verdiler onlara kul olunca mehdi olduk ,zehirlediklerinde beni istenmeyen adam ilan ettiklerinde o dairenin pisliklerinin hamalı yaptıklarında bende kendimi sorguladım geçmişimde büyük günah söz konusu olmadığı halde günah keçisi olunca yanlışlarını zikrettiğimde deccal dediler,yıllar zülümleriyle doldu.Nice insi cinni şeytana paratonerlik onların özelliğiyken kendilerine toz kondurmuyorlar.

 

Osmanlı her şeyi ile 4x4 lük değildiki,onlardada ruhbanlar eksik değildi.Zaten son zamanları Batı özentisiyle nefsani yaşamaklada saraylar kurmaklada hainlere meclisinde yer vermekle  fitnelerle tükendi

Her doğru söz ve fiil ALLAH(cc)ındır kim söylerse söylesin bütün güzellikler

ALLAH(cc)ın hazinesindendir.Her güzel nimetin tek adresi ALLAH(cc)tır. Kimse kimseyi ilahlaştırmasın.Kafir şeytan boş durduğu yok insanları ve cinleri başta o ilahlaştırıyor.Haliyle şirk küfür zülüm haramlar tam gaz kula kulluk ölçü olmuş,şirkin ilahları insanlığı zehirleyip duruyor.Ben mürşidi kamil,mehdi,ehli sünnet alimiyim demedim belki o gibi özellikleri birileri yakıştırdı  sadece araştırmacı yazarım dedim .Önce vahyin ilmi kuran ve sünneti sonra bu hususta gayretli ve doğruluğuna güvendiğim insanları örnek alırım,sonrada Aklımı kullanırım  ALLAH(cc)ın ömür boyu bana verdiği her nimeti hasedle karşılıyan ve beni her kötülüğün adresi belleyenlere parçalayıp yutana Din hırsızlığıyle hasedle iftirayla yalanla gıybetle sihirle büyü ile insi cinni şeytanlarla yoğurarak zehirleyenlere şeytanın emri ile nice güzelim insanıda yakanlara çakma ilahlara asla hakkımı helal etmiyorum.Herkes dürüst güzel Ahlaklı helal namuslu Adaletli vicdanlı merhametli sevgi dolu dürüstlüğünden şaşmayan bir kişiliğe talip olsaydı ve kuran ve sünneti ölçü alsaydı Dünya cennet olurdu.

 

 

Ben yalnızca sevdiklerimden korkarım demiş ne güzel ölçü sevdiklerimizi üzecek yanlış işlerden uzak duralım onları kaybetmeyelim sevgisiz kalmak acı bir şey. Kötü insanlardan tecrübe ve deneyim kazan onlar gibi olma, iyi insanları dost edin onlar gibi olmaya çalış imanlı vicdanlı Ahlaklı Adaletli merhametli ol sevgiyle empatiyle mutluluğu tadanlardan ol.Helal haram hesapetmeyen ve zülmeden küfür ve şirk ehli haramzade insan Allah cc ın onca nimetine teşekkür etmeyen ve nefsine zalimlere şeytana tapan insan en kötü insandır.Kötüleri dışla buğz et şerlerinden Allah cc a sığın . Ancak kin tutma kin tutmak tedavisi mümkün olmayan bir hastalıktır.Sözün yetmiyorsa bırak Allah cc konuşsun,gücün yetmiyorsa bırak Allah cc tan bulsun.Yüksek insanlar Adalet için ,alçak insanlar menfaatleri için çaba gösterirler.Konfiçyüz.Eşşeği dama çıkarma bırak otlasın nimet vereninin Allah cc olduğunu unutmasın şükretsin.Ey zavallı gafil haramlar şirk küfür zülüm insi cinni şeytanların çarşısında ibadetlerden uzak cahil müslüman cehenneme koşuyorsun tövbe et azaptan kurtulmak için gayretin olsun nefsine şeytana dünyaya uyma. İbadetimi yalnız senin için yapmak istiyorum Ya  Rabbi ruhumdaki fitnelerden insi cinni pisliklerden Din hırsızlarından gafletten günahlarımdan arındır hayatımızın artılarıyle buluştur rızanı kazanmamızı nasip et.

 

Bir bilgeye sormuşlar......

"Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?"

"Terzimi severim " diye cevap vermiş......

Soruyu soranlar şaşırmışlar:

"Aman üstat, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor?

O da nereden çıktı? Neden terzi?"

Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:

"Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır..... Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle görürler......

Bir bilgeye sormuşlar......

- Bir insanın zekasını nereden anlarsınız?

- Konuşmasından......

- Ya hiç konuşmazsa?

- O kadar akıllı insan yoktur ki!......

Bir bilgeye nasıl bu kadar doğru kararlar alabildiğini sormuşlar. "Deneyim" demiş. O deneyimi nasıl kazandın, diye sormuşlar..... "Hatalarımla" demiş......

Bir bilgeye sormuşlar.....

"Efendim canınız ne istiyor?" Bilge cevaplamış.

"Canım hiçbir şey istememeyi istiyor. Ve devam etmiş.. Bu ruh halinin adı gönül yorgunluğudur."

Bir bilgeye " Nasıl insan oluruz?" diye sormuşlar ya......

"Üç adım atlama" gibi bir cevap vermiş bilge kişi.....

"Önce sana kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gelir.....

İnsanlığa attığın ilk adım budur. Sana kötülük yapanlara iyilik yapabildiğin an ise ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın..... Nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan arasında bir fark hissetmeyecek hale geldiğin zaman insan olursun."Ancak sen kötüleri unut iyilerin,ALLAH(cc)ve Resulünün(asm) Kurani Hukukun muhabbetiyle yaşa .

Bilgeye sormuşlar dünya da en güzel şey ne diye?

"Sevmek" demiş."Peki sonra?" demişler."Sevilmek" demiş.....

"Peki neden sevmek, sevilmekten önce geliyor?" demişler.

O da demiş ki, "insan sevdiğine sevildiğinden daha çok emindir."......

Bilgeye Sormuşlar..... İnsan neden dilek diler?"

"İnsan gerçekleşmesi için diler, ama bilmez ki gerçekleştirmek için dilemek gerek."......

Bir bilgeye sormuşlar."En mutlu insan kimdir?"

" İşte, o dağdaki çobandır" demiş.

"Neden?" diye sormuşlar. "Çünkü demiş, insan bildikleriyle yaşar, onun bildikleri koyunları ve çevresiyle sınırlı kendisini mutsuz edecek veya kafasını karıştıracak fazla bir bilgiye sahip değil.".....

 

HZ.HATİCE’NİN İKİ KEFENE SARILMASI..

Hz.Hatice hastalığı şidetlenince ALLAH Resulü (s.a.v)’e dönerek;

-Ya Resulallah beni dinlemeni ve vasiyetimi yerine getirmeni istiyorum.

Birincisi; önce sana hakkıyla hizmet edemedim, beni affetmeni istiyorum yâ Resulallah.! dedi.

ALLAH Resulü (s.a.v);

-“Hayır, asla senden hiçbir kusur görmedim, sen yapman gerekenin en iyisini yaptın, hiç kimse yorulmamıştır senin yorulduğun kadar, sen ki bütün malını ALLAH’ın yolunda sarfettin.” dedi.

Hz.Hatice Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e, Fatıma (r.a)’yı işaret ederek, ikincisi sana diyeceğim şey şudur ki;

-“Sana o’nu vasiyet ediyorum, o benden sonra garip ve yetim kalacaktır. Hiçbir Kureyşli kadın ona eziyet etmesin, onun yüzünü kimse incitmesin, yüzüne kimse bağırmasın, kötü bir şey söylemesin.” dedi.

Üçüncüsü, ben kabirden korkuyorum, sana vahiy indiğinde giydiğin abayı, onunla beni kabre koymanı istiyorum. Bunun üzerine ALLAH Resulü (s.a.v) de abasını Hz.Hatice’ye getirir, ve bundan epey sevinç duyuyordu.

Hz.Hatice validemiz vefat edince ALLAH Resulü (s.a.v) bizzat onun cenazesinde bulunuyor, yıkanma ve hazırlanmasında kendisi eşlik ediyordu.

Kefenleneceği sırada, Cebrail (a.s) aniden iniyor;

-Ya Resulallah, ALLAH’ın sana selamı var, sana en güzel ikram ve dileklerde bulunuyor.

Ve sana diyor ki;

-Ya Muhammed ! Hatice’nin kefeni bizdendir, çünkü o bütün malını bizim yolumuzda harcamıştır.

Böylece Cebrail (a.s) bir kefenle gelerek, dedi ki;

-Ya Resulallah, işte Hatice’nin kefeni, bu kefen ALLAH Teala’nın cennetten kendisine hediye ettiği kefendir. Böylece Hz.Hatice,önce ALLAH Resul’ünün abası sarılıyor,sonra Cebrail’in getirdiği kefene sarılıyordu.

Böylece Hz. Hatice iki kefenle kefenlenmiş oluyordu.

Biri ALLAH Teala’nın gönderdiği kefen, diğeri de ALLAH Resulü (s.a.v)’in verdiği kefen.

Ya Rabbi! Bizi Hazreti Hatice ( radiyallahu anhuma) Annemizin Hatrına Affeyle.

 

Doktor:"Bir hafta gözlerine Su değirme" dedi..

Hasta:"Ama Ben Namaz kılıyorum, Abdestsiz Namaz olur mu?.."

Doktor: "Sen bilirsin... Sana göz lazımsa, ilacı budur!.."

Adam tereddüt etmedi, bir hafta boyunca aldı abdestini ve devam etti Namaz'ına...Günü gelince Doktor gözünün çok iyi olduğunu gördü..

Hasta da olanı biteni anlattı tabii...

Doktor: "Ben Halk'ın ilacını verdim,Sen Hak'kın ilacıyla şifa bulmuşsun... Senin değil de,Benin gözüm hastaymış meğer...."deyip iman etti.

Doktoru Hastaya getirenler de şöyle nida etti:

"Biz,Hastayı Hekime  değil, meğer Hekimi Hastaya getirmişiz.

 

Şeytan birgün Hz.İsa(asm)ın yanına gelip derki:Ey İsa(asm) madem Rabbine bu kadar güveniyorsun  at bakalım kendini şu uçurumdan Rabbin seni kurtaracakmı?Hz.İsa(asm) cevap verir:Ey iblis kul Rabbini imtihan etmez .

 

Tertemiz gıdalar yeyip dışkı çıkarmaktan başka özelliği olmayan ve bir damla su bir anlık havayı yaratacak bir özelliği olmayan yetmemiş onca zülme imza atmış zalimlerin ilahlaştırılması şirke,küfre zülme haramlara güzellikleri güzel değerleri masum mazlumu feda etmekten başka bir şey değildir yolculuk cehenneme.Tağut zihniyetin şirk,küfür ,zülüm ehli haramzadelerin ve nice güzelim insanı masum mazlumu güzellikleri onlara boğduran Din hırsızı Din yobazı zalimlerin Ahlaktan Adaletten Vicdandan ,merhametten nasibi olmayanların ,kafir ve zalimlerin muhabbetini marifet bilenlerin ALLAH(cc) hakkından gelsin

 

  Bursa'da yaşanmış bir olayı aktarıyoruz.

Bursa’nın en çok ekmek satan fırınlarından birinin sahibiyim.
Her gün satılan binlerce ekmek diyebilirim.
İçeri giren çok olur ekmek ister, genelde veririz bedava diye alır gider.
Üst kattayım, kameralara bakmaktayım.
Bir abla var, ilk defa karşılaşmaktayım.
Kapının önünde 10 dk. oldu, bir sağa bir sola dolanıp durdu.
Kuyumcu olsak hırsız sanki bizi soyacak.
Ama ne öyle bir hali var, ne de akılsız değil ya fırını soyacak kadar.
Baktım ki içeri gireceği yok. İndim aşağıya, geçtim tam karşısına ve ‘’ Abla bir şeye mi baktın’’ dedim.
Yok abi, rahatsız ettim sizi, hayırlı işler dedi ve yola doğru ilerledi.
Ama elini tutan minik kız çocuğu çekiştiriyor. Anne ne olur gitmeyelim diyor.
Seslendim ablaya, kardeşim bana bir baksana.
Duymamış gibi yaptı, ama ikinci de durdu ve dönüp baktı.
Dedim ki ablaya ‘’Ablacım. 5 dk. vaktin varsa buyurun içeriye.
Masamız da var, çaycı ablamız çay da koyar’’. Konuşmadı, çocuğunun yüzüne baktı başını salladı, dükkanıma adım attı.
Bak abla dedim.
Bizim bu dükkana çok ekmek almaya gelen olur, parasız alırlar.
Biliyorum bazen de beni kandırıyorlar.
Ama olsun diyorum, ben bunun bereketi ile binlerce satıyorum.
Ama dikkat ettim sen üç defa döndün kapıdan tam içeri girecekken.
Var mı ihtiyaç, ne olur varsa söyle yatmayasın sakın aç aç.
Çaylarda geldi o arada, işaret ettim ve istedim masaya simit ve poğçada.
Önce yiyin sonra konuşalım dedim. O çocuğun ve ablanın çiğnemeden, ağzındaki bitmeden tekrar ısırışlarına şahitlik ettim.
Aç kardeşim bunlar, böyle mi yer aç olmasalar. Abla bir nefes aldı, ikinciye gelen çaydan yudumladı. ‘’Abi, dün eşim eve bir kadın getirdi. Terk edin hemen burayı dedi.
Evden çıktığımda saat gece ikiye gelmekteydi. Önce bir otobüs durağında oturduk.
Sonra baktım ki başımıza bir hal gelecek, bir karton bulduk ve Emirsultan Mezarlığı’nda uyuduk.
Tamam da beş kuruş vermedi ki adam bana. Çıktık işte bir mont ve küçük bir çantayla. Acıktık tabii sabah olunca.Ama beş kuruş yok ki yanımda.
Bir akrabam var ama o da çok uzakta. 20-30 TL lazım ki gideyim yanına.
Telefonumu da vermedi, satacak besbelli. Arayamadım da kimseyi.
Acıkınca da, kızım da elimden tutup senin fırının önünde durunca, girmedim de içeriye istemeye utanınca.Ben bir şey istemiyorum abi sizden.
Bak nasıl gülüyor evladım, karnı doydu diye. Sevindirdin ikimizi de. ALLAHCC razı olsun, bu dükkanın hep müşteri ile dolsun.’’ Annem vefat etmişti geçen hafta.21 yıldır alt katımda oturuyordu .
Aklıma orası geldi bir an da. Hem boş, hem de eşyalı da.
Şimdi götürsem eve bu ablayı hanım ne der acaba?
Anlattım ablaya.Zaten çaresi de yok ki başka.
Sen bugün otur, sabah çocuğun ile gel hem karnını doyur hem de yardım et dedim bizim çaycı ablaya.
Öyle sevindi ki, ayağa kalktı elimi öpmek istedi. Eşimi aradım, o da çok sevindi.
Ben gelip onları araba ile alayım hemen dedi. Üç aydır abla iş saatinde yanımda, akşam alt katımızda.
Çok mutlular kızıyla. Kira almıyoruz, faturaları biz ödüyoruz, evladımız yok onun kızını evlat gibi seviyoruz.
Bugün baktım, bir kadına iki ekmek verdi. Parasını istemedi.
Sonra çantasından para alıp kasaya bırakıverdi. O da birine iyilik yapmak istemişti.
Sesimi çıkarmadım. Görmemiş gibi yaptım. Ellerimi açıp ALLAHCC ’a sonsuz şükrettim, bunca yıl sonra bana bir kardeş ve evlat yolladığı için teşekkür ettim.

 Gemi yüzmeye,balon uçmaya başladı herhalde nefsani şeytani olandan arındıkça

 

Günümüzde Tevhid maneviyat mahremiyet edep  Ahlak Adalet vicdan merhamet pozitif çalışma,Doğruluktan şaşmamak helal haram hesap etmek şirke,küfre,zülme,haramlara karşı insi cinni pisliklere karşı mümince duruş gibi  Kuran ve sünnetin temelini teşkil eden kavramlar esaret altında doğru Müslüman mahküm  egoların nefislerin kirli  Dini yaşanıyor Ahiretimiz mahvediliyor.ALLAH(cc) için sevip ALLAH(cc)için buğz etmekten ibaret islamiyetin esamesi yok ,her türlü haram kanunlarla korunuyor şirk,küfür,zülüm ehli haramzadeler hür olduğu kadar hiçbir doğru Müslüman hür değil zalim bir hegemonya uğruna her şey feda ediliyor haliyle Adaletsiz Ahlaksız vicdansız bir Dünya kurulmaya çalışılıyor .Bunu aslında kapitalist emperyalist Siyonist satanist komünist kafalar 100 yıldan fazla zamandır zaten yapıyor .Nerede kuranın tarif ettiği müminin duruşu heyhat gaye Ebedi saadeti kazanmakve Dünyada Adaleti sağlamakmı vahşi bir hegemonyamı. Evet kafirler kadar vahşi değiliz diyebilirsinizde bu sarhoşluğunuzu daha ne kadar İslam diye yutturacak kurani bir  iklimin katili olmayı en doğru en iyi Müslümanlık diye satacaksınız.Bugün sermayeniz sizi çare zanneden ve yılların ezilmişliğine  bir nefes gibi görenler sizin egonuzun Dinine her şeyini feda eden Dua eden emeğini ibadetini size layık görenle ALLAH(cc)ın huzuruna hangi yüzle çıkacaksınız çünkü sizin Dünyanızda şirk,küfür,zülüm,haramlar,iğrençlikler maddi manevi sahada Adaletsizlik Ahlaksızlık,vicdansızlık fuhşiyat haramlar Dünya hırsı  bütün ihtişamıyle katliamlarını sürdürüyor iyiler bölük pörçük olmuş birbirine boğduruluyor ilahi rızayı esas alan yok Akıncı atış yapıyor isabet etti diye kefereden farksız şakşaklar bir Elhamdülillah çok şükür yok bunlar iyi günler uykudayız İslamiyet asla bu değildir.Ancak asırlardır insanlığı zehirleyen cinni pislikler melun şeytan ve insan bozması yandaşları ve onların değirmenine su taşıyan din yobazları dünden razı.

 Nurculuk,tarikatçılık,Süleymancılık,kemalizim siyasi partiler medya internet tv belki Kuran sünnet penceresinden en doğru fiatını bulabilir yoksa boşlukmu dolduruyor,milleti boşluğamı doduruyor tartışılır. Beni belki nice kendini bilmezi zengin edeceğine masum mazlumu gör ya Rabbi.Zalimler için yaşasın cehennem diyen zihniyet 100 yıldır kul hakkı yiyor ve zülmediyor fitneye çalışıyor.ALLAH(cc)a kul Resulüne(asm) ümmet olan korunur ona buna kul olanın çekeceği var.ALLAH(cc)ın kurtarmayı murad ettiği her güzelim kuluna hakkım helal olsun .

 

Her ne kadar kadın ve erkek birbirini tamamlayan elmanın iki yarısı gibi görünsede nefisleri hergün azdıran çıplaklıkla haramlarla kadın erkek için erkek kadın için adeta ateşle barut misali bir hale gelmiş haliyle hayat sadece nefsani menfaat ve ölçüleriyle yaşanıyor Müslümanlık bu değildir böyle bir  yaşamla  kurtulunmaz.Açlıktan kıvranan hatta ölen bir ecdad vardı belki senelerce o açlık sayesinde nefisleri olgun haramdan uzak yaşadılar çünkü yıllardır nefsin en büyük ilacı orucu tuttular istemeselerde nefisler susturuldu o ecdadın genlerini taşıyan bugünün nesli haramların içinde yüze yüze canının istediğini yiye yiye belki zalimlere köleliği ALLAH(cc)a kulluktan üstün görecek kadar kula kul nefse kul olmuş şuursuz cehenneme koşan nefsani bir ömür sürerek çok azıttılar çokları lüks yaşam uğruna faize haramlara bulaşıyor nefisler satın alınmadıkça cehennemden kurtuluş çok zor eskiler kuru ekmeğe aylarca hasret kaldı şimdi bugünün Türkiyesinde günde beş milyon bazı günler bu rakam 12 milyona kadar çıkıyor ekmek çöpe gidiyor Dünyanın üçte biri açlıkla boğuşuyor  hergün 25 milyon insanda açlıktan ölüyor ve bizde insanız müslümanlığıda kimseye bırakmıyoruz Dünyanın üçte biride obez vahşi kapitalizim sadece varlıklı olanların nefsini azdırırken genel anlamda terör estiriyor her yönü cinayet.

 

 Ey nefsim önünde çeşit çeşit gıdalardan ibaret sofranda sabah kahvaltısını yaparken öğlenki yiyeceğinin hesabını yapıyorsun sen hiç empati nedir bilirmisin acaba komşunda aç kalan insan varmı Dünyanın kaçta kaçı senin kadar nimet içinde Dünyada hala hergün 25000 kişi cıvarında insan açlıktan ölüyor sende vicdan sahibisin öylemi bolluktan yemek beğenmiyorsun Hür bir ülkede yaşıyor doğru dürüst şükür ve ibadetinde yok  Rabbine üstelik haramlarlada kirleniyorsun nerede İslami şuur bu kadar kulluk seni cehennemden kurtarırmı uyan ey gafil azgınlara bakıp üç kuruşluk ibadetinle kendini selamette görme şuurlan doğru Müslüman ol  fedakar güzel Ahlaklı vicdanlı merhametli Adaletli iyilerin masum mazlumun derdini dert edinki Rabbinin indinde kıymetin olsun doğru kul olmak için gayretin olsun.Ey gafil yolcu nefsin senin has arkadaşın bir fiilini bir adımını sorguladığın yok ne derse eyvallah diyorsun emir komuta onun elinde günahların dağ olmuş hala zerre kaygın yok onun bunun ayıbıyle uğraşıyorsun uyan artık.  

 

Nefsani yaşadığım her dem in şerrinden,şeytani her pislikten şirkin ,küfrün zülmün,haramların tağuti coğrafyasından cümle masum mazlumu ,güzellikleri ailemide ehli imanı ehli namusuda ,benide arındır ey Adili mutlak ALLAH(cc)ım

 

Huzur arıyoruz huzur öncelikle masum mazlumun iyilerin ehli iman ehli namusun ailemin benim güzelliklerin ruhunu sarsın ALLAH(cc) ve Resulü(asm)ile kurani bir şuura erişelim inşallah rızana erelim ya Rabbi.  

 

Ya Rabbi pozitif yönümüze rağmen ne ben ne Tayip Erdoğan,ne m.kemal,ne sait nursiler ne şeyh takımı nede hiçbir münafık kafir tip liderlik yapmaya layık değil ruhumuzdaki fitnelerin hakkından gel bizleri sınırlaki masum mazlum için güzellikler için iyiler için zararsız olalım iyilere sen Hakim ol kurtar islah et.Kim cinni insi domuzları asırlardır kayırıp çare diye satıyor onlarında şerrinden kurtar ya Rab   ehliyetli şaibesiz ehli iman kullarını önümüzde üstümüzde eksik etme Kurani manada bir tasarrufu Hakim kıl bizede rızana uygun yaşamayı nasip et.

 

Müslüman Dini ve Dünyevi açıdan ne derecelere gelirse gelsin her zaman korku ve ümit arsında yaşamalı yerini garanti bilip şımarmamalı devamlı nefsini sorgulamalı tövbe istiğfarla dengeli güzel Ahlaklı helal namuslu vicdanlı bir hayat yaşamalı

Birkere her iyi fiilimin düştüğümde karşılığını görmedimki her kötü fiilimi sorguluyorsunuz önce beni yargılıyanlar Adaletli,Ahlaklı,Vicdanlı olsun benim zalimlere din hırsızlarına hased iftiracı yalancılara vercek hiçbir hesabım yok.

Firavuna sormuşlar niçin bu kadar azdın diye :Cevaben;Beni kimse yanlışlarımdan dolayı kınamadı demiş evet Cumhuriyet tarihinin fitne liderlerini zülüm ehlini hala sütten çıkmış ak kaşık diye satıp ilahi Hukuğuda çiğneyerek kul hakkı yiyerek putlaştıran kafalar çok masum mazlumun Dünyasınıda Ahiretinide yaktı hala yakıyor .Bu düzende her türlü haram kanunlarla korunduğu sürece nimetleri ALLAH(cc)tan değilde kuldan bildiğiniz sürece olumsuz giden hiçbirşey sorgulanmadığı sürece kula kulluk en güzel Din diye satıldığı sürece yanan her ışık yangın diye söndürüldüğü sürece Kurani ölçüler vahşice katledildiği sürece kulluğu bırakıp ilahlığa soyunanlar eksik olmadığı sürece hizipçilikle Müslümanlığı kimseye bırakmayanlar pöpüler Müslümanlar diye satıldığı sürece piyasanın pislikleri rahmetle anıldığı sürece masum mazlumun katliamını gerçekleştiren bu her türlü haramın kanunlarla korunduğu düzen alkışlandığı sürece daha çok zülümlere imza atılacak çok putlar dikilecek

 

 

Günümüzde kurd ile kuzu aynı pazarda bu ise en çok şeytanın işine yarıyor belki aynı evin içinde bile kurd ile kuzu barınıyor deccalizim bu işte nice iyiler güzellikler zalimlere kafirlere feda edildiği zalim bir zamanı yaşıyoruz bu pröblemin en sağlıklı çözümü ilahi Hukuğun Anayasa olmasıdır ve idarede hevasından haramlardan şirk,küfür ve zülümden arınmış Adaletli,Güzel Ahlaklı,Vicdanlı,Doğruluğundan şaşmayan Helal,Namuslu,Dengeli Cesur,Fedakar,İyilere merhametli ,Kötülere sed çeken ve Egosuyla değil Güzel Ahlaklı bir Şüra heyetiyle Hükmeden bir idare olması şarttır bugün bu olmadığı için her türlü fitne ve zülüm devamlı masum mazlum kan ağlıyor. 

Tayyip efendi senin Atatürkün,Sait nursinin,şarlatan şeyhlerin  boyasıyla boyananlar insi cinni şeytanların ekmeğine bal sürüyor masum mazlumu zehirliyor muhalefetteteki insi şeytanlar ise sadece insanlığı zehirlemekle meşgul sizinki münafıklık muhalefettekilerin işi hem münafıklık,hem kafirlik,hem hainlik,hem şeytanlık ve hala pirim yapıyorsunuz ve çare diye satılıyorsunuz 19 yıllık iktidarınızda Atatürklerle ,Sait nursilerle cinni insi pisliklerle aynı ruh olup nice ihanetlerede imzanızı attınız masum mazlumu zehirleyen fitne bir yapınız var sizin gibilerin ikliminde şekillenen bu ülke güleceği yok.Bu memlekette her türlü harama ve insanlık düşmanlarına sıcak baktığınız sürece ne Dünyada ne ahrette gülmeye hakkınız yok  çünkü hiçte Adaletli Ahlaki Vicdani bir tablo yok .Onun için egonuzla değil işlerinizi güzel Ahlaklı Vatanına kudsi değerlerine milli manevi değerlerine sevdalı KURANİ ŞUURDA BİR ŞÜRA İLE şekillendirmeniz belki bir derece fitnelerden uzak bir tabloyu hayata geçirebilir 19 yıldır her ne kadar pozitif yönünüzde olsa çok fitnelere imzanızı attınız.Ey dışkı çıkaran ilahlar arıyanlar Ey kula kulluktan başka nefsine egosuna kulluktan başka Dini olmayanlar ve şeytana pirim yapıp fitneleri hayata geçirenler uzak durun bizden biz doğru söz söyleyince kuduruyorsunuz.

Pisliğini zalim felsefe icraat ve yaşantısını İslam diye satan zalim bir Dünya kuruldu sorarsan her şey sütliman haramzade zalimler evliya.

 

 

Kişiye ilim olarak Allahtan korkması; Cahillik olarak da kendini beğenmesi yeter. Hadis-i Şerif (Beyhakî)

Kainatta en Adaletli,Ahlaklı,Vicdanlı kanun ALLAH(cc)ı rızasıdır bu rızaya haramların terkiyle güzel Ahlakla nefis terbiyesiyle Kuran ve sünneti yaşıyarak ulaşılır.

 

Musa asm birgün sürülere  zarar veren çakallar için ALLAH(cc)ım bunları islah eyle diye dua eder  ,sabah kalktığında çakalların ölmüş olduğunu görür. Ya Rabbi ben bunların  ölmesini değil islah olmasını istedim  deyince Cenabü Hak nida eder;Çakalların islahı ölümdür  ey Musa asm buyurur ,çünkü onların fıtratında çakallık var  ve masum olana zarar verir .Bizde diyoruzki ya Rabbi cümle çakalların hakkından gel her zalimin haddini bildir .Cümle masum mazlumu koru.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan senide bir Atatürk gibi bir İnönü gibi ümmetin kezzabı deccallığa aday insanlardan görmek istemiyoruz 13 şehirde büyük hapishaneler yaptırıyorsun birkaç yerde saraylar inşa ettiriyorsun müteahhitlerin yüzlerce trilyonluk borçlarını silerken ve nice trilyonlar harcayıp kiliseleri havraları onarırken hep derin uykuda idin nice domuz çiftlikleri açılırken içki fabrikalarının sayısı artarken İstanbul sözleşmesiyle 8 yıl nice yuvalar dağılırken eşcinsellerin evliliği bile vuku bulmuşken körpecik çocuklar tecavüze uğrayıp öldürülürken bir idareci lider olarak kendini Adaletli bir Müslüman olarakmı görüyon sana şu kadarını açıkça söyleyeyim nefsine dön kendini eğit masum mazlumdan aldığın dualarla belki iyi işlerede Muaffak oldun ancak nimetleri kendinden bilip firavunlaşma.Yerdeki ve gökteki hazineler ALLAH(cc)ındır şuuruyla Rabbül Alemin Adili Mutlakın rızasını ara Adalet deyince Adaletin kapısı Ömer(ra)ı Adaletin şehri Hz.Muhammed(asm)ı örnek Almalı Hevanızı terk etmedikçe Adaletli olamazsınız diyen Kurani ölçyü dinlemeli çok hayrım var diye havaya girmemeli hem kimin parasıyle yaptın ne kadar hakkın var evet Ömer(ra) halkın en fakirine ne vermişse kendiside ancak o kadar almış.Sonra bu deccalizim devrinde şirk,küfür ve zülümden haramlardan ALLAH(cc)a sığın bu gibi belalara karşı mücadeleyi karakter haline getirmeye çalış duyduğuma göre 30000 in üstünde hakkında hakaret davası varmış hepsini sineye çekebildiğinde  daha Adaletli olacaksın yezid gibi saltanatınla sarhoş olma böyle gidersen esed zaliminin hitlerlerin yoluna girersin egon ile değil güzel Ahlaklı Adaletli Vicdanlı Vatanına kudsi değerlerine sevdalı insanlardan oluşturulmuş bir şura heyetiyle çalış Dünya çok kirli masum mazlum yanıyor bencillik karakterin olmasın ne senden ne kendimden mükemmellik beklemiyorum ancak unutma Hz.Ali(ra) Devletin Dini Adalettir der bugüne dek sadece partinin ismi Adalet kalkınma partisi oldu şunuda unutma başarının sırrı nefsini mağlup etmektir insanın hele müslümanın kişiliğinde Akıl,Ruh ve kalp nefsin hevanın ve egonun hakimi olacakki o insan zülüm ehli olmasın,hakiki iman kalbine yazılsın,rızai ilahiye kavuşsun .Eğer hakiki imandan nasibin varsa söylediklerimi nazara alırsın sonra son 20 yılı aşkın süredir yazmış olduğum eserimide gönderiyorum kaldırabilirsen ne ala tavsiyem çiçek toplayan arı misali olman nefsine ağır gelen her hususun seni ziyadesiyle rahatsız edeceğini biliyorum.Ancak ben çevrendeki yağcı yalakalardan değilim senin fitne olman bu milletin felaketidir sırtında akrepler var diyen bu dostunu nazara alırsan inşallah Ahiretinde Dünyanda daha selametli olur ve öyle binlerce koruma ile değil yüce ALLAH(cc)ın korumasıyle yaşarsın nerdeyse 200000 civarına ulaşan memleketteki makam araçlarıki çoğu trilyonluk sınırlarsan insanımıza daha ziyade faydalı olursun israf faiz ekonomisi ile ve bugünkü Ahlaksız Adaletsiz Vicdansız tablo ile uçuruma belki cehenneme gidiyoruz uyan artık. Sonra Ahlaksızlığın tavan yaptığı sosyal Adaletin uçurum olduğu bir dönem senin dönemin önünde iki yol var ya kurani ölçülere elinden geldiğince teslim olur Rabbül Alemin Adili Mutlakın rızası için çalışıp kendini düzeltirsinki o zaman bu milletin gönlünde tahtını kurar ve inşallah cennet ehliyle kardeş olursun yada zalimlikten kurtulmaz fitne olup cehennemi tadanlardan olursun.Bu yazıyı cumhurbaşkanımıza gönderecektim sabah kalktığımda facebook ta gördümki cumhurbaşkanımız kilisede ayine katılmış günah çıkarıyor sonra dedimki bu gibi benzeri nice fiilleri var boşuna kafirin  ruh ikizi dememişim onun lokomotifliğinde bu millet cehenneme koşuyor fetoştan fazla bir farkı yok.Ninnilerin dininden kurtul Kurana gel ey müslüman

 

PROF.DR.NECMETTİN ERBAKAN'DAN TARİHE DAMGA VURMUŞ 16 SÖZ.

1-‘’Bizim yolumuz Peygamberlerin ve Sultan 2. Abdülhamidin yoludur.’’ (1970’te Nizam açılış konuşmasında)

2-‘’Ey Milli Görüşçüler sırada ki hedefiniz 2. Yalta toplantısı ve Kur an Nizamına dayanan yeni bir dünyayı kurmaktır. Zafer inananlarındır ve Zafer yakındır.’’

3-‘’ Namaz dinin direği Cihad ise zirvesidir. Biz siyaset değil Cihad yapıyoruz.’’

4-‘’Herkes duysun ki Allah nurunu tamamlayacaktır, İslam Birliği kurulacaktır’’

5-‘’ Bizim Davamızda kimse kendi için yaşamaz, herkes kardeşi için yaşar. Menfaati öldürmenin en kolay yolu budur.’’

6-‘’Hakk'ın tesisi için çalışmamakla Batıl’ın hakimiyeti için çalışmak arasında fark yoktur.’’

7-‘’Yanlışın en tehlikelisi, doğruya en yakın olan yanlıştır. Çünkü, doğruyla karıştırılması ve insanların daha kolay aldatılması ihtimali taşımaktadır.’’

8- Siyonizm öyle ustadır ki ‘’kim ben mi, Ben hiç Siyonizme hizmet eder miyim’’ şarkısını size söylete söylete kendine hizmet ettirir.

9-‘’ Irak'ta ölen bir tek çocuğun vebalini, yedi sülaleniz alnını secdeden kaldırmasa da ödeyemeyecektir.’’

10-‘’ Siyonizm zihniyetine taraftar olmak Cehenneme bilet almaktır.’’

11-‘’Domuz eti satacakmış. Hadi ordan Domuz uşağı sende.’’

12-''Milli Görüş cemaat değil,Ümmettir.''

13-''Milli Görüş Allaha Peygamberlerin iman ettiği gibi iman etmektir.''

14-''Siyaset bizi ilgilendirmiyor demek,Kur anın yarısı ve insanlığın sorunları bizi alakadar etmiyor demektir.''

15-''Batıl bir dava da Zirve olmaktansa,Hak davada Zerre olmayı tercih ederim.''

16-''Biz inandığımız hak davaya koşarak gideriz,koşarak gitmeye gücümüz yetmezse yürüyerek gideriz,yürüyerek de gücümüz yetmezse sürünerek gideriz.''

Muhterem Hocam Bizlere Hakk'la Batıl'ın ne olduğunu öğrettin Sana Minnet borçluyuz,Mekanın Cennet olsun.


Helalleşeceğim insanları sıraya koyacak olursam ilk sıraya kendimi koyardım çünkü en çok kendime haksızlık ettim.

 

 Ne nurcuyum,ne tarikatçıyım .ne Atatürkçüyüm ,ne Süleymancıyım ,ne ışıkçıyım ne şu veya bu hizbin insanıyım nede  şu veya bu partinin insanıyım ,nede cinni pislikler insi pislikler benim kardeşim Müslüman Türk vatandaşıyım ,benin cemaatim innemel müminune ihvetün cemaati yalnız inanan iman eden hakkı yaşamaya çalışanlar hakkı söyleyenler kardeştir ben Vatan haini İslam düşmanı değilim ancak saydıklarım o gibileri bağrında besliyor ve o gibi misyonlar kendi kirliliklerini temizlemek yerine onların kurana ters fikir ve ibadetlerinden ve kalbe inmemiş imanlarından bahsedenleri deccal diye fişliyor  deccal onların kitabında ALLAH(cc)a din dayatmış her biri ALLAH(cc)ı parsellemiş onun ALLAH(cc)ı bunun ALLAH(cc)ı davasında ey gafiller doğru İslam gerçek mümin yetiştirir yoksa kafirin ruh ikizi kuklalar ,taşıyamadığı onca pisliği bağrında besleyen kafirin ruh ikizi münafıklar kezzaplar yetiştirmez. Doğru mümin ALLAH(cc)ı bü,tün esma ve tecelliyatıyle kabul eder ve her güzel istidadı kadre şi bilir yalnız kendi hizbiyle şarhoş olmaz.Ne zaman  kuran ve sünnetin müslümanı mümin kullar olursunuz o zaman inanıyorsanız üstünsünüz ayetinin muhatabı şereflilerden olursunuz bugün o hiziplerin dersleriyle kafir ve zalimlerin ruh ikizisiniz,uyanın artık insanlardan günah keçisi müşahhas şeytanlar deccallar yetiştirmeyi en doğru İslam bellemeyin siz kurani mananın hakkını vermenin gayretinde olun herkes layık olduğu fiatı bulur.1000 yılı aşkın zamandır kurani           manayı öldürmek kula kulluk ,insanlardan ve cinlerden dışkı çıkaran ilahlar yetiştirmek  en doğru din diye satılıyor ibadetler ALLAH(cc)için yapılmıyor güzel istidadları öldürmenin yarışı var layığınızı bulun masum mazlumun güzelliklerin ve doğru mümin Müslümanların katilleri işiniz insi cinni şeytanlara rant en mahrem Dünyalara tecavüz çekilin ALLAH(cc)ile aramızdan öyle din hırsızlığıyla evliya olunmaz haddinizi bilin masum mazlumu ALLAH(cc)korusun inşallah.

 

 

 

İnsanın en büyük bedbahtlığı,

Hâlıkını bırakıp kendisi gibi olan fanilere ve nefsani arzuların

kul olmasıdır..

Nitekim

Ayet-i kerimede:

"Heva ve heveslerini kendisine

ilah edinen kimseleri gördünmü

( Rasûlüm!) ona Sen mi vekil olacaksın?( el-Furkan,43) buyrulmaktadır.

Ola ki kendini bir karanlığa

kıstırılmış gibi hissedersen

EY FETTÂH, sabahımı yakîn kıl de

Ola ki gönlün daralırsa EY VÂSİ,

göğsümü genişlet de

Ola ki hatırladığın kötü olaylar

kalbini kırarsa EY LÂTİF,

Unuttur de

Ola ki unuttuklarından üzüntü duyarsan

EY HÂBİR,Hatırlat" de

Ya İlahi Rabb-ül Alemin.

Ancak sana yönelmek kuluna haktır,

Kıblenden saptırma bizi.

Sana edilen dualar kuluna haktır,

Mahrum bırakma bizi.

Senden dilemek kuluna haktır,

Sahipsiz birakma bizi.

Ya Râb,

Hak ettiğimizle değil,

Lütfunla ağırla bizi.

"Kul, Seher vakti gıdasını aldığı

vakit, Gündüzleri Allah'tan

uzaklaştıracak herşeyden

korunur. "

Ya Rabbi!

Her doğan günün nuruyla

Yüreğimizi aydınlat.

Her duyduğuğumuz ezanın sesiyle imanımızı çoğalt..

Her yeni doğan günle

Hanelerimize dolsun bereket.

Her esen sabah seheriyle

Ruhlarımıza ferahlık ver..

"Besmelenin muhabbetini..

Elhamdülillah'ın bereketini.

Lâ ilahe illallah'ın vahdetini..

Ömrümüzden

Eksik etme Allah'ım..!"

Esselamü Aleyküm

Hayırlı sabahlar

HAYIRLI CUMALAR

En doğrusu çokça ibadet edenler değil güzel Ahlaklı helal,namuslu,vicdanlı,dürüst doğru müminlerdir

Timurtaş hoca gibi şereflileri tenkid edebilen Müslüman,o her ortamda islamı yaşamış  sen kendine bak kurani ölçülerin neresindesin

 

Önce namazlarımızı düzeltelim  çünkü iyi kılınmış helal bir insanın namazı silemiyeceği bir günah,islah edemiyeceği bir kalp  ,alıkoyamıyacağı bir kötülük,değiştirmiyeceği bir kötü Ahlak,huzura kavuşturamıyacağı bir gönül yoktur .Çünkü namaz irade terbiyesinin en etkili yoludur.Ancak bu sayılanlar haramla beslenene hiçbir fayda vermez.

 

ADALET DEDİĞİN BÖYLE İŞLER..

Kanada’da ihtiyar bir adam ekmek çalmaktan tutuklanıp mahkemeye sevk edildi.

Yaşlı adam suçunu kabul edip itiraf etti.

Ve yaptığı hatayı şöyle açıkladı:

"Çok acıkmıştım neredeyse açlıktan ölecektim."

Hakim şöyle hükmetti:

"Sen hırsızlık yaptığını biliyorsun ve ben senin on dolar tazminat ödemene hükmediyorum.

Bu parayı ödeyemeyeceğini bildiğim için senin yerine ben ödeyeceğim. "

Duruşma salonunda herkes susmuştu, hakim cebinden on dolar çıkardı ve ihtiyar adamın tazminatı olarak hazineye götürülmesini istedi.

Ardından ayağa kalktı ve salondakilere hitaben: "Hepiniz suçlusunuz ve her biriniz on dolar ceza ödemelisiniz zira sizler öyle bir şehirde yaşıyorsunuz ki ihtiyar bir adam açlıktan hırsızlık yapmak zorunda kalıyor.

Duruşma salonunda 480 dolar toplandı ve toplanan parayı hakim ihtiyar adama verdi.

Ve sözlerine şunu ekledi.

Eğer medeni insanların yaşadığı bir şehirde fakir görürseniz bilinki o şehrin  yöneticileri halkın malını çalıyorlar.

Türkiyenin Tayyibi ve çevresinde hakkı olmayanı hortumlayanlar milyonların hakkını yiyor zehir zıkkım olsun hala sütten çıkmış ak kaşık.Hala Müslüman kesimin zerresini sorgulamadığı ve adeta taptığı yezid misali bir saltanatın onlara göre kusursuz insanı.Kul hakkı affedilmeyecek suçların başında gelir belki bu Dünyada gülerde vicdansızlığıyla cehennemide tadar öyle kolay değil ALLAH(cc)a kulluk 

Dedikoduculara,tembellere,kibirlilere cemalullah yasak sen bunun neresindesin Müslüman eğer fitne olmayı sürdürüyorsan kimsin.imanla küfrün dans ettiği bir kişiliksen zülüm ehliysen sen kimsin .    

Ey hizipler hizbinize çok güvendiniz uğruna nica yangınlar yaktınız Ebedi olan Kuran ve sünnettir sizde değil,putlaştırdığınız şahıslarda değil.  

 

Tayyip Erdoğan Atatürk Sait Nursi Şarlatan Şeyhler münafık karakterler gibiler hakkında dua edilecek insanlar değil ,insi cinni şeytanların işine yarıyor Aklıllı Adaletli Vicdanlı olun yoksa cinayetlerinin altında kalırsınız Öyleler hakkında doğru iş sadece Hasbünallahü Venimel Vekil Duasıdır. Belki her zaman şirk,küfür ve zülümden ,haramlardan,insi cinni şeytanlardan  ALLAH(cc)a sığınmalı,kendimiz o çerçeveye düşüyorsak iman tazelemeli  çokça tövbe istiğfara sarılmalı iyilere duacı olmalıyız.

 

Ya Rabbi canlı cansız her şey seni anarken biz Müslüman olduğunu söyleyenler kulluğun neresindeyiz ne kadar müslümanız uyandır ya Rabbi.  Masum mazlumun kabusu yapma bizi onca günahımıza rağmen haklıda olsak değer verdiğin kullarının üstünde gezdirme bizi sen sınırla,şirkten  tağuttan,küfürden,zülümden şeytani karakterlerden arındır.Adaletli şuurlu Kuran ve sünnetin Hakkını vermeye çalışanları önümüzde yürüt şeytani karakterlerin hakkından gel helal namuslu güzel Ahlaklı kullarını koru.   Masum mazlumu gör zalimleri iyilere kambur yapma, hadlerini bildir.      Kafir ve zalimlerin muhabbetiyle yaşıyan gafilleride islah et uyandır iyiler için zararsız kıl,karını zararını görecek Akıl nasip et,fitne yapma. Şüphesiz    ALLAH(cc)ın Adaleti en güzel en kusursuz Adalet.Deccalizme bilerek  çalışan münafık ve kafirlerin haramzade şirk,küfür ve zülüm ehlinin hakkından gel Ey Adili Mutlak Biz yıllardır hakkımızı kendimiz aradık bize zülmedenlere yenik düştük gerçek zalimlerin zülümlerini başlarına çal.

 

 

 

Namaz dinin direği güzel birşeyde bu dinin temeli güzel Ahlaktır çocuklarımıza helali haramı doğruyu yanlışı iyiyi kötüyü öğretmeli hayatımızda tatbik etmeli.Bu zamanda kaderimizi sadece ALLAH cc yazmış olsaydı çoğumuz harfiyen teslim olurduk kaderimizi sadece kendimiz yazsaydık kendim ettim kendim buldum derdik kaderimizi hayatımıza sokulan herkes yazdı sadece sağlıklı ruhlar güçlü iradeler kazandı,zayıflar yandı.Bülent Balmumcu:Hiç bir şey kaybetmiş değilsin. Sebep olanlar ötede hesap verecekler. Allah sağlığını korusun. İçinde bulunduğun zor durumdan kurtulmak nasip olsun. Allah'a sığın.Azgın nefsimizde işlediğimiz her günahta sebep.Cehennemliksen nasıl rahat uyuyabiliyorsun belki herşey bitmiş değil çokça tövbe et kimseyle uğraşmaDin adına sahneye çıkanların öyle külli cinayetleri varki siyasilerin öyle şerli nefis ve ruhları varki sözde Müslüman bu ülkede şirk küfür zülüm haramlar hayat tarzı masum mazlum güzellikler yanıyor Dünyada elbette yahudi hiristiyan budist hindu komünist faşist satanist insi cinni şeytanlar istediği zülmü rahatça yapıyor.Hakkımızdaki en Adaletli en güzel kaderi ALLAH cc yazıyor narıda hoş nuruda hoş diyebilen kazanıyor öyle bol keseden atmaklada olmuyor.Egoların yarışı insanlık olamaz dinimiz olamaz belki Ahlaklı vicdanlı Adaletli helal namuslu dürüst dengeli iyileri iş başına getirmeli halk olarakta cemaat olarakta siyasiler olarakta medya olarakta sözde müslümanlar olarakta çoğumuz şerliyiz iyileri masum mazlumu güzellikleri kurtar ALLAH cc ım .Bir kitap yazdık diye cümle alem düşman oldu bizde cümle aleme bela olduk iyileri güzellikleri masum mazlumu ALLAH cc korusun inşallah.Nurcuk gibi başı kıçı belli olmayan ve nice insi cinni pisliği besleyen bir yol çare olamaz.Tek yol kuran ve sünnetin ölçüleri ile yaşamaktır.Kemalizimde çare değil putçuluktur tarikatlerde çare değil dengeli istikrarlı kul olacaksın ruhbanlığı çare bilmeyeceksin.Asrın insanlarının çoğu cinni pisliklerinde desteğiyle.Ben yazdıklarımla bir uyarıcıyım çare ben değilim,çare yüce ALLAH cc ın Resulünün asm rızasıdır o ise kuran ve sünneti yaşamakla kazanılır.şucu bucu falanca filancaya değil ALLAH cc a koşacaksın helal namuslu güzel Ahlaklı kuran ve sünnetin dersleriyle iyilere dost olarak kendinde iyi olmanın gayretinde.Başta Kuran ve sünnet olmak üzere Adaletli Ahlaki Vicdani ,Doğru kitapları okumakla hiçbir zalim doğru adam olmaz belki gerçek fiatını bulur.ALLAH(cc)ım razı olduğunla sınırla bizi haddini aşıp zülmeden kul hakkı yiyen ve verilemeyecek hesaplarla huzuruna gelen kul  olmaktan koru.Halil Dudak ne derece haklıysa o kadar yol ver Adili Mutlak Erhamürrahimin ,Hak sahibi masum mazlumu güzelim kullarını şerrimizdende her şerlidende koru.İnsi cinni şeytanların hukuku batsın.

 

Egzersiz neleri azaltır:Kilonuzu,Trigliseridinizi,İnsülin seviyenizi,Kan Şekerinizi,Stres ve depresyon düzeyinizi,Kan basıncınızı,Kalp krizi riskinizi,Felç geçirme ihtimalinizi,Kanser olasılığınızı,Bunama tehlikenizi.

Ya Rabbi hiçbir güzelim kulunu insi cinni şeytanlara yar etme sahip çık.

Ben şerliliğine hükmettiğim alakadar olduğum tiplerle ilgilenmiyorum sadece haklarında ve kendi hakkımda HasbünallahüVenimelVekil diyorum

Cennette 12400 eş hikayesi bir hadis olmaktan ziyade külli bir cinayet olması ihtimali kuvvetli uydurma bir söz olma özelliği daha fazla nefisleri azdıran ve güzel Ahlak islamı çirkin gösteren bir söz.

 

Doğru kul ALLAH(cc)a koşmakla ilahlaşmaz ilahileşir münafık kafir müşrik nefsine uydukça tağutlaşır şirkin ilahlığına soyunur.

 

Bozuk felsefeleri İslam diye satanlar zalim tasarruflarla insanlığı yakanlar size her iki cihanda gülmek haramdır her saniye kul hakkı yiyor Hukukullahı çiğniyor ve zülmediyorsunuz.Deccalizmin kurbanlarını temsilcisi diye yazana hakkımı helal etmiyorum.

 

Yazdığım yaptığım herşey bir yana Adalet için yalnız ALLAH cc ın Resulünün asm rızasını istiyorum.Herkes için Adaletli olmayı nasip etsin inşallah.Ceza kesmek bizim haddimize düşmez ALLAH cc a havale ederiz.İyilerede zararsız kılsın ALLAH cc inşallah .Zalimlere kafirlere haramzadelere münafıklara müşriklere şeytanlara şirke küfre zülme iğrençliğe haramlara masum mazlumu güzellikleri boğdurma ya Rabbi.Ben milletin tepesinde duramam ya Rabbi benimde haddimi bildir.Benim ebedi cehennemlik olduğumu şeytan söylüyor. Benim gerçek fiatım ALLAH cc ın Resulünün asm rızası Levhi mahfuzdaki fiyatımdır.Bir insanın tövbesi hayırda ısrarlı olması ancak şeytanları kudurtur.Hala dışkı çıkaranlar ayar veriyor bize hala Adaletli bir hava yok demekki bizde olgunlaşamadık hevam ile değil iyi bir insan sıfatıyla Müslüman Mümin kişiliğiyle otokontrölümü seninle paylaşan ve sevdiklerine değer verdiklerine zararsız kullarından olayım affet Ninnilerle Dünyada imtihanı zehirleyenlerdende Ahiretimizi idam edenlerdende arındır sen yandın Dünyada Ahirettede yanmazsın inşallah.Din oyuncak değil hakkını veren güzel Ahlaklı vicdanlı Adaletli helal namuslu dürüst dengeli müminlerden olursan Rahmet vesilesisin Kuran ve sünnetin hakkını vermedikçe hele harama şirke küfre zülme kapı açtıkça,kötü Ahlaklı tiplerden uzak kalmadığın sürece fitnesin iyilerede zülmedersin.

Hayatımın hiçbir artısını bana layık görmeyen bir şeytan var hayatımda birde o şeytanın avukatları ve bana layık gördükleri nefis ve ruh kavramı ve neticesi nic e zülmane mahkümiyet bana bu kaderi layık görenlere zerre hakkımı helal etmiyorum.İyi biliyorumki onlar insanlığı kendine kul yapan dışkı çıkaran sahte ilahlar Mahşeri zindan olsun masum mazlumu bilerek yakanların.İşi gücü din hırsızlığı olan münafıkların kafirlerin müşriklerin ve gerçek şeytanların

İyilerin Hakkı bir ağaç gibi tek başına ve Hür bir orman gibi kardeşçesine ebedileşmek,imanıyla güzel Ahlakıyle.

 

Her gerçek zalimin ,kafirin ruhu kafir münafığın Yahudi kafalı pisliğin ciğerini sök gitsin esfeli safiline,ya Kahhar.

Celladına aşık olmuşsa bir millet  ister ezan dinlet ister çan dinlet  ,itiraz etmiyorsa sürü gibi illet  müstehaktır ona her türlü zillet. Ömer Hayam

 

Sabırlı ol  ve iyi olmaktan vazgeçme  çünkü iyiler birgün kazanacak beni kötülerden yapmak için hayat boyu kıçını yırtan iblis şeytana ve onun emriyle gezen bilerek zülmeden zalimlere lanetler olsun.

 

Gördümki artık siyasi parti mitingleri en şerli kalabalıklardır her ne kadar içlerinde iyilerde olsa.

Başarılı biri olmaya değil değerli biri olmaya çalışın.Başarı egoya yakındır sevgi ise değere yakındır.Albert Einstein.  İyilerin egosu başarısı  Adaletli Ahlaki Vicdani sonuçlar doğurur,kötülerin egosu başarısı zülüm ve fitne

Vallahi ne kulluğun anlamı var nede imtihanın çünkü Ahlaki Adaletli ve Vicdani birşey yok herkes kendi iç Dünyasına dönsün kapısını temizlesin ve kula kulluktan,nefse kulluktan kurtulup yalnız ALLAH cc a kul olmanın mücadelesini versin çünkü şirkin ilahları yönetiyor alemi.Ben çare değilim çare ALLAH cc ta Resulünün asm sünnetinde Kuranda ben sadece görebildiğim doğruyu yanlışı yazdım kurandan aldığım derslerle insanların uyanışına bir damla su olabilmişse eserim Elhamdülillah .Hayatıma zehir katan kimsenin özürünü kabul etmiyorum herkesin hesabı ALLAH cc ile ben sadece kendim olmak istedim din ve ruh kasapları her saniye menfi kader yazıyor haliyle fitne ve zülüm devamlı sorgulayan yok.insanlar fikirlerinden ve arkadaşlıklarından mesul herşeyden önce ,yoksa ruhun yapısını menfi etkileyen çok sebep var günümüz Dünyasında.Ey Türkiyenin güzel Ahlaklı vicdanlı dürüst Adaletli olmak isteyen helaline namusuna düşkün güzel insanları maneviyatta ruhlarımızın güzelliklerine zülmeden tasarruflar var bu musibetlere fitneye hastalıklara açık halden korunmak için haramdan uzak farz ibadeti yapan kullar olun kötü ruhlardan kötü enerjiden kurtulmak için internetten rukye ayetlerini dinleyin.Cinler ve kullandıkları tipler din yobazları beton kemaller sait nursiler şarlatan şeyhler insi cinni şeytanlar bendede çok tahribat yaptılar boyutunu ALLAH cc bilir


Mücadele şirke,küfre,zülme,haramlara nefse deccalizime satanizme insi cinni şeytanlara,siyonizme,emperyalizme  karşı tükensemde mücadele.

HALİL DUDAK: Tövbe et ,ibadet et, dua et,şükret,hamdet,kanaat et,yardım et ikram et,merhamet et,tefekkür et,tebessüm et,teşekkür et,sabret,sebat et,haya et,kul hakkına riayet et ilahi Hukuku çiğneme az ye az uyu az konuş,sadaka ver hediye ver selam ver,zekatını ver,musafaha et,cömert ol,fedakar ol,Adil ol,güzel Ahlaklı ol ,vicdan sahibi ol,iyileri güzellikleri güzel değerleri ve bütün güzelliklerin menşei kuran ve sünneti ALLAH(cc) ve Resulünü(asm) her şeyden ve herkesten ziyade sevki hakiki iman sahibi mümin kullardan ol.Çıkar hayatından küfrü zülmü
şirki,her türlü haramı insi cinni şeytanları kötü  Ahlakı.
 Doğru hadis sadece Kurana uygun sözlerdir ancak Yaşar NuriÖztürk ün de tespitine göre 1.5 milyonun üstünde hadisle alakası olmayan söz hadis diye zikredilmişki bu iftira sözlerin bir kısmı muteber hadis kitaplarındada zikredilmiş üstte Mustafa islamoğlu uydurulan din derken bu iftira sözleri yani İslam diye satılan hurafeleri bahsediyorki tarih sahnesindeki din adına işlenmiş her cinayetinde kaynağı menşei ise cinni şeytanlar ve kullandıkları din yobazları sen doğru İslami öğrenmek istiyorsan bugün bu hususta en titiz çalışma yine Türkiye Diyanet kaynaklarıdır ancak o çerçevedede mevcut hükümetlere devlete yağ çeken yalakalar eksik olmamış haddi aşmış kurani ölçüleri Ahlaki ve Vicdani Adaletli helal namuslu doğru İslami ölçüleri çiğneyerek fetvalar vermiş belki doğru Müslüman Mümin kullarıda islamıda rencide etmiştir Diyanet baskısı Kurani Kerim tefsiri Atatürkünde isteği üzerine yazılmış Elmalı Hamdi Yazırın Kuran Tefsiri Mahmut Toptaşın Şifa tefsiri Tuncer Namlı hocanın meali Pakistanlı Mevdudinin tefsiri Mısırda Şehid edilmiş Seyyit Kutubun tefsiri ve çok tefsircilerin kaynak aldığı Fahreddin razi tefsiri ve Kurana sadık kalınarak yazılmış tesirler günümüzde Mümin vasfına ulaşmış doğru müslümanların itibar ettikleri tefsirlerdir.Ancak din adına günümüzde bir sürü bozuk bilgilerle Ahlaksızlık Adaletsizlik Vicdansızlık içeren eserlerde yazılmış en azından Veda hutbesinde sevgili Peygamberimizin şu mesajına dikkat etmeli size iki emanet bırakıyorum onlara sımsıkı sarılırsanız sarılırsanız sapıtmazsınız onlar ALLAH cc ın kitabı kuran ve benim sünnetimdir der birde Ömer Nasuhi Bilmenin ilmihal kitabı cumhuriyet tarihinde yazılmış en muteber ilmihaldir islamda farz,vacip,sünnet,helal  haram,nedir sağlıklı açıklar bugün din adına sahneye çıkıp terör estirenden tut dini çerçevedeki Ahlaksız vicdansız olaylardan tut dini her fitne videoda bahsedilen iftira hadislerin bozuk felsefe ve ibadetlerin başta cinni pisliklerin sonra haramzade din yobazlarının ürünüdür
 Nese kaptan: Teşekkür ederim habib güzel anlatmışsin
 HALİL DUDAK: Kuranda Şeytan sizi ateşli azaba çağırıyor siz ALLAH cc a koşun der işte günümüzün fitne ortamında hakikati Kurandan öğrenecek ve yaşayacaksın rüyalarada itibar etmeyeceksin çünkü şeytan Peygamberimiz asm hariç herkesin kılığına girebiliyor en güvendiğin insanı bile rüyanda görsen iyide görsen kötüde görsen aldırma sen ALLAH cc ın kitabına sarıl tövbe et her güzel nimetin tek yaratıcısı güneşe galaksilere söz dinleten bir ALLAH cc ı düşün güzel Ahlaklı vicdanlı Adaletli helal namuslu merhametli dürüst insanlarla dost ol insi cinni şeytanlardan ALLAH cc a sığın iyileri sev Ey öz nefisleri aleyhine kendilerine zülmeden kullarım ALLAH cc  ın Rahmetinden umudunuzu kesmeyin o dilerse bütün günahlarınızı bağışlar o öyle Gafur ve Rahim olan bir Rabdır ümitsiz olma Amentü billahi vemelai ketihi ve kütübihi ve Resülihi ve yevmil ahiri vebil kaderi hayrihi ve şerrihi minellahi teala ve basu bedel mevti hakkın eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü veresülühü de imanını tazele ve Rabbül Alemin ALLAH cc a aç ellerini dua et ya Rabbi hakkımızda hayırlı kapılar aç vereceğin hidayetinle bizi rızana kavuştur iyilere dost eyle kötülerden Cehenneme düşmekten koru deyin .Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var der her güzel nimetin tek yaratıcısı merhameti iyiler için sonsuz ALLAH cc a sen bir adım atki o da yolunu açsın.
Adam din adına dergi çıkarmış namaz kılan kafirler diye bir yazı yazmış ey vicdansız din senin tekel malınmı bir insan namaz kılabiliyorsa hakkında hayır dile şeytanlık yapıp zehirleme.Belki namaz kılan kafirler kafir ve zalimlerin muhabbetinden vazgeçmeyen kötü Ahlaklı vicdansız Adaletsiz bencilliğini zalimliğini sürdürenler için yoksa insanın kalbini bilemezsin. Takınılacah en doğru tavır Hasbünallahü Venimel Vekil demektir.

Melun şeytanların en nefret ettiği insanlar hak yolda mücadele edenlerdir öyleleri en ziyade din yobazlarına boğdurur.Güçlü ego büyük günahlara batmış insanların olduğu sürece bozuk fikirler bozuk felsefeler üretenlerin olduğu sürece,Dünyada Ahirette cehenneme dönecek güçlü ego iyilerde olmalı.Belki kuran ve sünnetin ziyadesiyle hakkını vermeye muvaffak olanların hakkı.Kendi kılavuzluğun kişiliğin negatif enerji üretiyorsa tövbe et hayatına artı katacak iyi insanlarla dost ol üstünde Rahmeti ilahi vesilesi bir huzur olduğunda iyilere dua et haddini bil iyileri çiğneyerek ön saflarda yer alma ALLAH cc ın Resulünün asm kurani mananın hukukunu çiğnemektende zülmetmektende ALLAH cc a sığın.Hasbünallahü Venimel Vekil de sabret zamanı gelmeden çiçek açmaz.Bir kimsenin ikliminde kötü şeyler oluyorsa başta insi cinni şeytanların sonra bozuk felsefelerin haramların ve dine sokulmuş hurafelerin küfür zülüm ve şirkin kötü Ahlakın Adaletsizliğin Vicdansızlığın ürunüdür.Adam din adına dergi çıkarmış namaz kılan kafirler diye bir yazı yazmış ey vicdansız din senin tekel malınmı bir insan namaz kılabiliyorsa hakkında hayır dile şeytanlık yapıp zehirleme.Belki namaz kılan kafirler kafir ve zalimlerin muhabbetinden vazgeçmeyen kötü Ahlaklı vicdansız Adaletsiz bencilliğini zalimliğini sürdürenler için yoksa insanın kalbini bilemezsin. Takınılacak en doğru tavır Hasbünallahü Venimel Vekil demektir.Hayatımın artılarını çalıpta sırf günahlarıma kuvvet verenler ve beni insi cinni şeytanlarla yoğuranlar fitne yapmak için kıçını yırtanlar asla Adaletli olamaz.Bu durum karşısında sabredemiyorsam ALLAH cc a koşup hakkımı aramak yerine küfür  zülüm hakaret içeren tavırlar sergiliyorsam bende Adaletli olamam. En güzel keramet güzel Ahlaklı Adaletli Vicdanlı dosdoğru insan olabilmektir.

 

Benim maruz kaldığım fitneleri benden bilipte buğzeden iyilerin bir suçu yok iyileri  ALLAH(cc) her fitneden her şeytani pislikten arındırsın inşallah.

Zerre günahımı bir masum mazluma sarma bir masum mazlumun hakkını bana yedirme ya Rabbi.Piyasadaki din her fitneye yatkın zülüm,küfür,şirk ve haramların nice fitnelerin  bugünkü İslam anlayışıyle hakkından gelinmez . ilaç azgın nefislerin satın alınması aynen Mekkede 2 yıla yakın zaman sahabenin(ra) açlıkla imtihanını yaşasak yinede adam olmayız azmışız. Başta cinlerin dersiyle dinci yobazların öğretisiyle bozuk felsefe ve hurafeleri dinimiz zannettik kula kulluğu nefse kulluğu şuursuz kapitalist Müslümanlığı laikliği nice haramı Müslümanlık zannettik envai çeşit fitne ve zülüm hayatımızın vazgeçilmez parçası oldu nefsimizin zalim ve kafirlerle din yobazlarıyle melun şeytanla nikahını kıydık çoğumuz kendimizi evliya zannettik ey bugünün zülümatlı Dünyasında rahat yaşıyan Müslüman unutma Dünya kafirin cenneti müminin zindanıdır.H.Şerif Kafirin hayat tarzı ile Müslümanlık olmaz böyle bir Müslümanlık seni azabı cehennemden kurtarmaz mümin olmak bu değil bu sadece mirasyedi yaşamaktır kul hakkı yemektir.Şeytan sana vesfese vermiyorsa bütün gafil belki haram yaşantına rağmen bilki ruhunda güzellik namına bir şey kalmamış çünkü boş eve hırsız girmez der Hz.Ali(ra) uyan cehennem var. Bırak büsbütün Dünya ile sarhoş olup gaflette dalalette ısrar edenleri öyle çok okumaklada kurtulamazsın nefisler satın alınmadıkça ALLAH(cc)ile arandaki küfür,zülüm şirk,ve haram içeren her şeyden insi cinni pisliklerden şeytanlardan nefis ve ruhunu arındırmadıkça ve bütün nefsani kirlilik ve muhabbetlerden nefsinin dininden arınıp ALLAH(cc)ın dinine kuran ve sünnetin hakikatlerine teslim olmadıkça bugünkü Dünyadaki devamlı fitne ve zülmün sende ortağısın çünkü devamlı kul hakkı yeniyor ALLAH(cc)ın Resulünün(asm) Kurani mananın Hukuku hoyratça kirleniyor herkes iç Dünyasında öncelikle kendi kapısını temizlemeli güzel Ahlakı helal namuslu yaşam dosdoğru vicdanlı bir kişiliği şahsında bina etmeli müslümanız derken O Dinin kitabı ne diyor biz o ölçülerin neresindeyiz bugün biz bollukla imtihan olunurken Dünyanın masum mazlumu ne halde böylesi gafil bir hayat yaşamakla kurtuluş hayal ölmeden uyan tövbe et hergün nefsini sorgula o nefsi bütün kötü özelliklerden arındır rahat ölki kurtul .

 

İnsan ne zaman ölür bilirmisin,insan sevdiklerini kaybettiğinde ölür.Birde ruhunun pozitif birikimi büsbütün tükendiğinde sadece ölmez helak olur. Yanlış olanı İslam diye satarsanız  yanmışı daha ziyade yakar kafir ve zalimleri kayırınız.

Ya Rabbi hayatıma sokulan fitnelere geçit verme o gibi fitneleri kanun yapıp bana Din hırsızlığı ve zülüm yaptırma insi cinni pisliklerede melun iblislere şeytanlarada niyeti pis münafık ve kafirlerede  fırsat verme Adaletli Ahlaki olmamızı nasip et .

Zaman şahıs zamanı değil diyen sait nursi nefsi için Kainatı istiyor ebedi cehennem istiyor daha ice bozuk felsefeleri kuran tefsiri diye satıyor kimsenin sorguladığı yok adam afyon yutturmuş kendisine hürriyet isterken milyonları kulu yapmış hep beraber cehenneme koşuyorlar uyan ey gafil. 

 

Kendi başına  bir ışık ol,ödünç alınmış ışıkla yaşama.Osho. Benim yazdıklarımla bir zorum yok ,öyle kötü şeyler yaşattılarki insi cinni şeytanlar ve din şarlatanları.Milletin tepesinde işim yok ne kurani mananın nede yazdıklarımın hakkını vermem mümkün değil, bütün iyi niyetime ve pozitif görüşlerime rağmen önde yürüyecek insan değilim.Beni bayraklaştırıp günahlarıma gark olmayın,başıma bela pisliklerede yar olmayın kendiniz olun ve hayatınızı kişiliğinizi pozitif değerlerle ,pozitif insanlarla şekillendirin Kurani şuura erişmek için Akıllı gayretiniz olsun dengeli istikrarlı bir hayata talip olun siz siz olunki her  zaman hayatınıza sokulan iyisinide ,kötüsünüde net olarak görünki huzurlu Adaletli,haramdan uzak inşallah Ahlaklı,helal,namuslu,dürüst,vicdanlı,cesur bir kişiliğiniz olsun.

Fikri ve fiili cennet olanlardır gerçek şerefliler gerçek imanlılar öylelerini sevenlerde inşallah kurtuluşu tadarlar.

Hizipler hizbinizin ve nefsinizin müslümanı olmayımı tercih edersiniz yoksa Kuranın tarif ettiği mümin kul olmayımı.

 

Bırak fitne olmuşların muhabbetini iç Dünyanı tamir et kalbinde en yüksek muhabbeti ALLAH cc a Resülüne asm iyilere ayır kendin fitne oluyorsan çokça tövbe et.Kötü mekanlara girme ALLAH cc ın Resulünün asm kurani mananın hukukunu çiğnemektende zülmetmektende ALLAH cc a sığın haramlara dalma kötü Ahlaklı tiplerden uzak ol dengeli sabırlı ol,iyilere duacı ol,hayırda sebat et,kimsenin sana gaz vermesine aldanma haddini bilen ol,zalim olma .Dünyanın kafir ve zalimleri ve dinci yobazlar refah içinde keyfederken Dünyada hergün 25000 in üstünde insan açlıktan ölüyorsa milyonlar hak etmediği zülmü yaşıyorsa masum mazlum bedel ödüyorsa kurani manada bir İslam yoktur yalnız nefislerin ve egoların dini hakimdir din diye satılan bozuk felsefeler sahte hadisler hakimdir insi cinni şeytanlar hakimdir haliyle şirk,küfür, zülüm,haramlar, sihir,büyü,iğrençlik altın çağını yaşıyor İslam Dünyasını az çok tanıdıktan sonra ittihadı İslam fikrinin külli cinayetlerle dolu sonsuz bir samimiyetsizlik olduğunu gördüm.Ey mevlana Rabiayi yakıp Fahişeyi kurtarmak Ahlaki Adaletli Vicdani bir tavırsa sende o kadar adamsın Doğru ilimden uzaklaşan faydalı bilimden uzaklaşır.

Allah’ım Sesimizi duyansın, hallerimizi bilensin. Ellerimi açtım sana, Sen Sen imdat eyle, Sen affeyle, sen yollarımızı hayır eyle. Bizi kötülüklerden koru. Çirkin işlerden uzak tut. Sıkıntılarıma derman ol Melekler daima duacımız olsun. yüreğim ferah, çektiğim sıkıntılar son olsun. Sevgili Peygamberimiz Şefaatçimiz olsun. Tüm ölmüşlerimizin mekanları cennet olsun. Sevgili Peygamberimize komşu eyle. Tüm İslam aleminin Regaip Kandili mübarek olsun. Amin Murat Güven.Sen iyi olmanın gayretinde ol güzel Ahlaka helal namuslu bir yaşama talip ol doğruluğundan şaşma yaşadığın her olumsuzluktan nefis ve şeytandan ALLAH cc a sığın kalbini nefis ve şeytana bırakma düşman düşmanına acımaz.Olgunlaşmaya çalışırken haramı terk et iyilerin dostluğundan kopmadan onlarada duacı ol kötü Ahlaklı tiplerden uzak ol.Arkadaş adam olmak istiyorsan hayatındaki bütün husumetlere son ver zalimlerin kötü Ahlaklıların dostluğundan kurtul ve yalnız nefsi emmarenin ve insi cinni şeytanların şerrinden ALLAH cc a sığın ve kendin olmanın gayretiyle güzel Ahlaka yatırım yap otoköntrölünü ALLAH cc ile paylaş iyilerin dostluğuyla yaşa hayatına sokulan ve hayatını zehir edenler için felek nas sürelerini ayetel kürsiyi oku iyilerede kendinede dua et.Nurculukla asla iflah olmaz insan çünkü o din anlayışı günümüzde aşırılıkların insi cinni şeytanlardan sonra birinci adresidir kemalizim onun yavrusudur onlar kuranın dinine gelmedikçe Deccalizim yaşıyacak birde şeyh takımının konumu şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır  demesi cinayetlere açık kapı.

Bana sıra gelince tenkid ettiklerimin seline kapılrsam veya haramlara dalarsam daha çok fitnelere maruz kalır çok musibetler yaşarım belki kendim fitne olup çıkarım her insi cinni şeytana karşı nefsime karşı devamlı tetikte olmadıkça dengeli yaşamadıkça zor günlerede katlanacak belki kaldıramıyacağım çok hallerede mahküm olacağım

 

Değer verdiğim bir ağabeyimizın kısa sürede komşusunun köpeği toplamda 29 tavuk ve horozunu boğmuş haliyle durumdan şikayetçi ne yapayım diyor.Geçmiş olsun reis ölen tavukları fakirlere Allah cc rızası için sadaka ver sabret meyvesini Dünyadada Ahirettede yersin inşallah ikinci husus komşunu mahkemeye ver komşuluğunu bitir kötü bir komşu kazan istersen Belediyeyide mahkemeye ver o komünist hayranları sana faşist desin sonrada nefsine dön çokça tövbe et .Hadiste Erkek veya kadın bir mümin ALLAH cc a günahsız tertemiz kavuşuncaya dek başından malından çoluk çocuğundan musibet eksik olmaz der ruhunun ve nefsinin insi cinni şeytanlardan şirk küfür zülüm ve haramlardan arınması için dua et.Evet önce ben neyim sorusunu kendimize sorup iç Dünyamızı kapımızı temizlemekle mükellefiz.

Alemi benmi yöneteyim ben yıllardır kendimi bile yönetemiyorum bana mutasarrıf havalar verme insi cinni şeytanlara ve şarlatanlarada zalim bir nefis ve ruh sahibi     kimseyede nefsi emmareye boğdurma Ya Rabbi bizi haddini bilen kullarından eyle.

 

Senin dininin ilahı sensin iblis senin islamın zerresiyle alakan olamaz ALLAH(cc) düşmanı ,insanlık düşmanı lain kahrol lanetullah üzerine olsun defol üstümüzden iyi biliyorumki bugünün gafil haramzade insanlarının damarında dolaşan kanına girmiş pisliksin ancak öylelerine bugünün sahte Müslümanları çok rahmet okuyor buda senin işine geliyor sonra her türlü haram kanunlarla korunuyor bu sana kuvvet veriyor aslında her şeyinle pislik iğrenç bir mahlüksün lanet zerretına bugünün insanlarının çoğu senin gibi insanlığı cehenneme doldurmaya çalışan bir pisliğin düşmanlığından haberi yok yinede lanet zerratınıza ne cehennemdeyseniz kahrolun Ebedi lanetullah üzerinize.Şeytan günümüz Dünyasında yapacağı yatırımı yapmış yanaşşada yanaşmasada memnun

 Kainatta Mutlak olan tek şey ALLAH(cc) ve Resulünün(asm) rızasıdır Birde kul Hakkını bilerek yemekten zülüm,şirk,küfürden şiddetle kaçınmayı tavsiye ederim

 Çekirge tek başına  korkutucu olmasada  sayıları arttığında  doğal afete dönüşebilir Aynı şey ahmaklar içinde geçerlidir.Karel Capek.

Abdestsiz insanların yaptığını yaptıktan sonra abdestli dolaşmak su israfıdır.

Hasan  Boynukara.Evet abdestli dolaşmak sünnete uymak faziletli bir amel olsada insan haram fiil ve sözlerden haram yaşantıdan arınmıyor pozitif hiç bir gayret  göstermiyorsa elbette sadece su israfı değil belki riyakarlıkla kendini kandırmaktır.

 

Ya Rabbi Öyle fitneler yaşadımki bana evlilik haram günahlarımı masum mazluma bela etme eğer bir masum mazlum yanacaksa fırsat verme ya sebep olanı yada suçlu hakikatten ben isem beni yak haddimi bildir yaşadığım fitneler kanun olmasın .

Mutla          k çare sadec          e ALLAH(c c)tır herkes  haddini bild         iğinde         güzel bir Dünyada yaşıyaşıabiliriz.Ama ne hikmetse bir yanlış eleştirmeyi bugün deccallık diye fişleyen pislikler ne hikmetse hepsi evliya geçiniyor.Öyle kolaymı evliya olmak zülüm var kul hakkı yemek normal şeyler Hukukullah çiğnenir kula kulluk moda. Tek çareymiş.

 

Ben ALLAH(cc)ın kitabını ALLAH(cc) ve Resulünü(asm) kabul etmiş ve iman etmişim İslam budur demiş teslim olmuşum.Şeyhe bağlanınca sait nursilere bağlanınca cinlere bağlanınca daha nice pisliğe bağlanınca doğru Müslüman olunduğuna inanmıyorum çünkü asla Ahlaki vicdani bir şey değil mahremiyet diye bir şey bırakmıyor inanıyorumki onlarını insanlığı kendilerine kul yapmaktan ibaret ve acı olan o ki o gibiler özellikle cinni pislikler düzemediğini deccal ilan edip her pisliği yutturmanın mücadelesini veriyor bu Dünyayı zülümatla dolduranlarda onlar
 ve zahiri Dünyada zerresine fiske kondurmadıkları belki yazdıkları eserleriyle tasarruflarıyle hatta insani ilişkileriyle kayırdıkları kafir münafık insanlık düşmanı bir sürü pislik.onun için eserimde şeyhinde fani olmayı,birbirinde fani olmayı falanca filanca olmayı,hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu ölçüsünü,mutlak benliği,mahlükatı ALLAH(cc)a ortak eden anlayışı şiddetle reddediyor ve islamı kurani manayı güzel Ahlakı öldürüp kula kulluğu ve şeytani pisliklere kulluğu çare diye satan bu zalimlerin her birinin insanlığın felaketine çalışan şuursuz zalimler olduğunu Akıl ve imandan nasipleri olmadığını ve kendileri için kulluk yaptırdıklarını ve her birinin insanlığı cehenneme taşıdığını çoklarının nesline ortak olduklarını ve güzel Ahlakı kurani ölçüleri öldürdüklerini kendilerinden olmayanları şeytanlara kafirlere boğdurdukların hiçbirinin öyle söylendiği gibi evliyalıkla alakaları olmadığını edepsiz din hırsızı zalimler fitnenin dinamosu pislikler olduğunu iddia ediyorum çünkü insanın kendisi olmasını hiçbir zaman istemediler yetmedi ALLAH(cc) hangi kuluna bir güzellik taktıysa  soyup soğana çevirmenin savaşını verdiler sorarsan hidayette mahşerde hasapta kendilerinde Haşa ALLAH(cc)   kim olmuş her birinin Hukuku ALLAH(cc)tanda üstün şirkin küfrün     zülmün iğrençliğin adeta dinamosu olmuş her pislikte insan hatta evliya onlar için kayırdıkları pislikleri gömecek mezarlık arıyorlar müşahhas bir şeytan insan deccal yaratmanın savaşını veriyorlar tarih boyu edepsizlik tecessüs ruhbanlık şirk,küfür zülüm özellikleri olan nice pisliğinde paratoneri gelde böyle bir dünyada insan gibi yaşa.özellikle bozuk felsefeleri çare diye satan her pisliğe ebedi lanet hele masum mazluma layık görenlere ebedi lanet insanlığı yaptığı hayır ve ibadetlerden koparan  bu zihniyet işi gücü milletin ibadetini hayrını çalmak kayırdıkları pisliklerle yemek

 

 

Komünizmi komünist kafaları çare diye satanlar insanlığı cehenneme dolduruyor Menfi milliyetçilikse alemi zülümle dolduruyor. Kuran ve sünnetin İslami ise her milletin sadece masumuna mazlumuna güzel Ahlaklısına Vicdan sahibi doğru insanlara sahip çıkıyor.Hukukullahın çiğnendiği ve devamlı kul hakkı yendiği yerde kurtulmak sadece gerçek masum mazlumun hakkı zalimliğe rıza gösteren hiçbir pislik bende hak sahibiyim demeye hakkı yoktur.Ben hayatıma sokulan hiçbir cinayeti savunmuyorum ancak artık benim hukukum diye birşeyde yok ALLAH cc yaşadığım her olumsuzluktan her fitneden her günahımdan insi cinni şeytanlardan şirk küfür zülüm haramlardan her iğrençlikten her fitneden değer verdiği kullarını korusun inşallah.Bencil yaşamaktan zülmetmekten zülme uğramaktan ALLAH cc a sığınırım.Doğru insan doğru Müslümandır Mümin karakterlerdir helal namuslu dürüst dengeli vicdanlı Adaletli güzel Ahlaklı Merhametli,iyilere karşı sevgi dolu.islamın ve Vatanının sevdalısı şirke,küfre,zülme haramlara insi cinni şeytanlara karşı mücadele eden.Ey Müslüman ana babanın gafil kalmış güzelim evlatları namazınızı ihmal etmeyin hele bacılar iffetinize bürünün insi ve cinni şeytanlara oyuncak olmayın Kuran ve sünneti öğrenin Vayin ilmi hakiki iman hayatınızın temeli olsun eğer nefsinize şeytana ve zamanın fitnelerine uyarsanız işin sonunda cehennem var imansız ölmek ihtimali var Akıl ve vicdan sahibi bu kısacık Dünya uğruna Ebedi hayatı yakmaz. Bu zamanın iyi gibi görülen ibadet ehli helal rızka tabi olan çokları ne şişirilmeye gelir nede lağvedilmeye.İnsi cinni şeytanlarada ebedi lanet.

 

MEKANLARI CENNET OLSUN İNŞALLAH. Çanakkale Siperlerinde

Bir MEKTUP "Benim güzel kızım,Bugün Temmuz 14,Ramazan’ın ikinci günü.

Şeyhülislam oruç tutmayabilirsiniz diye fetva yayınladı.

Ama benim içim rahat etmedi. Oruca niyetlendim.

Sahur vakti çalıların arasında iki kök çiriş (pırasadan daha küçük bir ot) buldum. Onlarla sahur ettim. Gündüzü yeni siperler kazdık.Hiç susamadım.Taarruz arttı.

Kafamızı çıkaramadık. Akşam olunca bir asker ezan okudu. Siperin içinde matara elden ele dolaştı. Herkes orucunu su ile açtı. Ben zannettim ki sadece ben oruçluyum.Meğer bölüğün hepsi oruçluymuş.Matara en son bana geldi. Geldi ama ben kendimden utandım.

Arkadaşlarım hepsi sahursuz oruç tutmuşlar.

Ben ise iki çirişi yediğim için arkadaşlarıma karşı kendimi mahcup hissettim. O gün oruçlu şehit olan Erzurumlu, Tokatlı, Sivaslı, Memleketimizin her yerinden şehit olan arkadaşlarımın hakkını nasıl öderim diye gözyaşı döktüm…”Bu satırlar bize Ecdadın bu ülkeyi ne zorluklarla ve çetin şartlarda bize bıraktıklarını hatırlatıyor ki kıymetini bilelim.ALLÂH Hepsinden Tek Tek RÂZI OLSUN ...

Güveneceğim tek ümidim Kuranın  ve Müminlerin ALLAH(cc)ının rızasıdır

 

Menfi milliyetçilik alemi zülümle dolduruyor. Kuran ve sünnetin İslami ise her milletin sadece masumuna mazlumuna güzel Ahlaklısına Vicdan sahibi doğru insanlara sahip çıkıyor.Hukukullahın çiğnendiği ve devamlı kul hakkı yendiği yerde kurtulmak sadece gerçek masum mazlumun hakkı zalimliğe rıza gösteren hiçbir pislik bende hak sahibiyim demeye hakkı yoktur.Ben hayatıma sokulan hiçbir cinayeti savunmuyorum ancak artık benim hukukum diye birşeyde yok ALLAH cc yaşadığım her olumsuzluktan her fitneden her günahımdan insi cinni şeytanlardan şirk küfür zülüm haramlardan her iğrençlikten her fitneden değer verdiği kullarını korusun inşallah.Bencil yaşamaktan zülmetmekten zülme uğramaktan ALLAH cc a sığınırım.Doğru insan doğru Müslümandır Mümin karakterlerdir helal namuslu dürüst dengeli vicdanlı Adaletli güzel Ahlaklı Merhametli,iyilere karşı sevgi dolu.islamın ve Vatanının sevdalısı şirke,küfre,zülme haramlara insi cinni şeytanlara karşı mücadele eden.sabır nefsini terbiye eder lakin sabretmezsen nefsin seni terbiyesiz eder.Varsın nurcusuda kemalistide ,tayyipçiside,tarikatçısıda,particiside  patırtıcısıda bildiği gibi yaşasın beni hiç ilgilendirmiyor kendi şerrimden bile ALLAH cc a sığınıyorum artık masum mazlumu güzellikleri ALLAH cc korusun inşallah.Türkiyenin ve kendini bu memleketin sevdalısı görenlerin başındaki maddi manevi musibetlerin en birinci kaynağı azgın nefislerdir savunduğumuz değerler için azami bedel ödemiş insanlar bizim gibi yaşamadı az ye,az uyu,az konuş doğru konuş doğru insan ol sadece felsefesini yapma oruç tut farzları yap kuran ile amel et,haramdan arınki şehidine kardeş ALLAH cc a kul Resulüne asm ümmet olman nasip olsun iman kalbine girsin.Yıllardır münafıklığın tavanına vuranlar her haramı kendine mübah kılanlar zülmedenler sütten çıkmış ak kaşığı oynamayın her olumsuzlukta günah keçisi arayanlar başta nefsinizi sorguladığınızda ve ıslah ettiğinizde daha Adaletli ve Vicdani Ahlaki olacak halkın gönlünde tahtınızı kuracaksınız nedir bu lüks bu israf bu kul hakkı yemek bu Vicdansızlık nefisler satın alınmadıkça tağuta şeytana kafire şirke,küfre zülme rant var bu hal ile iyilere masum mazluma zülmediyor Cehenneme koşuyorsunuz.Evliliği ne yıkar demişler haramlar kötü Ahlak dünya muhabbeti ve ihanet diyoruz.Dünyadaki Adaletsizliğin ve zülmün son bulması için önce ALLAH cc a Resülüne asm Hak din islama Kurana sünnete iman sonrada zaruri iş haramların terki nefsani olanı susturmak şirke küfre zülme karşı dik duruş dengeli istikrarlı helal namuslu güzel Ahlaklı vicdanlı Adaletli dürüst Merhametli bir kişişiliğe yatırım.Dinsizin hakkından imansız geliri oynatma bize ya Rabbi başta İslami savunanların ancak hakkını vermeyenlerin islahını nasip et zülümlerine son ver şuurlandır kalplerine imanı yaz nefislerini öldürmüş hakiki müminlerden olmalarını nasip et .Ey zalim nefis sahibi namert ruh masum iyilerin mazlumun hakkını yersin sonrada ahkam kesersin senin gibi azgınlarla yandı insanlık.Bu memleketin Ataputu,putçu kafalar haramzadeler azgın nefis sahibi idareciler dini çerçevedeki tutarsızlık yobazlık kula kulluk nefse kulluk Ahlaksızlık  Dünyevileşme,idaredeki sosyal Adaletsizlik içimizdeki ne idüğü belirsiz şeytanın piçi hainler,her haramın kanunlarla korunması,bozuk gıdalar  medyadaki Ahlaksız yayınlar denetlenmeyen internet ortamı piyasadaki Ahlaksızlık yedi bitirdi bizi zaten

Rahmetli Kayahan ölüm ceza değil helali haramı öğrenecek öyle yaşıyacaksın der       

Cehennemliksem ALLAH(cc)tan başkası değiştiremez menfi kaderimi affet ya Rab  bir masum mazlum bir değer verdiğin kulun yanmasın haddimizi aştık affet ya Rab.

Birilerinin karagöz Hacıvartı olma damdaki eşek olma ALLAH(cc)a kul ol,ışık saç

Onca nimetetine rağmen ALLAH(cc)a şükretmeyen ve iyilik gördüğü insana teşekkür etmeyen belki bir ALLAH(cc) razı olsun demeyi çok gören insan değildir

 

Tabandaki Fetocuların mağdur edildiğini söylemiş ve onları cezalandıran Tayyip Erdoğanın ve TC  mahkemelerin tutumunu eleştirmiş Tayyip Erdoğanada kafirin ruh ikizi ibaresini kullanmışım ben tabandaki fetocuların saf dinini yaşamaya çalışan insanlar olduğunu söyledim ama öylelerden birini yakinen tanıdığımda fikrim değişti o beyinsiz takım onca cinayet bugün ayan beyan iken feto Yahudi safını seçip mürted olmuşken islam düşmanı vatan haini olmuşken hala pişkinler nefislerini sorguladıkları yok en azından uyumuşuz kullanılmışız dedikleri yok biz ne yaptıysek ALLAH(cc) ve Resulü(asm)için yaptık kalben müsterihiz diyebiliyorlar yahu fetonun islamla alakası kalmamış İslam düşmanı ve Vatan hainliği zülmü bu derece netken hala kendine toz kondurmayan tabandaki saf Müslüman diye savunduğumuz tipler zehirlenmiş her şeyiyle buna rağmen afyon yutmuş gibiler zaten feto pisliği müridlerini herhangi bir insanın belki saf müslümanın tarlasına arazisine göz koyduğunda defalarca nice insana muhterem fetullah hocamız akşam rüyasında peygamberimiz asm ı görmüş işte falanca zata gidin arazisini hizmete bağışlasın ücret almasın buna mukabil cennette komşum olsun şefaatçisi olayım hikayesiyle peygamberimiz(asm)ada zülmederek iftira atarak nicesinin arazisine el koymuş Ben Halil Dudak sayın Cumhurbaşkanımızın doğru işlerindeki samimiyetine güveniyor ve düştüğü hata olarak gördüğüm şeyleri daha doğru bir üslüple ancak yapıcı bir eleştiriyle yaklaşmak isterim  Rabbül Alemin ALLAH(cc) fitnelere mağlup olmaktan fitne olmaktan milletin zararına çalışmaktan korusun doğru işlerde Muaffak kılsın 35 yıla yakın gördüğüm psikolojik rahatsızlığım ve bunun sonucu  şuursuz hareketlerimle mahkemenizi meşgul ettiğimden ve bu milletin geleceği için çalışan ve bunu yaparken köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceğiz diyen ve nice güzel işlerede Muaffak olan sayın cumhurbaşkanımızdanda özür dilerim bugün o bu memleketin yaklaşık %de 50 sinin takdiriyle iş başına gelmış %de ellisi ise çoğunluğu memleketin kalkınmasını hazmedemeyenlerle dolu bir kesim kısacası doğruyu takdir eden bir muhalefette yok bu ülkede  yanlışıda yapıcı bir üslüple uyaran yok husumet çoklarının karakteri bu durumda benim gibileri ruhen etkiliyor yinede özür diliyorum cahillik etmişim ben Vatan haini diye anılmak istemem Rahatsızlığımı tetikleyen bir toplum yapısı bir Dünya düzeni var bugün.Onun için her zaman sağlıklı düşünemiyor sağlıklı tavır takınamıyorum ALLAH(cc) affetsin takdir yüce mahkemenizin  ve siz değerli Vatanın onurlu şahşiyetlerinindir.

 

Zaafiyetimiz okçular tepesini terk etmemiz yani güzel Ahlaklı vicdanlı Adaletli helal namuslu dürüst dengeli Merhametli Adaletli olmaktan çok taviz verdik nefsanileştik ,Dünyevileştik haramı hoş gördük herkesi insan zannettik egomuza nefsimize çok güvendik,zülmettik. Ah İslamiyet ah güzel Ahlakın ilahi Adaletin Kurani Hukuğun dini Tevhid dini,şirke,küfre,zülme,haramlara,insi,cinni şeytanlara karşı savaşan ,masum mazlum güzellikler ile kudsi değerlerle sevişen din 360 güzel Ahlak kuralı temeli olan din tek Hak din tarih boyu Müslüman olduğunu iddia edenler senin bu özelliklerini daha nice güzellikleri terk etti şirkin dinlerini cinni insi şeytanların hurafelerini dinleri belledi kula kulluk nefse kulluk din oldu azdılar zülmettiler Cehenneme koştular

 

Bozuk felsefelerin,zalim egoların,haramların,insi cinni şeytanların her fitnenin şerrinden şirk küfür zülüm ve haramlardan cehennemin azabından cümle masum mazlumu güzellikleri koru ya Rabbi.

Asrın firavunları deccalları münafıkları müşrikleri kafirleri adam diye anılırken her türlü pisliğin mimarıyken belki baş aktörüyken sütten çıkmış ak kaşıklar diye anılırken biz iyi niyetli kullar o zülümlerin figüranı bile değilken sadece yanıyoruz.Zaafiyetimiz okçular tepesini terk etmemiz yani güzel Ahlaklı vicdanlı Adaletli helal namuslu dürüst dengeli Merhametli Adaletli olmaktan çok taviz verdik nefsanileştik ,Dünyevileştik haramı hoş gördük herkesi insan zannettik egomuza nefsimize çok güvendik,zülmettik. Ah İslamiyet ah güzel Ahlakın ilahi Adaletin Kurani Hukuğun dini Tevhid dini,şirke,küfre,zülme,haramlara,insi,cinni şeytanlara karşı savaşan ,masum mazlum güzellikler ile kudsi değerlerle sevişen din 360 güzel Ahlak kuralı temeli olan din tek Hak din tarih boyu Müslüman olduğunu iddia edenler senin bu özelliklerini daha nice güzellikleri terk etti şirkin dinlerini cinni insi şeytanların hurafelerini dinleri belledi kula kulluk nefse kulluk din oldu azdılar zülmettiler Cehenneme koştular.Günümüz Dünyasında iyi niyetli temiz kalmaya çalışan çoklarımız adam zannettiğimiz değer verdiğimiz iç yüzünü bilmediğimiz hırsızların namussuzların zalimlerin ruh ikiziyiz karga kılavuzların kurbanını olmuşuz.deccalizmin Dünyasında kahroluruz.Ey güzel değerlerin aşığı güzelim insanlar Kuran ve sünnetin ölçüleri ile tanışın ve yaşayın çokça tövbe edin kula kulluktan nefse şeytana kulluktan arınınki cehennem akibetiniz olmasın.Titaniki deniz veya gemi batırmadı içindeki insanların işledikleri melanetler haramlar batırdı kötüler Cehennemi ruhlarında nefislerinde taşıyor öylelerin nefis ve ruhlarında haramlar şirk küfür zülüm insi cinni şeytanlar hakim.Yerimde sayarım belki kahrolurumda riyakarlık yapamam karga kılavuzu oynayamam şaibeli halimle lokomotiflik yapamam yazdıklarıma kıymet verin ALLAH(cc)a koşun Kurani Hakikatlere sarılın ben bu zalim zamanda bir uyarıcıyım tek kurtarıcı ALLAH(cc) ın kendisidir iyilerde masum mazlumun yardımcısıdır sende iyi olmanın gayretinde Kuranla tanış yaşaki cehenneme düşme. Bugün suçlu sadece Tayyip Erdoğan değil meclis pislik dolu muhalefettekiler daha ziyade suçlu nefisler satın alınmadıkça terbiye olmadıkça bu memleketin kudsi değerlerinin insanı olmadıkça cehennem Haktır.Ben Dinci tabirinide kabul etmiyorum hakkımda ben Deccalizmin cenderesinde kahrolmuş bir insanım şerrimdende ALLAH(cc)a sığınıyorum ALLAH(cc) cümle masum mazlumu korusun iyileride kötülüklerden arındırsın benide razı olduğu hale soksun    Kendiminde hiçbir sivrininde derdinde değilim insi cinni şeytanlardan her şerliden masum mazlumu kurtar ya Rabbi iyileri şuurlandır gafletten uyandır.Ey zalimler ey ALLAH(cc)a Resulüne(asm) iyilere islama masum mazluma güzel değerlere Kurana sünnete güzelliklere doğru Müslümanlara saldıranlar kahrolun inşallah. Ya Rabbi samimi olarak islama gönül verenleri razı olduğun Ahlak ,Adalet ve Vicdani olanla doğrulukla donat günahlarımızı cümle masum mazlumdan uzaklaştır.

Geçmiş hayatımda süslü kabağınızdım ancak ninnilerin dinini nefsimin dinini yaşattınız bir sürü pisliği ruhumun ortağı nefsimin ortağı yaptınız ne zaman din yobazlarını beton kemalleri dışladım şirke,küfre,zülme,haramlara ,insi cinni şeytanlara karşı mücadeleye girdim az çok kurani hakikate erdim şarlatan din simsarla rının bu millete bu ümmete vereceği hiçbirşey yok hepsi din hırsızı ve zalim haram yemekte onları rahatsız etmiyor zülümlerine rağmen piksinler hepsi

Kötüye kötü demek suç iyilere kötü demek Adalet günümüzün zalimlerinin hükmü

Şaibeli zalimler kalben sevilecek insanlar değildir altında kalırsınız bozulursunuz

 

Ya Rabbi bizi şirkten,tağuttan,zülümden,küfürden, şeytanlardan günahlarımızdan kötü Ahlaklı tiplerden kötü Ahlaktan arındır iyilerin kardeşliğine layık olacak güzel ameller nasip et,rızana uygun yaşayıp iman ile ölmemizi nasip et zülmetmekten zülme uğramaktan koru kul hakkı yedirme kurani Hukuku çiğnemeyen hakiki müminler olmamızı nasip et.O kadar zehirlendimki sütten çıkmış ak kaşık ebediyen olamıyacağım ,şaibeli bir Müslümanım hakiki müminde ben değilim.iyileri ezip geçmekten ALLAH cc a sığınırım.Atatürkün artılarıyle bir zorum olamaz zoru olanıda sevemem.Ancak ataputa zerre muhabbetim olamaz uğruna masum mazlumu güzellikleri feda edenllerede hakkımı helal etmem biz müslüman Türk milleti putperest şirk,küfür ve zülüm ehli,Vatan haini ve Kurani ölçülerin düşmanı haramzadeler olmak istemiyoruz içimizdeki hainleride bizi Cehenneme taşıyanlarıda her haramı meşru kılan bu şirkin küfrün zülmün düzeninide affetmiyoruz.Çok güzel amellerin var diye güvenme belki kurtulurum de umud et günahlarını iyilere masum mazluma sarma kul hakkı yemeyi marifet bilme günahkar halinle pişkin pişkin gezme her güzel nimetin ALLAH cc ın Resulünün asm ve iyilerin kurani lütfü olduğunuda hiçbir zaman unutma birşeyi daha unutma ölümü Cehennemi ve kendinin hakir görülmüş bir sudan yaratılmış olduğunu ve hiçbir günahını haddini bil ALLAH cc ın Resulünün asm kurani mananın hukukunu çiğnemektende zülmetmektende ALLAH cc a sığın.

Bütün bu yazıların artıları başta ALLAH(cc)ın Resulünün(asm) iyilerin,masum mazlumun güzelliklerin  hakkı  yanlışlar nefsimizin günahlarımızın,gafletimizin yanlış düşüncemizin  belki içimize sokulan insi cinni şeytanların ürünü,zamanın kirliliğinin ürünü.Cennetin kapısında izdiham varmış benim orada bir işim yok ya Rabbi üzerimde hakkı olan masum mazlumu kurtar benide zülümden küfürden,şirk ve haramlardan şeytandan tağuttan arındır günümüzde her pisliğe cennet istiyenlerinde hakkından gel çünkü uğruna masum mazlumu feda ediyorlar

 

 

 

Sen yol gösterenlerin en hayırlısısın ya Rabbi güzelim ALLAH cc ım yollarımızı hayra çıkar,masum mazluma bela etme,Ahlakımızı güzelleştir zülüm şirk küfür ve haramlardan tağuttan şeytandan arındır.Nurculuk tarikatçılık süleymancılık ışıkçılık ucube tarikatlar ninnilerin dinidir kemalizim ise en derin uykudur hepsinin ikliminde insi cinni şeytanlar istediği zülmü rahatça yapıyor ne zaman Kurani mananın hakikatleriyle yaşarsınız hakiki müminler kuranın tarif ettiği kullar olursunuz işte o zaman inanıyorsanız üstünsünüz ayetinin muhatabı ve her pislikten arınmış şereflilerin kervanına katılırsınız.Beni şişirmesinler ya Rabbi bana zülüm yaptırma fiatımı sen ver kul hakkı yedirme şeytanlardan arındır.ALLAH cc ım zalimler çok bilince haklımı oluyor değer verdiğin kullarını zalimlerede banada boğdurma ancak aptal konumada düşürme benide değer verdiklerinide.Ya Rabbi sen ne istiyorsunda insanların ve cinlerin zülümleriyle neler oluyor bizi alemin günah keçisi seçip pisliğe mahküm edip kürre cinayetleri başımıza saran gerçek zalimlerin hakkından gel.İnsan bildiği doğru ölçülerle amel etmiyorsa,haramlara dalıyorsa ilmini arttırması zülümdür.Yediğinin giydiğinin hakkını vermezken apartman kurmanın hesabı gibi bir durum.İntihar nasıl olur sadece canına kastedip ölümü tadmakmı intihar zülüm şirk küfür haramlarda ısrar Adaletsizlik Vicdansızlık Ahlaksızlıkta ebedi intihardır.Şucu bucu diye tükettiler bu milletin şanlı tarihini bütün güzelliklerini hesap çok zor.Eğer ALLAH cc a inanıp iman eden Kurana sünnete sahip çıkan biriysen ALLAH cc ve Resülüne asm düşman olmayı aklından geçirmiyorsan bu memlette Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı müslümanım kimliğiyle yaşiyacak milli manevi değerlerimize kuran ve sünnete ezanına bayrağına Vatanına namusuna sahip çıkacaksın.O sahiplik milletin başında ilahlığa soyunmak şucu bucu olmak kula kulluk değil.Zülüm,küfür,şirk,haramlarda ısrar hiç değil. Şucu bucu olmayı kula kulluğu yol belleyenler ,deccalizmin bekçileri Peygamberimiz asm gelse onuda yersiniz.

 

Bir dilenci kapına gelirse kovma,deki ALLAH(cc)ım bu kulun bende ne nasibi varsa  benden al ona ver de.

Paran kaybolursa üzülme .Deki ALLAH(cc)ım hangi günahıma kefaretse  sen o günahtan beni temizle.

Ayağın taşa değerse,yemeğin yanarsa suçu dışarıda arama  Deki ALLAH(cc)ım gafletten haram yaşantıdan arındır de .

Bir  namazın kaçarsa  kimseyi suçlama ALLAH(cc)ım beni sana yanaşmaktan alıkoyan  şirk,küfür,zülüm,iğrençlik,haram içeren kirlilikten arındır.

Hastalık kapını çalarsa neden ben deme ALLAH(cc)ım bu hastalıktan murad ettiğin hayra kavuştur de .

Eğer küfre,zülme,şirke,zülümlere,haramlara insi cinni şeytanlara layık görülecek kadar haksızlığa uğramışsan Amentüyü oku ,çokça tövbe et,kurani hakikatlere sarıl Ahlakını güzelleştir yanlış işleri,yanlış ilişkileri terk et nefse kulluktan ,kula kulluktan haramlardan kurtulmak için  gayretin olsun,iyilerin dostluğunu hayatına artı katacak insanların dostluğunu seç zülmetmekten zülme uğramaktan kul hakkı yemekten kurani hukuku çiğnemekten ALLAH(cc)a sığın.

 

 

Atatürklede yola çıkmam ,Ataputlada.Atatürk ilahlaştırılmış ve milyonların hakkı olan hayırlar kendisinden bilinen hırsız zalim  bir şahsiyet.Ataput adı üzeride şirkin zülmün,küfrün,haramların insi cinni şeytanların putu hala uğruna masum mazlumun feda edildiği külli cinayetleri olan cehennem çarşısı,insanlığı cehenneme taşıyan ve buna rağmen o gafilleri uyanmıyacak kadar tesiri altına almış müthiş bir sihirbaz .

Nurculuk kendi iklimindede bana atacağı kazığı fazlasıyle attı dışladı küfrü mutlaka layık gördü daha iğrenç kazıklar attı içinde tatlı kazık,dışında acı kazıklar attı.  Çünkü her hizip din anlayışının en bariz özelliği hırsızlık,zülüm ve fitnedir. Hepsi bugüne dek bağrında deccalizmi yaşattı o hiziplerin hiçbir ferdi filistinde ve Dünyada korku içinde zülüm içinde yaşıyan masum mazluma merhem olamaz. Evet bütün bu cinayetlerin birinci mimarı melun şeytan ve emrindeki insi cinni pislikler yine bu kullandıkları dinci yobazlar deccalizmin inşasında birinci pay sahibi.

ALLAH(cc)lık tastlayan şirki,küfrü,zülmü,iğrençliği,haramları temsil eden  ve çare diye satan başta melun şeytan olmak üzere ne kadar insan ve cin var zerratına lanet.

 

Şucu bucu diye tükettiler bu milletin şanlı tarihini bütün güzelliklerini hesap çok zor.Eğer ALLAH cc a inanıp iman eden Kurana sünnete sahip çıkan biriysen ALLAH cc ve Resülüne asm düşman olmayı aklından geçirmiyorsan bu memlette Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı müslümanım kimliğiyle yaşiyacak milli manevi değerlerimize kuran ve sünnete ezanına bayrağına Vatanına namusuna sahip çıkacaksın,ibadetlerinde ihlas olacak ALLAHccın rızasını arayacaksın,herbir masum mazlumugüzelliklerikurtarALLAHccımdemeyi bileceksin .O sahiplik milletin başında ilahlığa soyunmak şucu bucu olmak kula kulluk değil.Zülüm,küfür,şirk ve  haramlarda ısrar hiç değil.Ulan nefis aynı beyinsiz kafam gibisin fazlalığında  var şeytani pisliklerle bilerek işbirliği yapıyorsun ama bir yönün daha var bendeki artılar zaman zaman sanada kurtuluş umudu veriyor ancak havalara girmekte senin özelliğin ancak zülümde küfürde şirkte haramlarda insi cinni pislikleri dinci yobazlarıda münafık ve kafirleri başıma sarmayı kaldıramadığım çok şeyleride sen yaşattın birde hiç rızam olmadığı halde din hırsızlığı yapıyorsun suçuda bana atıyorsun sonra hainlerle iş birliği yapıyor ayıplarımı teşhir ediyor ve benide yeni günahlara sürüklüyorsun ve dinim nefsimin dini oluyor sana güvenmiyorum hem bencil bir çıkarcı hemde hainsin ve bana her güzel nimeti imanı yazan İslami hakikatlere az çok kavuşturan ALLAH cc a da düşmanlığın var senin bu özelliğini şeytanı pisliklerle dostluğunu bilmeyen ve hayatıma sokulan sözde evliyalar senin ve şeytanı dostlarının şahsında her zaafiyetimde beni cezalandırdı.Melun şeytani dostlarına ebedi lanet benim ALLAH cc için sevdiklerim ve alakadar olduğum masum mazlum ALLAH cc a emanet nefis hesabına sevdiklerime sıra gelince nasibi olan cümle güzellikleri yüce ALLAH cc kurtarsın ,nasibi olmayanın şerrinden senin şerrinden dost seçtiğin insi cinni şeytanlardan belki her şeytani pislikten özellikle alakadar olduğum her değer verdiği kulunu aile fertlerimi beni belki her güzelliği ALLAH cc kurtarsın inşallah ve yüce ALLAH cc hayatımın artılarını iyilerinde benimde her değer verdiği kulununda hayrına harcasın inşallah.Nefsimi razı olduğun kadarıyla ıslah et ya Rabbi kaldıki nefis hususunda bir sürü bozuk felsefe üreten din yobazlarındanda münafık ve kafirlerden benide her güzelim değer verdiğin kulunuda arındır inşallah.Ben bu duaları yaparken değer verdiğin hiçbir kulunu günahlarıma gark etme başımdaki fitneleride başlarındaki fitneleride bertaraf eyle bana din hırsızlığı yaptırma,hakkımda dua eden fedakarlık yapan başta sevgili Peygamberim asm ve sevenleri pak anneler anam bacım olmak üzere aile fertlerimede her güzelim kulunada sahip çık zerre günahımdan her şerlinden koru şirk küfür zülüm ve haramlardan tağuttan şeytandan her kötü niyetliden fitne tasarruflardan arındır koru iyileri güzellikleri masum mazlumu kurtar özellikle benim şerrimden kurtar kul hakkıyla huzuruna gelmeyelim.Ya Rabbi İslam öncesi putlara tapan cahiliye toplumundan daha azgın bugünün Dünyasının çoğu insanı melun şeytanlarla bir nefis olmuşlar insanlığı Cehenneme taşıyorlar.Her güzelim kulunu kurtar ya Rabbi. Kurani hakikatler gün ışığı gibi ortada iken mümin olmak istemeyenlerin hizbinden başka yol bilmeyenlerin hepsi evliya geçinip insan kasaplığı yapıyor ben zayıftım sahip çıktın sonsuz Elhamdülillah her güzelim kuluna sahip çık inşallah.

 

Gerçek İslam Kuran ve Sünnettir sevgili Peygamberimiz asm ın İslami yaşantısıdır benim yazdıklarıma sıra gelince Dini konular islamdan aldığım derslerle ve şahsi yaşantımla özdeş olan fikirlerimdir kaldıkı bu kitap Din siyaset ve hayat okulu temalı bir eserdir benim imtihanım çok ağır geçiyor bu ise daha ziyade mahküm olduğum kaderle alakalı bu eserse tecrübe edinmeniz için  okuyun tekrar söylüyorum gerçek İslam sadece Kuran ve sünnettir bu eserse daha ziyade benim hayatımla alakadar bir eserdir ama kuran ve sünnetteki ana temaları ders verir

Nefis satın almak az uyku az konuşmak az uyumakla oruç tutmakla haramların terkiyle en azından farz ibadetleri yaparak infak ederek aşılacak bir konu ancak benim imtihanım çok zor geçiyor sadece Dua ilede mümkün değil iman ve İslam dairesinde güzel Ahlaklı,helal namuslu,dürüst,iyilerin muhabbetiyle kötü Ahlaklıların insi cinni şeytanların şirk,küfür ve zülmün iğrenç olan her şeyin tağutun her fitnenin şerrinden ALLAH(cc)a sığınarak bu yolu aşarken bencillik etmeden masum mazluma Dua ile belki imkanın ölçüsünde fakir fukaraya yardımla iyi bir Aile ferdi,iyi bir komşu,iyi bir Akraba,iyi bir insan  olarak ki ne zaman Adaletli olursan ALLAH(cc)ta razı olur inşallah .Hevanızı terk etmedikçe Adaletli olamazsınız der Kuran ALLAH(cc)ın Resulünün(asm) Kurani mananın Hukukunu çiğnemeden Evet ey Dünyaya dalmış insanlar eğer cehennemi iynenin ucu kadar bir delikten görseydiniz başınızı secdeden kaldırmazdınız der.H.Şerif biz ne büyük bir gafletle ömrümüzü tüketmişiz insanlar uykuda ancak öldüklerinde uyanır der H.Şerif

 

Az çok pozitif birikimi olan insanlarla bütün kırgınlıkların bütün husumetlerin külli birer cinayet olduğu ve bütün bu hallerin kul hakkına gadabı ilahiye sebep olduğu ve hele bizim haram bir yaşantımız varsa kimseyle değil öncelikle kendimizi düzeltmekle mükellef olduğumuzu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım.

 

İşlerinizde ifrat tefrit yapmayın daima mutedil orta halli ve doğru olun sizden hiç  biriniz yapmış olduğunuz ibadetle kendini kurtaramaz.H.Şerif.

 

Günümüz Dünyasının ve Türkiyesinin küfür,zülüm, şirk,ve haramlardan iğrençlikten nasibini almış coğrafyasına rıza gösteren her insan ve cin essebebü kel fail sırrınca her günaha gark olanın günahına ortaktır.Özellikle yetkili makamlar ve bu düzenin kurucuları ve Din adına bozuk felsefe üretenler.Her haramı meşru kılanlar.

 

Malatya Darandede Evliya diye sattıkları Hulusi Ateş istediğim adamı evliya yaparım ama koruyamazsa esfeli safiline gider demiş o nasıl bir evliyalıktır hep şeytani alemde söylenmiş sözler.

 

Yanlış üslüp doğru sözün celladıdır H.Şerif Evet düşüncesizce sarfettiğin bir söz bazen cellatlık yapıyor ve insanı azaba uğratıyor hele birde birilerini şahid tutmuşsan o kimseler senin ruh ve nefsinin halini bilmez demekki pisliğin tekiymiş der çıkarlar.Estağfurullah insanın dikkati dağınıkken. Rahatsızken yanlış değerlendirmeler yapabilir.Bülent Balmumcu hayatta anormal şeyler yaşamış tipleri adam zannedersen öylelerin ruh ikliminde zehirlenirsin öylelerin yanlışından bahsetsende seni günah keçisi yaparlar insanı kendisi olmaktan çıkarırlar melun şeytanda vuracağı darbeyi vurur.Senin güzel ülken öylemi beton kemal meclisinde yahudiyi,ermeniyi,masonu,ingilizi,laik dinsizleri beslediğin içinmi her haramı millete giydirdiğiniz içinmi,Türk İslam tarihini katlettiğiniz içinmi hala meclisinde Vatan hainleri barındığı içinmi hala her türlü haramı kanunlarınızla koruduğunuz içinmi hala putların çare diye satıldığı içinmi yıllardır ezan düşmanlığı Müslüman katliamı yapıp şehitlerimize bile azap verdiğin içinmi dahası senin onca çirkefliğine nice suçsuz insanı günah keçisi yaptığın içinmi ülken oluyor.Ölümden acı olan şey nedir?İmansızlık Vicdansızlık Ahlaksızlık ve kurani Hukuku ilahi Hukuku çiğneme zülüm şirk küfür haram yaşantı kul hakkıyla ölmek,Vatana ihanet,İslam düşmanlığı.

 

Kimmiş kardeş ruhunda nefsinde hayatında haramlarla bozuk itikad tağuti fikir felsefe ve muhabbet ile şekillenip dostunu Cehenneme taşıyanlarmı,şirk, küfür,zülüm ehli haramzade din ve Vatan hainlerini kayırıp masum mazlumu güzellikleri yakan insanlık düşmanlarımı ALLAH cc düşmanı gerçek zalimlermi.Rızkımızı her güzel nimeti yaratan Merhametli Rabbimiz ALLAH cc veriyor onun Rahmetiyle rızıklanıyoruz Devletin başındakiler bu nimetleri iyi değerlendirdiği sürece firavunlaşmadığı sürece velinimetimizdir sonra o rızıkta emeği geçen herkesin hissesi var ancak hepsi sadece sebep Rezzaki hakiki nimeti veren yalnız ALLAH cc .Aptallık eksik olmayınca insan kendi kendininde katili oluyor insanlığada bela oluyor fitne oluyor söylediği sözlerle başını belaya sokuyor sonra aklı başına gelince kendim ettim kendim buldum diyor ama ruh nefis bataklığa dönmüş Akıl iflas etmiş azabıda hak etmiş aptallık ne kötü bir şey.Zaman çok tehlikeli bütün pozitif birikimimizi çökertecek kadar kafir şeytanı pislikler saldırıyor internetten rukye ayetlerini dinleyin kara büyü,büyü,sihir,nazar ,hased,kıskançlık ,kötü ruhlar,kötü enerji ve şeytanı pisliklere karşı temizlenin ümitsizliğe kapılmayın.İnsanlık başta insi cinni pisliklere sonra öylelerin güdümündeki Atatürk,sait nursi,şarlatan şeyhler gibi nice şerlilere feda edildi herbiri günahlarını yükleyecek potansiyel suçlu yaratma çabasında Ey uykudaki insanlık Kuran ve sünnetin Mutlak çare olduğunu kabul etmediğin sürece Cehenneme yolculuğun.Artık Halil Dudağıda unutun belki yazdıkları ışığınız olsun Kuran sünnet tek kılavuzunuz olsun haramlara dalmayın kötü Ahlaklı tiplerden uzak olun iyilerle dost olun.Halil Dudak deccalizme karşı mücadelede yandı yandı yandı.Adamın soyadı tufan yazıcı yıllardır belki bana zülmetmiş buna rağmen suizan bile etmemişim duacı olmuşum şimdi sıkıntılar başını sarınca yine bana saldırıyor.Rezaleti nursinin beton kemalin cinni insi pisliklerin payida büyük.Benim düşmanlarım bana ne zarar verirse versin ancak insi cinni şeytanlara insanlık düşmanlarına ALLAH cc ın Resulünün asm kurani mananın hukukunu bilerek çiğneyen her pisliğide Kahharı zülcelal iki cihanda harap etsin

 

 

Yanlış üslüp doğru sözün celladıdır H.Şerif Evet düşüncesizce sarfettiğin bir söz bazen cellatlık yapıyor ve insanı azaba uğratıyor hele birde birilerini şahid tutmuşsan o kimseler senin ruh ve nefsinin halini bilmez demekki pisliğin tekiymiş der çıkarlar.Estağfurullah insanın dikkati dağınıkken. Rahatsızken yanlış değerlendirmeler yapabilir.Bülent Balmumcu. Hayatta anormal şeyler yaşamış tipleri adam zannedersen öylelerin ruh ikliminde zehirlenirsin öylelerin yanlışından bahsetsende seni günah keçisi yaparlar insanı kendisi olmaktan çıkarırlar melun şeytanda vuracağı darbeyi vurur.Senin güzel ülken öylemi beton kemal meclisinde yahudiyi,ermeniyi,masonu,ingilizi,laik dinsizleri beslediğin içinmi her haramı millete giydirdiğiniz içinmi,Türk İslam tarihini katlettiğiniz içinmi hala meclisinde Vatan hainleri barındığı içinmi hala her türlü haramı kanunlarınızla koruduğunuz içinmi hala putların çare diye satıldığı içinmi yıllardır ezan düşmanlığı Müslüman katliamı yapıp şehitlerimize bile azap verdiğin içinmi dahası senin onca çirkefliğine nice suçsuz insanı günah keçisi yaptığın içinmi ülken oluyor.Ölümden acı olan şey nedir?İmansızlık,Vicdansızlık,Ahlaksızlık ve Kurani Hukuku ilahi Hukuku çiğneme,zülüm,şirk küfür,haram yaşantı kul hakkıyla ölmek,Vatana ihanet,İslam düşmanlığı,şirke ibadet bu ise kafir ve zalimin muhabbetiyle yaşamak   Haramlardan arınmayan Dünyevileşmiş bir ruhun ibadetide hiç hükmündedir.

 

ALLAH(cc) bana yeter.Dinim için ALLAH(cc) bana yeter.Bana fenalıkla kasd edene karşı ALLAH(cc) bana yeter.Bana azgınlık eden kimseye karşı ALLAH(cc) bana yeter.Bana hased edene karşı ALLAH(cc)bana yeter.Bana fenalıkla yaklaşana karşı ALLAH(cc) bana yeter.Ölüm anında ALLAH(cc) bana yeter. Kabirde sual sorulacağı anda ALLAH(cc) bana teter.Amellerin tartılacağı anda ALLAH(cc) bana yeter. Sıratı geçerken ALLAH(cc) bana yeter. Bana ALLAH(cc) yeter ondan başka hiçbir ilah yoktur. Ban ancak ona tevekkül ettim o yüce arşın sahibidir.

 

 Nurculuk aşırılığın ,kemalizim putçuluğun,tarikatlar cinlere karışmanın adresidir insi cinni şeytanlar şirk,küfür ve zülüm ehli haramzadeler cehennemin adresidir.

 

 

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MURSELİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MÜCAHİDİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidiş ŞAHİDİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil HAİFİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil HAŞİİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidit TAİİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidit TAİBİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil ABİDİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil HAMİDİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidis SALİHİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidir RAKİİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidis SACİDİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil KAİMİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil KAİDİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MÜTTEKİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MÜSTAĞFİRİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidin NADİMİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidiş ŞAKİRİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil HAFİZİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidiz ZAKİRİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil AKİLİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MUHSİNİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil EKREMİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidit TÜNZİRİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MÜBEŞŞİRİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidit TAYYİBİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidin NEBİYİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidInâ Muhammedin seyyidil ÂLEMİN.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin sahibis SIRATEL MÜSTAKİM.

Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ cemiil enbiyai velmurselin ve alâ cemiil melâiketil mükerremin ve alâ ibadilahissalihin. Min ehlis semavati ve aleyna maahüm ecmaine birahmetike ya erhamerrahimin ve sallallahü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim ecmain.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Allah’a yemin ederek diyorki bu selavatı şerifeyi hayatı boyunca bir defacık bir saatte veya bir Cuma gününde veya bir ayda bir defa okursa Allahü teala o kimseyi sorgusuz sualsiz cennete gönderir.Her kimki bu selevatı Şerifeyi yazıp üzerinde taşırsa bütün korktuğu şeylerden eminolur.Cebrail (a.s.) Peygamber efendimize (s.a.v.) müjdeleyerek “ Bu selevatı Şerifeyi hayatı boyunca okuyan kimse kıyamet günün yüzü ay gibi parlak olarak mahşere çıkar ve insanlar hayrette kalıp; Bu bir peygambermidir? Yoksa melekmi? Diye sorarlar” Ayrıca bu selevatı şerifede ismi azam olduğunu Cebrail(a.s.)dan rivayet ederler.Bu selevatı Şerifenin hasenatını saymakla bitmez.Birde ölenleri kabir azabından korur.Bu Selevatı Şerifeyi okuyan kimseye Resul-u Ekrem kıyamet günün şefaatçi olurken bu selevatı şerifeyi bilipte ve yanında olupta başka mümin kardeşlerine vermeyen kimseyi şefaatinden mahrum bırakacağını bildiriyor.

 

 

Ölene kadar tövbe kapısı açıktır ne kadar büyük günaha düşersen düş ve kendini ne kadar umutsuz vaka olarak görürsen gör ümidini büsbütün yitirme iyilerin muhabbetini ara.Çokça tövbe et bencilde olma haramdan uzak dur,insi cinni şeytanlardan ALLAH cc a sığın,dengeli ol.Bilerek ALLAH cc a Resülüne asm insanlığa düşmanlık yapanların,İslam düşmanlığı Müslüman katliamı yapan her pisliğin canı cehenneme iyiyi kötü kötüyü iyi yazıp vicdansızlığını insanlık diye satanların canı cehenneme. Ya Rabbi masum mazlumu beni ailemi kurtar.Kurt gibi yuvana sahip çıkmazsan it gibi kapı kapı gezersin.Türk Atasözü .Ne anormal adamları bize ALLAH cc dostu diye sattılar sadece zehirlendik .Zalimlerin şeytanların aleminde kaç suçsuz kul var ALLAH cc kurtarsın inşallah. Hasbünallahü Venimel Vekil ALLAH cc ne güzel vekildir başka söz hakkımız yok.Bizim ilmimizden birşey çıkmaz pozitif bir eser verebilmişsek dostluk kurduğumuz hayatımıza artı katan mümin kulların meyvesi güzellikler dahası ALLAH cc ın Resulünün asm meyvesi Kurani ölçülerin ikramı bir Rahmeti Rahman güzel olan herşey,yoksa biz kendi başımıza bir hiçiz.Anamı Babamı kardeşlerimi beni affet ya Rabbi ümmeti Muhammedi asm affet hepimiz cahil insanlarız birşeyler yazdıysam senin verdiğin Akıl ve ilimle yazdım kaldıki yıllarım şizofren vakasıyım aslında her mağrur nefis sahibininde benden farkı yok nefsime çok zülmettim hayatı tanıyamadım sen Erhamürrahiminsin ne yaşattıysan senin müsadenle oldu iyiside kötüsüde azap edersen belki Adaletinin neticesidir Cabbar ve Kahhar olan sensin Dilersende kurtarır sağlıklı bir ruh ve nefse kavuşturur bütün fitnelerin hakkından gelirsin hala bocalıyorsam yine suçlu benim Ey Adili Mutlak hak ettiğim azap varsa yinede sana sığınırım ben helaketi çok yaşadım alakadar olduğum masum mazlumu günahlarımında benimde her insi cinni şeytanında şerrinden koru.Ne olacak sanki yanarız çıkarız diyor nefsinin kölesi şeytanın yol arkadaşı olmuş adam öyle rahatki ateşe şiddetli azaba değilde sanki serin sulara dalıyor.

 

 

Şu kadar din adamı İslami anlatıyor suç oranı yüzde 400 ün üstüne çıkmış diyor ve tv nin İnternetin Ahlak tahribatını vicdansızlığını nazara vermiyor ve her türlü haramı kanunlarıyla koruyan devletin ve meclisi işgal eden Vatan hainlerinin değilde suç islamın ve hocaların öylemi belki gafil haramzade dincilerinde cezası büyükte onca çirkefliğin suçlusu ne İslam nede özverili hocalar .Ey imansız haramzade hainler cehennemde açarsınız gözünüzü.Balık baştan kokarmış bu haram düzende devletin haram müesselerden aldığı parayla beslenen insanımızın ve hocalarımızın pozitif etkisi hikaye.Her türlü harama karşı mücadele olmadıkça Cehenneme koşuyoruz.Nefsinin ve ninnilerin dinini yaşıyor dinini yaşadığını zannedenlerin çoğu ya haramzade firavun kafalı firavun nefisli bozuk fikirli haramzade zalimler ,kafiri kafirlikte sollayanlar onlarda insan öylemi şeytan Müslüman mintanı giymektende vazgeçti artık çoklarının nefis ve ruhunda padişah oldu nesline ortak oldu hala yüzde 98 Müslümanız öylemi. Komşu akraba aile hukukuna dikkat et evindeki haram yaşantın bile kul hakkıdır güzel Ahlaklı vicdanlı dürüst hareket etki sanada iyi denilsin.Üstümdeki maddi manevi nimetlere sonsuz Elhamdülillah cümle masum mazlumuda gör ya Rabbi.Atasözümüz derki İyilikle uslanmayanın hakkı tekdir tekdirle uslanmayanın hakkı kötektir Aklı başında olan güzel nasihatlerden ders alır kendine çeki düzen verir Ahlakını güzelleştirir haramlardan haramzadelerden şirk küfür ve zülümden arınır ALLAH cc a kulluk şuuruna erişir Cehennemden kurtulmanın mücadelesini verir

 

 

Irkçı kafaya hizmet Arap sevdin deyince biz imanımız gereği sevgili Peygamberimiz asm ve değerli Ashabını ra ve hangi milletten olursa olsun samimi müslümanları seviyoruz senin sözde Müslüman sözde Türk milliyetçisi bugün putlara temsil edilen Ataputun 1000 yıllık Türk İslam tarihine inkilaplarıyle sed çekmiş ezanı susturmuş nice İslam alimini nice hafızı Yezid kafasıyla münafık kafasıyla katletmiş islama ve müslümanlara nefretinden TBMMeclisini laik dinsizlerle masonlarla yahudi ermeni İngiliz uşaklarıyle doldurup İslam düşmanlığını Müslüman düşmanlığını zirveye taşımış kendi şerefli mazisini kendi çiğnemiş memleketi deccalizmin tarlası yapmış 100 yıldır öz kimliğimizden uzaklaştırıp kafirlerin hayatını bu millete hayat yapmış bu milletin namusunu pazara dökmüş biriyken hala ;Öyle bir cehennem ateşinden sakınınki yakacağı insanlar ve taşlardır ayetinin muhatabı içkisi fuhşiyatı zülmü hainliği tescilli putunuzla Cehenneme koşuyorsunuz Biz samimi müslümanlar inşallah geçmişinde Türk İslam davasına önderlik etmiş Vatanın emperyalist istiladan kurtuluşuna imzasını atmış bir kahramanla zorumuz yok bizim Atatürkümüz buraya kadar ondan sonra deccalizmin dinamosu bir hain varki insanımızı Cehenneme taşımak için kıçını yırtan ve hilafeti ilga eden, ingilizin yahudinin ermeninin laik dinsizlerin güdümündeki sözde Türk milliyetçisi bir bela sizin gibilere Atatürkle Ataputu bir tutarak o hainliğini hoş gördüğünüz putunuzun gerek ALLAH cc a ve Resulüne asm gerek Kurana ve Ezana müslümanlara düşmanlığı onun ne derece kafir bir ruha dönüştüğünü ve bu Şehid kanıyla ile sulanmış 1000 yıllık taki Saltuk Buğra Hanlardan ve Sultan Alparslanlardan bu yana Türk İslam kimliğiyle nice şerefli sahifelere imza atmış irili ufaklı Türk beyliklerini Selçuklu Osmanlı'nın 621 yıllık saltanatını karşısına almış bir hainin putların dikmek ibadetiniz olmuş cahiliye arabından farkı kalmamış beton kemalinizle Cehenneme koşuyorsunuz uyan ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman evladı ey Hak din islamın ALLAH cc ve Resulünün asm muhabbetiyle ebedi saadeti cenneti cemalullahı kazanmak ve ebedi cehennemlik olmaktan kurtulmak için iman ile ölmek için gayretli olması gereken Müslüman evladı kula kulluktan bu milleti kurtardığını iddia ettiğiniz ataputunuz 100 yıldır bu milleti Cehenneme taşıyan deccalizim sürecinin baş aktörü eğer Atatürke saygın varsa artılarını al ırkçılık putçuluk çare değil hangi milletten olursa olsun iyiler kardeştir insanlığın kurtuluşuna çalışır ,kötülerse Cehenneme insanlığı taşımanın mücadelesini verir

Fasık Müslüman sözüne bir derece katlanabilirimde ondan ötesi külli cinayet onun için hiçbir konuda fazla ileri gitmek istemiyorum zaman acımasız fitnelerle dolu.

Suçsuz nice masum mazlumun çığlığı hiçbirşey ifade etmiyorsa bu imtihan hiçbir zaman belki Asrı saadet hariç islamın verimli olduğu devreler belki bir derecede bunun haricinde Adaletli Ahlaki ve Vicdani olmadı kaldıki sevgili Peygamberimiz kadar özverili bir insan bile çok ağır merhalelerden geçti,fitne olmak kötü.

 

Bir adam sık sık Kur'an okurdu.

Ancak O'ndan bir şey ezberleyemezdi.

Bu adamın küçük oğlu babasına dedi ki;

-Babacığım Kur'an okuyorsun ama hiç ezberlemiyorsun, sana ne faydası var ki?

Baba oğluna dedi ki:

-Evladım, sana söyleyeceğim ancak önce şu hasır sepeti şu dereden su doldur getir.

Hasır sepet kömür taşımak için kullanılıyordu.

Oğul dedi ki:Baba, ama bu imkansız!

Baba;Sen dene bakalım ne oluyor.

Oğul bu söz üzerine hasır sepeti alıp dereye gitti ve su doldurup taşımaya başladı. Yol yarı olmadan bütün su akıp gitti.

Oğul babaya dönüp dedi ki;

Baba görüyorsun ki bu imkansız bir şey!

Baba;Olsun bir daha dene dedi.

Oğul bir daha denedi, bir daha derken beşinci seferde iyice yorulan oğlu bitkinliğini belirterek babasına:

-Baba sen de biliyorsunki, bu imkansız neden tekrar ettiriyorsun? deyince, baba dedi ki:

-Evladım, sepette bir şey farketmedin mi? deyince oğlu anladı ve Evet babacığım, sepet tertemiz olmuş dedi.

Baba;İşte böyle evlat, nasıl bu sepet kendinde bir şey tutamasa bile su ile tekrar tekrar temas edince tertemiz oldu, insan kalbi de dünya ve işlerinden kirlenir, Kur'an okumakla da ezberlemese bile kalbi suyun hasır sepeti temizlediği gibi tertemiz olur.

Evladım, Kur'an kalbin ve ruhun temizleyicisi, gıdası ve şifasıdır, sakın şeytanın bu ezberlemeden ne faydası var oyununa gelmeyesin demiş.Râbbim ! Cennetini hak edenlerden, Cennetine girenlerden, Cemalini görenlerden eylesin bizleri.

 

 

Haramzade her insan nice güzelliklerin maddi manevi rızkını engelliyor kul hakkı yiyor farkında değil ancak öyleleri herkesten pişkin iyi insan muamelesi görüyor haliyle piyasada her türlü fitne haramlar,zülüm tam gaz.Ben nurculuk süleymancılık ışıkçılık tarikatçılık gibi yollar büsbütün yanlış yollardır demiyorum belki yanlışı bol olduğu için kurani manayı öldüren yollardır.Doğru İslam Kuran ve sünnetin İslamı bizde onu savundukta nereye kadar doğru olabildik.Ben İslamiyette Kuran ve sünnetin ölçülerinde kusur aramıyorum doğru Müslüman ile bir zorum yok kendim herşeyimle kusurluyum.Bugünkü İslami yaşamla Ahirette Dünyada kurtarılmaz.Boş ver sait nursiyi benden ziyade zahiri şeriatın hakkını verdi bana beni soracak ALLAH cc. Hayatta olumsuzluklar fitneler yaşamışsan geçmişi unut temiz bir sahife aç güzel Ahlaka yatırım yap,haramdan uzak ol iyilerin dostluğundan kopma,ifrata tefrite sapma,farz olanı seç,yap. Zamanın kirliliğiyle şerli tiplerle bizde helaketleri yaşadık yaşayacağımız ölçüde tek çare kuran sünnet mutlak çare ALLAH cc ın rızası.Necip Fazıllar çöplükte benim gibi az çok hakikati dillendirenler.Sait Nursiler Şeyhler cinler siyasiler m.kemaller hak etmediği kadar işin kaymağını yiyenlerdir,.Bedavadan yaşadık yıllar yılı ninnilerin dinini nefsimizin dinini .Kurani Şuur bambaşka birşey insan devamlı nefsini sorguluyor,bu ise şeytanın işine gelmiyor.O melunun düşmanı hakiki müminler şuurlu müslümanlardır yoksa gaflette dalalette ısrar edenle bir zoru yok.

 

Kimsenin telkinine aldırma Kuran ve sünneti ders al ona göre yaşa.bir hayrı başka bir hayra kırdırma islamın malı olan her şey hayırdır.Müslümanlar

 

Dünyaya egemen olmakla değil,ALLAH(cc)ın yolunda Adaletin kavgasını vermekle mükelleftir.Aliya İzzetbegoviç Davalar acılar içinde doğar,Refah içinde ölür.Aliya İzzetbegoviç.

Kötülerin yaptığı şeylerle başa çıkmak için iyilerin psikoloğa gitmesinin gerektiği tuhaf bir Dünyada yaşıyoruz.

Söylemesi çok kolay olan iki kelime var ki aslında söylemeden önce çok düşünmek gerekir Evet ve hayır.

 

Mirasyedi laik müslümanlar haramzade sözde müslümanlar şeyhe cine sait nursilerine Ataputuna Tayyibine siyasilere bel bağlayanlar bu kafayla kurtuluş yok. Kurtuluşun adresi sadece Kuran ve sünnetin ölçülerinde ALLAH cc ve Resulünün asm rızasında .Haramdan bozuk felsefelerden şirkten,küfürden zülümden,insi cinni şeytanlardan arınmış bir hayatta.Öyle maddi manevi hiçbir emek vermeden sahip oldukların senin değildir belki haram rızıklardır.Bir mirasyedi gibi ne İslami ne insani bir yaşantın olmasın .Belki ehli imanın güzel Ahlaklı vicdanlı dürüst Adaletli helal namuslu insanların sana duası yardımı varsa ona layık olacak gibi dürüst hareket etki sende doğru insan ol,haramda yüzme.Hala maruz kaldığım fitnelere rağmen onca günahıma rağmen yediğim yemekten içtiğim sudan lezzet alabiliyorsam sonsuz Elhamdülillah.Hala az çok ibadet hayır yapabiliyorsam iyiyi kötüyü güzeli çirkini,faydalıyı zararlıyı,karanlığı aydınlığı,doğruyu, yanlışı,Hakkı ,batılı imanı,küfürü ayırd edebiliyor ve doğru olanın yanında yer alabiliyorsam sonsuz Elhamdülillah Cümle masum mazlumuda koru ya Rabbi.ALLAH cc sana iyilik yaptığı gibi sende iyilik yap.Kassas 77.En makbul hayır aç bir canlıyı doyurmaktır.ALLAH cc ehli iman ehli namus başta olmak üzere her güzelliği kurtarsın.Kuran okunurken ezan okunurken saygılı ol sadece dinle başka şeyle meşgul olma.İslami mirasyedi haramzade gizli açık şirk ehli din hırsızı münafıklar tüketti cinnisiyle insisiyle ,islamın Kuran ve sünnetin bir suçu yok. Biz kimi kandırıyoruz kapitalist müslümanlıkla deccalizme sessiz kalıp yaptığımız ibadetlerle ,her türlü haramı kanunlarıyla koruyan sözde Müslüman ülke,Bu ülkede dini ve siyasi kesimdede medyadada Kurani Hukuk,ilahi hukuk çiğneniyor,devamlı kul hakkı yeniyor,şirk,küfür, zülüm, haramlar, iğrençlik tam gaz maddi manevi sahada insi cinni şeytanların hürriyeti masum mazlumda yok hala yüzde 98 müslümanız öylemi,topyekun Cehenneme koşuyoruz iyilerin suçu ne ey başı kokuşmuş Devlet düzeni kafirleşti bu millet hala müslümanız diye kendinizi kandırmayın.Başta ALLAH cc ve Resulü Hz.Muhammed asm olmak üzere iyiler iyi şeyler yapmaya çalıştılar ama kötüler işin kahramanı insanlığı Cehenneme taşıyorlar bırakın ilahi Hukuku hiç olmazsa insan olarak kendinize saygınız olsun sadece Dünyayı imar etmekle zülümle Ahiret kazanılmaz.Ey Tayyip efendi ey mirasyedi başkan,BAEmirliklerinin İngiliz uşağı zalimler olduğunu bildiğin halde saltanatının devamı uğruna onların kanla sulanmış 50 milyar dolarına razı oldun ve o kafir vicdansızlara dost oldun,ABD li Elon Musk a Toryum u peşkeş çeken kafa battıkça batıyorsun kirlenincede masum kuran talebelerinin ikliminde poz verip o yavruları zehirleyerek kendini tatmin ediyorsun ve yine çocuk katili siyonist İsrail'e yakın temasa girmiş ve o ALLAH cc ın ve insanlığın düşmanlarıyla ünsiyet ediyorsun sen bugüne dek Müslümanlığında samimi olsan kirli siyaset yapmaz kafirleri zalimleri hainleri kardeş bellemez kilise havra onarmaz domuz çiftlikleri açmaz,içki fabrikaları kurdurmaz yahudinin siyasetine hizmet etmez helali haramı gözetir,her türlü haramı kanunlarınızla korumaktan vazgeçer israfın tavanına vurmaz halkı Ahlaksızlığa sefalete mahküm etmezdin bütün bu tablolara ve daha nice ihanete rağmen hala kahramansın.

Tayyi mekan, bastı zaman eşyanın nakli  islama mal olmuş şeyler inkarmı etmişim.

Ben çok kimsenin pisliğine çomak soktum her bir yanlışı sorguladım doğrudur.

 Normal görünen çok kimse varki acaip anormaldir fitnedir imandan nasibi yoktur.

 

Nerede yaşarsan yaşa ne yaşarsan yaşa islamı Kuran ve sünnetin Hakikatlerini ALLAH(cc)ı Resulünü(asm)unutma.Şeytan sizi ateşli azaba çağırıyor,sen ALLAH(cc)a koş ayetinide unutma ümitsiz olma sabırlı ol hiçbir şey mutlak değil

Kirlenip büyük günahlara düştüysen,tövbe et,ancak haddinide bil ileri gitme.

 

Müslüman görüntüsüyle alçaklık yapana alçak demeyende alçaktır.Peki islama gönül vermiş biri bütün iyi niyetine rağmen alçakların,hainlerin,kafirlerin,belki melun şeytanın  iklimine düştüyse o damı alçaktır.Tövbe eder yoluna devam eder

Ancak hayatımda şunu gördüm,eğer yükün ağırsa fazla gezmen doğru değil.Din müfritimiyim yoksa öyleleremi düzüldümde zehirlendim ALLAH(cc)a kalmış.

Hiçbir temiz kalmış güzellik kafirin hakkı değil,müminlerin hakkıdır.ALLAH(cc) yeryüzünün nimetlerine mümin kullarını varis kıldı.Ayeti Kerime.Bana gelince hakkı ile mümin bir kul  olamasamda mümin  kulları ALLAH(cc) için seviyorum.

Amenerresülü meali.

Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara-286)

 

 

Ekonomi En zenginler listesi açıklandı! Listede dünya gelirinin yüzde 50'sinden fazlasına sahip bu küreselci aileler neden yok?

Ekonomi

En zenginler listesi açıklandı! Listede dünya gelirinin yüzde 50'sinden fazlasına sahip bu küreselci aileler neden yok?

Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam'ın yayımladığı rapor, dünyanın en zengin 10 kişisinin toplam servetinin Kovid-19 salgını döneminde iki katına çıktığını ortaya koydu. Dünya gelirinin yüzde 50'sinden fazlasına sahip yeni dünya düzenini kurmak isteyen o aileler yine yer almıyor.

Yeni akit Publisher

En zenginler listesi açıklandı! Listede dünya gelirinin yüzde 50'sinden fazlasına sahip bu küreselci aileler neden yok?

Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam'ın, dünyanın en varlıklı 10 kişisinin sahip olduğu servetin salgın döneminde arttığını ortaya koyan “Eşitsizlik Öldürür” isimli raporu yayınlandı.

Raporda aynı zamanda, yoksulluk sınırında yaşayan kişi sayısının da arttığı gösterildi.

163 milyon kişi yoksulluk sınırının altında

Oxfam'ın İngiltere Başkanı Danny Sriskandarajah, koronavirüs salgınında yürürlüğe konan kapanma tedbirleriyle turizm, seyahat ve ticarete getirilen kısıtlamalar sonrası, 163 milyon kişinin daha yoksulluk sınırının altında yaşamaya başladığını söyledi.

Servetleri 1,5 trilyon doları aştı

Raporda, dünyanın en zengin 10 ismi; Elon Musk, Jeff Bezos, Bernard Arnault, Bill Gates, Larry Ellison, Larry Page, Sergey Brin, Mark Zuckerberg, Steve Ballmer ve Warren Buffet’in toplam servetinin ise salgın döneminde iki kat artarak 1,5 trilyon doları aştığı kaydedildi.

Bunun yanı sıra açlık, sağlık hizmetlerine erişimin sınırlı hale gelmesi, iklim değişikliğinin neden olduğu insani krizler ve şiddet nedeniyle dünyada her 4 saniyede 1 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

'Toplam servetlerini harcamaları 414 yıl sürer'

Raporda, insanlığın yüzde 99'unun koronavirüs nedeniyle daha kötü durumda olduğu belirtilirken, “En zengin 10 adam her gün bir milyon dolar harcarsa, toplam servetlerini harcamaları 414 yıl sürer.” ifadelerine yer verildi.

"Milyarderler servetlerinin tepesine otursa, Ay'a olan mesafenin yarısına ulaşırlar"

Ayrıca şu bilgilere de yer verildi:

"Dünyanın en zengin 10 insanı, en dipteki 3.1 milyar insandan daha fazla varlığa sahip.

En zengin 10 milyarder toplam servetlerinin en tepesine otursa, neredeyse Ay'a olan mesafenin yarısına (yaklaşık 200 bin kilometre) ulaşırlar.

Koronavirüs dönemindeki kazançlarının vergisi, tüm dünyaya yetecek kadar aşı yapmaya yardımcı olabilir.

İklim değişikliği önlemleri, küresel sağlık ve sosyal koruma ile cinsiyete dayalı şiddetle mücadele çabalarındaki finansman boşluklarını doldurabilir."

Küresel eşitsizlik arttı

Raporda, salgının küresel eşitsizliği daha vahim hale getirdiği belirtildi.

Az gelişmiş ülkelerdeki yoksul kişilerin koronavirüsten ölme ihtimalinin neredeyse 4 kat daha fazla olduğu belirtildi.

Çalışan kadın sayısı azaldı

Öte yandan 2019'a kıyasla bu dönemde çalışan kadın sayısının 13 milyon azaldığı ve 20 milyondan fazla kız çocuğunun okula dönememe riskiyle karşı karşıya olduğu ortaya kondu.

"Lüks roketini uzaya fırlatırken, milyonlarca insan ölüyordu"

Raporun "Milyarder Varyantı" başlığı altında, Blue Origin'in sahibi Jeff Bezos'a işaret edilerek, "Temmuz 2021'de dünyanın en zengin insanı, kendisini ve arkadaşlarını lüks roketiyle uzaya fırlatırken, milyonlarca insan aşılara erişemedikleri veya yiyecek alamadıkları için gereksiz yere ölüyordu." denildi.

'Eşitsizliğe karşı aşı yok'

Raporun 'Eşitsizliği Karşı Aşı Yok' başlıklı kısmında ise, "2022'ye eşi benzeri görülmemiş bir endişeyle giriyoruz. Pandemi başladığında, hepimizin bu işte birlikte olduğumuza dair bir his vardı." ifadeleri kullanıldı.

Dünya gelirinin yüzde 50'sinden fazlasına sahip bu isimler listede yok!

Öte yandan küreselci şirketlerin ise bu tür listelerde hiç yer almadığı görülüyor. Sermayeyi elinde tutan bu bir avuç azınlık çete, dünyaya hükmederken kendilerinin bu listelerde yer almaması kendilerini gizlemesine bağlanıyor.

Peki sermayeyi elinde tutan bu bir avuç azınlık çete, bu güç kim, kimler ve amaçları ney? Bu sermaye ile ulus devletlere ve dünyaya ne yapmak istiyorlar? Amaçları sadece para kazanmak mı, yoksa bu kazandıkları para ile ulus devletleri itibarsızlaştırıp yok etmek ve kendi bakış açıları ile yeni bir dünya düzeni mi kurmak?

Yasakbilgiler.com

'da yer alan bilgilere göre, Forbes dergisi her yıl zenginler listesi yayınlanır. Bu listesinin tepesinde bazı isimler vardır. Bu kişiler küresel oligart dediğimiz çetenin taşeronlarıdır. Esas olan arkalarındaki görünmez güçtür. Bu güç günümüzde sermayeyi teknolojiyi, yazılımı ve tekelleşmeyi kullanarak ulus devletleri bir kukla gibi yönetirler.

Bunları anlayabilmek için önce bu küreselciler denenen ve kendilerini elit olduklarını iddia eden kişilerin, ailelerin en önemlilerini tanımak gerek. Dünya gelirinin %50 sinden fazlasına sahip bu %1’lik kesimin ne iş yaptığını bilmek gerek.

Rothschild Ailesi

Bu ailenin atası Mayer Amschel Rothschild tarafından 18.yy Almanya’nın Frankfurt kentinde Yahudi yerleşim yerlerinde dükkân olarak kullandığı küçük bir evde, eski elbise ve antika madeni para satarak ticarete başlamıştır. Yahudi ailelerle karşılıklı dayanışma içinde yürüttükleri ticari ve ailevi ilişkiler ile zamanımızda dünya piyasalarını kontrol eden finans şirketlerinden ve Avrupa’daki çeşitli ülkelerde en büyük bankaların ve merkez bankalarının sahibi olan dev bir imparatorluğa dönüşmüştür.

Paraya hükmeden bu aile bankacılık sistemi ve bankalar arası para hareketlerini ve ulus devletlerin merkez bankalarını kurmuşlardır. Yani küresel projelerin para babasıdır. Hatta Rothschildlerin dedesi ‎Mayer Amschel Rothschild; “Ülkelerin ekonomisini bana verin, kanunlarını kim yaparsa yapsın" demişti.

Bu görüş ilk başlarda küreselci sermayenin de ana felsefesini oluşturmaktadır.

Rockefeller ailesi

Bu aile Rothschild ile piramidin en tepesindeki ailedir. Ailenin kurucusu petrol baronu John Davidson Rockefeller’dir. Chemical ve Chase Manhattan Bbank’ı 1955 yılında ticari bir evlilikle birleştirip bankacılık sektörüne adım attılar. Diğer bankacılık devi aile Rothschild’ın desteği ile ABD’nın mali piyasasında önemli söz sahibi oldular. David Rockefeller her zaman ABD başkanlarının sağ kolu olmuştur. Dünyanın en büyük bankalarından Chase Manhattan Bnak, Citibank ve Standart Oil, Mobil gibi dünyanın petrol pazarını elinde tutan dev şirketlerin en büyük hissedarıdır. Petro-Dolar sistemini Rothschild ailesi ile beraber oluşturup, Ulus devletleri bu alanı kullanarak yönetirler.

Kısaca enerji ve petrole hükmeder.

Küresel anlamda Yeni Dünya Düzeni’nin temel oyuncuları arasında bulunuyorlar.

Russell Ailesi

Bu ailenin geçmişi uyuşturucu ve köle ticaretine dayanmaktadır. Dünya genelinde fuhuş sektörünü de yönetirler. Kazandıkları paralarla kurdukları Russel Vakfı aracılığı ile bir takım gizli örgütlere finansör oldular (Skulls and Bones Society gibi). Ayrıca Yehova Şahitleri’nin kurucularındandır. Yani biraz karanlık bir yapıları var.

Fakat küresel düzendeki görevleri kısaca dünya genelinde uyuşturucu ve fuhuş piyasasını yönetirler ve modern işçilik sisteminin fikir babalarıdır.

DuPont Ailesi

Dünya kimyasal ürünleri piyasasını yönetirler. Günümüzde her evde mutlaka bunlara ait birkaç ürün bulunur. Özellikle barut ve patlayıcı konusunda tekel olmuşlardır. Hatta Amerika’nın ilk barut fabrikası bu aileye aittir. 2. Dünya savaşında Hitlere askeri malzeme yardımında bulunmuşlardır. Sentetik uyuşturucu icadı da bunların ürünüdür. Petrol türevi plastik ürünler ve üretim hammaddelerinin çoğu bu ailenin kontrolündedir.

Yani günümüzde sanayinin ham maddesini yönetirler.

Bundy Ailesi

16.yy Amerika’ya göç eden Püriten bir ailedir. ABD yönetiminde önemli danışmanlık görevler üstlenmişlerdir. Hatta Atom bombasının yapımında ve Manhattan projesinde de görev almışlardır.

Vietnam savaşı döneminde Doğu Asya ve Pasifik Sekreteryalığını bu aile yönetmiştir.

Üstlendikleri bu üst düzey görevler sayesinde danışmanlık şirketleri kurmuşlar ve yüksek kademelerinde hep yer almışlardır. Amerikan savaşlarından tutun da Dünya savaşlarının dahi danışmanlığını bu aile yapmıştır.

Görevleri ülke seçimlerini manipüle etmek, ülkeler arası sorun çıkartmak, kitleleri örgütleyip halk arasında algı yaratmak.

(Obama ve Hilary Clinton gibi isimlerin seçim kampanyalarını yürütmüş Bundy Ailesine ait Benenson Strategy Group, CHP ile de anlaşmışlardır ve Z kuşağını CHP’ye yönlendirme stratejisi bu firmanın ürünüdür).

Oppenheimer Ailesi

Nicholas Oppenheimer İlluminati sisteminin Güney Afrikalı üyesi olduğu söylenmektedir. Elmas Kralı babası Harry Oppenheimer’dan büyük bir miras devralmıştır. Dünyadaki elmas yataklarının %95’ine ve diğer altın, platin gibi değerli taş ve maden yataklarının çoğunluk hisselerine sahiptir. Rothschild ailesinin desteğiyle Cecil Rhodes’un sahibi olduğu, Güney Afrika’daki en büyük maden şirketi DeBeers Consolidated Mines Şirketi’nin kontrolünü elinde tutar.

Küresel anlamda değerli taş ve madenlerini bu aile yönetir.

Freeman Ailesi

Bundy ailesi gibi ABD danışmanlarının arasındadırlar. Gaylord Freeman, Roger A.Freeman birçok başkan ve kongre üyesine tavsiyelerini ya da doğru bir tabirle emirlerini uygulatmıştır ama hiç kimse onların adlarını duymamıştır.

Lord Ailesi

ABD’ye 16.yy gelen ve bireyleri örgüt için üst düzey görev yapmış köklü bir ailedir. Nathan Lord ve Thomas Lord aileleri, ABD yönetiminde etkin roller üstlenmiştir. Winston Lord 1977-1985 yılları arasında CFR Yönetim Kurulu başkanlığı yapmıştı.

Morgan Ailesi

Morgan Ailesi’nin arkası sağlam. ABD’de enerji, ulaşım, savunma sanayi ve uzay teknolojisinde pek çok kazanım elde etmiş olan aile, Rockefellerlar’ın himayesinde bulunuyor. Amerikan İç Savaşı sırasında Amerikan Masonik Devleti’ni dolandırmakla suçlansalar da mahkemeden beraat ederek üstüne bir de tazminat almışlar. Roshchild ve Rockefeller belki en zehirlileri İslam düşmanlığı özellikleri.

 

Oturduğumuz yerden ahkam kesiyoruz başka birşey yok bu din İslam bu kadar kolay gelmedi .Nurculuk doğru insanı bozan bir din anlayışı.ALLAH cc ın bize ihtiyacı yok ancak yerdeki ve gökteki hazineler ALLAH cc ın olduğu gerçeğini unutmayacak her güzel nimeti yaratan Merhametli Adaletli Rabbimize şükrümüzü eksik etmeyeceğiz.Çoğumuz ot gibi yaşıyoruz belki ot kadarda kıymetimiz yok ot oksijen salgılar inek yer süt olur,biz ise çoğumuz zalim nefsimizden başka birşey düşündüğümüz yok.Ey Müslüman kendinle uğraş kendini tanı imanını ebedi hayatını kurtarmanın gayretinde ol,nefsini satın almanın gayretinde,gücünün üstündeki işlerden insi cinni şeytanlardan ALLAH cc a sığın güzel Ahlaklı helal namuslu dürüst bir yaşama talip ol.Akp iktidarının yaptıkları icraatları şişire şişire övenlere sözüm.Çoğu doğruda faizin fuhşun sefaletin zülmün domuz çiftliklerinin vatanı satıp maddi manevi tüketmenin israfın sosyal Adaletsizliğin Ahlaksızlığın hainliğin tavan yaptığı19 yıl geçti belki iyileştirilen çok şeyi görmüşsünde madalyonun diğer yüzünden haberin yok.İçinde Cihad ruhu yoksa düşmanı dost,dostu düşman bellemişsen bütün ibadet ve çalışman boşa kürek çekmekten ibarettir,belki hainliktir.Böylesi bir yaşam Ahirette seni kurtarmaz.Tövbe edip hayırlı amellere sarıl,ALLAH cc a koş iyileri dostun bil infakı zikrullahı iyilere duayı eksik etme,kimsedende yardım bekleme kendi gayretinle doğru olanı yap ALLAH cc a sığın,gelen nimetide geri tepme Hakkında bilgin olmayan belki içyüzünü bilmediğin kimselere bel bağlama. Hayatta en çok kime güveniyorsunuz demişler:ALLAH a Resülüne asm Ehli iman dinine Vatanına sevdalı insanlara,aileme ve kendime ,kendimdeki doğruluğa güzel seciyelere .Beyaz bir duvara at bir çamur yapışmazsada izi kalsın mantığıyla iyileri karalıyarak değil. Yanan her ışığı yangın zannedip söndürmeye koşarak değil.İnsanları iyi tanıyıp gerçek fiatını vererek Adaletli,Ahlaki ve Vicdani icraatlerle yolunda Vakarla yürü zülme,şirke,küfre haramlara insi cinni şeytanlara taviz vermeden insanları ve cinleri ilahlaştırmadan iç Dünyanda Tevhid çatısında Kuran ve sünnetin dersiyle güzel Ahlaklı vicdanlı dürüst hareketle dengeli istikrarlı haddini aşmadan haramdan uzak yaşaki islamada insanlığada faydan olsun.

Ne ben ne Ailem Vatan haini ve İslam düşmanı değiliz ancak Takva bir hayatın insanıda değiliz ne şişirmeye nede lağvedilmeye gelemeyiz iyilerin Kuranın ve sünnetin muhabbeti ile yaşamak ölçümüzde ancak bizdeki güzellikleri devre devrede olsa islama katkımızı  lağvedende çok oldu,halbuki biz  farzları yapmaya çalışan ,haram lokma yememeye gayret eden insanlarız.Hiçbir zaman Vatanımıza kudsi değerlerimize ihaneti marifet bilmedik hainleride sevmedik.Kısacası bilerek ihanet bizim işimiz değil çünkü biz şerefli bir kökten gelen ve müslümanca yaşıyamaya çalışan belki günahkar  insanlarız .Ruh iklimimizi zehirleyip bize zülmedenleride dost bilmiyoruz öyleleri iblisin kafirin değirmenine su taşıyor herkes haddini bilsin.Fiatımızı ALLAH(cc) bilir.

İnsi cinni şeytanlar bu zamanın güzel insanlarını,bozuk felsefelerle  velayet hikayesiyle vuruyorlar ,teslim olma.

 

Hani " Mucize " Filmde bir Sahne Vardı ...?

Babası Der Benim Oğlum Sakattır...!

Karşıdaki Adam cevap verir

Yeterki Gönlü sakat Olmasın*

Yüreğinden Öpüyorum Seni Delikanlı...

 

Bizim kula kulluğa tahammülümaz yok dediğimiz için insi cinni şeytanlara kul yapmak için kıçını yırtanlarada bizi fitne yapmak için cehenneme doldurmak için yırtınan din hırsızı münafıklarada hakkımızı helal etmiyoruz çünkü hiçbir zaman hadlerini bilmediler.Size ne bizim günahımızdan ,sevabımızdan,dostluğumuzdan  düşmanlığımızdanki,insi cinni pislikleride ikliminizde bize dost yazıyorsunuz.

Beni mahvedenleri ne ilemi suçluyorum.Sadece gerçeklerle yoksa o zalimler gibi insi cinni şeytanları dinleyip iyileri güzellikleri idam ederek değil.Benim ölçüm Kurani gerçekler,onlarınki Alemi seyredip gördükleri ve nice güzellikleri yaktıkları hakikatı ve kula kulluk çareleri.haddini aşan her pislik evliyaları.

 

İnsanlığın kanını emen yahudi pisliklerle melun şeytanlarla,müslümanı Kurana Vatanına sevdalı insanları aynı kefeye koyanlar ,gerçek hain pislik kendileridir.ABD ve Empeyalistler uydudan plaka okuyor internet desen emirlerinde Facebook uyla Twitter ile instigram ile Google ile Tv siyle Dünyayı evimizin içine doldurmuş ve bize hakim kredi kartlarıyla yaşamımızın her noktasını takip ediyor kısacası mahremiyet ölmüş Adaletli helal namuslu dürüst Ahlaki Vicdani hiçbirşey Allah cc için değil sanki halbuki Kuran Dünyada İslam yalnızca ALLAH cc ın olacağı zamana dek kafirlerle ve münafıklarla mücadele et demişti İslam Dünyası birbirini yiyor Kurani manayı öldürmenin yarışı var. Bir Hz.Hüseyin ra ın ,şeytanlaşmış yezit ve taraftarlarına kurban gitmesiyle ve ardından o yezit pisliği ve yandaşlarının Medinede 30000 sahabiyi katlederek kızlarının kadınlarının ırzına geçerek icra ettikleri vicdansız zülümlerle bugünün Dünyasında nice güzelliklerin masum mazlumun Dünyanın kafir coğrafyasına kurban gitmesi aynı paralellik,yezidin cephesinde nice sahibi ünvanı almış insanlar olduğu gibi,bugünün kafir ve zalimlerinin cephesindeki islamın Cihad ruhunundan habersiz kula kulluğu sorgulamayan belki dünyevileşmiş nefsani yaşıyan haramı hoş gören sözde müslümanlarlarla kafir ve zalimler kuvvet kazanıyor ve cürümlerine devam ediyor.Bu sözde Müslüman ülkede her türlü haramlar kanunlarla korunduğu sürece ,dışkı çıkaran ilahlar kula kulluk medyatik tahribat devam ettiği sürece bugünün sözde kahramanları islamında insanlığında katillerinin ruh ikizidir,belki onlardandır.Kaldıki 1000 yıldır islama sokulan cinni pisliklerin telkinleriyle kirlenmiş din anlayışıyla ve fitnelerle özdeşleşmiş bir Dünyada İslam kardeşliğinden ittihadı islamdan Adaletli helal namuslu dürüst Ahlaki Vicdanlı Merhametli ruhbanlıktan uzak dinin yalnızca ALLAH cc ın olduğu bir yapılanmadan bahsetmek iyilere zülümden başka birşey değildir. Mehmet Özkan Doğrulara söz yokta kaymağını kimler yiyor bu saadetçiler sadece vuruyor ama acı gerçekler hazmedilmeyecek kadar çok madalyonun diğer yüzünüde görmek lazım.Nurculukta her zaman post kavgası olmuştur Ebediyyende olacak.Bugün Nurculukta 16 guruba ayrılmış herbiri birbiriyle papaz .Çünkü o din maddi manevi hırsızlıkla bozuk felsefelerle zülümle saltanat süren hizipçiliğin en fitne boyutlarından bir yoldur tasarrufunda Adalet,Ahlak ve Vicdan,dürüstlük hiç hükmündedir beton kemalin profilini cinni şeytanların da güdümünde sözde evliya haramzade hayatı boyu hırsızlama yaşamış sait nursi kurdu deccalizminde bilerek veya bilmeyerek tetikçisidir.

O kadar insan yanlış senmi doğrusun diye soruyorlar Kuran cevap versin :Sakın çoğunluk sizi yanıltmasın.İnsanların çoğu kafirdir.(Nahl-83-)Çoğu fasıktır(maide-49) –Çoğu müşriktir(Rum-42-)Çoğu inkarcıdır(İsra-89)-Çoğu gafildir-Yunus-92) Çoğu yalancıdır-Şuara-223)-Çoğu zanna uyar-(-Yunus-36-)Çoğu nankördür-Furkan-50-Çoğu şükretmez-(-Bakara-243-)Çoğu iman etmez-(-Bakara-100)-Çoğu Haktan hoşlanmaz-(-Zuhruf-78-)-Çoğu ALLAH(cc)a ortak koşar.(-Yusuf-106-)-Çoğu Kurandan yüz çevirdi.(Fussilet-4)Çoğu Akıl erdirmez  kafası çalışmaz (Maide-103)

Kendini savunurkende,Aileni savunurkende ,Vatanını ,Dinini güzelim insanları savunurkende ALLAH(cc)ın Rahmetinden ileri Rahmetini gazabından ileri gazabını ileri sürme ölçülü sınırlı ol kaldıramıyacağın yükleri ALLAH(cc) hiçbir zaman yüklemez ama cahilce hareketlerinle düşüncesiz Akletmeden yaptığın işlerle yanlış insanlarla cinlerle haramzade şirk,küfür,zülüm ehli insi cinni pisliklere muhabbet ve dua ile sende yüklenme Dünyadada Ahirettede başını musibetlerden kaldıramaz belki cehenneme layık bir fitne olur çıkarsın.İnsi cinni şeytanların münafık din hırsızlarının ,kafir ve zalimlerin seline kapılmak istemiyorsan otoköntrölünü ALLAH(cc) ile paylaş Farzları yapan,haramları terk eden ol.Rızai ilahiyi ara.

Nefisperest ,haramzade yaşamış her erkek veya kadın zülüm makinesidir ama Dünyada ama Ahirette.

Ben bir yanlışı bir cinayeti dile getirdiğim zaman isteyen bana münafık,kafir müşrik muamelesi yapsın umurumda değil bugüne dek tarih sahnesinde dini şahsiyetlerin her pisliğinin üstü örtülmüş ve o gibilerin her cinayeti islamın malı olmuş maalesef

 

Kuran ve sünnetin islamı şüphesiz en iyisi ancak biz iyi değiliz.Ben hiçbir zaman iyilere düşman olmayı kendim seçmedim bilerekte düşman olmam,ancak beni zehirleyip negatif bir yapıya hapseden alemdeki tasarrufunda günah keçisi olmak istemiyorum kim beni pisliğe layık görmüş layığını bulsun.İyiler dişman olamaz

Tarih boyu olup biten bütün savaşların ,musibetlerin,hastalıkların,fitnelerin temelinde şirk,küfür,zülüm,haramlar ve bozuk felsefeler ,insi cinni şeytanlar yer alıyor .Elbette yarattığı kulunu herkesten iyi tanıyan ALLAH(cc) Kuran ve sünnetiyle Hak olan kitap ve sahifelerle insanın fıtrı yapısını pozitif manada en iyi düzenliyendir Amenna.Bayrak ehliyetli ellerde olduğu sürece iyi şeyler olacak.

Eğer mümin olmak istiyorsan her şeyin ölçülü olsun,kavgan bile, azma azdırma

İhsan eliaçık sözde ilahiyatçı münafık her sözü külli cinayet olmuş, susturulmalı.

Nesi var bizim beynin usta:İman ateş yapmıyor,ibadet kaçakları var,Ahlaka giden borular tıkanmış,Edep haya kabloları yanık,ilim irfan takviyesi az,çok bakımsız kalmış.E peki ne olacak Amentüyle imanını tazeleyecek ,tövbe istiğfara devam edecek,nefsini satın almanın gayretinde,helal,namuslu, güzel Ahlaklı bir hayata talip olacak, hiçbir konuda ileri gitmeyecek,iyileri ezip geçmeyeceksin zülüm,küfür ,şirk ,haramlara karşı,şeytana,tağuta karşı insi cinni pisliklere karşı dik duracaksın.

İslam ümmetine,Türk milletine lokomotiflik yapan kirli ruhların,kirli nefislerin  hakkından gel Ey Adili Mutlak Rahman ve Rahim olan ALLAH(cc)ımız.

Ey gaflet içindeki sözde Müslüman ,müminlerin iyilerin güzelim insanların senin hakkındaki hayır temennileri Rahmete vesile haller senin rahat yaşamına sebep Rahmeti ilahi hoşuna gidiyorda ,sen onlar için ,masum mazlum için ALLAH(cc) ve Resulü asm için ve insanlık için hayatın boyu ne yaptın.Tövbe et vicdan sahibi helal namuslu güzel Ahlaklı,dürüst,fedakar,merhametli kul olmanın gayretinde Adaletli ol 

Yahudi malları her zaman boykot edilmeli o zalimlere kurşun parası vermeyelim.

Başta melun şeytan olmak üzere,olumsuz şahısları Aklına bile getirme zikretme.

 

Biz iç Dünyamızda haramlardan uzak pozitif manada doğru ilimle Kuran sünnet ölçüleriyle kendimizle barışık olmadıkça musibetlerle kendimizi kurtaramayız

 

Ey  gerçeklere tahammülü olmayan ve ceza kesen Facebook ekibi nasılki tarihi boyu zehirlenmiş İslam Dünyasında sözde kurtarıcılara koyun lazım sizede koyun lazım düşünen Akleden şuurlu insanlara hele islamın ve bu güzel Vatanın sevdalısı ,doğru mümine doğru söze tahammülü olmayanlar  haklı bir eleştiri sizleride rahatsız ediyor

 

Üsame bin Zeyd (r.a.) kimdir? Efendimizin "Allah ve Resulünü seven Üsame'yi sevsin!" iltifatına mazhar olan Üsame bin Zeyd'in (r.a.) hayatı.

Üsame bin Zeyd (r.a.) genç bir komutan Resûlullah tarafından 18 yaşında bir delikanlıyken, sahabenin ileri gelenlerinin de bulunduğu orduya komutan tayin edilen bir bahadır. İki Cihan Güneşi Efendimizin "Allah ve Resulünü seven Üsame'yi sevsin!" iltifatına mazhar bir yiğittir.

Ashab-ı kiram arasında Hubbu Resûlullah= Resûlullah'ın sevgilisi lakabıyla meşhurdur. Babası, Peygamberimizin azatlısı ve ilk Müslümanlardan Zeyd bin Harise (r.a) annesi, Hazreti Amme'nin cariyesi Ümmü Eymen (ranha) idi.

Üsame (r.a) Allah Resûlü'nün terbiyesiyle yetişmiştir. Ömrünün 20 yılını onunla beraber ve çok yakınında geçirmiş, ailenin bir ferdi olmuştur. Babası Zeyd bin Harise'nin (r.a) Efendimize hizmeti münasebetiyle hane-i saadete rahat girip çıkmıştır. Sevgili Peygamberimiz onu torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin gibi sevmiştir.

Bir gün Resûl-i Ekrem Efendimiz Üsame'yi bir dizine, Hasan'ı da diğerine oturtur ikisini göğsüne doğru basarak "Ya Rabbi! Ben bunları seviyorum, sen de sev." buyururlar.

Hazreti Aişe (ranha) anlatıyor: "Üsame çocuktu. Düşmüş yüzü kanamıştı. Resûlullah (s.a.) onu bu halde görünce bana, "Üsame'nin yüzünü yıka" buyurdu. Ben toparlanıncaya kadar Resûlullah (s.a.) Üsame'yi kucakladı, yüzünü gözünü yıkadı ve kanını temizledi. Onu öptü, sevdi ve teselli etti."

Üsame (r.a) çok zekî ve cesurdu. Daha 15 yaşındayken Allah yolunda cihad için kılıç kuşanmıştır. Yaşı küçük olduğu için Uhud harbine katılamamıştı. Hendek Savaşında Resûlullah'ın (s.a.) kendisine izin vermesi için boyunu yüksek göstermeye çalışıyordu. Huneyn'de çocuk olmasına rağmen kahramanca çarpışmış Peygamberimizin yanından ayrılmamıştı.

BABASININ ŞEHADETİNİ GÖRDÜ

Mute'de babası Zeyd bin Harise'nin (r.a)sancağı altında savaştı. Babasının şehadetini gözleriyle gördü. Metanetini kaybetmeden çarpışmaya devam etti. Bu kahramanlığı, şecaati ve cesareti onu genç yaşta ordu komutanı olabilecek kıvama getirmiştir.

Hicretin 11 yılı idi. Resûlullah (s.a.) Bizanslılarla harb etmek için bir ordu hazırlanmasını emir buyurdular. Üsame'yi çağırdılar: "Ey Üsame! Belka sınırına, babanın şehit edildiği yere Gazze'nin yakınındaki Darum kalesine kadar Allah'ın bereketiyle git. Bu ordunun başkomutanı sensin" fermanını verirler Sonra mescide çıkıp minberden sahabe-i kirama "Ey ashabım! Üsame'nin babası Zeyd benim yanımda nasıl en sevgili ve kumandanlığa layıksa, Üsame de komutanlığa öyle layıktır. Benim yanımda da insanların en sevgililerindendir." diye hitap ederek onun komutan tayin edildiğini ilan etmişlerdir.

Ordunun hazırlanması devam ederken Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz rahatsızlandı. Hastalığının artması üzerine ordu sefere çıkmaktan vazgeçti. Bir müddet karargahta durumun açıklığa kavuşmasını bekledi. Kısa bir zaman sonra iki Cihan Güneşi Efendimizin vefat haberi alındı ordu hane-i saadetin önüne gelerek sancağı dikti.

PEYGAMBERİMİZİN DEFNİ

Üsame (r.a) sevgili Peygamberimizin gasl ve defn hizmetleriyle uğraştı. O mübarek cismi şeriflerini yıkamak, kefenlemek ve kabr-ı şerife indirmek gibi hizmetlerde bulundu.

Hz. Ebubekir (r.a) halife seçildikten sonra ilk iş olarak Üsame ordusunun hareket etmesini sağlar. Onun emriyle göreve çıkan Üsame (r.a) Resûlullah (s.a.) Efendimizin emirlerini tek tek yerine getirir. Görevini başarıyla tamamlar ve Medine'ye döner. Hz. Ömer (r.a) Üsame ile her karşılaştığında "Selam sana ey emir Resûlullah vefat ettiğinde sen bizim emirimizdin!" diye iltifat ederdi. Halifeliği sırasında ona çok hürmet ve tazim etmiş pek çok ihsan ve ikramlarda bulunmuştur. Oğlu Abdullah'a senelik iki bin dirhem tahsis ederken Üsame'ye beş bin dirhem vermiştir. Abdullah İbni Ömer (r.a) bu farklılığın sebebini babasına sorunca Hz. Ömer (r.a):

"Üsame, Resûlullah'a senden ve babası Zeyd'de senin babandan daha sevgilidir" diye cevap vermiştir.

İşte Resûlullah sevgisini daima önde tutmaya en çarpıcı örnek... Onun sevdiklerine karşı büyük hürmet. Bu ne güzel kadir kıymet bilmek. Ve ne şanlı bir kardeşlik...

O bir harpte başından geçen olayı şöyle anlatır: "Medineli bir Müslüman ile birlikte bir müşriki takibe başladık. Yakalanacağını anlayınca "La ilahe illallah' deyiverdi. Medineli Müslüman derhal silahını geri çekti. Ben ise onun canını kurtarmak maksadıyla kelime-i tevhidi söylediği kanaatiyle adamı öldürdüm. Dönüşte durumu Resûlullah'a haber verdik. Bana "Ey Üsame, La ilahe illallah diyen birini mi öldürdün? diye o kadar çok tekrar etti ki, ben o gün Müslüman olsaydım da o adamı öldürmeseydim diye temenni ettim. "Bundan böyle asla La ilahe illallah diyen kimseyi öldürmeyeceğim" dedim. Resûlullah (s.a.) "Benden sonra da mı Ey Üsame?" buyurdu Ben de: "Evet, sizden sonra da Ya Resûlallah!" dedim.

Üsame (r.a), Hz. Osman'ın (r.a) şehid edilmesiyle başlayan Müslümanlar arası olaylarda hiç bir taraf tutmamış, olaylara karışmamıştır. Hz. Ali (r.a) zamanındaki Müslümanlar arası savaşlarda da bulunmamıştır.

Resûlullah'tan (s.a.) 128 hadis rivayet eden Üsame radıyallahu anh H.58 tarihinde Medine-i Münevvere yakınında Cüraf isimli mahalde vefat etmiştir. Cenab-ı Hak şefaatine nail eylesin. Amin.Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1993 - Nisan, Sayı: 086, Sayfa: 026

 

“İnsanlar var ki, güçlü iktidarlara hayrandırlar; disiplini ve ordularda görülen, amiri ve memuru belli olan düzeni severler. Yeni kurulan şehir semtleri, sıraları dosdoğru ve cepheleri hep aynı olan evleriyle onların zevklerine uygundur. Müzik bandoları, formaları, gösterileri, resmi geçitleri ve bunlar gibi hayatı ‘güzelleştiren’ ve kolaylaştıran şeyleri beğenirler. Bilhassa her şey ‘kanuna uygun’ olsun isterler. Bunlar tebaa zihniyetli insanlardır ve tabi olmayı; emniyeti, intizamı, teşkilatı, amirlerince methedilmeyi, onların gözüne girmeyi severler. Onlar şerefli, sakin, sadık ve hatta dürüst vatandaşlardır. Tebaa iktidarı, iktidar da tebaayı sever. Onlar beraberdir, bir bütünün parçaları gibi. Otorite yoksa bile tebaa onu icad eder.”

 

“Öbür tarafta mutsuz, lanetlenmiş veya lanetli ve daima gayri memnun bir insan grubu vardır. Bunlar hep yeni bir şey isterler; ekmek yerine daha ziyade hürriyetten, intizam ve barış yerine daha ziyade insanın şahsiyetinden bahsederler. Geçimlerini hükümdara borçlu olduklarını kabul etmeyip; bilakis, hükümdarı da kendilerinin beslediklerini iddia ederler. Bu daimî itizalcılar umumiyetle iktidar sevmezler, iktidar da onları sevmez.” ((Aliya İzzet Begoviç - Doğu ve Batı Arasında İslam, s.253) 

Birinci gurup Akıl nimetini gereği gibi kullanmayan ve kula kulluğa razı olmuş insanlar,ikincisi ise sanki komünistler misali algılansada kendi olmanın mücadelesini veren ve yalnızca ALLAH(cc)a kul olmak isteyen benim gibi düşünenleride kapsıyor .Hayatımız ninnilerin dinini kula kulluğu yaşıyarak sorgulamadan belki nice günahlara batarak geçti ne zaman Kurani şuuru tanıdık uyandık az çok birinci kısım bizi ikincisine mahküm etmenin mücadelesini verdi.Hakikat ise bütün bunların dışında Hakiki mümin kul olabilmektir müminin vasıfları ise Kuranda zikredilmiştir kısacası üstteki yazıda ömür boyu insi, cinni pisliklerin melun şeytanların nemalandığı bir tablo var Hakiki kurtuluş ise Kuranın tarif ettiği safi mümin kullar olabilmektir en yüksek muhabbeti ALLAH(cc) ve Resulüne(asm) tevcih eden kula kulluktan şirk,küfür,zülüm ve haramlardan ,insi cinni pisliklerden arınmış mümin kul Dünya ve Ahiret saadetinin insanı olabilmek    Kısacası çare Hakiki mümin olmakta,güzel Ahlak veVicdani,seciyelerle yaşamakta   işte o zaman inanıyorsanız üstünsünüz Ayetinin Hakikatına erenlerden olursun Birinci gurup idarecileri Adaletli, ilahi Hukuku gözetenler olduğu sürece taşınır

Kaybetmeyi Ahlaksız kazanca tercih et,ilkinin acısı bir an ,ötekinin vicdan azabı ömür boyu sürer.Kızıldereli Atasözü.

Yanlışlara imzasını atmış belki hala savunan ancak pozitif yönü yüksek insanlarla boğuşmakta envai çeşit fitneyi beraberinde getiriyor sen insanlarla uğraşma ancak her insi cinni şeytandan ve günahlarından ALLAH(cc)a sığın haddini aşma.İyi bilki öyleleri senin aynanda kendilerini gördükleri için sana her zaman düşman olacak. 

 

Bu ne kirli siyaset Tayyip efendi Osmanlının tükenişinde önemli röl oynamış azılı Siyonist Yahudi pisliği teodor herzelin mezarına çiçek koyuyorsun hangi dindensin sen ,bu milleti 19 yıldır mahveden her pisliği içimize taşıyan ancak buna rağmen Müslümanları can damarı olan değerlerle uyutan,Yahudi BOP başkanı  haddini çok aştın eğer müslümansan seninki yezit müslümanlığınıda geçti 100 yıldır zehirlenen milleti artık cehennemi bir hayata hapsetmenin hesabını veremeyeceksin vicdansız  samimiyetine inanmıyorum Fetodan farkın ne ipler elinde istediğin kazığı at artık Osmancılıkta hikaye Atatürkten farkı yok,bir tarafı kafir,bir tarafıda müslümanmış  Bu güne dek ancak Dünyayı imar etti o da israf faiz politikasıyle İslam için ne  yaptı Fuhşiyat onun devresinde%de 794 lere tırmandı küçük ABD özentisi sefalet daha ne kadar bu milletin kaderi olacak Ahlaksızlık haramlar bu vicdansız tabloyla nereye.

 

Kuran ve sünnetin ölçülerini yaşamayanlar hem zararlı,hemde kötü örnek oluyor istediği kadar kendini temize çıkarsınlar.ALLAH cc Resulü Hz.Muhammed asm ashabına sizler öyle bir zamanda geldinizki islamın onda dokuzuncu yapmadıkça kurtulamazsınız,öyle bir zaman gelecekki onda birini yapan kurtulacak .O onda birine inşallah bu fitne zamanın Müslümanları olarak bizlerde dahil oluruz ve inşallah hayatımızın yüzde onu İslami ölçüleri yaşamakla geçmiştir.Benim hayatımın artılarını talan edenler bunun neresi İslam deyip ruhumu nefsimi zehirleyen pisliklere kurban edenler nasıl bir hayatın insanı olmaya çalıştığımı nasıl bir itikadın imanın,islamın ve fikrin insanı olduğum ALLAH cc a ayandır hayatıma envai çeşit fitneyi sokup sen busun diyenler kula kulluğu çare diye satan din hırsızları.Ben çare değilim sadece bir uyarıcıyım çare ALLAH cc ta Resulünün asm sünnetinde Kuranda ilahi rızayı kazanmakta ,nefislerin satın alınmasında.Bunun gerçekleşmesi için şirke,küfre,zülme iğrençliğe haramlara,insi cinni şeytanlara  tağuta ,nefse karşı devamlı mücadelenin istikrarla sürdürülmesi şart. Hele lokomotiflik liderlik yapanlar islamın şuurunda olmalı ifrattan tefritten uzak olmalı ,bayrak ehliyetli ellerde yükselmeli.Helalinden emek ve Kurana sünnete uygun ibadet olmadan yapılan dualar cinayettir,Kul hakkına tecavüzdür,zülümdür.Bir doğru söz söylüyorsak, bir yanlışı eleştiriyorsak maksad üzüm yemektir bağcıyı dövmek değil.Haramlarda mutluluk ararsan mutluluk sana haram olur.Hz.Ömer ra

Kafir ve zalimlerin hamisi paratoneri Din ve siyaset adamlarına hakikatten bahsedince Dünya cehenneme döndü diyorlar.Maddi manevi sahada nice biçareler için Dünya zaten cehennemde sizin umurunuzda değil Dininizde Dünyanızda hırsızlama bir rantın meyvesi devamlı kul hakkı yemek,devamlı fitne ve zülüm var        Beş vakit namazın vaktinde kılınması ALLAH(cc)indinde en önemli ibadettir. Yalnız   helal rızıkla beslenen hakiki müminler güzel Ahlaklılar doğru kullardır  Geri kalan günahkarların hedefide Kurandaki müminlerin vasfına kavuşmaya gayret

Türkiyenin milli geliri 19 yıl içinde 3492 dolardan 2023 lerde 25000 dolara çıkacağı vurgulanıyor .Bu memlekette sosyal Adalet uçurum olduktan sonra  rant yalnız  elit tabaka için olduktan sonra kapitalist anlayışla fakir rızkını çöpten topladıktan sonra açlık korkusuyla intihar ettikten sonra,yine fakirin çocuğunu cephede kırdırmanın anlamı ne hep yahudi siyaseti suçsuz insanları bu Adaletsiz Ahlaksız Vicdansız tabloya feda ettikten sonra cephede kırdırıyorsan,ha kafir yemiş ha mutlu azınlık  milli gelirden bu memleketin havası,ışığı,suyu,toprağı olmuş insanlar ne zaman faydalanacak.Siz siyasiler vicdanınız rahatmı bu Vatan için ne yaptınız ,içinizde istisnalar var ama genel anlamda olup biten hiçbir olumsuzluğun sorgulandığı yok bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete Dünyada kafir ve zalimlerin rahatı masum mazlumda yok.Ama Hz.Ömer(ra)ın Adaletini dilinizden düşürmezsiniz.Dinciside siyasetçiside işin sadece edebiyatını yapıyor Devletin malı deniz yemeyen şerefsiz mantığıyla,lüks ve israf içinde,sorumsuzca ,yarınımız ne olur düşünmeden zülümle

 İbadetler ağır değildir .Ancak günahlar kalpleri harap ettiğinde ağırlaşır her zaman çokça tövbe istiğfar ediniz,haramları büsbütün terk etmek gayretimiz olsun.

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol